DİYALEKTİK DÖNÜŞÜM KİTLELERLE İLİŞKİLENMEYİ ZORUNLU KILAR

Yenilenmek ve değişim istence bağlı değildir. Devrim ve toplumsal dönüşüm iddiasını taşıyanlar, aktüel ifadeyle siyaset sahnesinin aktörleri olanlar nesnellikteki iktisadi, siyasal, sosyal- kültürel değişimleri gözlemleyip tahlil ederek yeni sentezler yaratmalıdır. Yeni dönem eski formüllerle açıklanamaz. Nesnelliğin gerisinde kalındığında eriyip yok olamaya mahkûm olunur.
 Teorik- politik paradigmamızı yenileyip değiştirmek yeterli midir? Tarih bunun yeterli olmadığını defalarca bize gösterdi. Tarihimizde nitelikten esinlenen kimi teorik- politik değişimleri geçmişte de yaptık, fakat bu değişimi kitlelerle buluşturacak örgüt, örgütsel işleyiş, anlayış, tarz ve kültür yaratamadığımızda eski yeniye direnç göstererek kendisini uydurur. Bugün de 3.kongreyle birlikte başlattığımız değişimleri metodolojiye, anlayış ve tarza, araçların mahiyetine ve işbirliğine taşımak sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
 Devrim kitlelerin yüzlerce, binlerce örgütlülüğünün genel politik program ve strateji minvalinde birleştirip halk hareketiyle ilerletmesiyle vuku bulur. Demokratik kitle kurumlarımız da bu örgütlülüklerden sadece biridir. Doğru ele alınıp etkinleştirildiğinde önemli bir araçtır.
 Demokratik kitle kurumlar, komünist partilerin yerine ikame edilemez. İkisi farklı ihtiyaçlara ve misyonlara sahiptir. İkisinin birbiriyle diyalektik bağının olması, birbirini beslemesi onları aynılaştırmaz. Komünist partinin devrime felsefi- teorik, politik önderlik yapma sorumluluğu vardır ve bu niteliğiyle tayin edici role sahiptir. Demokratik kitle kurumlarımız, her demokratik kitle kurumları gibi devrime önderlik yapma karakteri olmadığından; asli sorumluluğu, devrimin sosyal ve politik zeminini hazırlama, kitlelerin demokratik hak ve mücadelesinin dinamosu olma, kitlelerin aşağıdan yukarıya konsey, komün, Sovyetler modelleriyle öz yönetim organlarının sağlamasına kanal açma yükümlülüklerinde bulunuyor. Tarihsel misiyonları ve sorumlulukları farklı olduğundan muhtevaları, hukukları ve işleyişleri de farklı olacaktır.
 Kitle kurumlarımız mahiyeti itibariyle anti-faşist, anti-emperyalist bir niteliktedir. Bu, milleti/milliyeti, inancı, dli, cinsiyeti, dünya görüşü eş deyişle felsefesi ayırt edilmeksizin demokratik kitlelerin iktisadi, siyasal ve sosyal talepleriyle yerelden merkeze ilkesiyle örgütlendikleri bir alandır. İstisnalar hariç birçok demokratik kitle kurumunda bir siyasal hareketin teorik- politik parametrelerinin hâkim olduğu bu paradigmayı referans alanların birleştiği kurumlara dönüşmüştür. Böyle olduğunda, homojen bir karaktere bürünüp gelişim dinamiklerini köreltiyor, kitleselleşemiyor, farklılıklara yaşam alanı da tanımıyor. Belirlenen teorik- politik paradigmayı benimsemeyenlerin o kurumda yer almaları da olanak dâhilinde olmuyor. Homojen siyasetin hâkim olduğu bir alana da demokratik kitle kurumları/hareketi sıfatı kullanmakta zordur.
Demokratik kitle kurumlarından herhangi bir dernek üyesinin, aktivistinin ya da yöneticisini, Maoist felsefe- teorik ve politik paradigmayı benimsemesi, komünist hatta devrimci nitelikte olması ne zorunludur nede elzemdir. Devrimin önderliği ihtiyacıyla ortaya çıkan Komünist parti’de bile felsefi teorik birlik esas olsa da politik programda kadrolar ve aktivistler pratikte iki oturum arasında resmileşen politik programa uymak ve uygulamakla mükellef olmalarına rağmen benimseme zorlukları bulunmazken demokratik kitle örgütlülüğünde felsefi- teorik birlik aranması kitle örgütü olmanın ruhuna terstir. Bu mahiyeti aranmaya başlandığında, Komünist partinin altı boşaltılarak gereksizleştirilir, kitlelerle bağlar koparılır, kitlelerin örgütlülüklerini yaratmasının önü kapatılır.
 Komünistler arasında (oldukça olağan) bile çizgisel ve tezahürsel farklılıklar bulunurken geniş kitlelerde Maoist teoriyi benimseyenler devrimden öncede sonrada olacaktır. On bin yıl sonrada olacaktır. Bunların hepsi demokrasi devrim güçleridir. Devrim yapmak istiyorsak onlarla birleşmeliyiz. Devrimden sonrada onlarla birleşecek uygun formlar yaratmalıyız. Bizim her yaptığımız doğru olmayabilir, demokratların, devrimcilerin olumlu eleştirilerinden öğrenmeliyiz. Onların değişimine yardımcı olmak istiyorsak birleşmeliyiz. Değişim dışta durup eleştirerek gerçekleşmiyor. Diyalektik dönüşüm ilişkilenmeyi zaruri kılar.
 Öyleyse demokratik bir müteddeyin de demokratik kitle örgütlerimizde yer alabilir, feministte. Kemalist ulusalcılığın etkisinden bütünlüklü olarak kurtulmayan da, liberal bir aydında yer alabilir. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını savunan da, Ermenilerin, Çerkezlerin, Lazların, Süryanilerin demokratik haklarını savunan da. Bir Alevi/Kızılbaş’ta, LGBTİ’de yer alabilir. Yelpazeyi daha da genişletebiliriz. Tüm demokratik farklılıklar, demokratik hak ve özgürlükler bağlamında felsefeik- teorik görüşleri farklı olsa da demokratik kitle kurumlarımızda yer alabilir. Demokratik usullerle kitleler onları yönetimine tayin ederse kurumlarda yönetimde de bulunabilirler. Bu bir Maoist’in demokratik hakkı olduğu kadar onlarında demokratik hakkıdır.
Kitle kurumlarımız yukarıdan aşağıya örgütlenme yönelimini ve atama usulünü tercih edemez, etmemeli de. Buna meyillendiğinde kendini Komünist Parti yerine koyar. Komünist Parti’nin yukarıdan aşağıya örgütlenmesinin icrası arzu ve niyet meselesi değildir. Tarihsel- toplumsal ve siyasal koşulların zorunluluğudur bu aşamada. Bu aşamada tarihsel misyonunu yerine getirmesi için buna mecburdur. Demokratik kitle örgütlerinin ise varlık koşulu, yapısı ve sorumlulukları açısından böylesi bir zorunluluğu bulunmuyor. Yerelden yani aşağıdan yukarıya doğru demokratik anlayış, yöntem ve usulleri layıkıyla işleyerek örgütlenmelidir. Bizce, demokratik anlayış, yöntem ve usullerle seçilmeyen kitle örgütünün yöneticisi geçici olduğunu ve sorumluluklarının ivedilikle kitle kurumunu kongreye götürerek demokratik bir program, tüzük ve yöntemler gerçekleştirmek zorunluluğuyla karşı karşıya olduğunu bilerek hareket etmek zorundadır. İbrahim yoldaş Komünist partinin kuruluşunda, henüz kongre yapamadıklarını koordinasyon komitesini de kendisine yüklenen sıfatı/görevi de anti-demokratik buluyor bundan rahatsızlık duyuyordu. Kuruluşundan bir yıl sonra ivedilikle Komünist Parti’yi kongreye götürmeyi tasarlayıp uygulamaya çalışıyordu. Kaypakkaya yoldaşın demokrasi bilinci nettir. Zorunluluktan doğan anti-demokratik durumdan rahatsızlık duyuyordu. Demokratik kitle kurumlarındaki her yoldaşımızın da bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmelerini salık veririz.
 Demokratik kitle kurumlarımızın yerelden merkeze ilkesiyle örgütlendiği/örgütlenmesi gerektiğini vurguladık. Demokratik kitle kurumları her yerel derneğin üyelerinin genel oy hakkıyla belirlenmiş sürede yürütmeyi icra edecek yöntemini seçer. Bu yöntemini seçimle tayin eder. Semtler bölge delegasyonlarını, bölgeler il delegasyonlarını, illerin delegasyonları da Kongre’de merkezi yürütmeyi seçimle belirler. Kongre aynı zamanda DKÖ’müzün programını, tüzüğünü ve politik hedeflerini belirleme hakkına sahiptir.
Herhangi bir demokratik kitle kurumu, derneği/birimi kongresinde yönetimi Maoistlere vermeyebilir.Dünyanın sonu olmaz bu. Kötü bir şey de olduğu düşünülmemelidir. İlk elden demek ki o dernekte üyelerin /kitlelerin sevgisini, takdirini kazanmamışızdır diye düşünülmelidir. Daha çok çalışmalı kitlelerin sevgisini, takdirini, güvenini kazanarak fikirlerimizi onlara anlatmalıyız. Maoistlerle, demokratların kitle örgütlerinde birliği iyi bir şeydir. Karşılıklı denetim ve “rekabeti” sağlar. Bürokratizme, sekterliğe ve öznelciliğe panzehirdir bu. Kitle inisiyatifini geliştirmeliyiz. Kitlelerin bürokratları alaşağı etmesinden, bugün de seviniriz. Kitlelerden bürokratlar korksun. Kitle örgütlerinde, Maoislerle demokratların birliği demokratik halk cephesinin, proletarya ve emekçiler devletinin yolunu döşeyecek birikim ve deneyim kazandıracaktır.

Önceki İçerikRüzgâr bizlerden yanadır…
Sonraki İçerikSuriye üzerindeki emperyalist dalaş ve “kontrollü geçiş süreci”