Emperyalizm ve Ortadoğu; çelişkili yorumlar ve realite!

Rusya veya Çin’in pozisyonu ne bir Batı karşıtlığı ne de Batı Emperyalizminin propaganda ettiği şekilde ‘’diktatörleri destekleyen ülkeler’’ konumundadır. Aslında Rusya ve Çin’in Ortadoğu’daki ısrarı yüzyıllara varan bir jeostratejik bir sorundur. Bu iki ülke için Ortadoğu tartışılmaz önemde ve taviz verilmeyecek bir konumdadır

HABER MERKEZİ (15.08.2015)-Artık uluslararası koalisyon Suriye Ordusu’nu değil, tam tersi İŞİD’i (ve artık El Kaide’yi de) bombalama kararını bir zorunluluk sonucu almış durumda. Aynı zamanda kısmi stratejik saldırı bilgilerini hem Suriye Ordusu hemde PYD üzerinden Kürt müttefikleriyle paylaşmaktadır. Böylece yapılan hava hareketinin Suriye Hava Kuvvetleri tarafından engellenmeside önlenmektedir.

Resmiyette Fransa ve İngiltere Suriye’deki kara operasyonlarına katılmamaktadır. Ama gerçek şu ki aylardır bu iki ülkede İŞİD’e karşı sürdürülen hava operasyonlarına katılıyor. Bu noktada amacımız yapılan bombalamaların ‘’Niyesini’’ ve ‘’Amaçlarını’’ sorgulamak değil. İlgimizi Suriye Devleti ve Kürtlerle koordineli bir şekilde yapılan saldırılara yoğunlaştıracağız. İngiltere Dışişleri Bakanı milletvekillerinden oluşan alt mecliste yaptığı bir açıklama ile söz konusu operasyonlara katıldıklarını istemeyerekte olsa kabullenmek durumunda kalmıştı. İngiltere yaklaşık 120 SAS (Ordu Timleri) askerini Suriye topraklarında konumlandırmış durumda[1]. Böylesi operasyonların, alanı tanımayan askerler için çok zor olduğunu bilen ABD ise 60 ‘’ılımlı’’ ÖSO’cuyu eğitip-donattı[2]. Bu 60 ÖSO askerinden 54’ü ilk operasyonda El-Kaide tarafından saldırıya uğradı. Elbette ABD’nin amacı söz konusu 60 kişilik güçle, Suriye Ordusuna karşı savaş yürütmek değil, İŞİD’e karşı sürdürülen hava operasyonları için sahada bilgi toplamaktı.

 Ortadoğu’da jeostratejinin temel ilkeleri

 ABD, Suriye’nin dahası Esad’ın kaderinin Libya’nın öldürülen lideri Kaddafi’ninkiyle aynı sonu yaşamasını istemiyor. Hedeflenen, Suriye’yi Libya gibi bombalayıp iktidarı değiştirmektir . Ama bu projeninin amaç ve  sonuçları gerçekten öylemi olacak? Yoksa bu projenin arkasında ABD’nin Suriye konusunda değişen esas politik yöneliminin en iyi şekilde pazarlanması mı yatmaktadır? Durum gerçekten yansıtıldığı gibi olsa ABD’nin göz göre göre Rusya ve Çin’i karşısına alıp yeni bir dünya savaşının kapılarını aralaması anlamına gelir.

Aslında Rusya ve Çin böylesi bir durumu tam dört kez, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye yönelik Batı Emperyalizminin savaş girişimi çabasını, kullandıkları Veto oylarıyla engellediler. Bu vetoyla sadece söz konusu konseptin planlayıcılarına karşı durmadılar aynı zamanda tamda bu konsepti yaratanlarla diplomatik bir çatışmayıda başlattılar. Aslında savaşa karşı verdikleri veto oylarına rağmen Suriye’ye karşı savaş açmaları durumunda ‘’Biz de size karşı bir savaşa hazırız’’ mesajını da vermiş oldu Rusya ve Çin.

4 Ekim 2011 yılında Rusya ve Çin tarafından sağlanan ilk veto olayı Washingtonu şaşırtmıştı. 4 Şubat 2012 tarihinde yaşanan ikinci veto olayı ABD ve NATO’nun Suriye’de Libya tarzı bir operasyonu uygulama durumunun kalmadığını gösterecekti. Fransa, Türkiye ve Katar ise savaşı yeniden canlandırmak için ilki 19 Mayıs 2012, ikincisi ise 2 Mayıs 2014 tarihinde olmak üzere ‘’Suriye’nin insanlığa karşı işlediği suçlardan’’ dolayı savaş girişiminde bulunmak istediler. Bu taslakta Rusya ve Çin tarafından veto edildi. Bu vetolardan sonra diplomatik kriz derinleşip ikna çabaları için turlar başladı. Rus diplomatları ABD, Fransa, Türkiye ve Katar diplomatları tarafından Esad’ın düşürülmesine destek vermeleri için ikna edilmeye çalışıldı. Aynı çabalar 5+1 anlaşması öncesi İran’ın düşürülmesi içinde gösterildi. Ama şunu gözden kaçırmamak lazım; birincisi konu Esad değil Rusya ve Çin’dir. İkincisi, aynı dönemde perde arkasında ABD, İran’la birlikte 5+1 anlaşması için hazırlık yapıyordu. Yani ABD asıl NATO müttefiklerinin çıkarlarına karşı Ortadoğu’da yeni bir müttefik arayışı içerisindeydi.

 Rusya ve Çin’in çıkarları

Rusya veya Çin’in pozisyonu ne bir Batı karşıtlığı ne de Batı Emperyalizminin propaganda ettiği şekilde ‘’diktatörleri destekleyen ülkeler’’ konumundadır. Aslında Rusya ve Çin’in Ortadoğu’daki ısrarı yüzyıllara varan bir jeostratejik bir sorundur. Bu iki ülke için Ortadoğu tartışılmaz önemde ve taviz verilmeyecek bir konumdadır.

 Niye mi? Rusya’nın Akdeniz ve Ortadoğu’daki varlığı ve konumlanmarı çeşitli inanç ve kültürleri kabullenen Şam rejimi ile gerçekleşebilir. Olası bir Müslüman Kardeşler veya İslamcı bir iktidar altında bu imkansız bir hale gelecektir. Çariçe II. Katerina döneminde bile bu realite söz konusuydu. Suriye, Rusya için Doğu’nun anahtarıdır. Ve bugüne baktığımızda Putin’de bu düşünceyle hareket etmektedir. Tarihsel olarak Rusya hep Ortadoks kimliği ile Suriye’deki Ortadoks halk ile dayanışma içerisinde olmuştur.

Tabii ki Rusya her zaman böyle bir şekilde çıkarlarını savunamamıştır. 2005’te Suriye Rusya’ya şu öneriyi getirmişti; Suriye’nin Akdeniz tarafından bulunan Tartus kıyısına Rusya filolarının yerleştirilmesi. Şam yönetimi bu hamle ile kendilerine dönük olası bir savaşı önlemek istiyordu. Bu bölgede Sovyetlerin yıkılmasından sonra Rusya’nın herhangi bir filosu yoktu. Bugün ise Rusya kendisi yeniden toparlanıp askeri anlamda deniz gücünü modernize edip, güçlendirmiş ve Tartus kıyılarına zamanında gönderilemeyen filoyu yerleştirmiş durumda[3].

Kendisini geliştirmek için Çin, ticaretin yolunu, Çin’i Akdenize bağlayan kıta yolu olarak şart koşmaktadır. ‘’Akdeniz’de Jeopolitik Oyunlar’’ isimli makalemde bahsettiğim gibi ‘’İpek Yolu’nu’’ yeniden inşa etmekteler. Kendilerini geliştirebilmek için ‘’İpek Yolu’’ inşasına büyük yatırımlar yapılmaktadır[4]. Bunun için özel Asya Yatırım Bankası(AIIB) kurulmuş durumda[5].

Şu yanlış sonuca varılmamalıdır; ne Çin ne de Rusya kendi ordularını İslamcı terör örgütlerine karşı Suriye’de tehlikeye sokacaktır nede tarihte hiçbir zaman yapmamışlardır ve yapmayacaklardırda. Rusya ve Çin, Batı’nın Suriye’yi ele geçirmek için Suriye’ye dönük gerçekleştirilmeye çalışılan bir kara operasyonuna asla izin vermeyeceklerdir.

 Karşı tarafta ise ABD dünya ticaretini deniz yolunda tutmak istiyor ve bu durumu devam ettirmek için İngiltere’den yardım almaktadır. Böylece bu iki güç okyanusları kontrol altında tutmaktadırlar. Bundandır ki ABD bu ticari hegemonyasını korumak adına kıtalar arası yolları ticarete kapatmak için kaos yaratmaktadır. Irak’ta yaşananlar ve Suriye’de Palmira’nın İŞİD’in eline geçmesliyle birlikte güneydeki karayolu üzerinden kıtalar arası ticaret engellenmiş durumdadır. Ukrayna’daki kaos ilede Kuzeydeki karayolu ticareti engellenmiştir. Suriye savaşında batılı ve körfez ülkeleri Müslüman Kardeşler’i Rusya ve Çin ise  laik ülkeleri desteklemektedir.

 Fransa, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin hayalleri

Siyasetten anlamayan Türk devleti iki defa ABD’yi açık br savaşa sürüklemeye çalışmıştır. 11 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirilen Reyhanlı katliamını Suriye gizli servisine mal etmeye çalışaral R.T. Erdoğan acilen Barac Obama’yı Suriye’ye karşı savaşa ikna etmek için ABD’ye girmişti. Fakat ABD ve Obama Reyhanlı katliamının MİT tarafından organize edildiğinden haberdardılar. Erdoğan ise dört ay geçmeden Fransa’nın yardımı ile Guta’da 21 Ağustos 2013 tarihinde kimyasal silahlarla yeni bir katliam organize edip Suriye yönetimine mal etmeye açlıştı[6]. Gizli servis bilgileri üzerine hareket eden Obama ise Erdoğan’ın ABD’yi savaşa sürüklemek için çabalarını yeniden boşa çıkardı. ABD’nin Şii İranla yürüttüğü görüşmeler ve yeni stratejisi veya Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden dizayn etmek için yarattığı kontrollü kaosu; Her ne olursa olsun ne ABD ve ne de Rusya-Çin radikal İslamcı cihat savaşını sona erdirip açıktan Doğu ve Batı’nın karşı karşıya getirmek istememekteler. ABD ya da Rusya-Çin Esad’ı korumak ya da devirmek veya Müslüman Kardeşlerce değiştirilmesi için yeni bir dünya savaşına girmezler. Emperyalist blokların Pazar savaşı iki emperyalist kutuplu dünyanın çeşitli savaş alanlarında karşı karşıya getirmiş olmasına rağmen ne ekonomik olarak ne de teknolojik olarak böylesine bir savaşa hazır değiller ve böylesine bir savaşın bütün çelişkilerine rağmen çıkarlarını tehlikeye sokacaklarını biliyorlar.

 Hüseyin Doğru

 [1]http://www.express.co.uk/news/uk/595439/SAS-ISIS-fighter-Jihadis

[2]http://www.nzz.ch/international/amerika/nur-60-syrische-rebellen-werden-ausgebildet-1.18576848

[3]http://www.spiegel.de/spiegel/print/d-47282163.html

[4]http://www.halkingunlugu.net/index.php/d%C3%BCnya/item/4141-.html

[5]http://www.welt.de/wirtschaft/article138941273/Mit-einer-neuen-Seidenstrasse-endgueltig-zur-Weltmacht.html

[6]http://www.tagesspiegel.de/politik/giftgasanschlag-in-syrien-zieht-der-westen-in-den-krieg/8696276.html

Önceki İçerikBir devlet geleneği; İNFAZ!
Sonraki İçerikVarto HPG’nin kontrolünde