Demokratik mücadele ve kurumları susturulamaz

Faşist tırmanış hız kesmeden devam ediyor. Gericilik her vesileyle hortluyor. Mevcut Kürt Ulusal Direnişi bahara ramak kala boyutlu çatışmalara evrilme sinyalleri vererek devam ediyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinde gelişmelere gebe olan takvimsel günler dönemi, devrimci sınıf hareketinde dirilmeleri gündeme getirecek, getiriyor. Önümüzdeki günlerin yoğun kitle eylemleri ve sıcak çatışmalara tanık olacağı aşikâr. Erdoğan/AKP iktidarının işi zor. Onun için faşist baskı ve saldırılarını en geniş alana yayarak, özellikle silahlı devrimci dinamikler ve militan hareketlere daha fazla hücum ediyor.

Bu durum karşısında Kürt Ulusal Hareketi ve devrimci sınıf hareketinin faşist baskılara boyun eğerek sinmesi elbette beklenemez. Devrimci hareket ve direniş, varlık gerekçesinden ileri gelen tabii refleksle tavrını karşı mücadele biçiminde şekillendirecek, devrimci gardını alacaktır. Bundan şüphemiz yok. Lakin gard almakla yetinmek yetmez. Savunmasını aktif biçimde alması gerekmektedir. Aktif savunma pozisyonu karşı saldırıyı kapsamak durumundadır. Dolayısıyla mevcut direniş ve mücadele refleksini, silahlı eylem paralelinde militan çizgide geliştirmesi, kitle direnişlerini yayarak süreklileştirmesi elzemdir. Hâkim sınıfların üzerinde baskı kurmanın önemli iki ayağı vardır: Biri silahlı eylem, diğeri kitle hareketleridir. Bu ikisinin büyük ölçekte ve sistemli performansla militan mecrada sergilenmesi gerekli olandır. Aksi halde faşist iktidarın baskılarından sonuç alarak aynı saldırganlığını sürdürmesi durdurulamaz bir eğilim olacaktır. Ama ciddi bir direniş ve mücadele pratiği faşist iktidarın saldırırken durup düşünmesine, dolayısıyla daha kontrollü hareket etmesine yol açacaktır.

İktidarın Kürt ulusuna dönük gerçekleştirdiği katliamlar ve saldırganlık rastgele bir gelişme değil, bilinen siyasi hesaplara dayanan bilinçli bir yönelimdir. İktidar kime, nereye ve niçin saldırdığını iyi biliyor, baskı ve saldırılarında seçici davranıyor. Hedeflerini hesap ve planları temelinde belirliyor. İdeolojik-siyasi gelenek olarak sağlam demokratik damara dayanan Demokratik Haklar Federasyonu’na ve mücadelesine de bu temelde yoğun saldırılarda bulunup baskılarının hedefine koyuyor. DHF’nin maruz kaldığı baskıların sistemli olarak sürmesi, giderek artması ve hatta bazen daha sinsi biçimlere bürünmesi bundandır. Şaşırtıcı değildir, beklenmelidir de…  

Ama bununla birlikte iktidar faşist karakteri ve iktidar çıkarları gereği, her türden muhalif, ilerici, demokratik, ekonomik ve çevreci mücadeleyi de ihmal etmeden koyu bir baskı altına alıyor, azgınca saldırıyor. Öyle ki, burjuva klik ve muhalefetten burjuva basına, liberal ya da muhalif yazarlardan gazetecilere kadar geniş bir yelpazede bir baskı ve faşist diktatörlük uyguluyor.

Bu tabloya bakıldığında iktidara karşı muhalefet ve mücadele yelpazesinin oldukça geniş olduğu söylenebilir. Bu devrimci hareket açısından uygun koşul ya da bir avantajdır. Elbette söz konusu yelpazenin tutarlı demokratik mücadele ve militan mücadele pratiğinde zayıf olduğu, önemli bir muhalif kesimin burjuva mecrada olduğu unutulamaz. Ancak genel olarak devrimci mücadelenin gelişmesine uygun toplumsal siyasi şartlardan söz edilebilir. Faşist baskıların tırmanmasının bir nedeni de, bu şartlar ve devrimci mücadelenin gelişme eğilimidir. Faşist baskıların kendi burjuva yasa ve hukuksal zeminden yoksun olarak gelişmesi bu iktidar döneminin tipik bir özelliğidir. Mevcut iktidar sözcülerinin kendi anayasalarını tanımama tavırları ve hatta bunun cumhurbaşkanı düzeyinde ifade edilmesi düzenin çürümüşlüğünü ortaya sererken, uygulanan faşist baskıların tam bir pervasızlık içinde geliştiğini kanıtlayan gerçektir. Kendi yasalarını tanımayan bu hukuksuz keyfiyetçi yönetim faşizmi DHF’ye dönük saldırılarda da çıplak biçimde görülmektedir. DHF’nin değişik kurum ve örgütlenmelerine yönelik gerçekleştirilen baskı ve tutuklama saldırıları tamamen keyfiyetçi temelde ve hukuksal zeminden yoksun yürütülmektedir. En son Dersim’in Xozat ilçesinde yaşanan provokasyon ve tutuklamalar tam da bu zeminde gelişmektedir. Bura demokratik kurumu çalışanlarının gözaltına alınıp tutuklanma talepleriyle mahkemeye sevk edilme gerekçeleri bu keyfiyetçi pervasız baskıların bir halkası durumundadır. Ne var ki, tüm baskılara karşın demokratik irade tutarlı bir tavırla baskılara göğüs germektedir.

Hangi yerelde ve hangi gerekçeyle olursa olsun, demokratik kurum ve mücadelelere dönük faşist baskılar kesinlikle bütünlüklü bir karşı koyuşla püskürtülmelidir. Her yerdeki demokratik mücadelenin sahiplenmesi ve faşist baskılara karşı mücadelenin geliştirilmesi vazgeçilmez bir görev ve demokratik tavrın doğal davranışıdır. Demokratik mücadeleden geri adım atılamaz, faşist baskılara taviz verilemez.

Bu vesileyle, direnen Kürt ulusunun yanında olduğumuz gibi, Xozat halkı ve demokratik mücadele kurumlarının yanında olduğumuzu ifade ediyor, tüm direniş ve mücadeleleri selamlıyoruz.

 

Önceki İçerikKürde bilenen kılıç…
Sonraki İçerikBaharı örgütleyelim