Evrim Teorisi=Yeni Sentez, Yaradılış Efsanesi=Revizyonizm

Nerden nereye? Şu sıralar üzerinde çalışmakta olduğum kitap projesi kapsamında, Yordam Kitap’tan çıkan, Devrimci Komünist Partisi/ABD’nin yayın organı Devrim’in yazarlarından Ardea Skybreak’in,  Evrim Bilimi ve Yaratılış Efsanesi’ni okuyorum. (Laf aramızda bu esere, Bob Avakian’ın Yeni Sentez’ini anlayabilmek için temel bir metodoloji kılavuzu da denebilir) 
Dün akşam kitaba ara verdiğim bir esnada kendi kendime, “acaba Türkiye’de evrim tartışmaları ne durumda” deyip, internette aramaya koyuldum. Google’ın önerdiği yüzlerce adresten Youtube’daki bir videoya takılıp kaldım; (http://www.youtube.com/watch?v=6TCtl0FCwm4)
Görüntüler, bu senenin başından; 26 Ocak 2011’de NTV’de yapılan bir açık oturumdan. Konu: Ankara’da, bir 5. sınıf öğrencisinin sorusu üzerine derste, Evrim Teorisi ve Darwin’den söz eden öğretmene, öğrencilerin kafasını karıştırdığı gerekçesiyle uyarı cezası verilmesi. 

Katılımcılardan biri Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemal Solak. Kemal Bey, genel havasıyla ve konuşmasıyla bir bilim insanından çok; ununu eleyip, eleğini asmış; hafta sonunda şehrin yolunu tutup; “Palavra Meydanı”ndaki kahvede, aval aval çevreyi izleyen yaşlı bir köylüyü hatırlatmaktaydı. Sanki “beni niye buraya getirdiniz” edasıyla stüdyo da oturan, hem profesör hem de doktor olan Kemal Bey, aynen şöyle buyurdu:  “Okullarda hem yaradılış teorisi’nin hem de evrim teorisinin öğretilmesinden yanayım kaldı ki Evrim teorisi de hâlâ ispatlanabilmiş bir teori değildir.” Bu gaflet tabii ki stüdyo konuklarında derin bir infiale neden oldu.  
Uzun zamandır çeşitli programlarda, hurafecilere karşı bilimi can siperhane savunmasını gıptayla izlediğim Hacettepe Üniversitesi’nden Ergi Deniz Özsoy, kendisinden “kıdemli” olan Kemal Bey’e, hiçbir şeyden korkmaksızın kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Evrim, birinci sınıf bir bilim, kuramlaşmış bir bilimdir. Kuram genel bir açıklama biçimidir. Ayakları yere basmayan bir hipotezler birliği değildir. Evrimsel biyoloji, evrimin kendisi aslında, konu gereği ispatlanmış pek çok hipotezi ve hipotezlerin ispatlanmasında kullanılan pek çok yasayı içeren çok büyük bir genel açıklama biçimidir. Teori, gözlemlerle ve deneylerle oluşturulacak olan pratik bir yaklaşımın ilgili yasalarla aslında, kanıtlandığı geniş bir bütündür. Onun için yaratılış teorisine teori diyemeyiz.” 

Özsoy’u dinleyince, bilimin nasıl da “ortak bir akıl”a sahip olduğunu bir kez daha müşahede etmiş oldum.  Marx’ın ünlü sözünü hatırladım: ″”Bir kez iç bağlantı kavrandığında, mevcut koşulların daimi ve kalıcı gerekliliğine olan tüm teorik inanç, onun pratikte çökmesinden önce yıkılır.”″
Marx’ın bu harikulade bilimsel tespiti kadar hiçbir tespit, bilinmezcilerin, dar deneycilerin canına okumamaktadır. Zira onlara göre (mesela Kemal Solak’a göre), bir fikrin doğruluğu ancak pratikte ispatlanırsa doğrudur(!) O halde? 1859’da Charles Darwin’in eseri, Türlerin Kökeni yayınlandığında Darwin’in, doğal ayıklanma yoluyla, evrim teorisinin doğruluğu kesin olarak ispatlanmamıştı. Bu ancak bütün bir 20. yüzyıl boyunca yapılan binlerce deney ve gözlem sonucu, kesinkes doğrulandı. Şayet 1859’da yaşasaydık; kimin yanında olacaktık? Darwin’in mi yoksa yaradılış efsanecilerinin mi? 

Bu münakaşa, epeydir yaşamakta olunan bir çelişkiyi bana hatırlatmıştır. Bob Avakian’a, bir yandan düşmanca bakıp; onun Yeni Sentezi’nin “teorik” olmasını (!) mesele edenler; öte yandan da Avakian ile Praçanda/Bataray/Garef revizyonizmini aynı dalga boyutunda göstermekten çekinmeyip, birlik ve tartışma önermektedirler. Akılları sıra bu yaptıklarını da “bilimsel” olmakla izah etmektedirler.  Hâlbuki öneri sahipleri, Yeni Sentez’i hâlâ anlamamak, tartışmamak ve kavramamak için adeta çırpınmaktadırlar. Endişem, tıpkı geçmişte Mao Zedung Düşüncesi’nde ve daha sonra da Maoizm’de olduğu gibi, bugün de tarihin akışını ıskalayarak, Yeni Sentez’den mahrum kalmalarıdır. Neyse…

Fakat herhalde Yordam Kitap, Türkiye’de de fikirlerinden mahrum kalınmasın diye olacak, geçtiğimiz günlerde, Bob Avakian’ın, Kültür, Sanat, Bilim Ve Felsefe Üzerine (Çeviri: Şükrü ALPAGUT) adlı eserini yayınlamış. Kitabın tanıtım yazısı şöyle:   
“Bob Avakian, emperyalizmin kalesi ABD’de özgün bir bakışa sahip maoist bir parti olan Devrimci Komünist Parti’nin (RCP) başkanıdır. Son 30 yılda Marksizm’in genel teorik konularından Çin Devrimi ve Mao Zedung düşüncesine, bilimden kültür ve sanata uzanan geniş bir alanda çok sayıda eser üretmiştir. Basketboldan dine, doo-wop müzikten bilime kadar her konuda kışkırtıcı görüşleri olan bir yorumcudur.  “Bu kitapta, Avakian’ın sanat, kültür, bilim ve felsefe konularındaki düşünceleri ve gözlemleri bir araya getiriliyor. Bu gözlemler, Avakian’ın proletarya diktatörlüğüne yeni bir gözle bakışından hakikat ve güzellik, bilim ve imgelem, lisenkoculuk sorunları ve Marksizmin genel olarak felsefeyle ilişkisi üstüne düşüncelerine kadar uzanıyor.”
Avakian’ı bilmek, öğrenmek isteyen herkese hararetle öneririm.
***
Sevgili Okurlar, Halkın Günlüğü’ndeki ilk makalem, Avakian üzerineydi. Ne tesadüftür ki son makalem de Avakian üzerine oldu. Evet, bu bir veda yazısıdır. Çünkü onu aşkın ülkenin arşivlerinde araştırma yapıp; yüzlerce ikinci kaynağı inceleyip kaleme alacağım bir biyografi çalışmasının başındayım. Adeta zamana karşı bir yarış olacak bu çalışma. Başka bir zaman tekrar buluşmak üzere, sevgi ve muhabbetle…

Önceki İçerikDevlette ve Suç Ortaklığında Tarihsel Devamlılık
Sonraki İçerikSatranç Tahtasındaki Suriye