‘’EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMAYINCA” PROVOKASYON SİLAHI BİRKEZ DAHA DEVREYE GİRDİ!

Erdoğan’ın rüştünü ispatlamış ‘’tek adam’’ diktası altında teşekkül olan iktidar ve hükümet denklemindeki hiyerarşik emir-talimat zinciri, yani Erdoğan ve şürekası genel seçimleri ‘’büyük zaferle’’ kazanmayı tasavvur etmekteydi. Bu tasavvura bağlı olarak aldığı büyük oy desteğine yaslanarak süreci başkanlık sistemiyle taçlandırmayı planlamaktaydı. 2023 ve 2071 hedef ve lafızları esasta bu başkanlık sistemi ekseninde cereyan eden gelişmeler olarak tasarlanmakta, olanaklı görülmekteydi. Yeni Osmanlıcılık rüyası da bu seçim ve seçimin basamak edinerek başkanlık sistemine geçiş tasarımıyla olanaklı görülmekte veya planlanmaktaydı. Bu hesap ve planlar, Kemalist kliğin deyim yerindeyse belinin kırılması ve elbette gelinen aşamada belli bir kesimiyle uzlaşılmış olmasıyla geride kalan malumu-ilan süreçle küçümsenemez bir ilerlemeye taşınmıştı. Buna koşut olarak ‘’Barış, çözüm, açılım’’ manipülasyonları ekseninde Kürt Ulusal Hareketiyle geliştirilen ‘’Barış süreci de’’ Erdoğan/AKP zümresinin bu planlamasına uygun önemli durumdaki ikinci bir gelişme mecrasıydı. Bütün bunların üstüne eski ortak durumundaki Cemaatle yaşanan dalaş büyük bir yara açıp darbelese de Cemaate karşı üstün olarak yürütülen mücadelede objektif olarak aynı planlamanın bir parçası olmuş durumdadır. Özcesi bütün plan ya da hesap ifade ettiğimiz gibi, açık ara bir seçim zaferi, dolayısıyla muhalefetin muhalefet etmeye cesaret edemeyeceği bir başarı serüveni veya başarı serüveninin kendini ispatlayarak kabul ettirmesiyle engelsiz açılan labirentlerin başkanlık yoluna pürüzsüz denecek bir iklimde geçiş yapması ve Türkiye-Kuzey Kürdistan toplumunun tipik bir İslami kural ve değerler altında karanlık bir coğrafyaya hapsedilerek Erdoğan sultanlığının Yeni Osmanlıcılık olarak babadan oğula yüz yıllarca sürüp gitmesi hesabıydı. İşte bu hesabın kilit unsuru genel seçim-seçimde kazanılacak başarıdır.

Ancak her zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor, uymadı da. Mevcut durumda gerek kamuoyu araştırma şirketleri ve gerekse de birçok beyan ve gelişme göstermektedir ki, AKP seçimde istediği başarının çok daha gerisinde bulunmaktadır. Hatta oy kaybı devam etmektedir. Erdoan’ın 400 milletvekili dilenciliğinden geri adım atması da bu düşüşün ürünü ve kanıtı durumundadır. HDP’nin %10’luk barajı aşma durumunun giderek netleşmesi ve bunun AKP’nin vekil sayısında yaratacağı küçülme ekseninde yaşanan gelişme de Erdoğan/AKP iktidarının Yeni Osmanlıcılık’a uzanan seçim ve başkanlık kurgusunu alabora eden diğer önemli bir olgudur. HDP’nin gerçekleştirdiği ittifakların baraj sorununda isabetli olmakla birlikte, gelişmesinin bir dinamiği olarak rol oynamaktadır süreçte. Öte taraftan MHP’nin de oylarını arttırması söz konusudur ki, bu oyların AKP tabanından MHP’ye aktığı genel kanıdır. Cemaatin çaba ve etkileri de Erdoğan/AKP sultasının hesaplarını tutturamamasında bir etkiye sahiptir denebilir. Bütün bunlara ek olarak Erdoğan/AKP’nin çapul yapması ve bunun kamuoyuna deşifre olmasıyla yaşadığı haklı teşhir de kendi tabanını sorgulamaya itmiş ve oy kaybına yol açacak bir zemin olarak bu seçimde rol oynamaktadır. Bu eksende ve genel olarak iç çelişkiler bağlamında yaşanan ve yansıyan sorunlar da bu çapul sultasının moral çöküşü içinde erimesine vesile olan atlanamaz bir kamburu durumundadır. Hükümet ile Cumhurbaşkanı’nın ters düşen açıklamaları ve nihayetinde çelişik durumların Erdoğan lehine sonuçlanması, AKP hükümetinin güven kaybetmesine yol açtı. Ayrıca genel diyalektik süreç de ‘’birin ikiye bölünmesi’’, ‘’nicel birikimlerin nitel patlamalara yol açması’’  şeklinde tezahür ederek Erdoğan/AKP diktasının eskiyip gitmesini koşullamaktadır.

Erdoğan/AKP’nin hesapları dışında gerileme sürecine girdiğinin göstergesi olarak kısa başlıklarıyla özetlemeye çalıştığımız bu durum Erdoğan/AKP faşist diktatörlüğünün provokasyon yapmakta medet aramasına yol açmıştır. Ağrı’da yaşanan gelişmeler bu zeminde yaşanırken, başka provokasyonların gündeme gelmesi de mümkündür. Barış sürecini yozlaştırarak ve adeta HDP üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmayı tasarlayarak salt söylem düzeyinde gündemde tutan Erdoğan/AKP diktatörlüğü HDP’nin barış süreci adına başkanlık sürecine destek vermesi hayalini kurmaktaydı. Ne var ki, HDP bu baskıya boyun eğmedi ve başkanlık sistemi ile çapula göz yummadı; eleştirdi, tutum aldı. Ki, Erdoğan’ın başkanlık hayaline çanak tutan bir HDP, Erdoğan/AKP zümresinin çapul ve faşist diktatörlüğüne destekçi pozisyona düşen bir HDP ne Kürt kitlelerini ikna edebilirdi, ne de ilerici kesimlerden destek bulabilirdi. Dahası tutarlı demokratik duruş da bütün bunlara karşı sağlam durmak durumundadır. Kısacası Kürt hareketi esasta olumlu bir tavır sergiledi. Bu durum Erdoğan/AKP diktasının hülyasını bir bakıma boşa çıkardı denebilir. İşte bu zeminde genel Kürt ulusal hareketi ve HDP’nin hedeflenmesi etkin olarak gündeme geldi. Gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi muhtemel olan provokasyonlar bu şartlarda devreye sokularak seçimler kotarılmaya çalışılmaktadır. Ancak taşlar yerinden oynamıştır bir kere…

Yapılan provokasyon HDP adına S. Demirtaş tarafından deşifre edilerek kitlelere açıklandı. Davutoğlu ve Genelkurmay yalanlamaya kalkışsa da HDP’nin elindeki fotoğraflar Genelkurmayın ikinci açıklamasıyla adeta  Demirtaş’ı doğruladı. Yapılan bu açıklamayla yaralı askerlerin canlı kalkan olarak bölgeye giden halk tarafından çatışma alanından çıkarıldığı itiraf edildi. Öte taraftan eski HDP yöneticisi dahil olmak üzere sivil insanların yürüttüğü bu çabalar esnasında askerler tarafından katledildiği de başka bir gerçek olarak orta yerde durmaktadır. Ordu halkın çabasını taktirle karşılayıp teşekkür ederken, diğer taraftan bu çabayı gösteren sivilleri katletmiştir. Az sayıdaki askerlerini çatışma alanında yalnız bırakarak bunların öldürülmesiyle eline propaganda malzemesi geçirmek isteyen Erdoğan/AKP oyunu yerel halk tarafından boşa çıkarılmış, büyük provokasyon kitlelerce önlenmiştir.

Türk hakim sınıfları ve ordusunun provokasyonlar, katliamlar ve özellikle de askerlerini mayınlama vb yoluyla katlederek bunu PKK’nin üstüne yıkmaya çalıştığı, MİT unsurlarının halk otobüsünü molotoflayarak sivil insanları yakıp katlederek eylemi PKK’nin üzerine yıkıp buradan çıkar devşirdiği ya da planlarını gerçekleştirmeye çalıştığı, bin bir türlü entrikaya başvurduğu mahkemeleri tarafından da kanıtlanmış gerçekliktir. Gerici hakim sınıfların kirli mücadele yürütmesi, hile, entrika ve komplolara başvurması onun sınıfsal karakteridir. Bugün Ağrıda yaşanan provokasyon ilk olmadığı gibi son da değildir. Bütün bunları boşa çıkaracak olan geniş halk kitlelerinin devrimci mücadelesidir. Erdoğan ve AKP hangi kirli metoda başvurursa vursun yakınlaşmakta olan akıbetini değiştiremeyecektir. Bu sürecin hızlandırılması adına genel seçimde HDP çatışı altında gerçekleştirilen ittifakı ve ittifak adaylarını desteklemek önemli bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

 

Önceki İçerikPARTİZAN HALK HAREKETİ PERSPEKTİFİNİ DOĞRU KAVRAYALIM, SEFERBER OLALIM!
Sonraki İçerikSOSYALİST DEVRİM PROGRAMINI KAVRAYALIM GÜNCELLEŞTİRELİM