Faşizmin mahkemesinde hukuk komedyası

Radikal Gazetesi’nden İsmail Saymaz İzmir Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) davasında düzmece iddialarla tutuklu bulunan 13 kişinin ses kayıtlarının tamamının savcılık tarafından dinlenmeyip, polis tarafından döküm haline getirilen ve ‘delil’ biçimine sokulan ses kayıtlarının esas alındığını yazdı

HABER MERKEZİ (21.10.2013)- Gün geçmiyor ki faşizmin yeni bir ‘nimetiyle’ karşılaşmayalım. Yaşadığımız ‘demokrasi cennetinde’ ‘hukuk devleti’ denen ‘canavarın’ pençesine düşen herkesin artık kanıksadığı bir ‘hukuk trajedisi’ olgusuyla yüz yüzeyiz. İşte bunun son örneklerinden biri de polis tarafından burjuva-feodal medyaya büyük puntolarla ‘MKP operasyonu’ olarak servis edilen Demokratik Haklar Federasyonu ve bileşen örgütleri Demokratik Gençlik Hareketi ve Demokratik Kadın Hareketi’yle gazetemize yönelik 13 Kasım 2012’deki gözaltı ve tutuklama saldırıları olmuştu. 

Bu saldırılar çerçevesinde gözaltına alınarak tutuklananların Adana, Dersim ve Ankara ayağındakilerin davaları çoktan görülmüş, birçoğu serbest bırakılmışken İzmir’de DHF davasından tutuklanan 13 kişi aradan bir yıl geçtikten sonra, nihayet 2 Ekim’de ilk kez duruşmaya çıkarılma ‘şerefine nail’ olabildi. Bu şu anlama geliyor; eğer es kaza bir ‘hukuk operasyonuna’ kurban giderseniz niçin, hangi iddialarla tutuklandığınızı öğrenmek ve kendinizi ‘savunmak’ için bir yıl geçmesi gerekmektedir, zira hukuk devletimiz pek meşgul, mahkemelerimiz dolup taşmakta, dolayısıyla da size sıra gelmesi zaman alabilir. Eh bu kadarını da ‘anlayışla’ karşılayın artık. Devlet size hizmet etmek için, gününü gecesine katıyor zira. Biraz ‘yanlışlıkla’ içerde yatmışsanız da bir şeycikler olmaz. 

Düzmece iddialara dayanılarak tutukluluk hallerinin devamına karar verildi

Tutuklu yargılanan Eylem Yıldız, Mine Sargın, Fatma Akgül, Yeşer Aydın, İsmail Avan, Erol Hanbayat, Binali Yıldız, Şenol Akyıldız, Murat Karaman, Uğur Tepe, Deniz Kısmetli, Başar Tür, Fevzi Demirpençe ve tutuksuz yargılanan Başak Öztaş, Hasan Tufan, Hakan Polat, Erdal Laço, Mertcan Önal, İsmet Çelik, Zafer Doğan, Poyraz Yöntem, Aysun Düşkün, 2 Ekim’de Bayraklı Adliyesi’nde duruşmaya çıkarıldı. Üç gün süren duruşmaların ardından hâkim hiçbir ciddi dayanak ve delil olmaksızın düzmece ‘delillere’ hazırlanan savcılık iddianamesine dayanarak davanın 13 Kasım’a ertelenmesine ve 13 kişinin tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

İsmail Saymaz yaşanan hukuksuzluğu teşhir etti

Bugün Radikal Gazetesi’nde konuyla ilgili bir haber yapan İsmail Saymaz yaşanan bu hukuksuzluğu teşhir etti. Saymaz haberinde ağırlıklı olarak telefon görüşmeleri ve ortam dinlemelerine dayandırılan iddianamede polisin hazırlamış olduğu kayıtlar ile esas ses dosyalarının birbirini tutmadığını yazdı. Bazı görüşmelerin “suç unsuru” içerdiği savıyla dökümü yapılıp fezlekeye eklendiği belirten Saymaz “diğer görüşmeler” başlığında altında toplanan kayıtlarınsa dökümü yapılmaksızın, ses dosyası olarak CD’ye konulup gönderildiğini ve savcılığın zarftaki ses dosyalarını hiç dinlemediğinin anlaşıldığını açıkladı. Adliye emanetine terk edilen ve avukatlar tarafından fark edilen bu kayıtlar dinlendiğinde, birbirini izleyen görüşmelerden bazılarının “delil” diye sunulduğu, diğerlerinin çözümünün bile yapılmadan dosyaya eklendiği avukatlar tarafından belirlendiğini yazdı.

‘Kavurma silah oldu’

Saymaz’ın yazdığı telefon görüşmelerinden biri tutuklu bulunan Fatma Akgül’ün 21 Nisan 2011’de Barış’la yaptığı konuşmada “dolapta bulunan emaneti getir” şeklindeki sözünün, “Bu emanet silah olduğu değerlendirilmektedir” diye yorumlanması. Oysaki savcılık tarafından çözülmeyen kayıtta bu ‘emanetin’ donmuş et olduğu ortaya çıkıyor.

ÇÖZÜLEN KAYIT
Fatma: Barış geliyor musun bugün?
Barış: Bilmiyorum, ne oldu?
Fatma: Sen bize hani dolapta bir emanetin vardı, onu getirecektin.
Barış: O zaman yarın sabah geldiğimde getireyim onu.
Fatma: Yarın sabah…
Barış: Getirsem de çözülmez bu akşam, tamam.
Fatma: Barış getirseydin iyi olurdu ama.
Barış: Çıkamam ki ben bugün canım benim ya.
Fatma: Tamam o zaman oldu.

ÇÖZÜLMEYEN KAYIT

Fatma: Ee? Geliyon mu buraya?
Barış: Geleyim mi? Kahvaltı hazırlayacak mısın bana?
Fatma: Eti de getir eti, Barış.
Barış: Hallederiz.
Fatma: Getir burada kavurma yapak, yiyek birlikte.
Barış: O akşama anca çözülür.
Fatma: Getir sen getir, biz çözeriz onu.
Barış: Tamam hadi.

‘İş başvurusu delili sayıldı’

Diğer bir telefon görüşmesindeyse Erol Hanbayat’ın Ahmet Talay’la 20 Ocak 2012 tarihinde yaptıığı konuşmada, “CV” ifadesini kullanması “örgüte eleman kazandırmak”” olarak kabul edilerek savcılık iddianamesine eklendi. Oysa dökümü yapılmayan görüşmedeyse CV’lerin eleman arayan bir şirkete gönderileceğinin yer aldığını açıkça ortaya çıkıyor.

ÇÖZÜLEN KAYIT
Erol: Şimdi diyorlar ki, birkaç tane genç var, onlarla nasıl bağlantı kurduracağız Serkan’la?
Ahmet: Evet.
Erol: Telefonumu mu verelim, ne yapalım?
Ahmet: Arkadaşlar kendi isimlerini, adreslerini, CV’lerini, eğitim durumlarını… CV oluşturabilirler mi?
Erol: Oluştururlar herhalde.
Ahmet: suphiserkan@hotmail.com 
adresine göndersinler abi.
Erol: Tamam.
Ahmet: Ben sana Serkan’ın numarasını 
vereyim ya da…
Erol: Cepten arasın diyorsun.
Ahmet: Tabii.
Erol: Direkt arasınlar konuşsunlar bence de, sen ver.

ÇÖZÜLMEYEN KAYIT

Erol: Alo, yarım saat sonra atacak Özgür. O tarz projelerde çalışmış, alan çalışmaları yapmışlar bunlar. CV’de yazıyor zaten onlar. Belediye için çok koşturdu, çok yetenekli, çok emekçi bir çocuk yani. Sen Özgür’ü tanısan şey olurdu… 
Ahmet: Tereddüdüm yok Özgür konusunda. Ben Serkan’la konuştum. Serkan şey diyor; makine teknikeri olsa zorlarız ama, ben yine de konuşacağım, bu arkadaş olsun, daha önceden ekibimde çalıştı gibisinden zorlayacağım dedi. CV’nin üstüne düşecek. Onlar şimdi ekip kuruyorlarmış, on kişi falan lazımmış. Ama bütçemiz kısıtlı dedi. Yüksek maaş veremiyoruz dedi. Özgür girdikten sonra kendisini sevdirirse… Anlatabiliyor muyuz?
Erol: Tabii bir süre sonra o da sorumluluk alır yani.
Ahmet: Tabii sorumluluk alırsa artık farklı yerlerde farklı şekilde değerlendirir firma. Ama belediye değil ha, özel firma, haberin olsun.
Erol: Biliyorum biliyorum, onu söyledim ben. Sonuçta dedim, belediyeye çalışıyor ama özel firma.

Önceki İçerik“YÖK gericiliğine karşı örgütlü mücadelemizi yükseltelim”
Sonraki İçerikODTÜ’de polis ablukası altında 5 bin fidan dikildi