Egemenlerin sıklaşan Türkiye-Kuzey Kürdistan ziyaretleri

Gazetemizin 94. Sayısında yayınladığımız “Egemenlerin sıklaşan Türkiye-Kuzey Kürdistan ziyaretleri ” başlığını taşıyan yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (03.01.2015)- Emperyalistlerin Türkiye- Kuzey Kürdistan ziyaretleri içerisinden geçtiğimiz koşullarda oldukça artmış durumdadır. Başta ABD emperyalizminin siyasi ve askeri temsilcileri olmak üzere Rusya emperyalizminin siyasi sözcüsü Putin’in ve bu sürece denk gelen Papa’nın ziyaretleri de söz konusu olmuştur. Kuşkusuz ki hepsinin ama hepsinin emperyalist kapitalizm düzleminde başta ekonomik olmak üzere siyasi vd hususlarda çıkarlarına hizmet temelinde geliş gidişler gerçekleştirilmektedir. Yoksa bu ziyaretler başka neyle açıklanabilir ki? Çok kutuplu emperyalist dünya sisteminin egemenliği koşullarında yaşanmaktadır. Ve bu çerçevede izah edebileceğimiz çok kutuplu emperyalist bloklar arası rekabet ve çelişkilerin de oldukça kapsamlı ve stratejik temelde yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Özellikle bölgesel savaşlar düzleminde bu rekabetin gerçekleştirildiğini vurgulayalım. Bu eksende Ortadoğu ve onun da içerisinde Irak, Suriye, dört parçaya bölünerek tarihi haksızlığa uğratılan Kürdistan, Filistin, İran, Türkiye- Kuzey Kürdistan vd coğrafyalarda çok kutuplu emperyalist bloklar arası kızgın rekabetine şahit oluyoruz. Tabii ki bu bölgesel savaş, biçimde doğrudan emperyalist blok devletler arası cereyan etmese de bölge ve yerellerdeki işbirlikçi rejimler ve güçlerinin devreye sokularak yürütüldüğü söylenebilir. Fakat aslolan emperyalist devletler arası çelişki ve rekabettir söz konusu olan. Yoksa emperyalist efendilerin bu kadar ilgilerine mazhar olmaz ve bu kadar doğrudan taraf olmaz ve yaşanan gelişmelere bu kadar müdahil olmazlar hatta siyasi ve askeri güçlerini bu kadar konuşlandırmazlardı. Bakınız dünyanın bazı başka yerlerinde yaşanan katliam vb gelişmelere karşı sağır sultanları oynamaktadırlar. Demek ki emperyalist efendilerin son derece ekonomik çıkarlarıdır aslolan. Demokrasi, medeniyet, eşitlik, özgürlük ve adalet vs diğer bütün argümanların hepsi onlar için hikâyedir ve tekelcilikleri için manipülasyondan başka bir anlam ifade etmemektedir.

Siyasi gelişmelerin arka planı

Bilindiği gibi Suriye özgülünde yaşanan gelişmeler yanında IŞİD, Hizbullah, İran, Irak, Batı ve Güney Kürdistan, Türkiye- Kuzey Kürdistan, Filistin, İsrail, Hamas, Mısır, Müslüman Kardeşler, Suudi Arabistan, Katar vd coğrafyalardaki gelişmeler birbirlerini şu veya bu şekilde etkileyen hatta onlarla çeşitli biçimlerde bağlantılı olan gelişmelerdir. IŞİD’in Suriye, Irak, Güney ve Batı Kürdistan’da ki saldırganlıkları karşısında çok kutuplu emperyalist bloklar şeklinde örgütlenen emperyalist devletlerden ABD ve Batı emperyalist bloklarının içerisinde yer aldığı NATO askeri güçlerinin koalisyon güçleri şeklinde kendilerini ifade eden askeri ve siyasi müdahalesiyle birlikte geçmiş süreçlerde birbirlerinin karşıtıymış gibi görünen bazı güçler arasındaki ilişkilerde de bir değişim yaşandığını görmekteyiz. İran ile ABD arası yakınlaşma ve IŞİD’e karşı fiiliyatta belli ortaklaşma pratiği de bundan bağımsız değildir. Aynı şekilde Barzani önderliğindeki Güney Kürdistan ile Türk devleti arasındaki ekonomik temelli siyasi yakınlaşmalar da Ortadoğu’daki yaşanan gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. IŞİD’in Kobane işgali saldırısı karşısında ABD ve AB emperyalist blok güçlerinin Batı Kürdistan’a ılımlı yaklaşımları da bu durumla açıklanabilir. Oysa kısa süre önceye kadar Suriye özgülünde Esad ve rakip muhalefetin belli güçlerini içerisinde barındıran Cenevre Konferansı‘nda bizzat PYD güçlerini dışarda tutanlar da yine aynı emperyalist efendilerdi. Demek ki evdeki hesap çarşıya uymamakta ve yaşanan somut güncel gelişmeler ve özellikle Esad’ın görece askeri ve siyasi başarısı- arkasında Rusya emperyalizmi, Çin ve İran gibi devletleri de alarak- karşısında Batı Kürdistan’da PYD önderliğindeki Rojova merkezli özerk yönetimleriyle birlikte yaşanan gelişmeler ve etkili askeri eylemler ve ilerlemeler karşısında tavırsız kalamayacağını anlayan ABD ve Batı emperyalist blok güçleri süreci kendi lehlerine çevirmek için harekete geçmiştir. Bu durum, Türk devletinin geleneksel bazı politikalarına ters düşse dahi öngörülen politikalar devreye sokulmuştur. Aslında Türk devletinin geleneksel politikalarının arka planında yatan gerçek nedenler de yine emperyalist kapitalist dünya sistemi koşulları olduğu tartışma götürmez gerçekliklerdir. Bu yönüyle kaderin bir cilvesidir ki emperyalist kapitalizm, içerisinden geçtiğimiz süreç itibarıyla göreceli olarak bizzat kendi yarattığı eserlerini de yıkmak ve kendi sürecine uygun olarak dizayn etmek durumunda kalmaktadır. Bugün olan biten de bundan ibarettir. Yoksa gerçekten varolan gelişmeler, Türk devleti ile ABD ve AB emperyalist blok güçleri arasında çıkarlarının taban tabana ters düştüğü için değildir. Bu anlamda Rus ve Çin eksenli başka bir emperyalist blok gücün dünyanın diğer coğrafyalarında olduğu gibi Türkiye- Kuzey Kürdistan ilgilerini de rekabet halinde olduğu diğer emperyalist blok güçler karşısındaki mücadelelerinin bir parçası olarak telakki etmek durumundayız.

Rusya’daki ekonomik kriz ve emperyalist blokların yaptırımları

Aynı şekilde Ukrayna ve doğusundaki Kırım, Donetsk, Luhgansk gibi özgül ve farklı kimlikler üzerinden yaşanan gelişmeler karşısında emperyalistler arası krizin karşılıklı ekonomik ve politik ataklarla kızışan süreç gelinen aşamada Rusya’da belirli bir ekonomik krizi gün yüzüne çıkarmıştır. Bu durum özellikle ABD ve AB emperyalist blok güçlerinin Rus emperyalizmine karşı ardarda gerçekleştirdiği ekonomik yaptırımlar üzerine bir türlü Rus emperyalizminin baş edememesi ve deyim yerindeyse sersemlemesidir. Nitekim bunu itiraf eden Putin yaşadıkları krizin birkaç yıl içerisinde üstesinden gelebileceklerini deklare etmesiyle açık ifadeye dönüşmüştür. Kuşkusuz ki diğer emperyalist güçler gibi Rusya için de bu kriz durumu kesinlikle aşılmaz değildir. Tıpkı daha öncekiler gibi emperyalistler yaşadıkları devrevi krizlerini aşma becerisini göstermiştir. Hatta Rusya ve Çin eksenli Şangay Beşlisi önemli bir emperyalist blok güç olarak çok kutuplu dünya içerisinde yer almıştır. Çok kutuplu emperyalist blok güçler arası çelişki ve rakebet durumu Ortadoğu ve Suriye, Irak, İran, İsrail, Filistin, Türkiye- Kuzey Kürdistan, vd bölge ve alanlarda da kendini göstermektedir. Özellikle emperyalistler arası çelişkiler ve rekabet bölgesel savaşlar düzleminde sürse de bu gelişmeler devrimci ve komünist hareketler için teşhir ve deşifrasyon eksenli önemli avantajlar sunmaktadır. Keza emperyalist kapitalizm barbarlığı tüm vahşiliyle ABD’de de, Avrupa’da da ve Rusya ve Çin’de de ve dünyanın değişik coğrafyalarında da tüm çıplaklığıyla yaşanmaktadır. Roboski katliamını da, IŞİD vahşetini ve diğer birçok katliam ve saldırganlıkları da bu kapsamda görmek ve değerlendirmek gerekmektedir. Ya barbarlık ya Sosyalizm günümüzün de objektif gerçekliği olarak orta yerde durmaktadır. Bu bilinçle özgürlük ve bağımsızlık sosyalizmdedir. Bunun için devrim, sosyalizm ve komünizm yani gelecek kazanacaktır.       

                         

Önceki İçerik‘Barış ve çözüm sürecinde’ devre arası mı?
Sonraki İçerik‘Ülker işçisi yalnız değildir’