Demokrasi Kültürü

Demokrasi göreli tarihsel şartlar içinde ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç demokrasi aşıldıktan sonra veya demokrasiyi aşan tarihsel şartlara varıldıktan sonra ortadan kalkacaktır. O gün demokrasi politik olarak ve gerçekte de gericileşecektir, ona ihtiyaç kalmayacaktır. Ancak bugün ya da mevcut tarihsel koşullarda demokrasi politik olarak ve gerçekte ilericidir. Bundandır ki, özünde gerici olmasına karşın onu bu tarihsel koşul ve tarihsel zorunluluklar itibarıyla savunur, mücadelesini veririz.  Tıpkı ortadan kalkmasını-sönüp gitmesini hedeflediğimiz devlet için mücadele edip devrimler gerçekleştirdiğimiz gibi… Eğer ihtiyaç olmasaydı doğrudan komünizme geçer ve demokrasiye gereksinim duymazdık. Eğer zorunluluk olmasaydı proletarya devletini kurup sağlamlaştırmazdık doğrudan devletsizliğe atlardık… Demokrasi büyük bir eşitlik aracı olmakla birlikte, büyük bir eşitsizlik unsurudur da. Zira o henüz ihtiyaca göre dağıtmaz-paylaşmaz. Burjuva paylaşım ve hukuku öngörüp uygular. Keyfi değil elbette, tarihsel zorunluluktan. Bu tarihsel koşullarda ilerici olmasına karşın ileriki belirli tarihsel koşullarda gericidir demokrasi.  Ama şu gerçeğin altı kalınca çizilmelidir ki, demokrasiyi bu gerçek ve gerekçeden ötürü boş veremez, bilakis onun için savaşır ve mümkün olduğu ölçüde onu genişletir geliştiririz. Bir şey ne kadar gelişirse o kadar başka bir şeye dönüşmeye yakınlaşmış olur. Son tahlilde demokrasiyi aşma amacıyla hareket eden bizler onun için kesinlikle mücadele etmeli, en geniş ve ileri demokrasiye ulaşmak, uygulamak için kararlı bir tavır izlemeliyiz. Bugünden demokrasiden kırpmaya gitmek veya onu sulandırıp kuşa çevirmek bizleri onu ortadan kaldırma amacına ulaşmaktan geri tutar. Demokrasi hiç şüphesiz ki bir kültürdür ve bu kültür gelişim ihtiyacı olduğu müddetçe geliştirilmelidir.

Demokrasi ne kadar önemli ve ihtiyaçsa demokrasi kültürü ya da demokratik kültür de o kadar ihtiyaçtır ve önemlidir. Demokratik kültüre sahip olmayanlar veya demokrasi kültürü sığ olanlar gelişmekten geri kalacağı gibi, marjinalleşmekten de kurtulamazlar. Daha da önemlisi demokrasi kültürünün sığ olduğu yerde özgürlük de ona paralel güdük ve sınırlıdır. Sınırsız özgürlük ereğiyle hareket edenler demokrasiyi budayarak kısırlaştıran kültürden uzak olmak durumundadırlar. Demokrasi kültürü sorunlu olan yerde özgürlüklerden tam anlamıyla söz edilemeyeceği gibi, bağımsız kişilik, bağımsız irade, inisiyatif gibi unsurların gelişmesinden de söz edilemez. Tersine bunların köreltilmesinden söz edilebilir. Aynı biçimde günülüğe dayalı sağlam bir birlikten de bahsetmek olanaksızdır. Zenginliğin tersine tekçilik hüküm sürer. Sorunların ortak irade temelinde çözülmesi yerine, sorunların derinleşerek çözümsüzlüklerin egemenliği gelişir.

Birlikte çalışma, ortak sorun ve görüşlerde merkezileşme zayıflayarak ortadan kalkmaya yüz tutar demokrasinin olmadığı ve demokratik kültürün sakat olduğu yerlerde. Sorun ve huzursuzluklar boy verir, her sorun bir kavga vesilesine dönüştürülür demokrasiye açlık olunan erde. En önemlisi de demokrasinin zayıf, demokrasi kültürünün cılız olduğu yerlerde tartışma ve eleştiri ortamı tamamen sınırlı ve sorunlu olur. Muhalif görüş veya farklı fikre tahammül son derece sınırlı olur. Farklı fikirlerle ortak çalışma yeteneği gösterilmez, karşıt görüşler hep dışlanarak pratik güç dağıtılarak heder edilir. Demokrasi ne kadar zayıfsa, sekterizm o kadar güçlüdür. Demokrasi ne kadar zayıfsa benmerkezcilik, şefçilik, tekçilik o kadar güçlüdür, tahammül o kadar dardır. Demokrasi veya demokratik zemin birleşmenin en sağlam ve güvenilir zeminidir. ‘’Demokrasi varsa farklı fikrime rağmen kalırım’’ sözü demokrasinin birlik açısından ne derecede sağlam ve güvenilir zemin olduğunun göstergesidir. Demokrasi azsa baskı çoktur. Demokrasi azsa özgürlük de azdır. Demokrasi yoksa konuşma, ifade etme hakkı o derece zayıftır. Özcesi demokrasinin olmadığı yerde anti-demokratik, baskıcı, yasakçı egemenlik vardır. Yani özgürlükler baskı altındadır. Konuşma, düşünme, savunma, mücadele etme hakkı tartışılırdır. Bu durumda da insanın en büyük ihtiyaçları tekele alınmış ve insan baskı altındadır. Bu durumda özgürlükleri ağır biçimde baltalanmış, baskı altında tutularak hakları rafa kaldırılmış insan neden böyle bir sisteme, böyle bir yapıya ve ilişkiye gereksinim duysun ki?

Gerici sınıflardan farklı olduğumuz gibi, demokrasi kültürü zayıf olanlardan da farklı olmak durumundayız. Farklı fikre tahammül etmemiz gerekirken, karşıt görüşte olan insanlarla birlikte çalışmayı becermeliyiz. Hele söz konusu olan yoldaşlarımız ise çok daha geniş kucaklayış ve kavrayışla bunu becermeliyiz. Düşüncelerini sığ gördüğümüz, yanlış yaptığını düşündüğümüz ve gerçekten hatalı olan yoldaşlara karşı nasıl davranmalıyız?

Hatalı yoldaşı hemen tecrit yoluna gitmemeliyiz. Burun sürtme yaklaşımına asla düşülmemelidir. Horlama, küçük görme gibi burjuva tavırlar ise, demokrasi kültüründen de öteye açıktan burjuva kültürdür.  Hatalı olan yoldaşları zorluklarla yüz yüze bırakıp mahcup etme, böylece ders verme, adeta intikamcı davranarak yoldaşı işlerde tek bırakmak vb vs devrimci tutum olmadığı gibi, kolektif görevler ve çıkarlar karşısında da son derece geri ve burjuva tavırdır. Yoldaşlaşmak, zorlukları birlikte göğüsleyip birlikte mücadele etmek bir kültür olarak geliştirilmek durumundadır. Bu ihtiyaçtır ve elbette demokrasi kültürüyle alakalıdır. Demokrasi kültürü geniş olan sorunlar karşısında daha gen,iş ve rahattır, daha hoş görülüdür vb vs…

Her yoldaş tam anlamıyla demokrasiyi özümsemeli ve uygulamalıdır. Bu da yetmez; demokrasi kültürüyle gerçek anlamda yoldaşlaşmalı, birleşmeli ve zorlu her sürece karşı yoldaşlarının yanında bir direnç kalesi olmalıdır. Bizler feodal köylülerden, küçük-burjuva hesaplarından, hile ve oyundan uzak olmalı, dürüstlüğümüz ve samimiyetimizle kazanmalıyız. ‘’Ben yokum’’, ‘’onunla yapamam’’, ‘’seninle yapamam’’ kültürü demokrasi kültürünün yoksunluğudur esasta. Geri olanla çalışıp ilerleme, hata yapanla birleşip ilerleme ve elbette hem mücadele hem birleşme prensibiyle birleşip ilerlemek öz güvene sahip en güçlü tutumdur.

 

Önceki İçerikİleri Olan Daima Geri Olanın Saldırısına Maruz Kalmıştır!
Sonraki İçerikMadia’dan Mandela’ya bir ders