3. KONGRE

Duydum, okudum ve geleceği kazanmaya daha büyük bir heyecanla sonu olmayan öğrenmeye sarılmayla tekrar tekrar anlamaya çalıştım. Çağrıya cevap görevdir. Olup olmayacağını pratik içinde göreceğiz. Neyse!

Yoldaş Mao ‘şeylerdeki çelişme materyalist diyalektiğin temelidir’ diyordu. Metafizik ile materyalist diyalektik arasındaki temel ayrımı Lenin yoldaş şöyle ifade ediyordu: ‘’İki temel gelişme anlayışı şunlardır. Azalma ve çoğalma olarak, tekrarlanma olarak gelişme ve karşıtların birliği olarak gelişme.’’

Metafizik dünya görüşü, doğa- toplum- insan düşüncesinin, kısaca her şeyin özü olan çelişkiyi, bu temelde ortaya çıkan mücadele, nicel ve nitel dönüşümleri reddediyor, kaba evrimci felsefesiyle, şeyleri durağan- statik- tek yanlı ele alıyordu. Evrenin, toplumun bu metafizik sunuluşu, şeyleri nedenleriyle izah etmekten birbirleriyle olan ilişkilerini, nicel-nitel değişimlerini anlatmaktan uzaktı.

Onlara göre olan sadece bir artma- azalma, en fazla basit bir yer değiştirmedir. Oysa doğanın da, toplumun da bir tarihi vardır. Diyalektik ve tarihi materyalizm; her şey, belli tarihsel koşulların, o koşulların içsel ve başka şeylerle ilişkili olduğunu, çelişki veya karşıtların birliği ve bunun her şeyin gelişiminin temelini oluşturduğunu, nicel- nitel değişmelere yol açan bu gerçeği kavramamız ve değiştirme pratiğine girmemizi anlatır. Çelişki evrenseldir ve her şeyin özüdür. Ancak her bir çelişmenin özelliği de vardır ve bu mutlak evrensellik her bir çelişmenin özelliğinde de bulunmaktadır. Hareket çelişkidir. Bundan muaf hiçbir şey yoktur. Her şey var olan, durmadan ortaya çıkan, özgün nitelikler alan, nicel ve nitel değişimlere yol açan çelişmedir. Karşıtların birliği bu temeldeki mücadeledir. İnsan bilgisi de böyledir. MLM de böyledir. Sonsuz bir gelişme, ilerleme çizgisi izler. Her bir belli şeyin özgün niteliği, özgün hareket biçimi vardır. Evrensel ve mutlak olan çelişkiyi görüp, özgünlüğü, özgül niteliği, özgül hareket biçimini görmemek, özgüllükler arasındaki nitel ayrımları göz ardı etmekte, şeyleri doğru yorumlama ve değiştirmede, bilinçli rol oynamaya götürmez, götüremez. Bilginin hareketliliği sonsuzdur. Özelden genele, genelden özele sıçramalı döngüler şeklinde ilerleyen bilgi süreci ‘’ölümsüz’’ ilan edilen kalıplara sığdırılamaz. Bu son derece, somut durum ve gelişmelerle alakalıdır, her biri durum somut tahlilini gerektirir. Evreni, toplumu çelişki ve hareket dışında, ‘’vahiy’’ biçimli formüllerle izah etmek, gerçeği olgularda aramamak, diyalektik materyalist Metodoloji’den kopmaktır. Bu dogmatizmdir. Ayrıca, her bir tarihsel sürecin özelliklerini anlayan ve izah eden, doğru bilgiyi de yadsıyan, ‘’hiçbir zaman hiçbir doğru yok’’ şeklindeki Ampirizm, Pragmatizm, Agnostisizm (bilinmezcilik)-revizyonizm de, bugün esas ve baş tehlike durumundadır. Bizzat pratikten çıkan ve toplumsal pratik yoluyla da ispatlanmış, ideolojik- teorik- siyasi sentezleri de tanımayan bilinmezcilik gibi, hareketin her somut hareket biçimi ve üzerinde yükseldiği özel çelişkisini incelemeye zahmet göstermeyen, hayatı Mao’nun deyimiyle ayaklarına uydurmak için, ‘’ayaklarını kesmek’’ten başka çözümü olmayanlar da vardır. Kısacası her süreçteki karşıtların durumu, hem de her bir karşıt yönün kendisi, hareketin sürecinin özellikleri dolayısıyla, değişimler gösterir. Gelişme sürecinin her bir aşaması, somut incelenmez, gerçekler, önceden kesin- formüllere uydurulmaya çalışılırsa olmaz. Gerçeğin yerine ezberlenmiş formülleri geçirmek hiçbir şekilde ve asla Marksizm olamaz. Çelişkinin evrenselliği ile özelliği, genel niteliği ile özel niteliği arasındaki ilişki doğru kavranmazsa, hiçbir düşünce ve hareket biçimi doğru kavranamaz. Her özel nitelikte, genel vardır. ‘’Özel nitelikler olmadan genel nitelik diye bir şey olamaz’’ diyen Mao’ydu. Özel nitelikler her belli bir çelişmenin özel doğasından ötürüdür. Bu doğa, tarihsel ve görelidir, gelişmenin- hareketin her bir aşamasında, değişen koşullar itibarıyla değişir. Hiçbir durum durağan değildir. Tarihsel koşullarla ilişkilidir. Karşıtlar, çelişmenin esas ve tali yönleri, birbirine dönüşürler. Yeni eskinin yerini alır. Karşıtların birliği- özdeşliği koşullara bağlı, tamamıyla tarihsel, ölü değil, dinamik- geçici ve görelidir. Ve bu kesin ve mutlak mücadeleye yol açar. Denge- tekrar- durgunluk sadece sonuç itibarıyla görünürdeki vaziyettir. Karşıtlık- mücadele- sıçramalar- nicel nitel değişimler, her hareketin gerçeğidir. Burada sınıf mücadelesi, bilinçli değiştirme mücadelesi olmadan ‘’kaçınılmaz’’ olarak yeninin kendiliğinden, yani komünizmin evrimci bir yolda gelip egemen olabileceği sonucuna gidilemez. Vurgulanan, hareketin dinamizmidir. Karşıtların her bir yönü de, çelişme- nicel nitel değişimler içerir. Dolayısıyla hareket sadece karşıtların değil, karşıtların her bir yönünün de gerçeğidir. İlk ortaya çıktığından bugüne, kapitalizmin gelişmesi, aşamalara bölünmeyen tekdüze bir yürüyüş müdür? Statik tek bir hareket biçimi midir? Sermaye birikiminin her bir tarihsel dönemde özel bir niteliği yok mudur? Sovyet Deborin Okulu gibi şeyleri çelişki- mücadele- nicel nitel değişimler ötesinde, ufak tefek farklılıklar olarak izah edebilir miyiz? Kapitalizmin temel çelişmesi, gelişiminin her bir aşamasında, toplumsal üretim- şahsi mülk ekseninde (emek sermaye) içerikte aynıydı. Bu öze rağmen, tekelci kapitalizm- emperyalizm gibi aşamalarda nitel değişimler ortaya çıktı. Mao’nun dediği gibi, bölünmeyen hiçbir şey yoktur. Bir ikiye bölünür, bu her şey için geçerlidir. Emperyalizm de, komünizm de bölünür, oralarda da hareket değişik aşamalardan oluşur.

Maoist öncünün 1. ve 2. Kongresi bunları doğru özetledi. 3. Kongre aynı temelde yükselerek parti tarihinde yeni bir gelişme aşaması oldu. Materyalist diyalektik bilgi teorisinin gereğidir bu. Bilgimiz, pratikten doğdu. Yine pratik yoluyla sıçramalı ilerlemeler gösterdi. Marks’ tan Mao’ ya bu gelişme sürecinin nitel aşamaları açık değil midir? Ve sınırlanamayacağı, sıçramalı gelişmeler göstereceği açık değil midir? Pratiğe dayanan ve pratik yoluyla sıçramalar gösteren ve sonsuz bir gelişme süreci olan Marksist bilgi, Dühring vari bir kibir gösterisi değil, gelişen bir bilimdir. Bilgi hareketi sürekli derinleşip ilerleyen bir süreçtir. Akılcı okullara rağmen, o sona ermeyen bir harekettir. Her bir tarihsel bilgi, değişen nesnel gerçeğin gerisinde kalır. Her bilgiyi, tarihsel koşullarla ilişkisi içinde ele almayan, özünde sefil, böbürlenmecilerin anlamadığı budur. Nesnel dünyada gelişmenin her bir aşaması genel gidişata göre göreli bir durumu izah eder. Mutlak gerçek sonsuz bir akıştır. Bilginin de sonsuz bir hareketi vardır. Nesnel gerçeğe bağlı olarak derinleşen bilgiyi cehaletleriyle suçlayanlar olmuştur, olacaktır da. Biz diyoruz ki ‘’gerçeği öğrenmenin sonu yoktur’’. Herhangi bir durakta çakılıp kalmak ölümdür. Bilimimiz eylem kılavuzudur derken anlatılan budur.

3. Kongre doğru yoldadır. Tarihsel dayanaklarını, yeni sürecin, yeni özgünlüklerin de temellerini reddetmeden, yeniye yeniden başlangıç, gelenekten geleceğe yürüyüşü, devrim içinde devrim perspektifiyle ele almak durumundadır. Bilgi bir bilim sorunudur. Öğrenmek esastır. Kibir ve böbürlenmeyle gerçeklere kulak tıkamak ise kötüdür. Fikirler, tasarılar ve programlar hiç değişmeden kalamazlar. Kaypakkaya’nın da Mao’nun da öğrettiği budur. 3. Kongre önemli bir atılımdır. Tarihsel koşul ve değişimlerden öğrenen bir derinleşme eylemidir. Pratik- bilgi- pratik- bilgi sonsuz döngüsü içinde, sürekli üst düzeylere yükselen diyalektik materyalist bilgi teorisini kavrama çağrısıdır. Öğrenelim ve öğretelim.

Önceki İçerikDEVRİMCİ HAREKET 3. KONGREYİ OLUMLU KARŞILADI
Sonraki İçerikBENDİGO