Devrimci Mücadelenin Görevi

Düşmanımızı tanıyor, gücünü biliyoruz. Tarihselliklerinden olan katliamcılığının bilincindeyiz. İnsanlık tarihi boyunca sınıflar mücadelesinde karşılaşılan zorluklardan çıkarılan derslere kendi tarihselliğimizden çıkardığımız olumlu sonuçlar da eklenince küçümsenmeyecek bir tarihi bilince sahibiz. Bu bilinçle faşist siyasal iktidarın hazırlandığı yeni savaş ve imhaya dayalı siyasal konsepte karşı, sınıf tavrımıza yakışır öncü parti olarak gücümüzü konumlandırıp, karşı koymamızın zorunlu olduğu gerçekleriyle zorlu görevlere hazırlanmalıyız.

 HABER MERKEZİ (24.11.2015)- Gazetemiz yazarlarından İsmail Uçar’ın 111.Sayımızda yayınlanan ‘’ devrimci mücadelenin görevi’’ başlıklı makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz.

 Toplumsal olaylarda nesnellik, özne olmadan değişmiyor ve dönüşmüyorsa, öznenin olmadığı ya da yetersizliği nesnelliğin varlığını yok saymıyor. Sınıf mücadelesine önderlik edecek MLM ideolojisi ve felsefi düşünüş tarzını oluşturan diyalektik akılla sermaye iktidarını alt edecek esas gücün buluşması zorunluluktur. Bu zorunlu görevi yerine getirmediğimiz müddetçe nesnelliğe özne olamayız. Bunun için devrimci muhalefetin geniş halk hareketine ihtiyacı vardır. Halk hareketi; iktidar mücadelesini sonuna dek sürdürecek sınıf hareketi ile gelecek bir dünyayı kazanmamızda öncü olmanın tarihsel zorunluluğudur. Yoksa teorik öncü iddiasının pratik güçsüzlüğünün başarı getirdiği sınıflar mücadelesi tarihselliğinde rastlanılır değil. Bilmek ile yapmak birbirini tamamladıkları zaman sınıf mücadelesinin esas öznesi olabiliriz. Bunu başarmada kilit rol oynayan MLM bilimini kavrayışta sorunlu değiliz. Belirlenen kitle çizgimizde, örgütlenme anlayışımızın konusunda (ideolojik olarak) doğru yoldayız. Stratejimizi besleyen güce dönüştürecek olan taktik siyaset üretebilmedeki yeni kavrayışta ilerlemekteyiz. Sosyalist devrimimizin ihtiyaçlarına gerekli olan mücadelenin her biçiminin uygulanır ve denenirliği noktasında da doğru yoldayız. Yetmezliklerimize karşı samimi ve açık tutum almada cesur davranıp ilerlemekteyiz. Yoksa nesnelliğimizi abartarak, bilincimizin yerine güdülerimizi, inadın yerine boyun eğmeyi, paylaşabilirliğin yerine bencilliği, öz verinin yerine rahata düşkünlüğü koymadan sınıf mücadelesinin daha çetin günlerini görmekteyiz. Bu sorumlu tutumla da öncüyü devrimci mücadelenin güçleriyle buluşturup onların sınıf mücadelesindeki değiştirici kuvvet olduğunun bilinciyle donatırsak başarı sağlanır. Düşmanımızı tanıyor, gücünü biliyoruz. Tarihselliklerinden olan katliamcılığının bilincindeyiz. İnsanlık tarihi boyunca sınıflar mücadelesinde karşılaşılan zorluklardan çıkarılan derslere kendi tarihselliğimizden çıkardığımız olumlu sonuçlar da eklenince küçümsenmeyecek bir tarihi bilince sahibiz. Bu bilinçle faşist siyasal iktidarın hazırlandığı yeni savaş ve imhaya dayalı siyasal konsepte karşı, sınıf tavrımıza yakışır öncü parti olarak gücümüzü konumlandırıp, karşı koymamızın zorunlu olduğu gerçekleriyle zorlu görevlere hazırlanmalıyız. Çünkü bugün Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan toplu katliamlardan geleceğin de katliama dayalı politik yönelimi belirlenmiş durumdadır. Sınıf tavrımız, devrimci muhalefeti, devrimcileri, sosyalistleri bekleyen bu katliamcı siyasal iktidara karşı bir platform ekseninde birleşebilecek güçlerle birleşerek, mücadeleyi daha da büyütüp sınıf mücadelesinde ilerleyebilmek görevlerimizin başında gelmektedir. Dağınık, ideolojik saflaşmada derinleşmiş, sendikal anlamda örgütsüz, haklı mücadele taleplerinde, sokakta faşist saldırılar uğrayan bir toplumsal muhalefetin gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu dağınıklıktan örgütlü güç çıkarıp iktidarla savaştırabilecek kuvvet, sınıfın MLM bilimine sahip biz özne güçlerin temel görevidir. Bu bilinçle sorumluluklarımızın yerine getirilmesinde örgütlenmemizi, çalışma tarzımızı, örgüt modelimizi; fabrikadan semte, semtten öğrenci alanlarına vb. bütün gücümüzle saldırılar karşısında gerilemeyen, saldırılarla güçlenebilen yeni mücadele taktikleri edinerek güçlenen ve bu güçle MLM bilimi ışığında yeni gelecek yaratmamız mümkün. 1 Kasım seçim sonuçlarıyla iktidara yeniden oturan AKP’nin popülist siyasi politikaları; toplumun yığınlarını temsil eden kesimlere getireceği baskıdır, örgütsüzlüktür.  Saflaşmaları derinleştirilmiş ve toplumsal çatışmalara hız katan, yoksulluğu derinleştiren mevcut ortamdan öte bir durum değildir. Asgari ücret vb. tartışmalara TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD vb. sermaye kuruluşlarının itirazları da gösterdi ki, bizlere sunulan yoksulluk; teslim alınmış bir toplumsal muhalefetin yanında kuşatılmış, her gün bombalanan Kürt kentleri, morglara hapsedilmiş gerilla cenazeleri vb. faşizmin çıplaklığı ondandır ki her gün büyüteceğimiz sınıf kinimizle örgüt ve örgütlenmeye daha sıkı sarılmaktır.

 

 

Önceki İçerikİlga edeni İlga etmek
Sonraki İçerikTecrübelerden Ders Alıp Birleşelim!