AKP/ERDOĞAN KADERİNİ BURJUVA SEÇİMLERE BIRAKMAZ!

Her gerici iktidar gibi, AKP/Erdoğan güruhunun da kaderini seçimlere havale edip köşesinde oturarak seçim sonuçlarını beklemeyeceği aşikardır. Seçimleri bir demokrasi oyunu olarak kullanmaları sadece halk kitlelerine dönük bir içeriğe sahip değildir. Burjuva düzen kliklerinin kendi arasındaki iktidar dalaşı içinde seçimler demokratik bir biçimde değil, bin bir hile ve entrikanın karıştırıldığı, egemen kliğin demokrasisi olarak gerçekleştirilmektedir esasta. Egemen klik her zaman tüm gelişme veya gidişatı kontrol ederek mutlak biçimde tayin etme kudretinde olmasa da, genel prensip olarak gelişmelere kendi lehine müdahale etme ya da seçimleri kendi lehine sonuçlandırmak için her türlü hile ve entrikaya başvurur. Nitekim yaşanan oy hırsızlıkları, hileler, komplolar, baskılar, seçim rüşvetleri ve oyların satın alınması vb. bunu teyit etmektedir. Bu anlamda seçimlerin hiçbir zaman, burjuva anlamda da olsa demokratik şartlarda gerçekleşmeyeceği, bilakis son derece eşitsiz şartlarda ve esasta da iktidar eden burjuva klik lehine olan şartlarda geçeceği bilinmek durumundadır.
Burjuva gerici nitelikteki iktidarlar olmak kaydıyla, iktidar kadar kuvvetli bir erk, nüfuz ve imtiyaz mevkii yoktur. Burjuva kliklerin gerici çıkarlarını, talan ve sömürü ayrıcalıklarını, haksız kazanç ve gasplarının en verimli biçimi veya bunları korumanın en garantili yolu iktidardır, iktidarda olmaktır. Dolayısıyla iktidardaki her hangi bir kliğin iktidarı başka bir kliğe devretmesi basit bir seçim oyunuyla olacak iş değildir. Her burjuva klik iktidarı elinde tutmak için her şeye başvurma potansiyeli taşıdığı gibi, muhalefetteki her klik de iktidarı ele geçirmek için her türlü yola başvurur. İktidar bağlamındaki kaderlerini olağan bir seçime terk etmeyecekleri de bu zeminde anlaşılmaktadır. Ki yaşanan darbeler de bunun başka örneğidir.
Tartıştığımız siyasi iktidar darbe dışı şartlarda ya da ‘’olağan şartlarda’’ son tahlilde biçimsel olarak seçimlerle el değiştirir. Devlete sahip olma anlamındaki iktidar ise siyasi iktidardan farklı olup ekonomik güç veya sermaye nüfuzu temsil edilendir. Seçimlerle siyasi iktidarlar değişse de diğer anlamda bahsini ettiğimiz iktidar konumunu esasta korur. Fakat siyasi iktidarın ülkemizde özellikle son yıllarda bürokratik burjuva-sermaye temelinde ekonomik temeldeki iktidara da geldiği, bunların arasında büyük uçurumların olmadığı, bu uçurumun giderek kapandığına tanık olmaktadır. Siyasi iktidar durumundaki AKP’nin genel bir iktidar haline gelmesi bunun somut göstergesidir. Bugün AKP’nin her bakımdan iktidar olduğu açıktır.
İşte her niteliğiyle bu AKP’nin, bir bakımından Erdoğan’ın iktidarının kaderini seçimlere bırakmayacağı genel-mantıki bir doğrudur. Onların seçimlere veya seçimlere yüklediği kadarıyla demokrasiye hiçbir inanç ve güvenlerinin olmadığı açıktır. ‘’Demokrasi’’ onlara ne kadar hizmet ederse o kadar vardır, o kadar kullanırlar. ‘’Demokrasinin’’ yegane biçimi olarak zırvaladıkları seçimler de onların iktidarını korumaya ne kadar yararsa o kadar kullanırlar. O çıkarlara ters düştüğünde seçimlerin bir kenara atılıp askeri darbelere başvurulduğu gibi, seçimlerde her türlü hile, entrika ve kirliliği devreye sokacakları da açıktır. Seçim hileleri, bu döneme ait tüm kirli politika ve oyunlar, skandallar, rüşvet ve satın almalar, eşitsiz ve demokratik olmayan koşullar vb. bütün bu zemin ve girişimler seçim sonuçlarını lehlerine etkilemeye dönük olup, kendi kaderlerini seçimlere bırakmayacaklarının-bırakmadıklarının göstergeleridir.
Bu anlayış bütünlüğü içinde, Erdoğan/AKP’nin lehine olmayan mevcut seçim süreci gidişatının bu haliyle seyretmeyip, büyük hilelerin devreye sokulması, skandallar ve sansasyonel gelişmeler devreye sokularak bir rotaya itileceği beklenmelidir. Bugüne kadar yapılanlar daha çok Kürt ulusuna/ hareketine/HDP’ye dönük en kaba faşist saldırı ve seçim hileleriydi. Kısmen MHP üzerinde de oynanan oyunlar oldu. Ki MHP’ye dönük belli oyunların devreye sokulması muhtemelken, Kürt ulusuna dönük uygulanan barbarlıklar daha sinsi zemine çekilerek yürütülecektir. Ne var ki, diğer burjuva partilerin de AKP/Erdoğan aleyhine çeşitli adımlar atması mümkündür.
AKP’nin MHP ve HDP’ye dönük sergilediği oyun, hile ve baskılar ortadayken, CHP’ye dönük bir eyleme girilmemesi ve hatta bazı durumlarda CHP’nin bizzat Davutoğlu tarafından olumlanması dikkat çekicidir. Bu durumun AKP-CHP koalisyonuna bir işaret olduğu, şimdiden buna uygun pozisyon alındığı söylenebilir. AKP/Erdoğan her şeye karşın seçimlerde istediği sonucu elde edemeyeceğini görmektedir. Dolayısıyla bir koalisyona gebe kalacağını görerek şimdiden CHP ile ilişkiler geliştirerek olası koalisyonun zeminini yapmaktadır. Erken davranmakta çünkü hem seçim sonuçlarının bir koalisyonu koşullayacağını görmekte ve hem de erken davranarak kendisi dışında bir koalisyon olasılığını zayıflatmak istemektedir. Bir taraftan bu öngörü ve taktikle hareket ederken, diğer tarafta seçimi lehine çevirmek için tüm olanaklarını kullanmaktadır. İki durumda da AKP/Erdoğan’ın kendi kaderini belirleme kaygısı ve bu kaderini seçimlerin kendiliğinden sonuçlarına bırakmadan iradesiyle tayin etme çabası öne çıkmaktadır. Burjuva ahlak ve çürümüşlüğün burjuva siyasette daha kaba biçimlerde seçimlere yansıması muhtemelken, seçimlerin Kürt hareketine dönük ağır baskı ve saldırganlık şartlarında gerçekleşeceği, öte taraftan burjuva klikler arası dalaşın giderek keskinleşeceği anlaşılmaktadır.  
AKP/Erdoğan seçimlerin tamamen kendi aleyhine sonuçlanmasına asla rıza gösterip beklemeyecektir. Bu sonuçları değiştirmek için bugüne kadar yaptıklarına ek olarak belli adımlar atması mümkündür, beklenmelidir. Şimdiden CHP ile bir koalisyonu perde arkası görüşmelerde sağlar ya da sağlama alırsa yönelimini buna uygun olarak değiştirecek ya da düzenleyecektir. Ama bu varsayım dışında yeni kirliliklerin ortaya dökülmesi, oyunların sahnelenmesi vb. gündeme gelme şansına sahiptir.
Ki, seçim sonuçları hakkındaki anketler AKP ile CHP’nin koalisyonuna ışık çakmaktadır. Bu koalisyon olasılığı güçlendikçe AKP’nin yumuşama taktiğine geçmesi mümkün olmakla birlikte, bu AKP’nin CHP’yi savaş saldırganlığına ortak etmesi de mümkündür. Ancak görülen durum CHP’nin Kürt ulusal sorunun da daha ileri adımlar atarak rol oynama pozisyonuna geçme eğilimi yansıtmaktadır. Aynı şeyi AKP açısından da üstlenilmek istendiği için seçim sonrası ve bu iki parti koalisyonunda bir çatışmasızlık sürecine geçileceği ihtimalini göstermektedir. Ancak olası bu gelişmeler AKP veya CHP’nin niteliğine bağlı olumlanan gelişmeler olmayıp, tersine onların faşist niteliğine rağmen konjonktürel şartlar ile ulusal hareketin yürüttüğü savaşın baskılanması ve gelişen demokratik toplumsal muhalefet ve devrimci mücadelenin dayatmasına bağlı gelişmeler olacaktır.
Ama çok daha stratejik olan çeşitli millet ve milliyetlerde halk kitleleri ve Kürt ulusal hareketinin demokratik ve devrimci mücadelesidir. İster burjuva cenahta olsun, isterse de genel çerçevede olsun gelişmeleri etkileyen esas etken bu mücadele gerçeğidir.

Önceki İçerikDEVRİMCİ SAVAŞ ZENGİN MÜCADELE BİÇİMLERİNE BAŞVURMAK ZORUNDADIR!
Sonraki İçerikTARİHSEL TECRÜBELERLE İLERLETİLEN VE TARTIŞMA GÖTÜRMEYECEK KADAR ŞEFFAF OLAN DEVRİMCİ BİRİKİMLERİMİZ VE BÜTÜNLÜKLÜ İLERİ POLİTİK HATTIMIZ HİÇBİR GEREKÇEYLE DEJENERE EDİLEREK GERİLERE ÇEKİLEMEZ!