BURJUVA DEVLETİ KUTSAYANLAR VE KUTSAL DAĞLARIN ETEKLERİNDE BAĞDAŞ KURANLAR!

Reformist potaya girip ilerleyenler ve devrimci rotadan şaşıranlar cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılarak, kendileri gibi halk kitlelerini de faşist “TC” devletini objektif olarak kutsadı. Umutlar düzene angaje… Bu kesimler burjuva devleti seçimler vasıtasıyla elde edilecek yetkiler, tüzel kişilik veya statüler vb vs sayesinde demokratikleştireceğini, hatta halkın iktidarına dönüştüreceğini düşünmektedir. Daha özü burjuva devleti zorla yıkıp yerine proletarya önderliğinde bir iktidar, devlet kurma hedefi zaten benimsenmemektedir. İktidar hedefi benimsenmekte ama yol olarak ütopik bir iktidar hedefi formüle edilmektedir. Düzenin tanıdığı olanaklarla düzeni içten iyileştirme-tamir yoluyla burjuva devlet veya düzenin aşılması ifade edilmektedir. Hepsine ham hayal demek sanırız haksızlık olmaz. Dahası bu tavrın reformist yol olduğu ve somut pratikte (cumhurbaşkanlığı seçimlerinde) benimsediği tavır ve pratikleriyle burjuva devleti meşrulaştırıp kutsadıkları söylenebilir-söylenmek durumundadır.

İçinden geçtiğimiz sürecin aynasında görünenlerin bir bölümü özetle bu çerçevede tarif edilebilir. Ki bu sürecin alengirli bir sürece açılan kapı olduğunu da ifade etmekte fayda vardır. Erdoğan’ın projesinin ürünü olan cumhurbaşkanlığı meselesi proje olarak hedeflendiği gibi tamamlanırsa, balkon konuşmalarının ne denli kof olduğu ve antidemokratik uygulamalarla faşist baskının katlanarak “has” bir diktanın hüküm süreceği uzak değil, sır da değil. Ama mesele salt bununla sınırlı değil. Bundan önce Erdoğan veya AKP’nin siyasi rakipleri, yani halihazırda klik dalaşını sürdüren kliklerin bu süreçte gecikmeden sokak hareketlerine yöneleceği ve hatta daha farklı komplolara başvuracağı bilinmek durumundadır. Siyasi bir krizin gündemde olacağını beklemek yanlış olmayacaktır. Klikler arası iktidar çatışması muhtemelen daha sert çehreye bürünerek keskin uçlarda gündemde olacaktır. AKP’nin Erdoğan sonrası genel seçimlere kadar emanetçi de olsa tayin edilecek olan yeni genel başkan-başbakanla eskisi kadar güçlü olamayacağı ve bu sürecin bu açıdan da zayıf halkalar taşıdığı açıktır. Kısacası önümüzdeki dönem dengelerin esas olarak AKP aleyhine eğilim göstereceği genel doğruyken, genel seçimlerde AKP’nin başarı kazanması durumunda bu dengenin AKP lehine devam edeceği de göz ardı edilemez. Dahası, Kürt Ulusal Hareketi’yle yürütülen barış sürecinin gelişme niteliği de AKP’ye lehte ya da aleyhte avantajlar sağlayan bir moment olacaktır. Müzakere sürecinin Kürt Ulusal Hareketi’ni tatmin eden nitelikte gelişmesi sürecin AKP lehine gelişmesini de beraberinde getirecektir. Bu çerçevede AKP ile Erdoğan’ın elinin güçlenmesi, Erdoğan diktasının koyu gerici saldırılarının daha pervasız zemine oturacağına işarettir. Ne ki bu süreç son derece çetrefilli olacaktır. Siyasi rakipleri (özellikle Kemalist klik) komplolara kadar uzanan bir dizi eylem planı devreye sokabilir. Cemaatle çatışma gerçeği de göz önüne alınınca siyasi krizlerin gündemde olacağı aşikardır. İşte burada devrimci harekete alan açılıp görevler öne çıkacaktır. Tasfiyeciliğin etkileri ve tesiri henüz geçmiş, atlatılmış değil. Bilakis tasfiyecilik güçlü bir tehdit olarak aktüeldir…

Bu düzlemdeki tartışmalar, madalyonun ikinci yüzündeki gerçeğe bakmamızı gerektirmektedir. Ki, derin vadilerin önünde dağlara dönük oturan gerillaları görmemek mümkün değil. MKP/HKO gerillaları tüm sürece karşı devrimci mevzilerde durduğunu, devleti kutsayan reformist cenaha karşı onların devrim ve komünizm yürüyüşünde kutsal dağları mesken eylediği göz alıcı çıplak gerçek bilinciyle savaş siperlerinde nöbet tutmaktadır. İktidar uğruna kavganın kor yerini tutanlar, devrimci duruşu iktidarın devrimci savaş yoluyla ele geçirileceği bilincini asla gevşetmeden resmetmektedir…  Önümüzdeki dönem krizleri de ancak devrimci savaş ve devrimci tavırla devrimci rotada gelişmelere basamak olabilir. Kriz tarifindeki devrimci durum ve devrimci hareketin gelişmesine elverişli şartlar ne Kemalist kliğin önderliğinde ne de başka bir burjuva klik potasında hibe edilemez. Elbette kendiliğinden kabarışları kendi kaderine terk etmek de benimsenemez. Dolayısıyla muhtemel gelişmeler, burjuva faşist klikler arası çatışmalar süreci ve bunun devrimci hareket lehine sunduğu şartlar, gerici sınıfların veya burjuva kliklerin kullanmasına terk edilemez. Dağların çağrısına kulak kabartmak zorunludur. Dahası, militan devrimci tavrın benimsenerek geliştirilmesi her zaman geçerli olmakla birlikte, özellikle dönemin keskin olarak ortaya koyduğu temel bir ihtiyaçtır.

Umut, dağlarda ve şehirlerde militan çizgi duruşuyla konumlanan devrimin silahlı kuvvetlerdedir. Ve dağlara selam söylemeden söz bitirilemez.

 

 

Önceki İçerikALGI YÖNETİMİ VE MANİPÜLASYONLARA KARŞI MÜCADELE EDELİM;YALAN VE SPEKÜLASYONLARA İTİBAR ETMEYEREK DEVRİMCİ MİLİTAN MÜCADELENİN GERÇEK ÖZNELERİ OLALIM!
Sonraki İçerikIŞİD Rojava’da Siyonizm Gazze’de yenilecek!