DEVRİMCİ SAVAŞ ZENGİN MÜCADELE BİÇİMLERİNE BAŞVURMAK ZORUNDADIR!

Devrimci hareketteki geleneksel yaklaşım sakatlığı bir mücadeleyi esas alıp diğerlerini ötelemek biçiminde yaşanmıştır. Bu hatalı yaklaşım henüz aşılmış, en azından köklü olarak aşılmış değildir. Doğru olan, merkezi görev ve yönelim ekseninde doğru orantılı olarak bir mücadele ve örgütlenme biçimini esas almak, diğer mücadele ve örgütlenme biçimlerini küçümsemeden, ötelemeden ve hatta hiçleştirmeden önemle ele alıp merkezi yönelim ve görevin hizmetine sunmaktır.
Sade ve anlaşılır olan bu durum günümüzde hala içselleştirilmiş ya da tam olarak kavranmış değildir. Büyük bir karmaşa yaratılırcasına, mücadele biçimleri ve örgütlenme araçları, bunlara dönük zengin yol-yöntem sorunları reformistlik/devrimcilik ikileminde muhasebe edilerek kafa karışıklıkları yaratılmaktadır.
Kuşkusuz ki, amaç/araç ilişkisi, strateji/taktik ilişkisi, esas/tali ilişkisi ve yöntem sorunları belli ilkeler ışığında ele alınmalı-alınmak durumundadırlar. Her yol-yöntem mubah görülemeyeceği gibi, taktiğin stratejiyle uyumu, araçların amaçla uyumu, talinin esasa hizmet etmesi göz ardı edilemez değerde bir tutarlılık ve gereklilikle geçerli bir gereksinimdir. Bunda sorun yoktur. Fakat bahsini ettiğimiz karmaşa ya da kafa karışıklığı bu zemindeki yaklaşım ve anlayış değil, bilakis toptancı ya da kökten retçi temelde tali ve taktik değerdeki mücadele ve örgütlenme biçimlerini yadsıyan yaklaşımdır.
Bu yaklaşım genel doğruları benimseyen görünümde olmasına karşın, pratik hayatta karşılaştığı mücadele ve örgütlenme biçimleri karşısında doğru/yanlışı ayrıt etmeden önyargılı öznelci yaklaşımla hatalı zemine düşmektedir. Belli mücadele ve örgütlenme biçimlerini kabullenmemekte ya da bunları esas mücadele biçimleri veya stratejik yönelimlerle birleştirme konusunda tutuk kalıp geriye düşmektedir.
Devrimci savaş veya silahlı mücadele esastır görüşü referans edilerek, açık alan çalışmaları reformist olarak değerlendirilmekte, seçimlere girme taktiği liberal tasfiyeci gidişat olarak nitelenmekte, yasal parti kurma taktiği sağ tasfiyeci ilerleyiş olarak tanımlanmakta, velhasıl suçlama ve damgalamalar bir birini takip edip uzamaktadır. İttifak politikası önyargılı olarak ittifakın büyük örgütsel gücüne yedeklenme ya da çizgiden kayış olarak algılanmakta, ‘’barış’’ sözü adeta af edilemez bir suç muamelesi görmekte ve hatta ‘’yuh’’lamalara gerekçe edilmektedir…
Oysa bunların her biri devrimci savaş ve mücadeleye hizmet edecek, devrimci siyasetin elinde gerici-faşist iktidara karşı birer silah olan ve gerici siyaset ile savaş saldırganı iktidarı sıkıştırıp devrimci ajitasyon-propagandamızı besleyen birer devrimci taktik siyaset unsurlarıdır. Ancak teori, ideoloji ve siyaset alanını küçümseyerek bunları silahın komutasına alan ve direniş-silah-çatışma-eylem gibi popüler unsurlarla övünüp devrimciliği belli direnişler üzerinden açıklayan hareketlerin varlığı düşünüldüğünde; reformizm ile devrimcilik, reformist biçimler ile devrimci biçimler, taktik ile strateji, ilke ile somut siyasetin vb vs bu düzeyde sıradan bir yaklaşımla aynılaştırılmaları anlaşılırdır.
Savaş-silah kıymet biçilemez mutlak üstün bir değer, teori-söz anlamsız lafazanlık ve boş gevezeliktir’’ görüşü, bilimsel sosyalizm teorisine taban tabana zıt, devrimci teori-pratik açısından tamamen çürüktür. ‘’Hareket her şey, amaç hiçbir şeydir’’ felsefe sefaletin siyasi yansımasından başka bir şey değildir bu görüş.
Şayet devrimci harekette derin anlayış fakirliği temelinde görülen bu hatalara dair söylediklerimiz doğru değil deniyorsa, feda eylemleri neyin ürünüdür? Bilinçli olarak eylemcinin ölümüyle planlanan eylemler neyin ürünüdür? Etkili olmamanın ötesinde somut bir kazanım hedeflemeyen ve salt kahramanlık destanıyla övgüler alıp gurupsal üstünlüğünü kanıtlamaya yönelen ve sansasyonel eylemin bir çizgi-sistemli bir anlayış olarak savunulduğunu kanıtlayan eylemler neyin ürünüdür? Siyasi iktidar hedefine bağlı ciddiyete sahip uzun vadeli devrimci bir plan dahilinde silahlı devrimci eylemin devreye sokulup kullanılması varken; basit kaygıların tetiklediği, isim duyurmak-gündeme girmek, örgütün marka olduğunu kanıtlamak, salt örgütsel-siyasi propaganda yapmak, bu anlamda (göreli siyasi kazanımı saymazsak) salt reklama dönük bir eylem çizgisi ya da mücadele biçimi benimseyip uygulamak kuşkusuz ki, hatalı ve sakattır. Üstelik insan ölümü pahasına veya insanın ölümü üzerinden bu biçimleri yürütmek asla benimsenemez…  
Madalyonun öteki yüzünde ise yukarıdaki sol hatalı yaklaşım veya anlayışın tam tersine, savaştan, silahtan, silahlı eylem ve silahlı mücadeleden, hatta devrimden ‘’öcü gibi korkup’’ fersah fersah uzak kaçan sağ anlayış ve pratiklerin olduğu da açıktır. Bu anlayışa göre ne yapılacaksa yasal zemin ve sınırlar içinde yapılmalı, ‘’yasa dışı’’ veya mevcut düzen dışına çıkılmamalı, tersi eğilimlerden özenle sakınılmalı, çatışma, savaş, silah, silahlı eylem vb vs kesinlikle ötelenmeli, bunlar bir provokasyon ve hatta ‘’terör’’ olarak yadsınmalıdır. Hakim sınıflar düzeniyle çatışmadan bununla barış ve uyum içinde mücadele edilmelidir… Bu anlayışın ideolojik-siyasi nitelikte sağ pasifist ve reformist olduğu açıktır.
Genel olarak ve günümüzde sağ tehlike esas olsa da veya ideolojik-siyasi bakımdan sağ sol’dan daha tehlikeli olsa da, biz bilimsel Sosyalistler kötünün iyisini seçip bunlardan birini ötekine tercih etme durumunda değiliz. İkisinin doğru ya da devrimci anlayıştan koparak bu anlayış ve doğruya zarar veren olumsuz anlayışın farklı yüzleri olduğu unutulamaz. Doğru çizgiyi tasfiye ederek onun yerine geçen sağ çizgi de sol çizgi de mücadeleyi hedefinden saptırarak devrimi baltalayan özelliktedir. Bir sağdan yaparken, öteki soldan yapmaktadır. Yöntemleri farklı da olsa yaptıkları aynıdır, tahribatları da özünde birdir.
Özcesi, sağdan da soldan da sakınmak şarttır. Somut tartışmamızda bunun anlamı şudur; devrimci savaş, silahlı mücadele, silahlı eylem devrimimizin esas mücadele ve örgütlenme biçimleri olarak merkezi görevlerdir. Fakat bu esaslara bağlı kalmak kaydıyla, bu stratejik hedef ve amaçlara hizmet eden taktik değerdeki zengin mücadele biçimlerini kullanmak, devrimci savaşın hizmetine sunmak zorunludur. Sosyalist Halk Savaşı şarttır ama bu stratejiye uygun olan taktik politikalar başta olmak üzere, açık alan mücadele biçimleri ve diğer çalışma ya da örgütlenme araçlarının kullanılması da reddedilemez bir ihtiyaçtır.

Önceki İçerikKimin Cumhuriyeti?
Sonraki İçerikAKP/ERDOĞAN KADERİNİ BURJUVA SEÇİMLERE BIRAKMAZ!