Devrimci yenilenme bilincini kuşanarak kitlelere hücum et, devrimci yıkıcılığı kuşan!

Devrim özet olarak bir yıkma ve yapma eylemidir. Gerici dünyaya ait olan bütün ilişkilerin yıkımı ve yeni dünyaya ait bütün toplumsal ilişkilerin devrimci yoldan inşasını hedef alan bir altüst oluş eylemidir devrim. Karşıt sınıfların uzlaşmaz mücadelesi zemininde ve çelişkiler yumağı içinde karmaşık bir süreç olarak ilerleyen devrim, başından itibaren keskin bir ayrışımla burjuva gerici dünya ve onun özel mülkiyet zemininden boy veren bütün gerici geleneksel ilişkilere savaş açarak yoluna devam eder. Devrim yürüyüşünü böyle ele alamayanlar yani toplumsal ilişkilerin köklü devrimci değişimi olarak bir altüst oluş eylemi olarak tasavvur etmeyenler en nihayetinde devrimi kaba bir iktidar değişimi olarak yorumlarlar. Bunun anlamı proleter devrimciler açısından kaba bir yer değişimi olmanın ötesinde hiçbir anlam ifade etmez. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin yığınca tecrübe ve deneyimine rağmen hala öğrenmemekte ısrar edenler bulunmaktadır. Lafızda MLM’nin doğma değil ve bir eylem kılavuzu olduğunu papağan gibi tekrarlayan fakat özünü kavramayarak idealizmin sefaletine saplananlar çokça bulunmaktadırlar. Proleter devrim hareketi bıkıp usanmadan, anlama gayreti içinde olanlara milyonlarca kerede olsa anlatmaya ve kavratmaya devam edecektir. Fakat anlamamakta ısrar ederek burjuva geleneksel gerici ilişkilerden kopmayı bırakalım “devrimcilik” ve “halkçılık” adına adeta ona sarılanları ve meşrulaştıranları ise MLM’nin diyalektik metodu ve keskin ideolojik mücadelesi ile aslında hiç kopamadıkları ve biçimde farklı fakat özde aynı oldukları burjuva idealizminin sefaletiyle baş başa bırakacaktır.

Aynı kapsamlı ideolojik problemler ve pratik yansımaları proleter devrim hareketi saflarında da farklı biçimlerde yansımasını bulmaktadır. Teorik ve felsefi olarak oldukça ileri bir noktada duran proleter devrim hareketi, açıkça belirtmek gerekirse bu ileri çizgisini içselleştirme ve yaşamsallaştırma noktalarında önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Bunu birçok politik meseleye yaklaşımda ve somut örgütlenmelerde görmek mümkündür. Bir yanıyla anlaşılır olan bu durum kesinlikle koşullar v.b gerekçeler öne sürülerek asla meşrulaştırılamaz. Teori ile pratiğimiz arasındaki açı farkı kesinlikle en azami düzeye indirgenme durumundadır. Başta örgütlü bünye yukarıdan aşağıya doğru yapısal olarak kendini yeni paradigmanın perspektifi ve devrimin keskinleşen çelişkileri ve ihtiyaçlarına göre en ileri düzeyde örgütlemelidir.

Bu bağlamda sürecin tersine çevrilmesinde ve devrimin ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmesinde devrimci yenilenme bilincini kuşanmak tayin edici bir yerde durmaktadır. Hâkim olan alışkanlıklarımız, düşünüş tarzımız, çalışma tarzımız, sosyal ilişkilerimiz, devrimcilik ve devrimle olan ilişkimiz vs bir bütün olarak devrimci yıkıcılıkla neşterlenmelidir. Klasik, alışılagelmiş ve sınıf mücadelesi gerçekliğinde hiçbir karşılığı olmayan devrimcilik algısı ve mücadele araçları keskin devrimci yenilenme bilinciyle mahkûm edilerek günün devrimci ihtiyaçlarına cevap olabilecek ve gelecek toplum projemiz olan proletarya ve emekçiler devletinin perspektifini bugünden kendisinde adım adım inşa eden ve yaşamsallaştıran bir içerikle ele alınmak durumundadır. Araçlarımız amaçlarımıza uygun biçimlenmek zorundadır. Bütün kurum ve örgütlenmelerimiz kendisini kitlelerin özne oldukları, kitlelerin denetimine ve eleştirisine açık ve kitlelerin o engin derinliğinden öğrenme perspektifi ve bilinci ile yeniden ve daha ileri bir düzeyde örgütlemek zorundadır. Sürekli değişen ve hızlı bir şekilde ilerleyen toplumsal mücadeleye eski gelenekselleşmiş araçlar ve ve politikalarla cevap olunamayacağı/olunmadığı çok açık değilmidir.‘’Kitlelerden kitlelere’’ doğru siyaseti artık lafız olmaktan çıkarılarak pratikte yaşamsallaştırılarak ete kemiğe bürünmek durumundadır. Kitlelerden kopuk, kitlelerin eleştirisine kapalı ve kitlelerden öğrenmeyen bir devrim hareketinin ve onun hizmetinde olan araçların kendisine yabancılaşarak bürokratlaşması ve çürüme yaşaması kaçınılmazıdır. Kendi tarihimizde dahil bütünlüklü geçmiş devrimci tarihsel süreçlerin ve tecrübelerin bizlere öğrettiği en yalın gerçeklerden biri budur. Dolayısı ile ya tecrübelerden devrimci dersler çıkararak öğreneceğiz yada eski tecrübeleri kaba tekrar ederek aynı olumsuz sonuçları yaşayacağız.

Kendimizdeki gelenekselleşmiş bütün değer yargıları ve toplumsal roller başta olmak üzere burjuva gerici dünyaya ait olan tüm gerici ilişkilerimizi devrimci yıkıcılıkla parçalayarak devrimcileşmeliyiz. Kitlelere hücum ederek ve kitlelerle birleşerek öğrenmeliyiz. Tüm çalışmalarımızda parçacılığı değil proleter devrim hareketini merkeze koyarak ele almalıyız. Gelenekselleşmiş alışkanlıklarımızı yıkarak devrimci yenilenmeyi kuşanmalıyız. Hakim olan erkek egemen gerici zihniyete karşı savaş açarak toplumsal rolleri parçalamalıyız.

O halde yarın değil! Hemen başlamalıyız!

Önceki İçerik72 Nisan Kaypakkaya çıkışı Coğrafyamız devrim tarihi açısından komünist bir manifestodur!
Sonraki İçerikAyrı örgütlenme sorunu