DEVRİMCİ DURUM DEVRİMCİ HAZIRLIKLARI KOŞULLAR

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da sınıflar mücadelesi düzleminde cereyan eden toplumsal sorun ve çelişkiler derinleşerek devam etmektedir. Erdoğan/AKP iktidarı nezdinde hâkim sınıfların halklara karşı sürdürdüğü gerici savaş ve saldırganlık tüm pervasızlığı ile sürmektedir. Öyle ki artık kitlesel katliamlarla halklara karşı tam bir kıyımın reva görüldüğü bir süreç yaşamaktayız. Suruç ve Ankara katliamları bunun açık örnekleridir. Keza yine Kürdistan’da OHAL dönemini aratmayan hatta aşan düzeyde uygulanan devlet terörü, Erdoğan/AKP iktidarının önümüzdeki dönem ortaya koyacağı siyasal yönelim ve saldırı politikalarının niteliğini belirleyen bir yerde durmaktadır.
7 Haziran’da yaşadığı yenilgiyi kabullenemeyen Erdoğan/AKP iktidarı, Kürt ulusu ve Kürt Ulusal Hareketi başta olmak üzere onunla birlikte hareket eden, 7 Haziran seçimlerinde güçlü ortak bir irade ortaya çıkartarak sistemin gerici barajlarını yerle bir eden, Erdoğan/AKP iktidarını gerileten ilerici ve devrimci toplumsal güçlere karşı, bütün kirli savaş politikaları ve araçlarını devreye sokarak pervasız bir saldırganlık başlatmıştır. Kendi yasalarını da çiğneyerek ortaya çıkan sonuçları kabul etmeyip süreci tekrardan kendi lehine çevirerek ülkeyi erken seçime götürdü. Gerici zemin ve manipülasyonlarla toplumu iyice kutuplaştıran Erdoğan/AKP iktidarı, yarattığı gerici savaşın toplum üzerindeki etkisini iyi bir şekilde kendi gerici politikaları doğrultusunda örgütleyerek ve tüm gerici odakları bu politikalar noktasında kendinse yedekleyerek 1 Kasım seçimlerinde yeniden tek başına iktidar olmayı başarmıştır.
1 Kasım seçim sonuçları ve ortaya çıkan yeni siyasal durum tabii ki proleter devrimciler başta olmak üzere bütün ilerici ve devrimci güçler tarafından ciddiyetle ele alınarak değerlendirilmelidir. Ortaya çıkan yeni siyasal durumu doğru analiz edip ona göre siyasal tavır geliştirmek ve konumlanmak, bütün ilerici ve devrimci toplumsal güçlerin önündeki temel görevlerden biridir. Fakat şu çok açıktır ki, ortaya çıkan yeni siyasal tablonun yaratacağı sonuçlar ne olursa olsun kesinkes değişmeyecek ve hatta daha da pervasızlaşacak olan, devletin, devrimci, yurtsever ve ilerici toplumsal güçler başta olmak üzere halklara karşı topyekûn saldırı ve sömürü politikalarının eskisinden daha kirli ve barbarca devam edeceğidir.
Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız siyasal konjonktür gerçekliğinde derinleşen toplumsal çelişkilerin yeni süreçle birlikte daha da keskinleşeceği ve bu minvalde de devrimci durumun da iyice yükseleceği kesindir. Devrimci ve komünistler bütünlüklü siyasal yönelimlerini ve taktiklerini nesnel gerçeklikler ve bu düzlemde biçimlenen devrimci durum üzerinden şekillendirirler. Devrimci mücadele keyfi ve kendiliğindenci bir yaklaşımla asla ele alınamaz. Toplumsal gerçeklikler ve bu zemin üzerinden ortaya çıkan sorun ve çelişkilere devrimci müdahale perspektifi ile biçimlenmek zorundadır. Bu bağlamda keskinleşen toplumsal çelişkiler bizlere keskin ve çetin mücadelelere hazırlanmamız gerektiğini emretmektedir. Sınıflar mücadelesinin tüm alanlarında her parçanın özgünlüklerini bilerek ve kavrayarak, derinleşen saldırılar ve keskinleşen çelişkilere uygun olarak konumlanmak bugün elzem olan devrimci bir görevdir. Bu yaklaşım ve zorunluluğu kavrayamayan ya da öteleyen her duruş ve pratik niyetlerden bağımsız olarak koşullara teslim olmaktan ve nihayetinde devrim hareketini zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz. Devrimci mücadelede her alanın özgünlüğü ve farklı düzlemlerde biçimlenmesi asla bu gerçekliği değiştirmez. Devrimin ihtiyaçlarına ve gerekliliklerine göre konumlanmayı ve bu düzlemde militan devrimci bir hat geliştirmeyi sadece belli alanlara havale eden ya da tersinden bazı alanları bundan muaf tutan yaklaşımlar kesinlikle proleter devrimci bir duruş değildir. Bütün özgün alanlar ve parçalar merkezi siyasal yönelimimize uygun ve onu güçlendiren bir perspektifle hareket etmelidirler.
Bütün alanlarımız merkezi perspektif ve sürecin ihtiyaçlarına uygun olarak kendilerini örgütlemeli ve hazırlık yapmalıdırlar. Artık kitlesel katliamların ve toplu linç saldırılarının barbarca gerçekleştirildiği ve önümüzdeki dönemlerde de artarak devam edeceği bir durumda mevcut ruh halimiz ve durumumuzla buna kesinlikle cevap olamayız. Proleter devrimciler başta olmak üzere tüm devrimci güçler silahlı karşı koyuşu ve devrimci şiddetin kahredici kudretini kuşanmak zorundadırlar. Tüm alanlarda ortak mücadele perspektifi daha da geliştirilerek ilerletilmelidir. Bu noktada devrim hareketinin stratejik bir müttefiki olan Kürt Ulusal Hareketi ile mücadelenin bütün alanlarında ortak hareket etmek bugünün önemli devrimci görevlerinden biridir.
Devletin saldırı dozajını iyice arttırdığı ve kitlesel kıyımlara başvurduğu mevcut süreçte, kitlelerin silahlanmasını örgütlemek ve devrimci mevzileri güçlendirmek sürecin en önemli ihtiyaçlarından biridir. Yeni ileri yönelimimiz doğrultusunda, devrimci savaşı, kitlelerin silahlandırılması ve bu düzlemde örgütlendirilmesi perspektifi ile ele almak olması gerekendir. Kitlelerin silahlanmasından ve özne olmasından yoksun olan bir devrimci savaş asla süreci karşılayamaz ve gerçek anlamda bir devrim hareketi yaratamaz.

Önceki İçerik“KAMU DÜZENİNİ SAĞLAMA” TERANESİ SALDIRGANLIK İŞARETİDİR
Sonraki İçerikADAM