Yeni Demokrasi gazetesinin “Bizim bu anlayışla aramıza net çizgi çekmiş olduğumuz …” sözüne ihtiyaç duymasına ve “bölücü-bozguncu” suçlamasında bulunmasına karşın birlik sorunu üzerine tartışma yürütmesini son derece sevindirici, bir o kadar da olumlu bulduğumuzu bir kez daha ifade etmek isteriz. Taktirimize ihtiyaçları olmayabilir, yoktur da. Fakat biz tartışmalarını değerli bulduğumuz için olumlayan görüşümüzü paylaşmakta sakınca görmüyoruz. Anlamlı buluyoruz tartışmasını, zira Yeni Demokrasi gazetesinde birlik meselesi üzerine fazla yazı görmedik, okumadık.

Eleştirilerimize karşı savunma temelinde de yazılmış olsa, yeniden birlik konulu bir yazının Yeni Demokrasi’de yer alması pozitif değerlendirmemiz için yeterli nedendir. Kuşkusuz ki, birlik anlayışı veya siyaseti açısından yanlış-doğru değerlendirmelerimiz ayrı konulardır. Buna karşın olumlu yaklaşımları tespit etmek yerindedir. Bu bağlamda, Yeni Demokrasi’nin tartışma yaklaşımı, üslubu ve dili gibi biçimsel konulardaki olumlu tavrını da olumlamalarımıza eklemek isteriz.

Hangi açıdan yaklaşılırsa yaklaşılsın ve isterse anlayış sorunları olsun, tartışma yürütülmesinin ve hatta tartışma kültürünün bir seviyede biçimlenmesinin ne kadar faydalı olduğunu ve olacağını mevcut tartışmamızda da görmüş olacağız. Her tartışma karşıt fikirlerin çatışmasına sahne olarak bir bilginin açığa çıkmasına vesile olur ve doğru yöntem izlenirse müspet sonuçlara da yal açabilir. Sonuç ya da açığa çıkanlar negatif de pozitif de olabilir. Ama her halükârda bir şeyler görülmüş ve hatta netleşmiş olur. Sonuçların pozitif olması, anlayışlarda bir kesişmenin sağlanabilmesine ve bunun yanında doğru yöntemin izlenmesine bağlıdır ki, buradaki biçimsel sorunu ortadan kaldırmak için gerekli olan şeylerden biri savunma refleksinden çıkmak, anlayışlara odaklanmaktır.

Anlayışlarda sıkı bir savunmanın yapılması saygıyla karşılanacak bir durumdur. Lakin, anlayış sorunu dışında gündeme gelen ve esneklik taşımayan savunu biçimi tutuculukla bilim dışıdır. Yeni Demokrasi esas olarak anlayış tartışması-savunması yapmaktadır. Kısmen ise, diğer savunu tavrını benimsemiştir yazısında; her ayrıntıyı atlamadan konu edinip yanıtlaması bizlerde bu çağrışımı yarattı. Parantez olarak belirtelim ki, bizlerin de kimi ele alışları bu kapsamda değerlendirilebilir; ayrıntılar üzerine durma gibi. Tartışma öğretir; iki tarafa da öğretir…

Beklentimiz odur ki, “gönderme” ve “ima” yollu metotlar kullanma yerine açık eleştiriyi tercih etmek daha samimi ve sıcak olacaktır…

Ayrılığı sadece bizim payımızla açıklamak subjektif tek yanlılıktır!

Yazı üzerine eleştiri ya da değerlendirmelerimize geçersek; muhataplık konusundaki eleştirimiz yazıda bir karmaşa ve dağınıklığa dönüktü esasta. Bu kanaatimizi sürdürüyoruz. Muhatap veya eleştirilerin somut olması daha faydalı olacağı gibi yazının meram ettiği konuya yoğunlaşması açısından da gereklidir düşüncesindeyiz. Yukarıda savunu biçimine değinmiştik ve bu, yazının şu sözlerinde de ispat buluyor: “Bizim özel olarak kimi veya kimleri muhatap aldığımız ise her yazıda alenen açıklanmak zorunda değildir.”  Oysa, bu savunuya gerek yok, doğru da değil. Hedefinin ne olduğu önemli. Hedefini alenen ortaya koymadan etkili olman da zayıflar. Ki, genel olarak hedef-muhatap anlaşılıyor. Ve dediğiniz gibi, muhataplar da doğal davranış olarak konuya dahil oluyor. Kısacası, elbette açıklama gibi bir zorunluluğunuz yok. Ama muhatabı muğlak bırakmak bir parça kaçak dövüşmeye benzer…

Bu konunun devamında, bizleri kast ederek, ‘‘… muhatap alınmak istedikleri birlik tartışmasında bizim onlara dair görüşümüz komünist partisinin birlik zeminini önce parçaladıkları ve sonra da bu zeminden arındırıldıkları biçimindedir…” denmektedir.

Burada ilk olarak şunu söyleyelim; Komünist Partisi’nin birlik zeminini parçaladığımızı iddia etmektesiniz. Ve kendinizde bir sorun, bir eksiklik, hiçbir pay görmemektesiniz! (Tutucu savununun bir örneği de bu yaklaşımınızdır.) Bizler, darbeci yöntem meselesinde özeleştirimizi yaptık. Bu, fiilen bölünme-parçalanma konusunda yaratılan bir zemindir. Dolayısıyla bu dönem ayrılığında payımızın-katkımızın olduğu ama sadece payımızın da olduğu kabulümüzdür. Lakin, her şeyi bizle ve bizim bu payımızla açıklamak sübjektif tek yanlılıktır. Bizlerin yönteminin bölünme de katkısı-payı olsa da bu sizlerin hatasız olduğunu, pay sahibi olmadığınızı göstermez. Hatta, bölünmede başat rol sizdedir. Neden mi, nasıl mı? Dönemin genel sekreteri ve ayrılığın başını çeken taraflardan biri olan yoldaş sizlerdendi. Ve bu yoldaş, yıllarca sonra da olsa, bizzat bizlere gönderdiği-verdiği yazıda, kendisinin hizip yaptığını samimi olarak ifade etmektedir. Hizip yapmasının gerekçesini açıklasa ve bu gerekçeyi hizip yapmanın haklı zemini olarak sunsa da son tahlilde hizip yaptığını bağımsız iradesiyle beyan etmektedir, etti.

Hizibin bölme-parçalama konusunda tam rolle etkili bir silah olduğu inkâr edilemez ise, Komünist Partisi’nin birlik zemininin parçalanmasında kendinizde bir kusur görmeyip sadece bizleri bu zemini parçalamakla suçlamanız nasıl değerlendirilebilir?! En azından objektif yaklaşmadığınız açığa çıkmamakta mıdır? Hala tutucu bir savunu içindesiniz. Darbeci yöntem pekâlâ içte eleştirilerek mahkûm edilebilir, birlik zemini korunup sürdürülebilirdi. Ama hizip doğrudan bölüp parçalamayı işlev edinen muhtevasıyla tam bir parçalayıcı değil midir? Bu durumda kim birlik zeminini parçaladı? Açık ki, bu parçalamada esas rol hizip örgütlemesi-çalışmasıdır; yani sizlersiniz. Bununla yetinmeyip bir de siz bizleri arındırıyorsunuz!

Öte yandan, 92 birliğini ilkesiz birlik olarak değerlendirmektesiniz. Dolayısıyla, 94 ayrılığını da benimsiyor, istiyor olmalısınız, mantıken benimsiyor olmanız gerekir. Bu nedenle, 94 ayrılığını Komünist Partisi’nin birlik zeminini parçalayan olarak değerlendirmeniz de yerli yerine oturmayıp eğreti duruyor. Öyle ya, sizlere göre 92 birliği ilkesiz oportünist birlikti. Bu birliğin parçalanması da olağan olmalı sizin yaklaşımınıza göre. O halde neden “Komünist Partisi’nin birlik zeminini parçalamamızı” bir suç olarak görüyor, eleştiriyorsunuz? Bu durumda mütalaa edilmesi gereken ayrılığın-bölünmenin 87 ayrılığı olduğu açığa çıkar, çıkıyor. Bu dönem ayrılığı sonrası ise, birlikçi olan ve birlikte ısrar ederek çağrı yapan sizlerdiniz. Bizler birlik konusunda görüş değiştirip karar aldıktan sonra 92 yılında birlik gerçekleşti. Ve şimdi sizler, bu birliğin ilkesiz-oportünist olduğunu söylüyorsunuz. İlkesiz-oportünist birliğin bozulması ise olağandır. Sizler bu olağanlık zemininden hareket ederek, darbeci yöntemi gerekçe yapıp adeta fırsat yakalayarak hizip örgütlemesine girdiniz. Komünist Parti’nin birlik zemini bizlerin katkısı, sizlerin başat rolüyle parçalandı. Bu parçalanma sizin isteminiz ve razı olduğunuz bir gelişme olmalı, zira sizce bu birlik ilkesizdi-oportünist idi. İstemediğiniz birliği parçalamak da tabi davranışınız oldu. Bunda grupçu savunuya girmenin bir manası yoktur…

Genel yaklaşımlarınız sizleri 87 ayrılığının muhafaza edilerek sürdürülmesi görüşüne zımnen de olsa götürmektedir. Ama ilginçtir ki, bu dönem birlikçi olan sizlerdiniz. Parti güçleri değerlendirmesi sizlere de aitti. 94 ayrılığından sonra bizlerle birlik sorununuz olmadı. Dolayısıyla bizleri bu tarihten sonra birlik zemininden arındırmış olmalısınız. Buna karşın, bugün Komünist Parti’nin birlik zeminini MLM ideoloji ve Kaypakkaya çizgisinde biçimlenen genel siyasi hat olarak tarif etmektesiniz. Bizler bu dönem Maoizm’i (MLM ideolojiyi) savunmakla birlikte, Kaypakkaya yoldaşın genel siyasi çizgisinde hiçbir değişikliğe gitmemiştik.

Bugün de Maoizm’i savunuyor, Kaypakkaya yoldaşı komünist önder olarak kılavuz alıyor, komünist çizgi doğrultusunu benimseyip savunuyoruz. Bugün yapmış olduğumuz program değişikliği vb. vs. sizler açısından birlik zeminini ortadan kaldıran koşul olarak değerlendirilebilir. Ancak, yukarıda da dediğimiz gibi, bizlerle birlik defterini kapatmanız, yani bizleri bugün ifade ettiğiniz gibi birlik zemininden arındırmanız fiilen 94 ayrılığı dönemine denk gelmektedir. Bugün somut şartlara vb. bağlı olarak yapmış olduğumuz yenilikleri birliğin önünde engel görmeniz bir yere otursa da 94 sonrası dönemi nasıl açıklayacaksınız? Zira o zamandan beri bizlerle birlik sorununuzun olmadığını ifade etmekte, buna uygun davranmaktasınız. Evet, meselenin özünde 87 ayrılığına uzandığı anlaşılmaktadır. Ve eğer bu doğruysa, o halde darbeciliğin sizler tarafından bir bahane olarak kullanıldığı, fırsat edildiği daha da güçlü bir ihtimale dönüşmektedir. 94 ayrılığı sürecindeki pratiğiniz de tipik olarak böyledir.

Ek olarak yukarıda alıntıladığımız sözlerinizden ne anlaşılır: Birlik veya birlikle ilgili yürüttüğünüz tartışmada, yani ilgili yazınızda biz muhatap alınmıyoruz, muhatap alınmamışız. Zira, Komünist Partisi’nin birlik zemininden arındırılmışız! Burada sorun şu; muhataplıkla ilgili tartışma yürüttüğünüz ilk satırlarda şunu söylemektesiniz; “… diğer bir neden de yazımızda arkadaşları ima eden ifadelerimizdir.”  Yani, birlik tartışmasından arındırdığınızı söyleyerek muhatap almadığınızı söylemekle birlikte, ima yollu da olsa ve “gönderme yaparak” bizlere dönük eleştiri veya tartışma yürütmektesiniz; muhatap almış olmaktasınız… Burada, yaklaşımınızın tutarlı olmadığı, çelişkili olduğu açığa çıkıyor. Neden çelişkiye düşmektesiniz? Çünkü, iradi olarak arındırıp muhatap almasanız da objektif gerçekler sizleri muhatap almaya, tartışma yürütmeye zorluyor ki, bunun nesnel zemini var. Ve bu yazınız-tartışmanız bile bizleri birlik konusunda muhatap aldığınız anlamına gelmektedir. Zorlama ve iradecilikle nesnel gerçekleri ortadan kaldırmak olası değil. Yaklaşımınızın tutarlı biçimlenmemesi bundandır.

Birlik karşıtlığı zemininde yapay karşıtlıkların büyütülüp derinleştirilmesi birlik zeminine katkı sunmaz

Bu bölümü tamamlarken bir noktaya yeniden değinmekte fayda görüyoruz. Ne demektesiniz; “Çünkü Komünistlerin birlik zemini MLM ve genel siyasi hattır.” Bizleri birlik tartışmasında muhatap görmemeniz bu ölçüye dayanmaktadır. Bu durumda bizlerle hangi birlik kriterinde buluşmadığınızı ya da bizlerin hangi bakımdan MLM ve genel siyasi hat itibarıyla komünist ölçülerden uzaklaştığımızı tespit etmektesiniz? Bunu açıklamanız sorunu net çerçeveye oturtarak somutlayacaktır. Ve bunları açıkladığınızda, meselenin somut koşulların ve gelişmelerin tahlil-tespitine dayandığı görülecektir. Bu ne demektir? Bizlerin sosyo-ekonomik yapıyı farklı tahlil-tespit etmemiz ve buna bağlı olarak devrim programı, stratejisi gibi temel konularda yeniliklere gitmemizin birlik önünde engel olduğu anlaşılmış-görülmüş olacaktır.

Bizlerin somut koşulların tahlil-tespiti konusunda yaptığı değişiklik ve yeniliklerin nesnel ve bilimsel olduğu bir yana, sizlerin benzer değişiklik ve yeniliklere gitmeniz durumunda birlik sorunu nasıl olacak, yaklaşımınız nasıl biçimlenecektir? Bu soruya yanıt vermenizi ısrarla istemekteyiz. Zira, ülkenin kapitalist olarak değerlendirilmesinin ilk tohumları veya görüşleri sizlere dayanmaktadır. Belli kaygı ve tutuculuklar sizleri geri tutsa da ülkenin sosyo-ekonomik yapısının değiştiğine dair görüşler esas olarak sizde yaygın ve güçlüydü. Bugün yersiz kaygılarla bu görüşleri erteleme yoluna gitseniz de varacağınız yer sosyo-ekonomik yapıdaki değişikliği tespit etmektir. Bu kaçınılmazdır.

Bizler içtenlikle inanmaktayız ki, belli sorunlu süreçler geride bırakıldığında ve bundan kaynaklı kaygılar ortadan kalktığında sizler de ülkeyi kapitalist değerlendirecek, buna uygun değişikliklere gideceksiniz. Bu öngörüye dayanarak sizlerle birlik zeminimizin olduğuna inanmakta, ısrarımızı bu zeminde sürdürmekteyiz. Elbette sizlere dönük birlik yaklaşımımız veya tartışmamız, farklı programlara rağmen bir birlik değildir. Program ve gerekli değişiklikleri yapacağınıza olan inancımız gereği birlik tartışmasında ısrar etmekteyiz. Ve bizlerin bu öngörüsü basit bir iyi niyet değil, nesnel gelişmelerden, somut koşullardaki değişikliklerin çıplak olmasına dayanmaktadır. Bunun için sizler adına konuşma rahatlığı göstermekte, yenilikler yapacağınıza inancımızı belirtmekteyiz. Evet, farklı programlar zemininde bir birlik olmaz ama bu, birlik tartışması yürütmemizin önünde engel değildir. Birliği tartışmak koşullarını yaratmak için olduğu kadar, birlik şartları gündeme geldiğinde bu birliğe hazır olmak içindir. Birlik karşıtlığı zemininde yapay karşıtlıkların büyütülüp derinleştirilmesi yarına hizmet etmez; yarın olası birlik şartlarına katkı sunmaz. Bu sebeple birliği tartışmak değerlidir. Farklılıklarımızı ve aynılıklarımızı açığa çıkararak nesnel zemini tespit edip pozitif zemini yaratmak için bugünden tartışma yürütmek değerlidir.

Birlik, birlikler ve komünist tutarlılık

Yeri gelmişken, mühür meselesindeki yaklaşım veya üslubumuz esasta ya da biçim olarak uygun değildir. Ancak, sizlerin komünist olarak kendinizi biricik olarak tarif edip, dışınızdaki aynı kökenden partileri katı biçimde azade tutmanız o uygun olmayan ifadeyi kullanmamıza yol açan zemindir. Komünist Parti tektir demektesiniz. Bu genel olarak doğrudur. Ama mutlaklaştırmak hatalıdır. Örneğin, 87 ayrılığı sonrası parti gücü olarak tanımlayıp birlik çağrısı yapıyordunuz. Uzun yıllar bu yaklaşımınız devam etti. Ama bu zaman da biz ayrı bir partiydik, siz ayarı bir partiydiniz. Yani, en azından bazı istisnaları görmeniz doğru olandır. Dahası, komünistlik doğuştan verilen bir kimlik değil, sonradan edinilen bir kimliktir. Dolayısıyla, daha önceden komünist olmayan partiler, örgütler, gruplar, kişiler pekâlâ komünistleşebilirler. Ve bunlar komünist olur olmaz hemen tek parti çatısında birleşmeyebilirler. O halde Komünist Parti dışında başka komünistlerin olacağı veya olabileceği imkân dahilindedir.

Buna kapalı olan bakış açısı elbette sorunludur. Daha da önemlisi, komünistlerin diğer devrimci yapı ve güçleri birleştirerek kendisine dahil etmesi, onları birleştirerek önderliği altına alması, yönetmesi komünistlerin öteleyemeyeceği görev ve sorumluluktur. Komünistler hata yapar. Örneğin örgütsel sorunlar üzerine ayrılıklar yaşayabilirler. Bizlerin ayrılıkları ekseri olarak böyledir. Darbedir, hiziptir vb. vs. Ama bu olgu ve sorunlar Komünist Parti içinde düzeltilerek giderilebilir, düzeltilebilirler. Bunu yok sayarak darbe, hizip vb. gerekçesiyle ayrılık yolunu tutmak ve ayrılığı benimsemek hatalıdır. Ki bizlerin ortak pratiği buna tanık ve kanıttır.

Birlik sorunu bu nedenlerle her Komünist Parti’nin öncelikli temel bir sorunu olmak durumundadır. Birlik doğrudan komünistlerin sorunudur. Komünistlerin ‘birlik’te ketum olması onların bir zaafıdır ve devrim perspektiflerinin zayıflığıdır. Birlik-birlikler meselesine bir yanıyla doğru yaklaşırken, belli bir temelde ise hatalı yaklaşmaktasınız. Birlik biçimlerini savunmaktasınız ama bunu bizlerle düşünmemektesiniz. Halk güçleriyle, devrimci yapılarla birlik biçimlerini (ittifak, ortak çalışma, cephe gibi…) öngörmekte, savunmaktasınız. Ama bizlerle neden bu birlik biçimlerini benimsememekte, adım atmamakta, bir pratiğe girmemektesiniz. Hedeflediğiniz ya da öngördüğünüz birlikler-birlik biçimleri bizler şahsında çok daha kuvvetli zemine sahiptir. Ne ki, sizler bizlerle bu birlikleri konuşma, bizleri muhatap alma konusunda retçisiniz. Neden? Halk kitleleriyle, işçilerle ve hatta milli burjuvazinin sol kesimiyle birlik biçimlerini öngörüp savunmaktasınız. Peki bizlerle neden böyle bir birlik tartışmasını reddetmektesiniz?

Birlik siyasetinde kitle çizgisinin önemli bir siyaset olduğunu ifade etmektesiniz. Kitle siyaseti açısından en ileri kitlelerle birleşmek, kitle siyasetinin-çizgisinin temel bir yaklaşımıdır. Bizler bu ileri kitleleri temsil etmekten de mi uzağız? Bizlerle örgütsel birliği öngörmüyorsunuz, buna kerhen tamam diyelim ama birlik biçimlerinde neden muhatap almıyorsunuz? İddianızdır ki, komünist olan sizsiniz, peki siz komünistlerin devrimci güçleri birleştirme, onlarla birleşme, bir birlik geliştirme sorununuz yok mu? Birlik ve birlik biçimlerinde birinci dereceden sorumlu olan veya sorumluluk taşıyan komünistler olmalı, öyledir de. Ne var ki, sizler ısrarla kapıları kapatmaktan, bizler açmaktan yana durmaktayız. Bunda bir sorun var. Ya siz komünist değilsiniz ya da birlik anlayışınız sorunlu. İhtimal verir misiniz bilemeyiz ama ya da biz komünistiz! Görülen tabloda bizim komünist olduğumuz açıkken, sizler komünist olmanıza karşın hatalı bir siyasete-çizgiye sahipsiniz. Komünist olmanıza karşın birlik konusunda sorumluluk almayan yaklaşımınızla ortada duran denklemi çözmenin tek açıklaması budur.

Bakın yaklaşımlarınızdaki ciddi problem nasıl görülüyor. Birlikçi olan bizlerin ne kadar “bölücü ve dağıtıcı” olduğunu bizlere hatırlatmakla birlikte, bu hatırlatmayla “kendimizde” de varlık olanağı bulan benzeri özellikleri eleştirmek, eleştiri yoluyla düzeltmeye çalışmak “kafa karıştırıcı” olmamalıydı demektesiniz. Burada ne açığa çıkıyor; içinizde birlik anlayışı konusunda farklı düşünenler var ve siz bunları içinizde olmasına karşın derhal bölücü ve dağıtıcı olarak damgalamaktan geri durmuyorsunuz! Bu alenen sorunlu bir yaklaşımdır. Öyle ki, kendimizde de varlık zemini bulan benzer özellikler derken, kendimizde ifadesini tırnak içine alarak fiilen içinizdeki bu farklı eğilim ya da özelliği kendinizden görmeme bilinciyle hareket ediyorsunuz. Oysa, yalnızca birlik konusunda farklı düşünüyorlar ve en fazla bu görüşlerinde ısrar ediyorlardır. Salt bundan dolayı bölücü ve dağıtıcı damgası vurmak nasıl bir eleştiri ve eleştiriyle düzeltmeye çalışma anlayışıdır? Bu anlayış her zaman bir hedef veya hasım bulur kendisine. Haddiniz değil diyebilirsiniz ama önerimiz örgütsel çizginizi bu sol sekter yaklaşımdan arındırmanızdır…

İdeolojik mücadeleyi, iki çizgi mücadelesini birlik için önemli bir zemin olarak tanımlıyorsunuz. İyi ama salt birlik konusunda farklı düşündüğü ya da ısrarla muhalefet ettiği için bölücü-dağıtıcı damgası vuruyorsun. Bu ideolojik mücadeleyle bağdaşan bir yöntem, yaklaşım, anlayış ve üslup olabilir mi? Burada bir parça iç sorunlarınıza girmiş olduk ama sizler bunu kamuoyuna dönük açık biçimde yazdığınız için sınırlı da olsa girmekte sakınca görmedik. Ki, sorunumuz içinizdeki tartışma değil, hatalı anlayışınızdır, buna işaret etmek istedik. Yeri gelmişken söyleyelim, hatalarımızı ifade etmek, birbirimize karşı sorumluluklarımız dahilinde olup devrimci bir görevdir. Bundan ders verme, akıl hocalığı yapma sonucu çıkarmak doğru olmadığı gibi, bu duygudan arınmak da gereklidir. Bize dönük her öneri ve eleştirinizi yapıp, hatalarımızı gösterdiğiniz gibi, doğruları da sakınmadan telkin edebilirsiniz.

Önceki İçerikFaşist Kuşatma, Burjuva Klikler Arası Dalaş, Seçimler ve Ne Yapmalı?
Sonraki İçerikEkim Devrimi 105 Yaşında