DHF; ‘’Newroz yasaklarını tanımıyor, uymuyoruz’’

Bütün bu katliam, baskı ve gerici teröre karşı tarihsel haklılığımızdan aldığımız güçle tüm toplumsal muhalif güçler olarak meşru direniş zemininde bir araya gelerek, başta Kürt ulusu, azınlık milliyetler ve inançlar üzerindeki baskı, katliam politikalarını püskürtebiliriz. Yaratılmaya çalışılan bu korku atmosferini ancak biz bütün ezilenler ve dinamik örgütlü güçler daha fazla örgütlenerek, mücadele ederek dağıtabiliriz. Korkup sinmek, seyirci kalmak bir anlamda yaşananları objektif olarak onaylamak demektir. Bu bağlamda Newroz yasaklarını ‘’tanımıyor, uymuyoruz’’ DHF’nin tüm bileşenleri ve kitlesi başta olmak üzere bütün halkımızı Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Newroz ateşini harlayarak alanlara çıkmaya çağırıyoruz.

HABER MERKEZİ (17.03.2016)  Devletin Türkiye- Kuzey Kürdistan’da Newroz yasaklamalarına dair bir açıklama yayımlayan DHF; tüm kitleleri Newroz ateşini harlayarak alanlara çıkmaya çağırdı. Yapılan açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

‘’İleri demokrasi, barış, kardeşlik argümanlarıyla birçok toplumsal kesimi etkileyen, kendine yedekleyip iktidar olan AKP bugün gelinen aşamada bütün bu söylemlerinin üzerinde adeta tepinerek yüzündeki demokrasi peçesini atıp başta Kürt ulusu olmak üzere, diğer ezilen halklar üzerinde tam bir açık faşizm uygulamaktadır. Sözde ‘açılım’ politikalarıyla Kürt ulusunu ve onun siyasal önderliğini zamana yayıp, oyalayarak tasfiye etmeyi planlayan ve bu süreçte var olan çatışmasızlık sürecinden yararlanarak kendi iktidarını tahkim etmeyi planlayan tekçi faşist AKP güruhu, bu planları tutmayınca devreye soktuğu haksız gerici savaş konseptiyle, faşist baskı ve katliamlarla Kürt ulusu ve diğer toplumsal muhalefeti ezmeye çalışmaktadır.

Soykırım ve katliamlarla karakterize ‘TC’ devlet geleneği ve iktidardaki AKP genetik kodlarında ihtiva ettiği tekçi faşist ideolojiyle ezilen halklara adeta kan kusturmaktadır. Devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever kesimlerin ittifak zemininde bir araya gelerek 7 Haziran seçimleri özgülünde yakaladıkları pozitif ivmeyle gerici barajları yıkarak AKP’nin tek başına iktidar olma şansını ortadan kaldırmaları, iktidarlarını kaybetme korkusu, bu gerici güruhun yeni baskı ve katliam politikalarıyla iktidarlarını sürdürme telaşına düşürdü.

Kürt ulusuna düşmanlığı tarihsel pratikleriyle sabit olan ve bunu her vesileyle açıkça ifade eden ‘TC’ devlet geleneği ve AKP-Erdoğan güruhu gerici faşist savaş konseptiyle; baskıyla, katliamla ve her türlü insanlık dışı uygulamayla Kürt ulusunun iradesini kırmaya, teslim almaya çalışmaktadır. Suriye de yaşanan iç savaş ve değişen dengeler ekseninde, Rojava Kürtlerinin kazanımlarını, ilerici demokratik muhtevaya sahip yönelimlerini ve süreç içerisinde bu kazanımlarını bir statü ile taçlandırma durumlarını hazmedemeyen ve kendi bekası için tehdit olarak algılayan Türk hâkim sınıfları devleti ve iktidardaki AKP; İŞİD, El Nusra vb. gerici cihadist tecavüz örgütlerini destekleyip palazlandırarak Rojava Kürtlerinin kazanımlarını boğmaya, tasfiye etmeye çalışmaktadır. Faşist karakteri tescilli olan ‘TC’ devlet geleneği ve AKP-Erdoğan güruhu aynı vahşet ve katliamlarını Kuzey –Kürdistan sathında da uygulamaktadır. Katliam ve soykırımlar tarihi olan ‘TC’ devlet tarihi bugünde aynı katliamcı geleneği sürdürmeye devam etmektedir. Öncellerine rahmet okutan tekçi faşist AKP iktidarı büyük katliam ve insanlık dışı uygulamalara imza atıyor.

7 Haziran öncesi ve sonrası; Amed, Suruç, Ankara’ da beslemeleri olan İŞİD çeteleri eliyle patlattıkları bombalarla onlarca ilerici, demokrat, devrimci ve yurtsever insanımızı katletti. Patlattıkları bu bombalarla toplumsal muhalefeti, aykırı çıkan her sesi susturmaya, toplumu korku ve baskı atmosferine sokup iktidarlarını sürdürmeye çalıştılar ve 1 Kasım seçimleri neticesinde de bu politikalarında başarılı oldukları söylenebilir.

Kuzey –Kürdistan illerinde Kürt halkının özyönetim iradesine ve alanlarına azgınca saldıran devlet; tankıyla, topuyla ve binlerce paramiliter savaş gücüyle Sur, Cizre, Nusaybin, İdil, Yüksekova gibi Kürt yerleşim yerlerini yakıp yok etti. Bu saldırılarda anne karnındaki bebekten,  üç aylık bebeğe yediden yetmişe; çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden yüzlerce Kürt ulusuna mensup sivil insan katledildi. Katledilen insanların cenazelerinin defnedilmesine izin vermeyen bu barbar zihniyet, Kürt halkını cezalandırmak amacıyla cenazeleri sokak ortasında çürümeye terk etti. Ölü kadın bedenlerini çırılçıplak teşhir ederek insanım diyeni insanlığından utandıracak, kelimelerle ifade edilemeyecek insanlık dışı barbar pratiklere imza attı. Bodrumlarda sıkışmış onlarca savunmasız insanı diri diri yakarak, belediye eş başkanlarını ve örgütlü siyasi temsilcilerini görevden alma, tutuklama gibi siyasi operasyonlarla Kürt halkını iradesi kırılmaya çalışılmaktadır.

Tekçi faşist devletin bu uygulamaları bugüne has değildir. Ezilen halklar üzerindeki bu baskı ve katliam politikaları tarihseldir, burjuva gerici sınıfların sınıf karakteri ile ilintilidir. Ama aynı zamanda tarihsel olan ve bugünde ezilen halk sınıf tabakaları cephesinden reel olan durumda, gericiliğe karşı var olan direniş çizgisidir. Dün nasıl bu katliam ve vahşet politikalarına karşı direnenler olmuşsa, bugünde ezilenlerin direniş, mücadele tarihinden gelen haklılık, cüret ve bilinç berraklığıyla direnenler var, bu köhnemiş düzen yıkılmadıkça var olmaya devam edecektir. Kawa’nın zalim Dehak’a karşı yaktığı isyan ve direniş ateşi bugün Kürdistan dağlarında, kentlerinde harlanıp büyütülüyor. Modern Dehak’lara karşı en yiğit Kürt gençlerinin, kadınlarının ve Kürt analarının meşru direniş çizgisi, pratiği zaferi muştulayan tek gerçek zemindir. Anne karnında katledilen bebek, buzdolaplarında saklanan çocuk cenazeleri, çırılçıplak teşhir edilen kadın bedenleri ve zırhlı araçların arkasından sürüklenen, sokakta çürümeye terk edilen, bodrumlarda diri diri yakılarak küle çevrilen insan bedenleri bu devletin gerçek yüzüdür, öfkemizi bileyen faşist uygulamalarıdır. Bütün bu vahşeti unutup sessiz kalırsak, vicdanlarımız karamış insanlığımızı unutmuşuz demektir.

Bütün bu katliam, baskı ve gerici teröre karşı tarihsel haklılığımızdan aldığımız güçle tüm toplumsal muhalif güçler olarak meşru direniş zemininde bir araya gelerek, başta Kürt ulusu, azınlık milliyetler ve inançlar üzerindeki baskı, katliam politikalarını püskürtebiliriz. Yaratılmaya çalışılan bu korku atmosferini ancak biz bütün ezilenler ve dinamik örgütlü güçler daha fazla örgütlenerek, mücadele ederek dağıtabiliriz. Korkup sinmek, seyirci kalmak bir anlamda yaşananları objektif olarak onaylamak demektir. Bu bağlamda Newroz yasaklarını ‘’tanımıyor, uymuyoruz’’ DHF’nin tüm bileşenleri ve kitlesi başta olmak üzere bütün halkımızı Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Newroz ateşini harlayarak alanlara çıkmaya çağırıyoruz.’’

 

Önceki İçerikHalkın Günlüğü 118’inci sayısı çıktı!
Sonraki İçerikDersim’de yasağa karşın Newroz etkinliği düzenlendi / Foto-Haber