Erdoğan Hitleri kılavuz alarak faşizmi alttan örgütlüyor!

Cumhurbaşkanı kamuoyuna açık biçimde(gizli-perde arkasında falan değil, açıktan) kaymakamlara talimat vererek, yasaları tanımayın, onları atın bir kenara benim dediklerimi uygulayın, belediyelerin ve hatta diğer bazı kurumların araçlarına el koyun-gasp edin demektedir! Bu kadar açık ve berrak biçimde anayasal suç işliyor bir avuç aydın ve elbette sosyalist ve devrimci güçler dışında toplumun aydını, entelektüel’i, yazarı vb geçinen paralı beyinler bir itirazda bulunmamaktadırlar. Tıpkı Kürt ulusuna uygulanan soykırım katliamları, işgal-ilhak ablukası, acımasız işkenceler ve insanlık dışı ağır uygulamalar karşısında susmakla da kalmayıp alkışlamaları gibi…

HABER MERKEZİ (06-02-2016)- Bilindiği gibi Erdoğan muhtarları düzenli aralıklarda toplayarak, faşist diktasını veya soykırımcı azgın katliamlar eşliğinde yürüttüğü Kürt ulusuna dönük ırkçı-faşist politikasına sırt oluşturmaya, destek toplayıp kitlesel taban oluşturma hedefiyle toplantılar yaptı. Muhtarlardan sonra kaymakamlar seansına geçerek aynı zemindeki toplantılarına devam etti. Bu toplantıların başka bir versiyonunu aynı kulvarda olmak kaydıyla Davutoğlu da devreye soktu… Cumhurbaşkanıyla başbakan paralel biçimde toplantı ve ‘’istişare’’görüşmeleriyle mümkün olan en geniş kitlelere, kitlelerin ‘’temsilcileri’’, ‘’önde gelenleri’’, ‘’kanaat önderleri’’, ‘’sivil toplum kuruluşları’’, muhtar, kaymakam ve valileri vb üzerinden ulaşmaya çalışıyorlar.

Bunu neden, ne amaçla yapıyorlar? Birincisi; uyguladıkları faşizmin kitlelere takılacağını biliyorlar ve bildikleri için bu kitlelere ulaşıp manipüle ederek, topyekun savaş saldırganlığı konseptiyle uyguladıkları soykırım, katliam ve saldırgan politikalarına yedeklemeye, muhtemel gördükleri kitleler engelini lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. İşte söz konusu toplantı ve görüşmelerinin bir nedeni budur. Çünkü, 7 Haziran seçimlerinde kitlelerin engeline somut biçimde takıldılar. Başkanlık hülyasının kolay gerçekleşemeyeceğini bu seçimlerde görüp tecrübe edindiler. 1 Kasım seçimlerinde de hedefleri bakımından tam manasıyla nail olamadılar. Bu da bir tecrübeydi… Şimdi daha üst boyutta ve barbarca yürüttükleri faşist saldırganlıklarına karşı daha geniş ve büyük kitle karşı koyuşu ve hareketini daha güçlü olasılık olarak görmektedirler. Bunun içinde kitleleri yedekleme turları ve sinsi çalışmalarına başladılar, daha ciddi ve planlı başladılar. Yapılan toplantı ve görüşmeler bunun eseridir.

AKP iktidarı ve faşizm

Birincisi faşist saldırganlıklarına karşı gelişecek olası bir kitlesel hareketin önceden önlenmesi için toplantı ve görüşmeler yapmak iken, bu toplantı ve görüşmelerin yapılmasının ikinci sebebi ise; Kürt ulusuna dönük uygulanan soykırım ve katliamlar barbarlığı biçimindeki ırkçı-faşizmin Kürt ulusu direnişiyle adeta bir bozguna dönüşmesinin nedeniyle çareyi kitlelerde arayıp, uyguladıkları faşizme kitlelerin desteğini oluşturarak sonuca gitme çabasıdır. Ki, yapılan toplantı ve görüşmelerde (yapılmamış olanlarda da öyle olacaktır), faşist politikalarını, hedef ve amaçlarını manipülasyon ve demagojik propagandalarla anlatıp, uyguladıkları faşizmi desteklemeleri istenmektedir. Yani, biz katlederek, soykırım uygulayarak, kentleri yakıp yıkarak Kürt direnişini ezeceğiz ama bu kolay olmuyor ve bunda size iş düşüyor, sizler de bu vahşetimize ortak olup uygulayıcı olacaksınız diyorlar.

Öyle açık söylüyorlar ki, Erdoğan’ın son kaymakamlar toplantısında, ‘’muhtarlar sizler hakkında bilgi veriyor. Ona göre gözleri üzerinizdedir, takiptesiniz’’ diyerek kaymakamları tam manasıyla markaja aldı ve elbette tehdit ederek bu markajı güçlendirdi. Erdoğan’ın yaptığı her işi tehditle yaptığı seçimlerde de açığa çıkmıştı. Davutoğlu’nun (bunu  Erdoğan’dan bağımsız düşünmemek lazım, bilakis kuklasıdır), seçim mitinglerinde gittiği Kuzey Kürdistan’da; oy vermezseniz, AKP tek başına iktidar olmazsa beyaz Toros’lar geri gelir-dönemi başlar şeklindeki açık tehdidi yapılan tehditleri alenen kanıtlamaktadır.

Erdoğan, kaymakamlar toplantısında, tehditlerinden daha ileri giderek bir cumhurbaşkanı olarak görülmemiş biçimde açık bir şekilde yasaları tanımamayı, belediye ve çeşitli kurumların mal-araç-makine ve yetkilerine el koyma talimatı verdi. Kaymakamlara, açıkça ‘’iştehatları bir kenara bırakın, sorunlara doğrudan iradenizle müdahale edin, belediyelerin araçlarına el koyun’’ diyerek alenen yasaları tanımamalarını, gasp yapmalarının talimatını verdi. Bunun anayasa suçu olduğu bir tarafa, faşizmin geldiği boyutun ne olduğunu, faşizmin ne düzeyde açık uygulandığını gösterme bakımından çıplak bir anlamı var. Kendi yasalarını tanımama ve devletlerine ait belediyelerin araçlarını devletin kaymakamlarının gasp etmesi talimat ve uygulamaları ve elbette bunların aleni biçimde savunulup dikte edilmesi ancak açık faşizmde olur. Hatta söyleyebiliriz ki, AFC’ler döneminde bile faşizm uygulamasında bu kadar aleni, pervasız ve şuursuz olunmamıştır.

Cumhurbaşkanı kamuoyuna açık biçimde(gizli-perde arkasında falan değil, açıktan) kaymakamlara talimat vererek, yasaları tanımayın, onları atın bir kenara benim dediklerimi uygulayın, belediyelerin ve hatta diğer bazı kurumların araçlarına el koyun-gasp edin demektedir! Bu kadar açık ve berrak biçimde anayasal suç işliyor bir avut aydın ve elbette sosyalist ve devrimci güçler dışında toplumun aydını, entelektüel’i, yazarı vb geçinen paralı beyinler bir itirazda bulunmamaktadırlar. Tıpkı Kürt ulusuna uygulanan soykırım katliamları, işgal-ilhak ablukası, acımasız işkenceler ve insanlık dışı ağır uygulamalar karşısında susmakla da kalmayıp alkışlamaları gibi… Elbette ülkedeki aydın, entelektüel ve yazarları bir kefeye koymuyor, hepsini kast etmiyoruz. Bu satılık kalem veya kiralık beyinler tüm toplum tarafından bilinen malum kişiliklerdir ki, bunların Erdoğan’ın çanak yalayıcı yaverleri, AKP işbirlikçisi şoven-ırkçı-milliyetçi kişilikler olduğunu söylemeye dahi gerek yoktur.

Üçüncüsü; yapılan bu toplantı ve görüşmelerle Kürt kitlelerini yedekleyerek Kürtleri bölmeye PKK ile karşı karşıya getirmeye ve nihayetinde PKK’nin altını boşaltmayı hedeflemektedirler. Sinsi planın belki de en tehlikeli olan noktası da budur. Fakat, Kürt ulusu ciddi bir ulusal bilince ulaşmış, politikleşerek uyanmış ve kuşkusuz ki ‘’TC’’ devleti ile PKK ikileminde kimin dostu, kimin düşmanı olduğunu ayrıt edecek durumdadır esasta. Korucu ve AKP iktidarıyla işbirlikçi pozisyondaki belli bir ihanetçi kesim dışında Kürtler bugün esasta iradesini kendi hareketinden yana ortaya koymuş durumdadır. Dolayısıyla Erdoğan/AKP güruhunun bu planı da esasta tutmayacak,  Kürt kitleleri tarafından ‘’amin’’ görmeyecektir.

Elbette bu plan sadece Kürt ulusal kitleleriyle PKK ikileminde cereyan etmemekte, Kürt ulusundan yana duyarlılıklar gösteren başta Türk ulusu ve azınlıklardan kesimler ile PKK’yi bir birinden koparmayı da hedeflemektedir. Ancak yukarıda söylediğimiz gibi PKK’nin tecrit edilmesine dönük bu hedef maya tutmayacak boş bir çabadır. Zira Kürt ulusuna uygulanan zulüm karşısında geniş toplumsal kesimler Kürt ulusuna daha çok sempati beslemekte, uygulanan katliam ve soykırıma öfke duymaktadırlar. Soykırım ve katliamlardan geçirilen Kürt ulusunun direnişi günbegün genişleyen bir sempati ve destek toplandığını görmemek mümkün değil.

Dördüncüsü; ilgili toplantı ve görüşmelerin hedefi faşizmi kitle desteğine kavuşturup alttan örgütlenmesini sağlamaktır. Siyasal konjonktür faşist diktatörlüklere karşı geniş kitlesel ayaklanmaların aktüel olduğuna tanıklık etmektedir. Suriye’de takılıp tökezleyen ‘’Arap baharı’’ denen dalga geleneksel kitle hareketine tanık oldu. Burjuva klik veya emperyalist güçlerin çeşitli vesilelerle geniş kitleleri harekete geçirmesi mümkün olmaktadır. Kitlelerin ayaklanmasının nesnel zemini faşist diktatörlükleri varlığı ve bunun yol açtığı baskı, sömürü ve zulüm sistemidir. Gerici sınıflar aralarındaki iktidar dalaşında ve aynı zamanda emperyalist güçler kendi plan-projelerini hayata geçirip istedikleri iktidarları oluşturma amaçlarında, kitlelerin bu tepki ve özgürlük istemlerini kullanarak kitle ayaklanmalarını devreye sokmaktadırlar. Kısacası günümüzde eskisi gibi askeri darbeler gerçekleştirmekten ziyade kitle ayaklanmaları düzenleyerek istediklerini gerçekleştirmektedirler. Bu durumu gören ve bilen Erdoğan/AKP güruhu kitleleri yedeklemeyi esas almakta, bunun için her şeyi yapmaktadır. Dolayısıyla eskisi gibi AFC’lere başvurmadıkları gibi, faşizmin üstten gelmesi-uygulanması da bu kitle hareketinin hedefi durumuna gelerek önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Bu tehlikeyi atlatabilmek için faşizmi alttan örgütleme, kitle tabanına oturtma amacıyla geniş kitleleri markaja alıp manipüle etmek için bu toplantılar yapılmaktadır.

Faşizm bu kadar örgütlenirken proletarya ve halk kitlelerinin daha fazla çaba göstermesi şarttır. Bugün faşist diktatörlüğe-faşizme karşı direnen en dinamik güç Kürt Ulusal Hareketidir. Bu bakımdan Kürt ulusal hareketiyle eylem birlikleri, ittifaklar ve cephe gibi ortak mücadele zeminlerinde buluşarak ortak mücadelenin büyütülmesi ötelenemez zorunluluktur.

Soykırım ve barbar katliamlarla eş güdümlü yakılıp yıkılan Kuzey Kürdistan gerçeği karşısında çağdaş-modern toplum denen o malum dünya sessiz ve kör olmayı tercih etmektedir. Oysa en açık insan hakları ihlalleri, en açık savaş suçları, insanlık suçları, soykırım katliamları yaşanmaktadır Kuzey Kürdistan’da. Kentleri yerle bir edilip yaşamın hiçbir olanağı bırakılmamaktadır Kürtlere… Ne AP, ne BM, ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve ne de diğerleri bu vahşet ve suçlar karşısından tek bir şey dememekte, bilakis desteklemektedirler. Çünkü, gerici çıkar ortaklıkları-birlikleri onların gerçek nitelikleridir. Kuşkusuz ki, bunlardan bir beklentimiz olamaz, yoktur da. Ancak iki yüzlü riyakarlıklarını teşhir etmek de gereklidir.

Kürt ulusunun gerçek dostları ezilen emekçi dünya halkları ve mazlum ulusları, değişik millet ve milliyetlerden, değişik kültür ve inançlardan Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın devrimci sınıfları, sınıf güçleri, siyasi örgütleri ve demokratik kuvvetleridir.

 

Önceki İçerikErdoğan sultasında sıradanlaşan faşizm!
Sonraki İçerikErdal Güler: Temiz AKP Arınç, kirli AKP Tayyip mi ?