AŞİL İLE KAPLUMBAĞANIN PARADOKSU

Aşil ile kaplumbağanın paradoks hikâyesi meşhurdur. Güçlü, çevik, yapılı atletik Aşil. Kaplumbağa dediğimiz de Aşil’in nazarında başparmak boyutunda, dört ayaklı, ağır hareket eden, kabuklu bir varlıktır. Tartıya vursan, kaplumbağa Aşil’in yirmide birine denk düşmez. Aşil ile kaplumbağa yarışa koyulur. Stadyumda pistte koşmaya başlar Aşil. Kaplumbağa ise ormanda yarışa başlar. Aşil, adalelerini yırtarcasına, ciğerlerini zorlayarak kan ter içinde kalarak koşar. Tezatlık bu ya, yarışı kaplumbağa kazanır. Zira Aşil çemberde etrafında koşmuştur. Kaplumbağa’nın adımları küçük, ağır olsa da devinimi ileriye dönük bir istikamet minvalinde olduğundan, yarışın sonunda Aşil’den daha çok mesafe kat etmiştir.
Aşil ve kaplumbağanın yarış paradoksuna politik aksiyon sahasında biteviye karşılaşırız. Paradoks ortada dolanıp durur, fark eden nadirdir. Birçok aktivist bu paradoksu yaşar. Elverişli olanaklar mevcuttur, yabana atılmayacak niceliksel aktivist ve araç bulunur. Bu pozitif olanaklarla nitelikli mesafeler kat edilmesi, başlanan yerin dört-beş kat üstünde olunması umulur. Olmaz umulan, düzlemde seyir edilip durulur. Görünürde hareket rotasında sorun (bu yanılsamadır) gözükmez. Aktivistler kendilerini paralarcasına canhıraş çalışır, harıl harıl sağa sola koşturulur, bir randevudan diğerine gidilir, toplantıların ardı arkası kesilmez, rapor üzerine rapor yazılır, görevler icra edilir görünür… Tıkır tıkır işliyordur çark, dişliler yıpranır. Gün gelir muhasebe yapılır, üç artış üç azalış elde var mevcut. ‘Yine mi bu netice’ nidası yükselir koro halinde. Döngü sene-i devriyesini tamamlar, netice tablosu değişmez. Netice sabittir de çarkın dişleri örselenir, balatlar eskir, demoralize olanların şevki iliklerinden boşalır, kanıksanır durum; her sabah makinenin başına kurulan işçinin davranışıyla günü kotaran görevler ifa edilir. Gazeteci büroyu açıp koyulur, dağıtıcı malum yerlere gazeteleri bırakır, dernek aktivisti derneği açıp müdavimlerle hasbıhal eyler, sendikacı sendika toplantılarına katılır, kompilasyondaki aktivist randevusuna gider…
Bu devinim çemberidir. Yüksek eforla da bu çemberde devinsel makûs talihinden kurtulunamaz. Yanlış bilinen hayat nasıl ki doğru yaşanmazsa, çemberin içinden çıkılmadıkça da müspet sonuçlar alınamaz. Hareket halindeyken yüksek tempoda hareketten çemberde olduğunun farkına varılmayabilinir. Durup devinimin enlem boylarını, düzlem ve kuvvetlerini, yörüngesini tahlil etmek ve döngüsüne projektör tutmak gerektiğinin kanısındayız.
Maharet her zaman nicelikte, yüksek eforda, iyi niyetli ısrarda, pozitif koşullarda bulunmaz. Bunlara sahip olmamız muradımıza ereceğimizi doğrulamaz. Böyle olmuş olsaydı kimi demokratik partiler elverişli olanaklara, araçlara, orta ölçekte kadro ve aktivist gücüne sahip olmalarına -niyetten kuşku duyulmayacak çalışmalarda da bulunuyorlar- rağmen toplumsal sinerji yaratamıyorlar, çemberlerini aşamıyorlar. Elbette ki sorgulama projektörü teorik-felsefik arka plana, genel programsal hata ve stratejiye çevirmek gerekir. Yine de her zaman tek başına bunlar da tayin edici olmuyor. Başarı tüm dinamiklerin bir arada bulunmasına bağlı.
Paradoksa dönelim, kaplumbağanın yarışta Aşil’i yenmesi, Aşil’in çemberde koşması ve kaplumbağanın ormanda nereye varacağını bilerek emin adımlarla yol almasıyla ilintilidir. Bunu siyasal alana taşıdığımızda doğrultuda:
a- Hedef belirlemeden atılan okların nasıl ki faydası bulunmuyorsa, genel belirlemeler ve söylemlerle yürütülen çalışmalar ileriye taşınmaz. Her faaliyet alanının önceden belirlenmiş plan programı bulunmalı, bunlar nesnelliği ve sübjektif kuvvetlere uyumlu olabilmeli, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin arasında ara hedefler saptanmalı, üç yıl beş yıl sonrası öngörülerek hedefler belirlenmeli ve süreçte öngörülmeyen gelişmeler doğrultusunda planlar programlar revize edilerek konumlanılmalı, kısa vadeli muhasebeler yapılarak zaman yitirmeksizin sürece müdahale edilip başarılar ileriye taşınmalı, eksik ve hatalar aşılmalıdır.
b- Yöntemli düşünüp çalışma esas alınmalı. Yöntemler ve araçlar koşullara göre değiştirilip yaratıcılıkla yenileri devreye koyulmalı ama yöntemli düşünme ve çalışmadan vazgeçilmemeli.
c- Sonuç alınmayan, zaman ve efor kaybı yaratan çalışmalardan uzak durulup, kuvvetleri sonuç alıcı çalışmalara sağlam projelerle odaklandırılmalı.
d- Dağınık, gelişigüzel ve birbirini desteklemeyen çalışmalara yeltenmemeli, bu tarz eleştirilerek aşılmalıdır. Neyi nasıl yapacağını bilmeyen güç savruktur. Sahada sonuç alıcı etkisi olmaz.
e- Her çalışma bir sonrakinin koşul ve deneyim kaynağı olmalı, nitelik ve nicelik bağlamlarda birbirini aşmalıdır.
f- Günde on kişiyle görüşmek, on toplantıya katılmak, onlarca yazışma yürütmek, iki yüz gazete dağıtmak… Bunlar orta vadede örgütlü güç ve koşula dönüşmüyorsa çemberde efor harcanıyordur, sorunludur. İki yüz gazete dağıtılacağına odaklanmayı belli bir kitleye yöneltip örgütlemek, bunlar üzerinde damla hareketiyle/merkezden çembere örgütlenerek gazete sayısını üç dört misline çıkartarak nitelikli ve kalıcı çalışmalar yürütülmeli.
g- Gündelik çalışma öğütücü tekrarlar rayına sokulmamalıdır. Her eylem ve söylem ‘Daha iyisi ve tesirli nasıl yaratılır?’ sorusuyla başlanmalı.
h- Özellikle bu evrede aktivistlerin niteliğinin genel ve özel eğitsel programlarla, ihtisas yönelimleriyle ileriye çekilmesi esas alınmalıdır. Her aktivist birkaç farklı dalda asgari kapasite ve yetenekte olabilmelidir.
ı- Sahada takviyeci eleştiri ve eğitime rağmen kendini tekrar eden, çemberden çıkmayan ve vasatı aşmayan aktivistler geri çağrılabilmelidir. Üç-dört aylık boşluk telafi edilebilir, tahribatlar ise zor telafi edilir.

Önceki İçerikADAM
Sonraki İçerikOrtadoğu’da emperyalist stratejiler ve ‘T.C.’nin Kürt ulusunu boğma hayalleri