DGH’den Gençlik Konferansı değerlendirmesi

Demokratik Gençlik Hareketi bir açıklama yayınlayarak Amed’de gerçekleşen 1. Ortadoğu Demokratik Gençlik Konferansı’na değin bir değerlendirme yaptı

HABER MEREZİ (24.03.2015) – Bilindiği üzere Amed’de gerçekleşen 1.Ortadoğu Demokratik Gençlik Konferansı’na, Demokratik Gençlik Hareketi (DGH) olarak biz de delege olarak katıldık. Türkiye/Kuzey Kürdistan’ın farklı yerellerinde çalıştayları yapılan konferansın İstanbul çalıştayına gözlemci olarak katılmamızın akabinde DÖDEF’li dostlarımızın çağrısıyla Amed’de ki Konferansta delege olarak yer aldık. Şu su götürmez bir gerçekliktir ki Demokratik Gençlik Hareketi’nin şu an itibari ile böylesi bir hamlede bulunması önemli bir yerde durmaktadır. Tüm olanaksızlıklara ve yetersizliklerimize rağmen gücümüz oranında bu mütevazı adımı atmak ve Ortadoğu’nun birçok yerinden gençlik örgütleriyle böylesi bir pratiğe geçirmeyi ileri bir adım olarak değerlendirmekteyiz. Çünkü gençlik mücadelesi salt semt bazında gazete, afiş, dernek döngüsüne hapsedilemez. Şundan eminiz ki ayakları yere basan ve doğru bir zemin üzerinden kendine hareket alanı sağlayabilen bir gençlik örgütlenmesi yaratılırsa devasa derecede ileriye dönük atılımlar yapılabilir.

Yapılan konferansı değerlendirmek gerekirse HDK Gençliği’nin çoğunluğunu oluşturduğu, bunun yanı sıra birçok farklı ülkeden delegelerin hazır bulunduğu böylesi bir çalışmada farklı fikirlerin cılız kalması ve tartışma ortamının neredeyse yok denecek düzeyde olması bizce hatalıdır. Konferans içerisinde yer alan dostlarımızın büyük çoğunluğunun neredeyse hiç bir biçimde fikir ayrılığına düşmemesi ve genelde birbirlerini olumlayan bir tarzda ilerlemeleri hem olumsuz bir noktada durmakta hem de farklı fikirlerin ve yorumların önünü tıkamaya sebep olmaktaydı. Bu noktada özellikle bir delegenin önümüzdeki seçimler ve Halkların Demokratik Partisi’nin önemine değindiği bir sunumda neredeyse tüm ezilen yığınların kurtuluşunu HDP’nin seçim barajını aşıp aşmaması ile sınırlandırması ve kendi deyimi ile “kapitalizme karşı, sisteme küçük delikler aşarak nihai zafere ulaşılır” minvalinde yorumlarda bulunması üzerine özellikle devrimci yapılardan dostlarımızın hiç bir biçimde itiraz ve eleştiriye yeltenmemesi bunun en somut kanıtıydı. Öyle ki kırk yıllık kapitalizm terimi Yurtsever dostlarımızın dışında da farklı yapıların ağzında “kapitalist modernite” şeklini almaktaydı. Ya da Demokratik Konfederalizm üzerine yapılan sunumlarda sosyalizm gayesi üzerinden ilerleyen örgütlenmelerin bu noktada yapılan tartışmalarda yer almaktan imtina etmesi ya da cılız kalması da önemli bir eksiklikti ve sınıf temelli mücadele etme gayesinde olan örgütlenmelerin nihai olarak “daha demokratik ve daha özgürlükçü bir Türkiye” hedefi ile doyuma ulaşmaları ve bu noktada uzlaşmaları da ciddi derecede eleştiri gerektiren bir husus idi. ’68 hareketi üzerine yapılan sunumlarda Kaypakkaya gerçekliğinin altının çizilmemesi ya da Kürt ulusu üzerinden, topyekün tüm devrimci önderlerin aynı şeyi söylediği ve eşit derecede üzerine düşeni yaptığı gibi eksik söylemlerin de konferans açısından hatalı bir yer de durduğunu ifade edebiliriz. Kaypakkaya dışındaki diğer devrimci önderler elbette bizler için önemli ve değerlidir. Ancak Kaypakkaya’nın ayrıldığı noktaları ve Kürt ulusu üzerinden o dönem içerisinde yaptığı belirmeleri göz ardı edemeyiz. Böylesi bir durumda Demokratik Gençlik Hareketi olarak örgütümüzün genel perspektifini, durduğu noktayı ve yaptığı belirlemeleri ifade etmek gibi bir misyon edindik ve elimizden geldiğince bu doğrultuda hareket ettik. Bunun dışında sonuç bildirgesinde yapılan tartışmaların konferans açısından talihsiz bir yerde durduğunu belirtmek isteriz. Üç gün süren tartışmalarda, LGBTİ meselesi ile ilgili her hangi bir şey eklenmemesi ve bazı dostlarımızın yoğun tartışmalar akabinde itirazda bulunarak salonu terk etmeleri üzücü bir durumdu. Ancak karşılıklı yaşanan eksiklikler sonucu LGBTİ meselesinin sonuç bildirgesine eklenmemesi üzerine genel toplamı homofobik ve cinsiyetçi olarak nitelendirmek ideolojik noktada fazlasıyla geri bir pratik idi. Elbette iki taraflı bir eksikliğin sonucu olarak LGBTİ meselesinin sonuç bildirgesine eklenmemesi büyük bir eksikliktir ancak bunun üzerinden tüm delegeleri “cinsiyetçi ya da “homofobik” ilan ederek salonu terk etmek ne acıdır ki konferansa gölge düşürdü. Bunun yanı sıra konferansa ev sahipliği  yapan Yurtsever dostlarımızın, organizasyon boyunca üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmeleri ve sayısı dört yüzü bulan tüm delegeleri kusursuz bir biçimde ağırlamaları, gösterdikleri yakın ilgi ve alaka bizler açısından takdire şayan bir noktada durmaktadır. Bununla beraber bir bütün olarak eleştirilerimizin yanı sıra, yurtsever dostlarımızın disiplin, kurumsallaşma ve özellikle kadın meselesi noktasında ileri bir yerde olduğunu somutta da gördüğümüzü ifade ederiz.           

Demokratik Gençlik Hareketi olarak ifade etmek isteriz ki Ortadoğu’da ki ve Türkiye/Kuzey Kürdistan coğrafyasında ki tüm devrimci, demokratik, yurtsever gençlik örgütlenmeleriyle ortak bir noktada buluşmak bizler açısından son derece önem taşımaktadır. Emperyalizme, kapitalizme ve faşizme karşı ortak bir cephe oluşturmak bizim de gayemizdir. Bu noktada ileriki dönemlerde bu ortak platform için yapılan tartışmalarda yer alacağımızı belirtmek isteriz. Ancak bu ortaklığın ve birlikteliğin karşılıklı olarak ortaklaşma ve hassasiyetlerin önemsenmesi noktasında oluşabileceğinin bunun tersi bir biçimde cereyan etmesi ve tek noktadan, tek anlayıştan ilerleyen bir algı biçimini alması halinde mümkün olamayacağının da altını da çizmek isteriz. Bunun için de genel perspektifimiz çerçevesinde tüm dost yurtsever, devrimci ve demokrat dostlarımızla ortak mücadelede ısrarcı olduğumuzu belirtiyoruz. Bununla beraber Ortadoğu’da ki devrimci dalganın yarattığı dinamizme ve bunun Türkiye/Kuzey Kürdistan coğrafyasına yansımasına seyirci kalmak, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da hali hazırda var olan tabloyu bütünlüklü olarak ele aldığımız takdirde devrimciler açısından birçok olumlu gelişmelere gebe olduğunu görememek, mutlaktır ki gençlik hareketleri açısından son derece eksi bir yöndür. Türkiye/Kuzey Kürdistan’da ki son gelişmelere baktığımız zaman;  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerde AKP’nin yüzde 45 bandını aşması durumunda başkanlık sistemini  getirme durumunu doğuracaktır. Bunun dışında ekonomideki çatlaklarla ilk sinyallerini veren ve yaşanması muhtemel olan büyük ekonomik krizin yaratacağı kaotik ortam, son yıllarda büyük ivme kazanan ekolojik mücadeleler, işçi ve kadın katliamları, Gezi Ayaklanması ile korku eşiğini çoktan aşmış halk ve bu gibi durumlardan doğabilecek olası kitlesel muhalefetle beraber gençliğe fazlasıyla iş düşmektedir. Bunun yanı sıra ezilen yığınların son dönemlerde düzen partileri üzerinden önceki yıllara nazaran büyük bir beklenti kaybına girmesi de devasa derecede olumlu bir gelişmedir. Faşist CHP’yse bu noktada üstlendiği ana muhalefet rolünü kotaramayacak  durumdadır. Son yıllarda yükselen halk hareketleri ile beraber sözüm ona ulusalcı kimliğinden uzaklaşıp “halkçı” bir pozisyona evrilme çabası içinde olması onun faşist karakterini asla görünmez kılmamaktadır. Bunun yanı sıra faşist MHP’nin artık çoktan miadını doldurmuş, iğreti, emekli albay söylemlerinden hallice argümanları ve Kürt Ulusal Hareketi’ne kof tehditler savurmaktan öteye gidemeyen muhalefet anlayışı Türkiye ve Kuzey/Kürdistan’da muazzam derecede bir muhalefet açığı yaratmıştır. Bu noktada HDP’ye parlamentoyu taktiksel olarak ele almayıp, bir propaganda aracı olmanın dışında büyük misyonlar yükleyip adeta Bolivarcılaştıran ve Ulusal karakterinin dışında bir de sınıfsal misyon yükleyen çeşitli reformist, revizyonist yapılar ziyadesiyle yanılmaktadır. Şu unutulmamalıdır ki ezilen emekçi yığınların ve başta ezilen Kürt ulusu olmak üzere çeşitli inanç ve uluslardan halkların kurtuluşu nihai olarak demokrasiyi hedeflemekten geçmez. Bu noktada Demokratik Gençlik Hareketi olarak sürecin bizlere biçtiği misyonu ve hali hazırda var olan yönelimlerimizi, perspektiflerimizi iyi kavrayıp pratiğe yansıtmak dışında güne müdahil olma yolu yoktur. Bu bağlamda gün itibari ile dernek içine hapsolmuş ve en büyük sıkıntısı akşam ne yemek pişirmek olan, liberal ve kafa kol ilişkilerine yaslanarak kendine yaşam şansı bulmaya çalışan,”bakarız, hallederizci” hantal ve tembel pratiklerin, dedikodu kültürünün, faydasız kof tartışmaların, disiplinsiz, plansız ve programsız günü kurtarma çabası içerisine girme girişimlerinin, tabloyu bütünlüklü göremeyip salt semtlerle ve onun içerisindeki dar pratiklerle tatmin olan örgütsel anlayışın, okumayan sorgulamayan, kendini ve çevresini ilerletmekten aciz faaliyetçi prototipinin ve son olarak salt ajitasyon ve kuru propaganda üzerinden kendini ve çevresindekileri tatmin etmekten öteye gidemeyen söylemlerin miadı dolmuştur, dolmak zorundadır. Çünkü süreç lehimize işlemektedir. Yeni Prometheuslar, Kawa’lar ve Spartaküsler tam da bugün çıkacaktır. Bu minvalde örgütsel perspektifimizi iyi kavrayıp bu yönde ilerlemeye ve ileriye dönük hamleler yaparak ayakları yere basan ve sağlam bir zemin üzerinde duran bir Demokratik Gençlik Hareketi yaratmak kaçınılmaz bir görevdir.

 

Önceki İçerikNewroz ateşi Kazlıçeşme’de harlandı (Foto-haber)
Sonraki İçerikGazi’de polis saldırılarına devrimci dayanışmayla karşılık verildi