BAŞKALARINI KÜÇÜK GÖRMEK

Ön yargı, doğru tavır-tutum ve davranışa sahip olmanın önünde engel olduğu kadar, doğru eleştiri  yürütmenin ve doğru düşünmenin de önünde büyük bir engeldir. Aynı zamanda araştırıp inceleme, analiz etme gibi özellikler de ön yargıya yabancı özelliklerdir. Ön yargı sabit fikrin en dogmatik, en bağnaz, en katı ve olumsuz halidir. Doğru bakış açısına sahip olunmadan, doğru eleştiri yürütülemez. Doğru bakış açısı bütünlüklü düşünüş tarzıyla ilgili olmakla birlikte, sistemli bir bakış tarzıdır da.   

Ön yargı hemen her alanda ve her düşünsel temsilde, özellikle de dar dogmatik ufka gömülen yapılarda öyle ya da böyle, şu ya da bu oranda bulunabilir. Bu anlamda önyargı birilerine has bir yaklaşım ve olgu değildir. Ne ki bazı çevrelerde buna daha sık ve çarpıcı biçimde rastlanır. Ki, bu çevrelerde mesele sadece bir önyargı meselesi olarak kalmaz, düzey sorunundan sübjektif zorlama ve yapay eleştirilerle kirpi kalkanına bürünerek‚ ‘‘en iyi svunma saldırıdan geçer‘‘ askeri taktiğini kullanmakla birlikte, eleştiriyi aşıp saldırıya kadar uzanır…

Ön yargının azımsanmayacak düzeyde seyrettiği alanların başında Özgür Gelecek çizgisinin Halkın Günlüğü çizgisine dönük eleştiri ve değerlendirme alanı olduğunu söyleyelim. “Bunlar partimizin askeri gücüdür, asker kafalılar“ şeklindeki ön yargı beslemeli küçümseyen sübjektif yaklaşım zincirin ilk halkalarını oluşturarak bugünlere de renk veren damardır. (Konu edineceğimiz yazıda ‘Bir Partizan‘ Halkın Günlüğü Gazetesi‘ndeki yazıyı veya yazarını cahillikten, yüzeyselliğe varan küçümseyici yaklaşımlarla ifade etmektedir. Başlığa aldığımız Mao yoldaşın sözünü hatırlatmayı görev sayarız. Ekleriz ki, yüzeysel de olsak ‚‘Bir Partizan‘ imzalı yazı kadar düzeyi yerlere seren durumda da  değiliz. Bizleri yüzeysellik ve cahillikle itham eden arkadaşımız, yazımızı-bizleri kast ederek, yazar kitleyi manipüle etmeye çalışırken veya demagoji yapıp çarpıtmalara başvururken yanıt vereceğimizi  ve gerçekleri açıklayacağımızı düşünmemiş… tarzında son derece gülünç ve boş eforlar da sarf etmiş. ‘Bir Partizan‘ rumuzlu arkadaşımıza önerimiz eleştirdiği yazımızı bir kere daha okuması ve anlayarak okumasıdır.)

Özcesi ve anlaşıldığı gibi Özgür Gelecek sitesinde ‘Bir Partizan‘ imzalı çıkan ‘eleştiri‘ yazısı, dolayısıyla da adı geçen site karşı eleştirimizin muhatabıdır. Yazımızın kapsamından ötürü ayrıntılı yanıt hakkını saklı tutarak, sadece birkaç noktaya dikkat çeken özetle yetineceğiz.

Öncelikle, söz konusu ‘eleştiri‘ yazısında kullanılan ‘Bir Partizan‘ imzası muhatabı muğlaklaştıran bir yaklaşımdır. Bu imza biçimini kurumsal statü sorumluluğunu  belirsizleştiren, eleştirilen ve muhatabı ciddiye almayan yaklaşım olarak değerlendirmek mümkündür.  Oysa bu ‘Bir Partizan‘, MKP 3. Kongre tanıtım toplantılarında TKP/ML adına söz alarak konuşan yoldaşlarını yadsıyarak onları  boşa çıkaran  ve bu anlamda bağlayıcı olduğunu yansıtan tutumlara girmekten sakınmamıştır. Dolayısıyla ‚‘Bir Partizan‘ imzasının son derece isabetsiz ve anlamsız kullanıldığı açıktır. Aynı zamanda okur havası yaratmaya yönelik kullanılan bu imza biçimi amatörcedir, zira yazının içeriğinde kullanılan ifadeler okuyucuya bağlayıcı düzeyde bir yetki profili sunuyor.

Tam da burada belirtelim ki, ilgili sitede yer alan bu yazının ileri sürdüğü, ‘‘3. Kongre tanıtım toplantılarında konuşanlar ATİF adına konuşmaktadır, TKP/ML adına değil‘‘ şeklindeki (ifadeler aynı olmasa da anlayış olarak yansıyan ve anlatılmak istenen tam da budur) eleştirinin muhatabı bizler değiliz, bu bizlerin sorunu değil, sizlerin sorunudur. Zira 3. Kongremizde söz alan dostlarımız ATİF adına değil, doğrudan TKP/ML adına söz almakta ve vasıfta konuşmaktaydı. Dolayısıyla bizlerin algısı da bu olmuştur. Keyfi olarak veya yoruma dayalı olarak bir tanımlama yapmış değiliz. Sizin yoldaşlarınız  ne adına söz aldıysa bizler de öyle yansıttık. O halde değerlendirme konusu yaptığımız ‘Bir Partizan‘ imzalı eleştiri yazısında bize yönelik yürütülen eleştiri haksızdır.

Yine söz konusu ‘Bir Partizan‘ okuduğunu anlamama ya da isteğince anlama pozisyonundadır. Eleştiri konusu yaptığı yazımızın bir ifadesini alakasızca yorumlayıp karşı eleştiri yürütmüştür ancak zemini tamamen çürüktür. Anlam ve amacını çarpıtarak eleştirdiği ifade ‘tecrit‘ ifadesidir. Yazıda görüleceği gibi ‘tecrit‘ ifadesini  ‘Bir Partizan’ın büyük bir başarıyla algılayıp anladığı ve anlamlandırdığı gibi kullanmış değiliz. Somut olarak herhangi bir fikri, yapıyı vb vs tecrit etme yönelimi, hedefi ya da ifadesi asla kullanmış, amaçlamış değiliz. Kullandığımız anlam herhangi bir fikrin veya davranışın veya söz konusu şeyin gerçekten ya da bilimsel normlardan tecrit olduğu, yani kopuk ve yalıtık olduğudur. Bundan başka bir ifademiz yoktur. Ancak ‘Bir Partizan‘ gizemi giyen arkadaşımız, Donkişot misali kendisine hedefler yaratarak saldırmayı başarmıştır. Yapmadığımız veya söylemediğimiz bir fiil veya ifadeden ötürü eleştiriye uğramayı ‘Bir Partizan‘ın çok bilmişlik ve kibirine sayıyoruz.

Birlik anlayışımızın değişmiş olduğunu, parti içinde azınlığın haklarının rafa kaldırıldığını, birlik konusunda bazı sezinlemelerin olduğunu ve 3. Kongre kararıyla bunların somutlandığı şeklinde falcılık yapmayı da sürdürmüş ‘Bir Partizan‘. Birlik anlayışımız değişmemiştir. Eğer  tavrımızı açıklayan ilgili yazıya bakılırsa orada birlik anlayışımızın ne olduğu görülecektir. Dolayısıyla 3. Kongremizle girdiğimiz programsal bütünlüklü değişim gerekçesiyle birlik sorununu gündemimizden kaldırmanın birlik anlayışımızın değiştiği anlamına gelmeyeceği açıktır. Yazar neye dayanarak  bu iddia ve iddalarda bulunuyor anlamak zor. Birlik kararının kaldırılmasını tartışıp yorumlayan arkadaşımız (ilgili yazımızda yoldaş demeyip dost dememizi de eleştirmiş. Oysa birlik kalktıktan sonra bunu anlamak gerekiyordu),  birlik yaklaşımımızın samimi olmadığını da anlatmış oluyor. Zira daha önce de bazı sezinlemelerin olduğunu vb söylemektedir. Somutlayamadığı soyut iddiaları sezme şeklinde falcılıkla ileri sürüp arkasını doldurmamak siyasette hiç de dürüst bir tutum değildir. Birlik yaklaşımımızın son derece dürüst ve samimi olduğunu tereddüt etmeden iddia ederiz. Aksini kanıtlayan çıkarsa her türlü öz-eleştiriye hazır olduğumuzu beyan ederiz. Ama kanıtlanamayan ya da somut olmayan iddialar ve gerekçe göstermeden-gösteremeden itham etmek ahlaken doğru değildir. ‘Ben eskiden beri biliyordum, söyledim ve bakın kongre kararları da  beni doğru çıkarttı’ şeklindeki basit köylü kurnazı ve benci siyaseti terk etmek en doğrusudur.

Aynı yerde birlik tartışması bölümünde, parti içinde azınlığın hakları noktasında yürütülen tartışma da yukarıdaki iddiadan az sübjektif değil, en az bir o kadar soyut ve bağlantısızdır. Birlik kararının kaldırılmasıyla azınlığın fikirleri ya da hakları arasında kurulan diyalektiğin nasıl başarıldığını anlayamadığımızı üzülerek belirtelim. Nasıl ilişkilendirildiği çözülemediğinden arkadaşımızın yeniden okuyarak yazdıklarına açıklama getirmesini bekliyoruz. Azınlığın hakları gerekçesiyle çoğunluğun görüşleri temelinde kararların alınıp uygulanması hangi yapılarda benimsenmemiş bilmek isteriz. Arkadaşımızın eleştirirken amatörlüklerinin çok olduğunu üzülerek söylemek durumundayız.

Arkadaşımızın ‘ya cahil ya da karşı devrimci’ ifadesini yine anlaşılmaz biçimde kullanmıştır. Ne kast ettiği, ne anlatmaya çalıştığı belli değildir. Ki bu nokta arkadaşımızın renk verdiği yerdir. Dolayısıyla bu konuya da açıklık getirmesi, bizlere karşı olduğu kadar devrimci sorumluluk gereğidir de.

Önceki İçerikKADINLAR YÖNETİME KADINLAR İKTİDARA!
Sonraki İçerikBİR SEÇİMİN ARDINDAN!