Erdoğan’dan polislere ‘daha fazla katledin’ talimatı

Halk kitleleri “sözün bittiği yerdir” bilinciyle ayaktayken, demokrasiden söz edenlerin büyük demagoglar ve iki yüzlü manipülasyoncular olduğu açıktır. Demokrasiden söz edenlerin gözleri kör ise, beyinlerinin AKP olduğu özel bir ders olarak kaydedilmelidir tarihe…

HABER MERKEZİ (24.05.2014)- Okmeydanı, önemli halk kitlesiyle temsil ettiği demokratik kimliği dolayısıyla, devletin ve somut olarak AKP iktidarının hedefi durumundadır. Hemen her demokratik tepki ve protestoda eyleminde bir veya daha fazla insanın burada katledilmesi, devlet ve AKP iktidarının bu yönelimini alenen ortaya koyuyor. Ülke genelinde yapılan protesto eylemlerine de kudurganca saldıran hakim sınıflar, özellikle Okmeydanı’nda polisin hiyerarşiye uygun şekilde son tahlilde Erdoğan’dan aldığı talimatla hedef gözeterek ve öldürme kastıyla ateş etmesi bir rastlantı değil, bilakis Okmeydanı’nın devrimci demokratik ve hatta Alevi kimliğinden ötürüdür. Devrimci etkinliğin daha diri bir duruş göstermesi, Okmeydanı’nın birinci hedef haline getirilmesine nedendir. Elbette aynı kimlik ve etkinlikte başka semtler de vardır. Ancak bu gibi yerlerin parça parça faşist kuşatma altına alınarak katliam saldırılarıyla sindirilmesine uygun olarak şimdilik öne çıkan Okmeydanı olmuştur.

Daha dün çocuk yaştaki (14) Berkin Elvan, aynı sokaklarda polis tarafından katledildi. Ve bugün, Berkin Elvan’ın katledilmesi ile Soma kömür madeninde katledilen yüzlerce maden işçisi için protestoda bulunan liselilere polis yine acımasızca saldırdı, Okmeydanı’nı tam anlamıyla terörize etti. İşte Erdoğan’ın talimatlarıyla hareket eden(ettiği açıklamalarıyla açıkça anlaşılan) polis, Okmeydanı Cemevi’nde bulunan cenazeyi bekleyen Burak Kurt’u silahla vurarak katletti. Elbette haklı olarak protestolar baş gösterdi. Okmeydanı amiyane deyimle savaş alanına dönerken, polis terörü durmaksızın tırmandı. Semp adeta kuşatma altına alınarak trafiğe kapatıldı. Elbette demokratik, devrimci ve sosyalist güçler, polisin faşist terörüne karşı son derece başarılı direnişler gerçekleştirdi. Faşist polis ile devrimci sosyalist güçler arasında çatışmalar sürmektedir… Yaşanan çatışmalarda sivil bir insanın daha öldüğü ve polis de dahil birçok yaralının olduğu bilinmektedir.

Erdoğan polislerin daha fazla katletmesini istiyor

Bu gelişmeler ve özellikle de polisin sebepsiz yere Alevi Cemevi önünde bir insanı öldürmesinin eleştiri ve tepkilere yol açması, dolayısıyla polis ve onu kullanan AKP’nin teşhir olması üzerine, AKP il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan; polisin gerçekleştirdiği katliamların az olduğunu ve daha fazla katletmesini isteyen açıklamalarda bulundu.

Berkin Elvan’ın katledilmesini de (‘ekmek almaya giden diyorlar, cebinde patlayıcılar çıktı, polise havai fişek attı’ diyerek) savunan Erdoğan, Uğur Kurt’un Cemevi önünde polis tarafından sebepsiz yere vurularak katledilmesini de savunup, polisin daha fazla vurmasını destekledi ve alenen istedi. İşte Erdoğan’ın ilgili sözleri; “Neymiş Berkin Elvan’ı anmak için törenler düzenleyeceklermiş. Her ölüm hadisesinde bir tören mi düzeleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir.”Bu sözler Erdoğan’ın faşist karakterini yeterince açıklarken, Berkin Elvan töreni nedeniyle polisin saldırıp katletmesini alenen savunduğunu gösteriyor. Ve sanki anma töreni yapmak için o faşistten izin alınacakmış gibi konuşup, bir de ‘tören mi düzenleyeceğiz’ diyor. Evet Berkin’in katledilmesini de Burak Kurt’un katledilmesini de son derece kudurgan bir tavırla ve en önemlisi de halkın karşısında çekinmeden, utanmadan savunuyor. Bir faşistten de ancak bu beklenir.

Bülent Arınç adlı kukla hükümet sözcüsü Kurt’un öldürülmesinden sorumlu olanların tespit edilip gerekenin yapılacağını söylerken, ağababası Erdoğan, “tören düzenleyeceklermiş. … Ölmüştür geçmiştir.” diyerek katliamlarını savunurken, tetikçi polisleri de söylemleriyle aklamaya çalıştı. Gezi Ayaklanması’nda polisin gerçekleştirdiği katliamlardan sonra, “polisim destan yazdı” diyerek katliamları açıkça savunan Erdoğan, şimdi de bu katliamları savunarak kendisiyle birlikte tüm suçlu polisleri aklamaya çalışmaktadır. Böylece Arınç’ın söylediklerinin de sadece tepkileri yumuşatmaktan ibaret birer yalan olduğu açığa çıkmış oluyor.

Erdoğan’ın polise katliam talimatı verdiği şu sözleriyle sabittir. Polise daha fazla katliam yapın talimatı verdiği de aynı sözlerinde alenen ortadadır. Bakın bu faşist Erdoğan ne diyor: ‘‘Polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum…” Evet söyledikleri yoruma gerek kalmayacak kadar açıktır. Bu sözlerinde eli kolu bağlı kalmayın, sıkın, vurun, katledin diyor. “Polis bir şey yapmayacak mı?” diye sorarken, Burak Kurt’u vurmasına yönelik eleştirileri de yanıtlamış oluyor. Yani, polis katletti ama eli kolu bağlı kalıp bir şey yapmayacak mı diyor! Bir şey yapacak diyor ve onlar da yapıyor! Ne yapıyorlar Burak Kurt’u katledip, katliam yapıyorlar! Dahası var! Polisin katliamlarını eleştirenlere vb ne diyor: “Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum…” Yani göstericiler polise taş ve Molotofkokteyli atarken bu eleştirenler nasıl sabrediyor, polise ateş edip katledin demiyor, bunu anlayamıyor. Elbette bir faşistten bunu anlaması beklenemez ve bir faşist elbette atılan taşlar karşısında bekleyemez, kurşunla, katliamla karşılık verir…

Devlet ve AKP’nin Alevi düşmanlığı

Devlet herhangi bir demokratik kurumu yasaklamamış ise, o kuruma ‘anayasanın tanıdığı haklar çerçevesinde faaliyetlerini yürütebilirsin‘ demiş oluyor, diyor. Alevi cemevleri de demokratik kurumlardandır. Yani devlet (AKP iktidarı da) Alevilere; ‘‘Cemevi açabilir, çalıştırabilir ve bura üzerinden örgütlenebilirsin. Cemini yapabilir, kültürünü yaşayıp yaşatabilirsin. Hatta demokratik tepki ve protesto hakkını da kullanabilirsin‘‘ vb vs demiş oluyor, yasalarıyla da diyor. Devlet, demokratik kurumlara ve dolayısıyla Alevilere bunları söyleyerek yani “Cemevini aç ve orada inancına uygun yaşa, inancının gereklerini yerine getir, kültürünü geliştir, gelenek-göreneklerini yaşa‘ diyerek bu insanları yürüttüğü faaliyetlere davet etmiş oluyor. Ancak bu faaliyetlere davet eden devlet, bu faaliyetlerden dolayı bu insanları, cemevlerinin önünde kurşunlayarak öldürüyor, öldürmekten vazgeçmiyor… Okmeydanı Cemevi‘nin önünde polis tarafından ateşli silahla vurulup katledilen Burak Kurt, Cemevinin önünde cenaze beklemekten başka bir şey yapmıyordu. Ve polis tarafından kurşunlanarak katledildi. Dediğimiz gibi, devlet Alevilere “Cemevi açın, orada cenazeniz de dahil, inancınızın gereklerini yerine getirin‘‘ diyor ancak yaptırdığı şeyden dolayı da katlediyor.

Devletin Alevilere yönelik saldırı ve katliamlarının sayısı çoktur. Canice ve son derece sinsicedir. Devletin Alevi Katliamları sistematik ve bilinçlidir. Alevi Katliamları, Alevileri bastırıp sindirmek için tarih boyunca eksik olmamıştır. Kah evleri yakılır, kah kapılarına işaretler konur, kah tek tek katledilir, kah topluca katledilir, komplo ve provokasyonlarla… Sünni-İslam inancıyla ünlenen AKP iktidarı ‘TC’ devletinin Alevilere karşı katliamcı faşit geleneğini terk etmemiş, bilakis manipüle ederek bu politikayı derinleştirmiştir. Sivas Madımak Katliamı, bu geleneğin daha ilkel vahşilikle sürdürülmesinin işaretiydi. AKP “Alevi açılımı” diyerek ve bir kısım satılık “Aleviyi” yanına alıp Alevileri bölerken, hem Alevi düşmanlığının yolunu açarak kolaylaştırıyor, hem de sinsi katliam veya yok sayma politikasını daha rahat hayata geçiriyor. Kızılbaşların katliamını vacip gören bir inancın temsilcileri-sahiplerinden Alevi / Kızılbaş katliamından başka bir şey beklenemez. Ama bu düşmanlık, düşman kazanarak kendisini felakete sürüklemenin yoludur ve bu akibetten kurtulamayacaktır.

Kısa bir sonuç

Halk kitleleri “sözün bittiği yerdir” bilinciyle ayaktayken, demokrasiden söz edenlerin büyük demagoglar ve iki yüzlü manipülasyoncular olduğu açıktır. Demokrasiden söz edenlerin gözleri kör ise, beyinlerinin AKP olduğu özel bir ders olarak kaydedilmelidir tarihe… Ve bu tarihin proleter devrimci mecrada vücut bulan Partizan Halk Güçleri (PHG)’nin isabetliliği gibi, devrimci rotada silahlı militan mücadelenin de ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Partizan Halk Güçleri’nin 18 Mayıs, Soma maden işçileri katliamı için ve çeşitli tarihlerde militan mücadele çizgisinde gerçekleştirdiği devrimci eylemleri tam da bu süreçte anlamlı bulurken, PHG güçlerinin militan devrimci yönelim ve eylemlerini selamlıyoruz.

 

Önceki İçerikUğur Kurt ve Ayhan Yılmaz için sokaklar tutuştu
Sonraki İçerikAleviler “Artık yeter” dedi!(foto haber)