Abdullah Kalay için Taksim’deyiz

DHF kalbinin yüzde 70’i çalışmadığı halde tahliye edilmeyerek katledilmek istenen Yeni Demokrasi dava tutsağı Abdullah Kalay için Çarşamba günü Galatasaray Lisesi önünde açıklama yapacak

HABER MERKEZİ (02.09.2013)-  Egemen sınıflar kamuyu baskısı karşısında kimi tutsak hastaları tahliye ederken, sorunun esasına inmeden intikamcı zihniyetinden de taviz vermiyor. Son günlerde sağlık sorunlarında dolayı Kemal Avcı, Mete Diş ve Sabri Kaya İsimli tutsaklar tahliye edilirken, aynı sorunlarla cebelleşen onlarca tutsağın akıbetinin ne olacağı belli değil. Bu hasta tutsaklardan sağlık sorunu en ciddi olan Abdullah Kalay ve Erol Zavar için yapılan başvurulardan şimdiye kadar bir sonuç alınmadı. Devlet, tutsakların sağlık sorunları tedavisi mümkün olmayan bir seviyeye ulaştıktan sonra da tahliye edilmelerine müsaade etmiyor. Kamuoyu baskısı karşısında tahliyesi yapılan tutsakların da mevcut hastalıkları tedavilerinin mümkün olmayacak aşamaya geldikten sonra tahliye edilmeleri, devletin intikamcı anlayışının tutsakları ölüme terk ettiğinin resmidir.

Kalay kimdir?

Kalay, TKP (ML) davasından 1992 Kasım ayında tutuklanan devrimci tutsaklardan biri. 9 yıl 2 ay hapishanede tutuklu kalan. Kalay, yargılanması devam ederken tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.2008 yılında 11. Ağır Ceza Mahkemesi Kalay’a müebbet hapis cezası verdi. 2009 yılında Yargıtay Kalay’ın müebbet hapis cezasını onadı.

Kalay, 1996 Ölüm Orucu’nun 1.ekibinde yer aldı ve 20 Ekim 2000 Ölüm Orucu direnişine de katılan devrimci tutsak. ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ adı altında yapılan katliamda Kalay Bayrampaşa’dan Edirne F tipi Hapishanesi’ne işkenceli sevkle götürüldü. Kalay’ın hem ’96 Ölüm Orucu Direnişi’ne hem de 2000 Ölüm Orucu Direnişi’ne katıldığından, kalıcı sağlık sorunları bulunmaktadır.

Kalay’ın kalbi %30 çalışıyor

Abdullah Kalay kamuoyuyla paylaştığı mektupta durumunu şöyle açıklamaktadır:

“Merhaba,
Kocaeli 2 No’ lu F Tipi Hapishanesi’nden sağlık sorunlarımla ilgili yazıyorum.
Maruz kaldığım ağır ve sürekli hastalık nedeniyle yaşamımı yalnız başıma sürdüremez durumdayım ve ölüm riski taşımaktayım.
13 Nisan 2012 tarihinde kaldığım hapishanede kalp krizi geçirdim. Tıkalı anaarter damara anjiyo yapıldı ve stent takıldı. Bir damarım da işlevsiz duruma düşmüş. Tıkalı, yani ölü…
Kalp krizi geçirdiğimde hapishane idaresi tarafından iki buçuk saat sonra hastaneye kaldırıldım. Bu geç müdahaleden dolayı kalbi besleyen hücrelerin önemli bir kısmı öldüğünden ötürü onarılamaz; hasar görmüş. Kocaeli Tıp Fakültesi’nde yapılan tetkiklerde EKO sonuçlarına göre kalbim %35 çalışmaktadır, kalbimin %65 i çalışmıyor.
Doktorlar genel durumumu şöyle açıklamaktadırlar; “yeniden kalp krizi geçirme ihtimalin yüksek.

Kalp vücudun ihtiyacına yeteri kadar kan pompalamamaktadır. Kalp, krizle birlikte- geç müdahaleden dolayı- yara alıp bozulduğu için normal durumun uzun sürmesi de güçtür. Durumun bozulmasından dolayı ağır kalp yetersizliği, solunum güçlüğü, şok gibi sorunlar yaşayacaksın ve bu durum da ölüm riskini arttırmaktadır.”
Şuan yeni yapılan tahlillerde kalp ritmim bozuk çıktı. Sintigrafi yapıldı. Sintigrafi sonucu da bozuk çıktı. Kalp yetmezliği, %35 çalışan kalp %32’ ye düşmüş ve yine başka damarlarımda da daralma olduğu tespiti yapıldı.
12.08.2013 tarihinde yeniden anjiyo yapıldı. İki damarımda daha daralma olduğu ve kalp yetmezliği tespit edildi. Doktorların başından itibaren yaptıkları uyarı ve tespitlerde olduğu gibi, şu an ciddi solunum güçlüğü çekmekteyim; bu kalp yetmezliğidir. Kalp ritmi bozulmuş, kalbim %32 çalışıyor. İki damarımda %70 daralma mevcut ve her an tıkanma riski var. Bu durum baş dönmesi, sırt ve göğüs ağrıları, kollarda ve bacaklarımda uyuşma vb. sorunlar yaşatıyor. Kalbimin %32 çalışması, yukarıda belirttiğim kalp yetersizliği başta olmak üzere bütün sıkıntılarım ölüm riskini arttırmaktadır. Zaten yeni bir kalp krizi –ki bu kaçınılmaz- ölüm demektir. 9 çeşit ilaç kullanıyorum.
1996 ve 2000 Ölüm Orucundan dolayı başka hastalıklarım da mevcut: Wernike- Korsakoff, %27 duyma kaybı, kulaklarda çınlama, romatizma, reflü, hemoroit, sürekli baş ağrısı, alerjik astım, boyunda düzleşme, bağırsaklarımda ağrı ve sık sık ishal ve kalp yetmezliği sorunu…
İki kez Adli Tıp kurumuna başvuru yapmama rağmen Adli Tıp Kurumu, hiçbir inceleme ve muayene yapmadan “kalbi çalışıyor” diyerek reddetmiştir. Oysa Adli Tıp Kurumu aynı durumda olan emekli Orgeneral Ergin Saygun’u (durumu benden daha iyi olmasına rağmen) tahliye etti. Bu anlamıyla Adli Tıp Kurumu ayrımcılık yapmış ve ideolojik davranmıştır. Bu insan haklarının ilgili maddelerine ve AİHM’nin ayrımcılık maddesine ve ilkelerine aykırıdır.
Tedavisi olmayan sürekli ve ağır hastalıklarımdan dolayı ölüm riski taşımaktayım. Hapishaneler ölüm çıkaran makineler haline dönüştürülmüş. Bu duruma dur demek, içerideki hasta tutsakların tahliyelerinin sağlanması için duyarlı olmanızı istiyorum. Şimdiden ilginize teşekkür ediyorum.”

DHF Kalay için eyleme çağırıyor

Yukarıda alıntıladığımız mektubunun ardından Kalay bir kez daha doktor tarafından muayene edildi ve kalbinin çalışma oranının yüzde 30’a düştüğü tespit edildi.

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) 4 Eylül Çarşamba günü saat 19.30’da Galatasaray Lisesi önünde Abdullah Kalay’ın serbest bırakılması için yapacağı eyleme çağırıyor.

 

Önceki İçerik2 Eylül Festivali’nde Grup Munzur coşkusu
Sonraki İçerikElif’in mücadelesi sürüyor