BİR TEK OYUMUZ BOŞA GİTMEMELİDİR!

Önemlidir; bir tek oyumuz boşa gitmemeli, sınıf düşmanlarımıza yarayacak biçimde yanlış kullanılmamalıdır. Neden önemlidir? Çünkü seçimlerin bizler açısından stratejik rolü ne olursa olsun taktik açıdan rolü küçümsenemez bir tavır-tutum veya demokratik kazanım sağlama değerindedir. Ve izleyeceğimiz strateji veya taktik son tahlilde dost sınıflarla düşman sınıflar arasında bir tercih meselesidir. Bir tek oyumuz boşa gitmemeli ya da yanlış kullanılmamalıdır. Çünkü sorun demokratik devrimci kazanımlar elde etmekle bu kazanımlara düşman olan faşist iktidarın kazanım elde etmesi arasında bir irade beyan etmektir.

Kafamız net ve açık olmalıdır. Dost sınıf güçleri ile düşman sınıf güçleri arasında bir tercih yapmak durumunda değil, sınıf tavrımıza ve bilincimize uygun olarak dost sınıf güçlerini tereddütsüz olarak desteklemek zorundayız. İki sınıf arasında bir mücadele söz konusudur. Bu mücadelenin seçimler şahsındaki niteliği belirleyici olmayabilir ama son tahlilde seçim de iki sınıf arasındaki mücadelenin bir parçası durumundadır. Bu mücadelenin niteliğine bakılmaksızın devrimci sınıflar adına kazanılması şarttır. Bu şart ve sınıf niteliğimiz bizleri tercih yapmaktan çok kendiliğinden sınıfımızdan veya sınıf güçlerimizden yana olmayı gerektirir. Aksi halde varlık gerekçelerimize ters davranmış oluruz. Proleter devrimcilerin hiçbir ferdi bu bilinç dışında düşünemez, hareket edemez.

Özellikle kişisel tepki ve düşüncelerimizle hareket etmekten uzak davranarak sınıf ekseninden ve kolektif irademizin tavrına uygun davranmak durumundayız. İşte bu konuda kafalarımız net ve açık olmalıdır. Bizler asla ve asla düşman sınıflarımıza yarayacak bir adım atamaz, onların dost sınıflar karşısında kazanmasına rıza gösteremeyiz.

Tavrımız bellidir. Kendi adaylarımızın kazanması ve dolayısıyla adaylarımızın olduğu yerlerde, adaylarımıza oy vermek esastır. Ancak adaylarımızın olmadığı yerlerde istisna tanımayacak biçimde demokratik, ilerici ve devrimci adayları desteklemeli, oylarımızı onlara vermeliyiz. Dost sınıf güçleri veya demokratik muhteva taşıyan dost güçlerin çeşitli hataları, olumsuz yaklaşımları vb olabilir. Elbette bu hatalar eleştirilmelidir. Ne var ki, bu hatalardan dolayı bu dost güçlere oy vermeme gibi bir tavra giremeyiz, girmemeliyiz. İlkesel tavrımızdır ki, düşman sınıflarla dost sınıflar arası bir mücadelede tereddütsüz olarak dost sınıf güçlerini destekleriz.

Yine her alanda gerici faşist düzen partilerini teşhir etme, bunlara karşı propaganda geliştirerek kitleleri bunlardan koparmaya önem vermeliyiz. Gerici düzen partilerine oy vermek ilkesel bir hatadır. Bizlere karşı düzen partilerini destekleme tavrı bir utançtır. Bir devrimci ve demokrat hiçbir sebeple dost güçleri terk edip düşman sınıf partilerine destek sunamaz, oy veremez vb vs…

Aynı biçimde yerel seçim bağlamında yerel yönetimleri siyasi iktidar organlarımız, siyasi iktidar araçlarımız vb olarak tarif etmek de hatalıdır. Siyasi iktidar ve devrimci iktidarlarımız ancak devrimci mücadele ve savaş yoluyla ele geçirilip inşa edilecek devrimci organlar ya da iktidarlardır. Bunların gerici faşist düzen şartlarında yaşaması veya faşist düzen tarafından bunların yaşamasına müsaade edilmesi düşünülemez. Asla yerel yönetimleri kazanarak devrimci iktidarlar inşa etme hayaline kapılmamalıyız. Ve elbette yerel yönetimleri amaç ve içeriğinde öteye bir anlamla anlamlandırmamalıyız.

Yerel yönetimlerin yarı özerk niteliği olsa da, mevcut düzendeki yerel yönetimler son tahlilde merkezi devlet iktidarına bağlı olan düzen kurumlarıdır. Ve tabii ki bunlar bizlerin iktidar organları durumunda değildir ya da devrimci iktidarlarımızın araçları vb değildirler. Yerel yönetimleri kazanma politikası veya yerel seçimlere girme siyaseti ayrı ama bunların devrimci iktidarlaşmamızın esas araçları olarak değerlendirilmesi ayrı bir şeydir, yanlıştır. İktidarlaşmamızı veya iktidarlaşma mücadelemizi düzen içi yasal ve demokratik mücadelelerle ele alıp içeriklendiremeyiz. Tersini yapmak reformizme meyil vermekle birlikte büyük yanılgıdır.

Özcesi, yerel seçimleri ne gereğinden fazla abartmalı, ne de olduğundan fazla küçümsemeliyiz. Önemseyerek çalışmalı, kazanmalıyız. Her militanımızın görevi öncelikle yerel seçimlerde adaylarımızın kazanması için fedakarca çalışmaktır. İkinci planda ise faşist düzen partilerine karşı devrimci, ilerici, demokrat adayların desteklenmesidir. Örneğin, İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin vb vs illerde HDP, BDP başta olmak üzere diğer demokratik devrimci kurumların adayları tereddütsüz olarak desteklenmelidir.

Yerel seçim kimileri için bir referandum ve güvenoyu anlamına gelirken, bizler için de önemli bir gösterge durumundadır. Gücümüzün açığa çıkarılması, irademize karşı saygısız yaklaşımlara karşı irademizi ortaya koymamız, bizleri her defasında ve çeşitli biçimlerde tasfiye etmek ve bitirmek isteyen, çalışanlarımızı hapse atarak çalışmalarımızı zayıflatan iktidara karşı, bitmediğimizi gelişerek büyüdüğümüzü gösterme ve elbette proleter devrimci amaçlarımızı gerçekleştirmek için güç olduğumuzu göstermek ve geniş tabanımıza moral vermek için yerel seçimlerde daha fedakar çalışmalı, adaylarımızla girdiğimiz yerlerde kazanmalıyız! 

Önceki İçerikKONGRE MİLİTAN YAŞAM VE MÜCADELEYİ EMREDİYOR!
Sonraki İçerikSistem krizi ve yeni ittifaklar üzerine!