Devlet dersinde katledilenler

Artık sırtımızdaki yük iki katına çıkmış bulunmaktadır. Bulunduğumuz her alanda devletin ırkçı, faşist, tekçi ve katliamcı yönünü teşhir etmek elzem bir görevdir. Demokratik Kadın Hareketi olarak tüm üye ve taraftarlarımızı bu tarihi görevi omuzlamaya ve bulunduğumuz her alanda iktidar karşıtı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!

HABER MERKEZi (23.10.2015)- Gazetemizin 109.Sayısında yayınlanan ‘’Devlet dersinde katledilenler’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Tarihinden aldığı katliamcı geleneği kusursuzca devam ettiren AKP iktidarı, bugün ezilen halklara, milliyetlere ve inançlara yönelik saldırılarını bir üst boyuta taşımıştır. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin düzenlemiş olduğu ve birçok devrimci, demokratik, yurtsever kurumun çağrısıyla düzenlenen  “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”ne iki ayrı bombalı saldırı düzenlenmiş ve 104 insanımız katledilmiştir.

Tarihimizin en ağır toplu katliamlarından biri olan Ankara katliamı beraberinde birçok tartışmayı da başlatmış bulunmaktadır. Fakat biz bu tartışmalara girmeden tekçi faşist Türk devletinin katliam karşısındaki konumlanışını belirlemek amacıyla olay günü devletin kolluk kuvvetlerinin ve bir bütün olarak kurumlarının neler yaptığına göz atacağız.

Ankara’da gerçekleştirilen “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” öncesinde Ankara Tren Garı kavşağında toplanan kitlenin içerisinde ardı ardına patlayan iki ayrı bomba 104 kişinin ölümüne yüzlerce insanımızın da yaralanmasına sebep oldu. Bu ağır katliamın peşi sıra meydana gelen olaylar Türk devletinin gerçek yüzünü ise tüm açıklığı ile gözler önüne seriyor. Peki, neydi yaşananlar hemen kısaca göz atalım:

Patlamanın hemen sonrası çevrede birçok hastanenin bulunmasına rağmen ambulans alana geç gelmiş ve olay yerine intikal eden ilk ekip çevik kuvvet ve TOMA olmuştur. Yerde yatan yüzlerce yaralıya ve parçalanmış cesetlere rağmen polis, yaralılara yardım etmek yerine alanı gaza boğarak kurtulma ihtimali olan birçok yaralının ölmesine sebebiyet vermiştir. Sosyal medyaya ve basına yansıyan görüntüler olayı açığa çıkartmış ve polisin hangi tarafta yer aldığını açıkça ortaya çıkartmıştır.

Alana girmeye çalışan ambulanslar uzunca bir süre engellenmiş ve mitinge gelen kalabalık olayın şokunu atlatamadan yaralı ve ölülerini kendileri taşımışlardır.

Sağlık Bakanı güvenilir birçok kaynağın kan ihtiyacı talebini ana akım medyada yalanlamış ve dolayısıyla yaralı birçok insanımızın sıkıntı yaşamasına sebep olmuştur.

Katliamın hemen ardından ekran karşısına çıkan bakanlardan Selami Altınok, herhangi bir güvenlik zafiyetinin olmadığını belirterek istifa etmeyeceğini belirtmiş ve katliam karşısında durduğu yeri net olarak özetlemiştir.

Tüm bunların yanı sıra bombanın patlatıldığı yerin lokasyonuna bakmak katliama göz yumanları açık olarak göstermeye yeterlidir. Tren Garı’na çok yakın noktada bulunan Milli İstihbarat Dairesi ve diğer devlet kurumları, birçok siyasi partinin özelliklede AKP’nin önemli siyasi toplantılarını yaptığı ‘Ankara Arena’ gibi kritik merkezlerin bulunduğu bir yerde devletin ve istihbaratın haberi olmadan böylesi büyük bir katliamı imza atmak imkânsızdır.

Devletin göstermelik 3 günlük yas ilanı ise tamamıyla uluslararası arenada göz boyamaktan ibarettir. Suriye iç savaşı başladığından beri IŞİD ve diğer İslamcı çeteleri besleyen, lojistik destek sağlayan ve sınırlarını çeşitli ülkelerden gelen cihatçılara açan Türk devleti yeri geldiğinde verdiği desteğin karşılığını kirli işlerini yaptırarak karşılamıştır. Devletin yüz yıllık tarihi ve önceli olan Osmanlı pratiği gösterdi ve göstermeye devam edecek. Amed ve Suruç katliamlarında devletin sadece failleri belirlememesi, olayın arkasında bulunan ilişkileri açığa çıkartmaması, bomba malzemelerinin nasıl elde edildiği ve taşındığına kadar bir dizi önemli soruyu es geçen devlet yetkilileri katliamda birebir yer alarak bölge halklarına net mesaj vermeyi ihmal etmemiştir.

Yollanan bu mesaj Kürt halkınadır.

Yollanan bu mesaj Alevilere, Nusayrilere, Ermenilere, Rumlara ve Anadolu’nun kadim halklarınadır.

Yollanan bu mesaj sosyalistlere, devrimcilere ve demokratlaradır.

Yollanan bu mesaj göğün yarısını omuzlarında taşıyan ve sistematik katliamlara maruz kalan kadın ve LGBTİ’leredir.

Yollan bu mesaj 7 Haziran seçimlerinde AKP diktasını yenilgiyi tattıran halkların iradesinedir.

Yollanan bu mesaj düşünen, sorgulayan, karşı duran insanlığadır.

Artık sırtımızdaki yük iki katına çıkmış bulunmaktadır. Bulunduğumuz her alanda devletin ırkçı, faşist, tekçi ve katliamcı yönünü teşhir etmek elzem bir görevdir. Demokratik Kadın Hareketi olarak tüm üye ve taraftarlarımızı bu tarihi görevi omuzlamaya ve bulunduğumuz her alanda iktidar karşıtı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!

 

 

Önceki İçerikDHF’ lilere tahliye
Sonraki İçerikEmperyalist bloklar arasındaki çatışma ve çelişkiler