Devrimin yaşayan canlı ruhunu aramak ve Kaypakkaya!

İşte İbrahim Kaypakkaya’nın yaşayan devrimci ruhunu tam da buradan arayalım.  Yeni bir sahada yeni çelişkilerle Çin devrimini yakalayan Kaypakkaya’dır.  Yöntem olarak dünyadaki devrimlerin yaşayan ruhunu takip ederek doğru bir hamleyle onu Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasına çağırmıştır. Devrimler Avrupa ülkelerinde patlak verdi, onun yaşayan ve aktüel olanı Rusya’dan Çin’e taşınırken, miladını doldurmuş geri dönüşleri yaşayan ruhu ise geride Avrupa ve ülkelerinde kaldı. İşte Kaypakkaya,  Avrupa ülkelerinde İspanya’da Fransa’da Almanya’da Latin Amerika, Küba gibi ülkeleri değil de devrimin modelini  doğuda,  Çin’de yakaladı.  Bu İbrahim Kaypakkaya’nın  bir yöntem olarak devrimin diyalektik ruhunu yakalamasına işarettir. İkinci olarak tıpkı Mao’nun Çin devriminde devrimin müttefikleri, baş çelişki, yereldeki çelişkiler analizinde olduğu gibi Kaypakkaya’da coğrafyamızdaki çelişkiler ve devrimin üzerinde yükseleceği temel köklerine ilk atışı yapmıştır

HABER MERKEZİ(29.10.2016)- Evrenin oluşumu ve Dünyanın kendisini tamamlaması bile kendi başına bir devrim meselesidir. Onun zaman içindeki olgunlaşan cisimlerinin mükemmel bir araya gelişimi ustaca yerli yerine koyulmuş metaforlar bütünlüğü zaman, mekân denklemindeki aktüalitesinde   geçer.  Bütün canlıların mükemmel var oluşu ve dağılımı onların kendi aralarındaki bağı bir birleriyle etkileşim içindeki ayrılmaz bütünlüğü ve bir bütün kendi aralarında ki çelişkisiyle bir aradan lığı olguların diyalektik bağı ve bütünlüğünde yatar.

Devrimler çağına baktığımız zaman bilimsel sosyalizm öncesi köle isyanlarından tutalım da Avrupa da Fransa 1789 la başlayıp 1831-1834 ten 1871 ve ikinci enternasyonale kadar gelişen bir dizi ayaklanma ve başkaldırılar bile kendi içinde bir aktüaliteyi taşımaktadır. Devrimin bu evrelerini sosyalizmin olgunlaşma gelişme ve ikinci enternasyonale kadar ki sürece devrimin birinci diyalektiği olarak değerlendirirsek, ikinci enternasyonalle artık mayalanmış bir bilimsel sosyalizmde bahsedebiliriz. Daha öncesinde ütopik  veya mekanik sosyalizm artık programatik bir hale gelmiş bilimselliğini yakalamıştır.

Sınıf savaşımının ilk mayalandığı ve beklentinin yüksek olduğu yer sanayi gelişimini diğer kıtalara nazaran daha erken tamamlamış olan Avrupa ülkeleri olmuştur. Burjuvazinin feodalite ile savaşlarından sonra ezen ezilen çelişki ekseni proleterlerle burjuva arasına kaymıştır.  Yani aktüel olan devrimin yaşama şansı bu iki sınıf arasındaki antagonist çelişkide saklanmıştı. Ve işçi sınıfı ile burjuvazinin büyük çatışması burada alevlendi ne var ki burada çok büyük kazanımlar olmasına nazaran işçilerin önderliğinde bir yönetime evirilemedi.  İşçilerin belli sosyal, kültürel haklarını hukuksal güvenceye almakla birlikte burjuva demokrat devlet şekliyle kaldılar. Yani devrimin ikinci diyalektiği ve aktüelliği burada sönümlenmiş olur aslında. Artık burada sınıflar arsındaki keskin çelişki daha yumuşak bir yola evirilerek içinde taşıdığı yıkıcı ateşi de sönümlenmiş olur. Devrimin üçüncü yaşayan aktüelliği ve diyalektiğini arayan Lenin ateşi Rusya da yakar. Avrupa da beklenen sosyalizmin vücut bulmuş hali Rusya’da hayat bulur. Çünkü devrimin ekseni ve aktüalitesi başka bir yerde kendisine yer edinmiştir. Avrupa da sınıf devrimine saf işçi merkezli bakan ve köylülüğü geri kalmışlıkla ötekileştiren ikinci enternasyonale karşın Rusya’da devrimin harcını işçi-köylü ittifakı oluşturmaktadır.

Yani devrimin diyalektiği kendi hatalarını  kendi özeleştirisini pratikle gidermiştir. Lenin’in yaptığı işçi-köylü ittifakı ikinci enternasyonale bir eleştiri pratiği idi. Aynı zamanda devrimi ararken onu oluşturan koşulları iyi analiz edip ihtiyaçlarını ustaca belirlemekti. Avrupa’da kayan devrimin ekseni Rusya’da hayat bulmuştu. Burada devrimi inşa ederken de kendi geçmiş tarihiyle hesaplaşarak ilerlemeyi uygun bulmuştu. Rusya’nın bir kıta olarak dünyadaki çelişkileri, sınıf olguları içindeki çelişkileri, halklar arasındaki sosyal- kültürel çelişkileri bunları hepsini bir araya getirerek mükemmel  uzlaşıyı yakalayıp birlikte güç olmayı yarattı. Ancak ne var ki bu devriminde gerek hataları gerekse de ömrü yetebilecek bir yaşam zamanı vardı. Bu zaman içinde çok daha sağlam ve daha güçlü bir devrim kalıcı olabilirdi. Ama öyle olmadı diyalektik tarih yanlışları ve hataları affetmezdi. Devrimin yaşayan diyalektiğini yakalayamazsan yıkılıp eskimeye mahkûmsun.

İşte tam burada devrimin devrim işçileri boş durmadı. Bu yola baş koyanlar devrimin yaşayan ruhunu dünyanın bir başka yerinde yakaladı. İşçi sınıfının umudunu kaybettiği bir anda Çin’in üzerinde kızıl yıldız kendisini gösterdi. Kendisine uzun ve köklü bir miras devralarak üzerinde yürümeye devam etti. Geçmişiyle diyalektik bağı yakaladı. Marx ve Lenin’in bıraktığı tarihi mirası yeniden elemeye başlayarak devrimin inşasına başladı.  İkinci enternasyonalden, Rus devriminin hatalarına kadar  yeni nitel katkılarla yürüyüşe devam etti. Mao  Marx’ tan ve Lenin’de aldıklarını yerelleştirerek Çin ulusuyla sosyalizmin diyalektiğini yakaladı. Rusya’da devrimin  kaybedileceği doruklarda gözükürken, yeni devrimin yeni ihtiyaçları da  olgunlaşmıştı. Mao bunu ustaca yakalayıp ve Çin devrimine işledi. Devrimin yaşayan aktüelini yakalayan Mao;  Avrupa ve Rus devriminin bileşenlerinde farklı olarak kır-kent diyalektiğini yakaladı. İşte devrimin yaşayan yeni canlı ruhu tamda burada yatmaktadır. Mao Çin devriminin önündeki temel baş düşmanlar ve baş düşmanla antagonist çelişki halinde olan ezici çoğunluğu tespiti yaparak Rus devriminde farklı olarak kır-şehir diyalektiğinde temel güç rotasına kırı koyarak devam etti. Ve böylece devrimin yeni yaşayan aktüel olanı Avrupa işçi sınıfı ayaklanmaları, Rus devrimi bunun üstüne devam eden Çin devrimi idi. Devrimin aktüalitesi bu seyir üzerinde devam edecekti ve ta ki yeni bir momentte kendisine hayat bulacağa denk.

İşte İbrahim Kaypakkaya’nın yaşayan devrimci ruhunu tam da buradan arayalım.  Yeni bir sahada yeni çelişkilerle Çin devrimini yakalayan Kaypakkaya’dır.  Yöntem olarak dünyadaki devrimlerin yaşayan ruhunu takip ederek doğru bir hamleyle onu Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasına çağırmıştır. Devrimler Avrupa ülkelerinde patlak verdi, onun yaşayan ve aktüel olanı Rusya’dan Çin’e taşınırken, miladını doldurmuş geri dönüşleri yaşayan ruhu ise geride Avrupa ve ülkelerinde kaldı. İşte Kaypakkaya,  Avrupa ülkelerinde İspanya’da Fransa’da Almanya’da Latin Amerika, Küba gibi ülkeleri değil de devrimin modelini  doğuda,  Çin’de yakaladı.  Bu İbrahim Kaypakkaya’nın  bir yöntem olarak devrimin diyalektik ruhunu yakalamasına işarettir. İkinci olarak tıpkı Mao’nun Çin devriminde devrimin müttefikleri, baş çelişki, yereldeki çelişkiler analizinde olduğu gibi Kaypakkaya’da coğrafyamızdaki çelişkiler ve devrimin üzerinde yükseleceği temel köklerine ilk atışı yapmıştır

Ülkemizdeki devrimin yaşayan aktif ve aktüel temel tortu taşları Kaypakkay’nın Seçme Yazılar kitabında ve yönelim tarzına bakılırsa üç temel üzerinde inşası muhtemeldir. Kaypakkaya’nın işaret ettiği Türkiye’nin üstünde oturduğu kendisini var ettiği ve  üç temel taşı şunlardır. 

 Bunlar bir; ülkenin resmi ideolojisi yani Kemalizm, İkincisi; ezilen ve sömürülen ulus yani Kütler.

Üçüncüsü ise; emperyalizm veya komprador burjuvazi ile küçük burjuvazinin sol kanadı, işçiler, köy yarı proletaryası vs arasındaki çelişki.  Bu çelişki daha çok diğer iki olgunun güncel pratiğinde saklıdır. Diğer ikisinin baş aktörlüğünde ve onların paralelinde kendi çelişkileriyle de hesaplaşarak yürüyebilirdi.

İşte Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin üstünde yürüyeceği temel taşlar bu üç olguda yatıyor ve ye yatıyordu. Demek ki Kaypakkaya’nın arayışları ve yakaladıkları bulgular tesadüfü ve ya tercih meselesi değil de devrimin yaşayan ruhunu yakalamak için devrimi arayan sistematik yöntemidir. Kemalizm’le büyük halk yığınları arasındaki baskıyı ve sömürü tahakkümünü yakaladı. İkinci olarak Kemalizm’in tekçi ırkçı anlayışı ile Kürt ulusu arasındaki çelişkiyi gördü. Ve Türk hâkim sınıfları ile Kürt ulusu arasındaki çelişki ve faşizan baskıyı gördü. Kemalizm’le  Kürt milleti bu ülkenin yaşayan devrim ruhunun saklandığı kutuplardır. Kemalizm’e vurursan bu ülkenin büyük bir kesimini arkana alırsın, Kürt halkına gidersen baskı altında olan bir ulusun devrimci uyanışına ve ayağa kalkmasına şahit olursun. İşte Kaypakkaya bu üç canlı fay hattına çomak uzattı ama Kürt meselesinde fay hattına çomak sokan Kürt ulusal Hareketi oldu. Kemalizm fay hattı ile ise dönemin komprador burjuvazisinde muhalif bir konumda olan muhafazakâr klik hesaplaştı. Yani anlaşılan devrimin yaşayan güncelliğini kaybettik. Düşmanla savaşımında aldığı darbeler, ideolojik yönelimlerinde, geriliğinden, pratiğinde ve  politikasızlığından bahsedebiliriz. Ama sorun  bu gibi teorik ve pratiğinin dışında  bazen de devrimci aktüaliteyi yani güncellikten geri kalmak ve ya yakalayamamaktan geçer. Ve bugünkü Türkiye devrimci hareketinin temel meselesi bundan kaynaklıdır. Devrimci ruhun yaşadığı çelişkilerin canlı ve hareketli olduğu denklemlerin dışında kalmamızdadır. Bugün itibari ile devrimin yaşayan ruhu Ortadoğu ekseninde özellikle Kürt coğrafyasında hayat bulmuştur. Bugün bırakın devrimci hareketlerin bu eksene koşup dâhil olmaya çalışmasını. Dünya emperyalist ülkeler bile bu güncelliği kendi çıkarına kullanmak için Ortadoğu savaşının bir parçası olmak için can atıyor.

Şimdi İbrahim Kaypakkaya’nın aktüeli arayan canlı ruhunu taşıyarak bizlerinde devrimci hareketliliğin var olduğu fay hatlara yerleşmek zorundayız veya aramak zorundayız.  Önümüzde halen canlı ve yaşayan devrimi doğuracak temel taşlar durmakta günceli yakalamak için uzak değiliz. Bunlardan birincisi; halen Ortadoğu özellikle Kürt ulusudur. Kürt ulusu konumu ve bulunduğu meşakkatli haliyle sürprizlerle doludur. Bugünü ve yarını için halen devrimler için fay hatları oturmamış bir ulustur. En büyük ihtiyacı ise Kürdistan Komünistlerinin o bölgenin daimi varlık gücü olması. Kürdistan’da Komünistlerin yönelimi ise bugünün sorunlarına en köklü cevabı verebilme ve gelecekteki bir Kürdistan için halk çelişkilerini, halkla emperyalistlerin çelişkilerini ve ezen ezilen sınıf çelişkileri üzerindeki devrim metotlarını aramak.

Türkiye’ için ise aktüel olan başta Türk-İslam yayılmacı Osmanlı politikası güden ve Kemalizm’in de  ekonomik temelleri üstüne oturarak onun dinamik öğelerini  kendi içinde taşıyan AKP’nin kendisidir.  Bu klik resmi ideolojinin vasiyetnamesinde kendi içinde eriterek Kemalizm’in ekonomik büyük güç odakları dışında muhalif zemine kayan Mustafa Kemal gönüllülerini laikçilerini, küçük burjuva aydınlarını aktüel devrimin ittifakları haline getirmiştir. Yani aktüel olan ve devrimin en sıcak kanalları bir; Ortadoğu, Ortadoğu ve Kürtler, Kürtler ve emperyalist güçler ve onun yerel düşman ayakları ve yine yakın gelecekteki Kürtler ve Kürdistan’ın kaderi. İkici aktüel olan ise; her türden gericiliği ve sömürüyü içinde barındıran tekçi Türk-İslam – Osmanlıcı-tarikatçı klik ile bu ülkede ezici çoğunlukta olan ezilen sınıf, laikçiler, kadınlar, Aleviler, Kürtler, gayri Müslimler vs

Yani durum şu ki halen devrime işaret eden fay hatları var yeter ki bunun mühendisliğini yapacak devrimci irade ve kudreti taşıyalım.  

Bir Halkın Günlüğü okuru     

  

 

    

 

Önceki İçerikMKP dava tutsakları: Fahri Tırpan derhal tahliye edilmelidir!
Sonraki İçerikTürk ordusundan ‘’Şanına’’yakışır yeni görüntü!