ADHK: Ermeni Soykırımı Unutulmamalı ve Unutturulamaz!

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu “Ermeni Soykırımı Unutulmamalı ve Unutturulamaz!” başlığını taşıyan bir bildiri yayınladı. Bu bildiriyi öneminden dolayı yayınlıyoruz

HABER MERKEZİ (23.04.2013)-Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) 1915’de gerçekleştirilen Ermeni Soykırımı ile ilgili “Ermeni Soykırımı Unutulmamalı ve Unutturulamaz!” başlıklı bir bildiri yayınladı. Bildiriyi öneminden dolayı okurlarımızla paylaşıyoruz:

“Yüzyıla yakın bir süre önce Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında bir halkın çığlığı yankılanıyordu. Bu çığlık, Osmanlı-Türk paşaları tarafından soykırıma uğratılan Ermenilerin çığlığı idi. 1895 yılında II. Abdülhamit tarafından başlatılan Ermeni katliamı, Ittihat ve Terakkiciler tarafından 1915 yılında soykırıma çevrildi.

Her soykırım egemen ulusun egemen sömürücü sınıflarının emperyal çıkarları için gündeme gelmiştir. Ermeni soykırımı da, Alman emperyalizmi ve Türk komprador burjuvazisi ve toprak ağalarının çıkarları gözetilerek gerçekleştirilmiştir. 1914 yılında I. Emperyalist dünya savaşı ilan edildiğinde; Osmanlı İmparatorluğu, Rusya, Fransa ve Ingiltere’ye karşı Alman emperyalizmi ile ittifak halinde savaşa girdi. Alman emperyalizmi öteden beri Kafkasları kontrol altına almayı hedefliyordu, İttihatçılar da, güç kaybeden Osmanlı imparatorluğunu yeniden toparlayarak tamamen Türkleştirme planlarını gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kolluyorlardı. İttihatçıların hayali, Türki milletleri içine alan ve Orta Asya’ya kadar uzanan bir imparatorluktu. Ancak gerek Orta Asya’ya ve gerekse Kafkasya’ya uzanan yollar Ermenilerin yaşadıkları topraklardan geçiyordu. Dolayısıyla, Alman emperyalizmi ve Ittihatçıların bu planlarının gerçekleştirilmesinde Ermeniler ciddi bir engel olarak görülüyordu. Kendilerine göre bu ciddi engelin ortadan kaldırılması için savaş koşulları iyi bir fırsattı.

Ermeni soykırımının gerçekleştirilmesi için her türlü kirli yol denendi. Önce bir nefret kampanyası başlatıldı. Ermenilerin “İç düşman”, “Vatan haini”, “Gavur” oldukları ve Rusya’ya yardım ettikleri iddia ediliyordu. Nitekim soykırımın ilk adımı;  24 Nisan 1915’de İstanbul’dan başlamak üzere Ermeni bürokratlar, entellektüelleri, din adamları, doktorlar,  gazeteciler ve diğer bilim insanları ve sanatçılar tutuklanıp, korkunç işkenceler sonucunda öldürüldüler. Bu durumu diğer kentler izledi. 

Hızlı bir şekilde Ermeni gençleri askere alındı. Kısa zamanda Osmanlı ordusunda askere alınan Ermeni gençlerin sayısı 300.000’e kadar ulaştı. Bir süre sonra silahlarından arındırılarak bunlardan amele taburları oluşturulup, bir süre angarya işlerde çalıştırıldıktan sonra grup halinde birbirlerine bağlanıp, insansız bölgelere sürüklenerek kurşuna dizildiler.  Böylece Ermeni milleti hem izole edilmiş hem de direnç noktaları ortadan kaldırılmıştı.

Geriye yalnızca çocuklar, genç kızlar, kadınlar orta yaşlı ve yaşlı Ermeni erkekler kalmıştı. Böylece planın birinci aşaması başarıyla gerçeklemiş ve İttihatçıların elleri serbest kalmıştı. Savunmasız bırakılmış Ermeni halkı askerler tarafından evlerinden alınıp bulundukları kentin ve kasabaların meydanlarına getiriliyor ve burada sivil kıyafetli Teşkilatı Mahsusa’nın adamları tarafından dövülüyor ve bazılarının boğazları etrafta toplanmış kalabalıkların gözü önünde kasatura ile kesiliyordu.

Onlara ekmek ve su vermek, onları saklamak ya da saklanmasına yardımcı olmak ya da saklandığı yeri bildiği halde ihbar etmemenin cezası ölümdü. Bu nedenle onlara yardım etmek isteyenler bile can korkusu nedeniyle yardım edemiyorlardı. Meydanlarda günlerce aç ve susuz kalıp hakaretlere maruz kaldıktan sonra kalın iplerle bağlanarak yine askerler eşliğinde kafileler halinde götürülüyorlardı. Böylece yolculuk başlamış oluyordu.

Ormanlardan dağlardan ve çöllerden geçen yol güzergahlarının uygun noktalarına yerleştirilmiş Teşkilatı Mahsusa’nın silahşörleri ve hapishanelerden çıkartılan katillerden oluşmuş çeteler kafilelere saldırıyor tecavüz edip öldürüyorlardı. Bütün bunlar sözde konvoyu koruyan askerlerin gözleri önünde yapılıyordu. Aynı dağın etrafında, kızgın güneşin altında, defalarca dolandırılıp acılar içinde ölüyorlardı. Gruplar halinde yola çıkartılan insanlar güzergahın en uygun yerlerinde kurşundan tasarruf etmek için uçurumlara fırlatılıyor ya da süngülerle öldürülüyor, kasaturalarla boğazları kesiliyordu.

Soykırımın bilançosu çok ağırdı. Osmanlı egemenliği altında yaşayan iki milyon Ermeni’den 1- 1,5 milyon arası süngülenerek, kurşunlanarak, boğazı kesilerek, uçurumlardan atılarak, mağaralara doldurulup ateşe verilerek, bir kısmı ise çöl yollarında açlığa ve susuzluğa mahkum edilerek imha edildi. Geride kalanlardan bir kısmı din değiştirerek Müslüman olup hayatta kalmayı başarırken; diğer kısmı ise Mısır’a, Lübnan’a, İran’a ve Batı ülkelerine kaçarak hayatlarını kurtarabildiler. Osmanlı devleti 1. dünya savaşının yarattığı kaos ortamından çok iyi faydalanıp, ayrıntılarına kadar planlayarak,  20. yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirmiş oldu.

Osmanlı padişahlarından devleti devralan Kemalistler ve daha sonraki Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri; bu soykırımı kınayıp özür dilemek ve Ermenilere ulusal demokratik haklarını tanımak yerine, onları yok sayıp, asimile ve imha etmeye devam ettiler. Ve bu soykırım, son soykırım olmadı, Kürtlerle (Dersimle) devam etti. Ermeni düşmanlığı devam etti ve ediyor. Bir ulusun egemenliğine dayanarak başka ulus ve ulusal azınlıkları inkar eden veya onlara baskı ve zulüm uygulayan hiçbir sistem demokratik olamaz.

Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyeti; Ermenilere ve diğer ulus ve ulusal azınlıklara karşı insanlık suçu işlemiştir. Lanetliyoruz!

1915 Ermeni soykırımında yaşamını yitiren insanları saygıyla anıyoruz!

Yaşasın Ulusların Tam Hak Eşitliği!”

 

 

Önceki İçerikTecride Karşı Mücadele Platformu Bakırköy Hapishanesi önündeydi
Sonraki İçerik“1 Mayıs’ta Taksim’deyiz”