EMPERYALİZME ‘İLERİCİLİK’ MİSYONU!

Emperyalizme karşı mücadele veriyoruz. Komünist ve devrimci mücadelemizin her düzeyde hedeflediği düşman emperyalizm ve onun kuyruğu iktidarlardır. Somut parçalarda emperyalizmin kuyrukları hedef alınsa da bu hedef emperyalizme yönelmekten bağımsız değildir. Parça mücadeleleri dolaylı dolaysız emperyalizme yönelir ve onu hedef alır. Günümüzde her parça devrimi doğrudan emperyalizme darbe vuran, onu düşman olarak hedef alan, onunla karşı karşıya olan ve onunla hesaplaşan özelliktedir. Emperyalizmden bağımsız bir dünya parçası ve gerçek manada (ya da tam) bağımsız bir siyasi iktidar veya devlet olmadığına göre, her devrim emperyalizmi hedeflemek durumundadır. Emperyalizme karşı olmayan bir devrim gerçek anlamda devrimci öz taşımaz, komünist bir devrim veya nitelik hiç taşımaz. Çağımızda bu inkar edilemez kadar çıplak bir realitedir. Dahası temel savunu ve özelliklerimizden olan proletarya enternasyonalizmi ve proleter dünya devrimi hedefimize bağlı olarak da emperyalist dünya gericiliğini hedef almaktayız. Bu gerçeğe karşın emperyalizmi öyle ya da böyle ilerici olarak nitelememiz düşünülemez. Emperyalizme karşı kararlı mücadeleyle ona ilericilik atfetmek bağdaşmaz tutumlardır. Bu bağlamda emperyalizme ilericilik misyonu yüklediğimizi iddia edenler emperyalizme karşı mücadele ve tavrımızdan şüphe ediyorlar demektir. Özcesi, emperyalizme karşı mücadele gerçeği ile onu ilerici görme tavrı arasındaki uçurum göz önüne alındığında eleştirinin bu açıdan çürük olduğu açıktır.

Objektif olarak mı ilericilik yüklüyoruz emperyalizme? Peki nasıl, neden? Emperyalizmin, kapitalist-emperyalist sermayenin girdiği yerlerde, feodalizmi çözüp komprador kapitalizmi geliştirdiği belirlemesinden dolayı mı? Ki, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yarı-feodal üretim ilişkilerinin tali duruma düşüp kapitalizmin hakim hale geldiği şeklindeki tespitimiz bundan başka bir şey değildir. Evet bu tespitte bulunduğumuz için mi, objektif olarak emperyalizme ilericilik misyonu yüklemiş oluyoruz?  Eleştirinin mantığında bu görüş veya gerekçe olduğu açıktır.

Bu eleştirinin öznelci, ezberci ve haksız olduğunu söyleyelim. Aynı şeyi dünya proletaryasının büyük öğretmenleri-MLM otoriteler de Kaypakkaya yoldaş da söylemektedir. Kapitalizmin, emperyalizmin girdiği yerde iradesi dışında feodalizmi çözdüğü-çözeceği ama tasfiye etmeyeceği çok net biçimde Kaypakkaya yoldaş tarafından ifade edilmiştir. Emperyalizm iradesi dışında (kendiliğinden) feodalizmi çözüyor diye ilerici olabilir mi? Olmaz! Ama eleştiri sahibi yoldaşların mantığına göre şayet emperyalizm feodalizmi çözüyor, zayıflatıyor, geriletiyor ve bunun yerine komprador kapitalizmi geliştiriyor, yerleştiriyorsa, o emperyalizm ilericidir. Burada şunu ekleyelim ki, çözme eylemi tasfiyenin bir biçimi veya boyutunu ihtiva eder ve anlatır. Komple tasfiye değil ama çözdüğü oran kadar tasfiye etmiş olur. Yerine kapitalizmin geliştirilmesi, çözülen boyutta bir tasfiyenin olduğunu kanıtlar. Örneğin Kemalist klik tasfiye edildi derken, bu tasfiyenin sınırsız ve sonuna kadar olduğunu kast etmiyor, iktidardaki söz hakkının sınırlanması vb vs boyutuyla tasfiye edildiğini söylüyoruz. Yani bir bütün olarak tasfiye edildiğinden söz etmiyoruz. Buna rağmen tasfiye edildi diyoruz ve bu doğrudur da. Bu bağlamda emperyalizm feodalizmi çözdüğü oranda tasfiye de etmiştir ama köklü olarak bir devrim tarzında tasfiye etmemiştir.

Bu anlamda bize emperyalizme ilericilik misyonu yüklüyorlar eleştirisi yapanlar aynı eleştiriyi Kaypakkaya yoldaş ve hatta MLM öğretmenlere de yöneltmek durumundadır.

Bizlerin Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yarı-feodalizmin tasfiye olduğu söylemimiz feodal ilişkilerin kökten ve bir devrimle tasfiye edildiği, hiçbir biçimiyle yarı-feodal ilişkilerden söz edilemeyeceği tarzında değildir. Bilakis, yarı-feodal ilişkilerin belli düzeylerde varlığını koruduğunu söylemekteyiz. Yarı-feodal üretim ilişkilerinin esas olmaktan çıkıp tali duruma düştüğünü ve kapitalist ilişkilerin hakim hale geldiğini söylemekteyiz. Yani mutlak bir tasfiyeden söz etmiyoruz, hatta varlığından söz ediyoruz feodalizmin…

Emperyalizmin girdiği yerlerde feodalizmi iradesi dışında çözdüğünü, çözeceğini kabul eden yoldaşlar, bu çözülme sürecinin yerinde mi saydığı, yoksa ilerlediği mi sorusuna yanıt vermelidirler. ‘Kurtuluş savaşı’ yıllarından itibaren emperyalizmle dirsek temasında olup ona bağımlı hale bu yıllardan gelen ‘Cumhuriyet’ tarihi boyunca Türkiye-Kuzey Kürdistan’a giren emperyalizm o günden bugüne feodalizmi hangi derecede, nitelikte çözdü, çözülmesine yol açtığı feodalizmde ne gibi değişimler oldu ya da yerine koyduğu kapitalizmde nasıl gelişmeler oldu. Bunca yıl süren bir çözülme süreci belli bir niteliğe kavuşmadı mı? Yoksa bu çözülme sonsuz bir süreç midir?

 Biraz gerçekçi olunup ezbercilikten kaçılır ve soyut bilgi zorlamasından uzaklaşılıp gerçeğe çıplak gözle bakılırsa çözülen yarı-feodalizmin ne duruma geldiği ve yerine yerleşen kapitalizmin ne duruma geldiği kolayca görülebilir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da çok ciddi değişimlerin olduğu açıktır. Bugünün ‘Türkiye’si’ dünün ‘Türkiye’si’ asla değildir. Son on yılda bile büyük değişimler oldu ki, bu değişimler ‘TC’ tarihi boyunca yaşanmamış şeylerdir. ‘’TC’’nin değiştiği, değişim içinde olduğu görülmek durumundadır. Bunu söylemek ‘TC’ devletine ilericilik misyonu yüklemek değildir. Bu değişim tarihsel bir zorunluluk ve yaşam diyalektiğiyle dünyanın kendiliğinden ve toplumsal dinamiklerin-üretici güçlerin değişim hareketiyle ilintilidir. Hiçbir şey keyfi ve arka plansız değildir.

Devrim olmadı diye değişim nitel değildir ezberi takıntıdan ibarettir. Devrimlerin nitel değişimlere yol açtığı genel bir ilkedir. Ama ilke aynı kalmakla beraber, nitel değişimler devrimler dışında da cereyan edebilir. Kaldı ki bu tür nitel değişimler devrimci değil, dünya gericiliği ve bilumum gerici düzenlerin kendilerini üretme eylemi zeminindedir. Emperyalizm can çekişip çöküp gitmediğine göre, kendisini devam ettirme yeteneği ve dinamizmi gösteriyor demektir. Bunun şartları da mevcuttur. Emperyalizmin kendisini var etmesi, sürdürmesi vb vs nasıl ki onun ilerici olduğu anlamına gelmiyorsa, onun feodalizmi uzun evrim içinde çözerek tali duruma düşürmesi de ilerici olduğu anlamına gelmez.

Dünya ölçeğinde devasa gelişmelerden, ilerlemelerden, değişimlerden söz edildiği günümüzde bazı reçetelerin yeniden yazılmasının gerekli olduğunu kabul etmek bilimsel tutumdur. Yaşam devam ederken çelişkiler, çözümler, yenilikler üretiyor ve üretmek durumundadır. Aksi halde bitip gitmek zorundadır. Dolayısıyla teorik savunularımızda da bazı değişim ve yeniliklerin olması kaçınılmazdır. Feodalizmin demokratik devrim olmaksızın çözülüp tali duruma düşmesi bu kategoride ele alınabilir. Daha doğrusu bu süreç gerçektir, bilim ve teorinin reddettiği bir gelişme de değildir. Her gün buharlanan göl suyu bir kaynaktan beslenmedikçe azalmak, günün birinde kurumak durumundadır. Feodalizmi besleyen kaynaklar yok veya cılızken, feodalizmi kemiren bir etki güçlü olarak var olup sürekli gelişirken, feodalizmin zayıflaması ve giderek cılızlaşıp yok olması kaçınılmazdır. Birçok köle çiftliği kendiliğinden-köle sahipleri tarafından azat edildi. Patlayan isyanların yarattığı dalga veya etkiye karşı daha fazla dayanılamayacağını gören çiftlik sahipleri kölelerini özgür köleler haline getirdi… Feodalizmin günümüz şartlarında emperyalist sermayenin baskısına-basıncına dayanması daha fazla mümkün değildir. Feodalizmin eriyip gitmesi kadar anlaşılır bir şey olamaz. Günümüzde feodalizm hiçbir sınıfın çıkarlarını yeterince temsil etmemektedir. Feodaller de (toprak ağası, aşiret reisi, vb vs…) artık daha ‘modern’ üretim ve daha karlı sömürü biçimini tercih etmektedir. Ve zaten emperyalizm onları değişime zorlamaktadır. Çünkü günümüzde eskide olduğu gibi feodal tarzdaki sömürü daha karlı değil, tersine daha zararlıdır. Feodalizmin günümüzde geri itilmesi doğal bir süreçtir.

 Bu gerçekler üzerinde yarı-feodalizmin tali duruma düştüğünü, komprador tekelci kapitalizmin hakim hale geldiğini tespit etmek emperyalizme ilericilik misyonu yüklemek anlamına gelmez. Bu eleştiri hatalı ve sübjektiftir.

 

Önceki İçerik“Ovacık Doğa, Kültür ve Emek Çadırı” etkinliği gerçekleştirildi
Sonraki İçerikİDO DAYI