Frankfurt’ta Ermeni Soykırımı paneli

Ermeni Soykırımı’nın 100.yılı vesilesiyle, Sınıf Teorisi tarafından Avrupa’nın birçok yerinde organize edilen sempozyumlardan Frankfurt ayağı gerçekleştirildi

ALMANYA (20.04.2015) – Sempozyum, Sınıf Teorisi temsilcisinin , “1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen ve dönemin İttihat ve Terraki hükümetince organize edilen, ’Teşkilat-ı mahsusa’ örgütlenmesi ve Hamidiye Alayları eliyle bizzat uygulanan zoraki tehcir, sürgün ve toplu katliamlar sonucunda, Ermeni, Asuri, Helen kalkına mensup yaklaşık  2,5 milyon insan korkunç bir soykırıma maruz  bırakıldı. Tarihe kanlı bir insanlık suçu olarak geçen bu insanlık dışı soykırım, Osmanlının devamı olan Türk devletince de inkarcı, imhacı ve katliamcı bir şekilde sürdürüldü, halen sürdürülmektedir. Proleter tarih bilinci ve sorumluluğuyla bu insanlık dışı soykırımı bir kez daha  nefretle kınıyor  ve soykırımda yaşamını yetiren tüm insanları saygıyla anıyoruz.” şeklinde yaptığı konuşmanın ardında  tüm soykırım kurbanları ve insanlığın  ileri değerleri  uğruna verilen mücadelelerde yetirilenler  için  bir dakikalık  saygı duruşuyla  başladı. Sempozyum program akışı Recep Maraşlı tarafından yapılan “Kayıp olan yüzler, sessiz çığlıklar’’ adlı kısa filim gösteriminin ardından sempozyum konuşmalarına geçildi.

Sempozyumun ilk konuşmasını Ermenistan’dan sempozyuma dahil olan, Ermenistan’da Tarih ve bilim doktorası yapan Dr. Meline Anumyan tarafından yapıldı. Ermeni soykırımının tarihsel gelişimini ve Soykırımda rol alan İttihat ve Terraki yöneticilerini somut durumlarına ve soykırımda aldıkları rolleri belgeleriyle ve tarihsel kronolojiye göre anlatan Melina Anumyan, sunumunun devamında soykırımın belirli bir plan çerçevesinde gerçekleştiğinin altını çizdi.

İkinci konuşmacı olarak Ragıp Zarakolu, konuşmasına halkların kardeşliğini temsilen çeşitli dillerde kitleyi selamlayarak başladı. Zarakolu konuşmasının devamında “sokırımların inkarı, soykırımların devamı anlamına geldiğini” belirterek, Türk devletinin bu soykırımla yüzleşmediği için, soykırımcı ve katliamcı geleneğini sonraları da sürdürmüştür’’ tespitini yaptı. Konuşmasına devamla, batının özelikle de Almanya’nın soykırımdaki rolüne ve iki yüzlü politikalarına vurgular yapan Zarakolu,”Türk devletinin bugün soykırımla yüzleşmemesinde batının bu   iki yüzlü ahlaksızlığının payı büyüktür” diyerek  buna ilişkin tarihsel örnekler vererek  konuşmasını sürdürdü.

Üçüncü konuşmacı Muzaffer Oruçoğlu, konuşmasına Osmanlı devletiyle bugünün İŞİD’in bir birine benzer çok yanları olduğuna dikkat çekerek, her ikisinin en büyük özeliğinin girdikleri yerlerde büyük kırımlar yaparak halklar üzerinde büyük bir panik ve korku yaratmak olduğunu belirtti. Osmanlının sürekli bölünme ve küçülme korkusunu çektiğini belirten Oruçoğlu “Bu korkusu ona 1.Dünya savaşını fırsat bilerek ermeni kırımını yapmasına itmiştir. Ermeni soykırımında Ermeni mallarına göz diken yerli eşrafın ‘’tehcir’’kararına dört gözle bekletilmiş bu kararın İttihat ve Terraki hükümetince çıkmasıyla birlikte, yerli eşrafta bu kırımda yer almıştır” dedi. Bu anlamıyla bu kırımda yerli halkında payına dikkat çeken Oruçoğlu, soykırımı kabul etmek ve özür dilemek işin bir kısmını oluşturuyor, diğer kısmıysa Batı Ermenistan’a dönmek isteyen Ermenilere malları, evleri ve tarlaları iade edilmelidir dedi.”Tarihsel haksızlıkların giderilemeyeceği’’ teorisine sığınarak insanlık tarih açısından yakın tarih sayılabilecek bu yüz yıllık süreçte Ermenilerin yaşadığı mağduriyet görmezlikten gelinemez dedi. Kaypakkaya’nın devrimci hareket içerisinde ayrıt edici özeliklerine dikkat çeken Oruçoğlu,’’İbrahim kendi teorisine göre normalde feodal çelişkilerin olduğu yerleri esas alması gerekirdi ama o öyle yapmadı, kırım yaşayan Dersim’i seçti. Bunun altında büyük bir tarih bilinci yatıyor diye düşünüyorum. Bundan dolayı da kırıma maruz kalmış halklardan çok sayıda genç devrimcilerin TKP(ML)’ye katıldığını’’ anlatan Oruçoğlu bunlar içinde Ermeni gençlerinin de çok sayıda olması tesadüfü değildir dedi.

Son konuşmacı olarak Sınıf Teorisi adına konuşan Kazım Cihan, sözlerine ‘ 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın atmosferinde, ittihatçılar, genel ulusal devletler dalgasında, kendileri içinde Türk ulus devleti fırsatı ortaya çıktığı düşüncesindeydi. Pontus, Rum, Ermeni ‘temizleme’  seferberliği başlattı. Yağma ve talanla, bir Türk burjuva ‘milli ekonomi’ planın barbar-kanlı hikâyesi, tüm sömürücü-egemenlerin yapısal özelliğiydi’’ diye belirten Kazım Cihan, modern kapitalizmin beslenme kaynaklarını bu oluşturmuştur vurgusunda bulundu. Konuşmasını dünya komünist hareketi saflarında, Ermeni, Dersim vb. soykırımları gündemleştirme, doğru çözüm programını bayraklaştırmada, Kaypakkaya’nın  ilk olduğunu belirtikten sonra, Jön Türk-İttihat-Kemalist konseptin kırımcı özünü, Cumhuriyetin inkarcı-imhacı-tekçi gerici içeriği ve faşist niteliğini ortaya koymada  da Kaypakkaya bir ilktir diyerek gerçeğe hürmet anlamında bunun görülmesi gerektiğini belirti. Burjuva cumhuriyetlerin ortak barbar-gerici özelliklerinin temelinde yatan, kapitalist sermaye medeniyeti paradigmasının, ‘yurttaşlık-hukuk-parlamento-eşitlik’ perdesini, ilericilik diye alkışlandığı bir ortamda kaypakkaya buna meydan okumuştur’’ dedi

Sempozyumun ikinci bölümü, soru ve cevap şeklinde canlı tartışmalar yürütülerek sonlandırıldı.

 

Önceki İçerik‘Ezgilerle baharı örgütlüyoruz’
Sonraki İçerikHDP seçim bildirgesini açıkladı