Dersim ve Cemaat tartışmasına dair….

Tabi doğallığında her kesim kendi dünya görüşü düzleminde bu meseleye yaklaşmaktadır. Bizlerde kendi dünya görüşümüz olan proleter devrimci sınıf perspektifinden Dersim meselesini ele almaktayız.  Biliyoruz bu yaklaşımlarımızdan rahatsız olanlar olacaktır, hatta zıplayanlar, feryat figan koparanlar bile olacaklardır. Her toplumsal meselede ve süreçte olduğu gibi Dersim meselesine yaklaşım ve tartışmalarda da iki yaklaşım hep var olagelmiştir. Bu yaklaşımlardan biri burjuvazinin ideolojik ve felsefi düşün dünyasından kopamayan ve meseleleri idealizmin sefaleti zemininde mistik bir metaforla ele alan yaklaşım, diğeri ise her toplumsal meseleye olduğu gibi Dersim meselesine de diyalektik materyalist tarih anlayışı zemininde ele alan proleter devrimci yaklaşımdır. Bu iki tavır geçmişten günümüze dek hep karşı karşıya gelmiştir. Bir kesim ideolojik, politik ve ekonomik olarak beslendikleri burjuvazinin gerici zeminine çekmeye ve yedeklemeye çalışmıştır/çalışmaktadır hep Dersimi, bir kesim ise ki bu kesim Dersim’in bütünlüklü tarihsel süreci ve devrimci-demokratik birikimlerini ve kazanımlarını temsil eden ve daha da ileriye taşıma gayreti ve çabası içinde olan Kaypakkaya geleneği başta olmak üzere, devrimciler, sosyalistler, yurtseverler ve ilericilerdir. Bu devrimci gerçekliği hiçbir inkâr ve zırvalık ortadan kaldıramaz. Tüm gerici burjuva çabalara rağmen Dersim ve Dersim halkı tarihsel devrimci ve demokratik birikimlerini ve tartışmasız olarak meşru olan isyan geleneğini kuşanarak sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yürüyüşünde özne olmaya devam edecektir. Dersim halkının bu tarihsel ileri serüvenini hiçbir gerici uğraş gerilere çekemez. Çünkü buz kırılmış ve yol açılmıştır artık.

HABER MERKEZİ (01.09.2016)-15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasından sonra karşı darbe ile politik üstünlüğü ele geçiren Erdoğan/AKP iktidarı Darbe girişimi ve arkasındaki Fetullah Gülen hareketini gerekçe yaparak ve bütün diğer gerici burjuva klikler hatta sözüm ona bazı ‘’sol ve demokratik’’ kesimleri de yanına alarak sistemi kendi gerici politik ekseni doğrultusunda yeniden inşa etmektedir.  Devreye koyulan OHAL başta olmak üzere çıkartılan KHK(Karar Hükmünde kararnameler)’ler vb yasalar ve uygulamalar bu yeniden inşa sürecinin tamamlanması temel ihtiyacı düzleminde geliştirilmektedir.  Erdoğan/AKP iktidarı her ne kadar bu süreci FETÖ vb güçleri tasfiye etme politik düzlemi üzerinden ele alsa da sürecin ve ortaya koyulan bütün gerici politikaların asıl hedefi mazlum Kürt ulusu başta olmak üzere ilerici ve devrimci toplumsal güçlerdir. Kİ 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında toplumsal muhalefet ve devrimci güçler üzerinde estirilen devlet terörü bunun açık kanıtıdır. Keza Kürt ulusuna uygulanan saldırılar ve Hapishanelerde 12 Eylül’ü aratmayan faşist uygulamalar ve sistematik hale dönüşen işkence ve türlü türlü baskılar sürecin mahiyetini berrak biçimde ortaya koymaktadır. Keza yine aynı gerici politik düzlem doğrultusunda  ‘’TC’’nin Cerablus’u işgal ve talan etmesi tamamen bu sürecin politik zorunlulukları ve ihtiyaçları zemininde meydana gelmektedir. Darbe süreci ve sonrasında gelişen politik gelişmelere dair yaklaşımlarımızı ve değerlendirmelerimiz genişçe kamuoyu ile paylaştığımızdan dolayı buradan yeniden ayrıntılı bir değerlendirmede bulunmayacağız.  Sadece sürecin temel yönüne ilişkin bazı vurgularda bulunarak esas konumuza geçmek istiyoruz.

Son birkaç gündür en çok tartışılan ve çeşitli kesimlerin yorum ve değerlendirmelerde bulunduğu konulardan biri Fetullah Gülen Hareketi’nin örgütlenemediği tek yerin Dersim olduğu tartışmalarıdır. Aslında Dersim daha doğrusu Dersim’e dair bütünlüklü değerlendirmelerde bulunmak bir ihtiyaç olmakla birlikte somutta son yaşanan tartışmalar minvalinde fikirlerimizi paylaşacağız. Ki Dersim ve bu eksende çeşitli vesilelerle gelişen meselelere dair genel fikirlerimizi ve tavrımızı birçok kere kamuoyu ile paylaşmış bulunmaktayız. En son yakın dönemde çıkan Sınıf Teorisi dergisinin 20.Sayısında Dersim meselesine dair kapsamlı bir değerlendirmemiz bulunmaktadır. Tabi doğallığında her kesim kendi dünya görüşü düzleminde bu meseleye yaklaşmaktadır. Bizlerde kendi dünya görüşümüz olan proleter devrimci sınıf perspektifinden Dersim meselesini ele almaktayız.  Biliyoruz bu yaklaşımlarımızdan rahatsız olanlar olacaktır, hatta zıplayanlar, feryat figan koparanlar bile olacaklardır. Her toplumsal meselede ve süreçte olduğu gibi Dersim meselesine yaklaşım ve tartışmalarda da iki yaklaşım hep var olagelmiştir. Bu yaklaşımlardan biri burjuvazinin ideolojik ve felsefi düşün dünyasından kopamayan ve meseleleri idealizmin sefaleti zemininde mistik bir metaforla ele alan yaklaşım, diğeri ise her toplumsal meseleye olduğu gibi Dersim meselesine de diyalektik materyalist tarih anlayışı zemininde ele alan proleter devrimci yaklaşımdır. Bu iki tavır geçmişten günümüze dek hep karşı karşıya gelmiştir. Bir kesim ideolojik, politik ve ekonomik olarak beslendikleri burjuvazinin gerici zeminine çekmeye ve yedeklemeye çalışmıştır/çalışmaktadır hep Dersimi, bir kesim ise ki bu kesim Dersim’in bütünlüklü tarihsel süreci ve devrimci-demokratik birikimlerini ve kazanımlarını temsil eden ve daha da ileriye taşıma gayreti ve çabası içinde olan Kaypakkaya geleneği başta olmak üzere, devrimciler, sosyalistler, yurtseverler ve ilericilerdir. Bu devrimci gerçekliği hiçbir inkâr ve zırvalık ortadan kaldıramaz. Tüm gerici burjuva çabalara rağmen Dersim ve Dersim halkı tarihsel devrimci ve demokratik birikimlerini ve tartışmasız olarak meşru olan isyan geleneğini kuşanarak sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yürüyüşünde özne olmaya devam edecektir. Dersim halkının bu tarihsel ileri serüvenini hiçbir gerici uğraş gerilere çekemez. Çünkü buz kırılmış ve yol açılmıştır artık.

Cemaat ve tüm yerli gerici güruhların bir numaralı hedefi hep DHF olmuştur

Somut tartışma meselesini de bu düzlemde ve anlayışla ele almak en doğru olandır. Cemat’in Dersim politikası ve örgütlenip örgütlenemediği durumunu tamda yukarıda izah etmeye çalıştığımız politik gerçeklikler ışığında tartışmak en doğru devrimci tutumdur. Yoksa bu tarihsel-politik düzlemin dışında meseleye yaklaşmak baştan tartışmayı gerilere çeken ve sadece sonuçlar üzerinden kaba değerlendirmelerin ötesine geçmeyecektir. En azından bizler meselenin bu zeminde tartışılması gerektiğini doğru bulmaktayız. Sistem Osmanlıdan beri her tarihsel süreçte kesintisiz olarak Dersim’e ilişkin stratejik ve özel politikalarla müdahale etmiş ve bastırmaya çalışmıştır. Fiili soykırım, katliam ve türlü türlü gerici saldırıların yanında esas olarak devreye soktuğu stratejik saldırılardan biri Türk-İslam sentezli ideolojik saldırıdır. Yakın tarihsel süreç ve somut anlamda da bu gerici ideolojik saldırının birinci dereceden uygulayıcılarından biri kuşkusuz ki gerici burjuva cumhuriyetin beslemeli aktörlerinden olan Gülen Cemaatidir. Ki sistem Gülen Cemaati üzerinden her türlü kirli ve sinsi politikaları devreye koyarak örgütlenmeye çalışmıştır. Bu kirli politikalarını hayata geçirirken zemin buldukları temel mesele halkın yoksulluğu ve eğitim meselesidir. Ki açılan Üniversite başta olmak üzere, Munzur Dershaneleri vb. kurumlar öyle birilerinin iddia ettiği gibi masumane ve halkın menfaatleri düşünülerek ele alınan meseleler değildir. Özellikle AKP süreciyle yaşanan birçok somut tartışma ve mesele özelinde bu politikalar önemli oranda teşhir olmuştur. Teşhir olmasında ve Dersim’de hayat hakkı bulmamasında tartışmasız olarak devrimcilerin, esas olarak da Demokratik Haklar Federasyonu(DHF)’nun yürütmüş olduğu siyasal çalışmalar ve keskin politik devrimci duruş belirleyici olmuştur. Ki bunun sonucunda Dersimde Demokratik Haklar Federasyonu(DHF)  Cemaat özelinde sistemin bir numaralı hedefi haline gelerek saldırılara maruz kalmıştır. Bu saldırılar sonucu onlarca DHF üyesi ve taraftarı gözaltı ve tutuklama terörüne maruz kalarak onlarca yıl cezalara çarptırılmışlardır. Aynı gerici saldırılar güncelde de devam etmektedir. Sistem tarafından beslenen ve devrimci-komünist güçlere karşı özel olarak konumlandırılan yerli gerici güruhlar saldırılarına değişik biçimlerde devam etmektedirler. En son yakın bir süre önce Dersim/Hozat’ta DHF’li lere yönelik yapılan pervasız saldırı ve komplo tamda bu gerici saldırıların bir sonucudur.

Bura da şunun altını çizmek elzem bir durumdur. Sistem ve özelde de Cemaat Dersim’de çeşitli vesilelerle örgütlenirken ve kısmen de olsa zemin bulurken dayandığı ve beslendiği kesimler hep var olmuştur. Bugünde bu gerici kesimler Dersim’de faaliyetlerine devam etmektedirler. Varlık gerekçelerini özelde Kayapakkaya geleneği başta olmak üzere devrimci ve Kürt Ulusal Hareketi karşıtlığı üzerinden tamamen gerici bir zeminde biçimlendirmeye çalışanlar bu kirli politikaların Dersim’de boy vermesinde birinci dereceden sorumludurlar. Bugün bazılarının bu bağlamda Cemaat’i vs eleştirmeleri yâda sözüm ona günah çıkarmaları bu gerçekliği asla değiştirmez.

Geçmişte olduğu gibi bugünde Sistem ve sistem tarafından beslenen hiçbir gerici örgütlenme ve çaba Dersim’de karşılık bulmayacaktır. Çünkü Dersim’de Devrimciler vardır, Kaypakkayacılar vardır. Çünkü Dersim’de devrimcileşen ve aydınlık bir dünya düşü için mücadele eden ve bedel ödeyen bir halk gerçekliği vardır.

Önceki İçerikCerablus Gerçekleri
Sonraki İçerikBir mücadele alanı olan Hapishaneler ve görevlerimizi