Fransa katliamı ve gericiliğin gerçek yüzü

Nitekim emperyalist talan ve hegemonya iştahı geri olan Müslüman ülkeler üzerinde belli stratejilerin yürütülmesine ve dolayısıyla bu ülkelerde dini duygular ekseninde bir karşı koyuşun gelişmesine vesile oldular. Gericilik birbirini tetikleyerek karşı karşıya geldi ya da yeni gerici gelişmeleri koşulladı. IŞİD ile emperyalist gericik arasında bu bağ kurulmak durumundadır ve yaşanan vahşi katliamlar bu bağ içinde değerlendirilmek durumundadır. Emperyalist dünya gericiliğinin yarattığı ve yaratacağı dünya bundan daha iyi olamaz. Gerici karakterde vuku bulan her gerici gelişmenin, emperyalist gericiliğin ürünü olup onun koşulladığı kaçınılmazlık olduğu bir gerçektir. Irak ve Suriye’de doğrudan sebep olarak yarattıkları koşullar elbette yansıma bulacaktı, bulmaktadır da. Açık ki, emperyalist gericilik de bunun vesile olduğu gericilikler de birbirine tercih edilecek olgular değildir. Hepsi aynı zeminde olup, özünde aynı niteliktedir

HABER MERKEZİ (23.11.2015)- Gazetemizin 111. Sayısında yayınlanan ‘’ Fransa katliamı ve gericiliğin gerçek yüzü’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

 Fransa’da sivil insanlara karşı hedef gözeterek gerçekleştirilen cani katliamı ve katliam kuklası insanlık düşmanı gerici IŞİD barbarlığını insani sorumlulukla lanetliyor, Fransa halkının acılarını paylaşarak başsağlığı mesajlarımızı iletiyoruz.

***

Fransa aynı nitelikte olmak kaydıyla ikinci kezdir IŞİD’in vahşi katliamlarıyla sarsılıyor. IŞİD, vahşi katliamlarıyla katliamlar şeceresinde adeta çıta yükseltti. Öyle ki, gerçekleştirdikleri her katliam saldırısında yüzlerden fazla insan ölüyor, yaralanıyor. Ve katliamlarını dehşet boyutuna çıkarmak için son derece planlı katliamlar yapmaktadırlar. Bir yerde saldırmakla yetinmeyip birden fazla yerde eş zamanlı olarak katliam saldırıları gerçekleştirmekte, aynı zamanda bomba atmakla yetinmeyip ölü sayısını yükseltmek için(kıyım için) bombaladıkları insanları otomatik silahlarla tarayarak katliamı derinleştirmektedirler. Ki, fazla insan katletmek için kitlesel toplanma anları ve alanları seçilmektedir ki, bu ‘ne kadar fazla ölürse kardır’ mantığına işaret etmektedir. Öyle ya, ne kadar fazla öldürürlerse cenneti o kadar garanti ederler… Dahası silahla tarama tavrını da ateş edip gitme veya ateş kesme biçiminde değil, aralıksız olarak ve dakikalarca, doldurulan şarjörlerdeki bütün mermiler bitene kadar ateş sürdürülüp ‘ne kadar fazla ölürse kardır’ mantığıyla hareket edilmektedir. İnsan öldürmekten zevk aldıkları ve zevk alacak kadar hastalıklı yaratıklar olduğu görülmektedir. Amaç; sansasyon değil, doğrudan insan katletmek ve mümkün olduğunca çok sayıda katletmek… Dehşet uyandırıcı bu katliamlar gibi, katliamların arkasındaki salt katletmeye ve daha çok sayıda insan katletmeye dönük zifiri kara zihniyet de bir o kadar dehşet vericidir. İşte bu tabloyla ortaya koydukları insanlık dışı vahşet ya da dehşet uyandırıcı caniliklerle korku salıp nüfuzunun etkisini yaymayı hedeflemektedir.

Kısacası insanlık kara bir lekeyle yüz yüzedir. Ancak bu kara leke salt IŞİD ile sınırlı değildir. AKP iktidar güruhunun Kuzey Kürdistan’da uyguladığı vahşi katliam ve savaş saldırganlığı IŞİD gericiliğinin katliamlarından farksızdır. Başta emperyalist haydutlar olmak üzere, bilumum gerici egemen sınıflar bu lekenin adresleri ve kaynaklarıdır. Emperyalist haydutların gerici çıkarları temelinde bin bir türlü hile ve entrikayla halkları birbirine kırdıran vahşeti görmezden gelinemez. Ki, IŞİD gibi katliam şebekeleri doğrudan bu emperyalist haydutların insanlığa “hediyeleridir.” Emperyalist dünya gericiliğinin yarattığı savaş ve saldırganlık koşullarının, bu gerici çetelerin hortlamasına zemin yarattığı kesindir. Dünyayı kana boğan emperyalist saldırganlığın yarattığı kaotik yaşam şartları başka hastalıklı çetelerin peydahlanmasına yol açmaktadır, açmıştır. Irak’ta gerçekleştirilen emperyalist işgal ve uygulanan vahşet, kuşkusuz ki belli bir biçimde ve belli bir toplumsal kesimde karşılık bulacaktı. Nitekim buldu. Libya’da gerçekleştirilen vahşet ve trajedi elbette ki tepki biçiminde karşılık bulacak, belli bir toplumsal kesimin belleğinde yer edinecekti. Nitekim emperyalist talan ve hegemonya iştahı geri olan Müslüman ülkeler üzerinde belli stratejilerin yürütülmesine ve dolayısıyla bu ülkelerde dini duygular ekseninde bir karşı koyuşun gelişmesine vesile oldular. Gericilik birbirini tetikleyerek karşı karşıya geldi ya da yeni gerici gelişmeleri koşulladı. IŞİD ile emperyalist gericik arasında bu bağ kurulmak durumundadır ve yaşanan vahşi katliamlar bu bağ içinde değerlendirilmek durumundadır.  Emperyalist dünya gericiliğinin yarattığı ve yaratacağı dünya bundan daha iyi olamaz. Gerici karakterde vuku bulan her gerici gelişmenin, emperyalist gericiliğin ürünü olup onun koşulladığı kaçınılmazlık olduğu bir gerçektir. Irak ve Suriye’de doğrudan sebep olarak yarattıkları koşullar elbette yansıma bulacaktı, bulmaktadır da. Açık ki, emperyalist gericilik de bunun vesile olduğu gericilikler de birbirine tercih edilecek olgular değildir. Hepsi aynı zeminde olup, özünde aynı niteliktedir.

IŞİD barbarlığını yaratan emperyalist gericiliktir

Fransa’da gerçekleştirilen cani IŞİD katliamını emperyalist haydutluk ve barbarlık sisteminden tecrit görmek ya da farklı zeminde tarif etmek esasta mümkün değildir. Bazı nüanslar tartışılabilse de kapitalist dünya sistemi ve onun bugünkü biçimi olan emperyalist gericilik, diğer gericilikleri yaratan, koşullayan veya varlık gerekçelerini yaratan kaynak durumundadır. Yüzün üzerinde insanın öldüğü yüzlercesinin de yaralandığı Fransa katliamının emperyalist güçler veya büyük burjuvaziyle ilişiğinin kurulması afakî bir söylem değildir. Belli bir mantık kurgusu ve teorik düşünüş ile pratik gerçekler bu bağı kurmayı tamamen mümkün kılmaktadır.

Değişik niteliklerdeki büyük burjuvazinin büyük bir pragmatist felsefeye sahip olduğu kesindir. Ve eğer bu büyük burjuvazi pragmatist ve aşağılık değilse zaten o büyük burjuva değildir. Bu bağlamda büyük burjuvazinin pragmatist ve alçak olduğu açıkken, bu anlamda gerici çıkarları için yapmayacağı bir alçaklık ve akıl almaz katliamlar yoktur. Hemen yakına bakarsak, Erdoğan/AKP güruhunun iktidar çıkarları için Kürt ulusunu soykırım saldırısından geçirdiğini, bebek cesetlerinin buzdolaplarında muhafaza edilmesine neden olduğunu görmekteyiz. Dahası barbar IŞİD çetelerine tırlarla silah ve patlayıcı taşıdığını görmekteyiz. Aynı şey diğer kapitalist emperyalist burjuvazi için de geçerlidir elbette. Fransa’da gerçekleştirilen katliamın G-20 zirvesi öncesine denk gelmesi rastlantı mıdır, emin değiliz. Büyük burjuvazinin genel karakterine, pragmatist felsefeyle anılan gerçekliğine, aralarında yürüttükleri dalaşın seyrettiği siyasi konjonktüre vb. bakıldığında, bu güçlerin gerici çıkarlarına bağlı olarak belli hedeflere ulaşmak için bu türden vahşi katliamları planlamaları genellikle mümkündür. Büyük burjuvazinin yukarıda sözünü ettiğimiz belli bir iki karakteri (pragmatist olması, gerici çıkarlarını her şeyin üstünde tutması, gerici planlarını hayata geçirmek ve hedeflerini gerçekleştirmek için en canavarca katliamlar yapacağı vb.) bu yorumları yapmamızı desteklemekte, teorik olarak bu burjuvazi veya gericiliğin bu tür katliamları planlayabileceği yorumumuzu doğrulamaktadır.

Örneğin, Fransa’nın IŞİD saldırısı kaynaklı olarak Suriye’de doğrudan savaşa sokulması ve dolayısıyla Rusya ile Suriye politikasında daha etkin biçimde karşı karşıya bırakılması planlanmış olabilir. Yani, Suriye’de Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelen ABD’nin, Fransa’yı, dolayısıyla da AB’li emperyalistleri yanına daha etkin çekmeyi planlayarak bu katliamı planlaması mümkündür. Elbette somut kanıtlarla konuşmadığımız için bunların olasılıklar ve emperyalist burjuvazinin genel karakterinin mümkün kıldığı teorik yorumlar olduğunu söylemeliyiz. Özellikle Rusya’nın doğalgaz kartıyla AB’li emperyalistleri frenleyerek geri tuttuğunu düşünürsek, ABD’nin bu realiteyi tersine çevirmek için katliam planlamalarına girmesi mümkündür. ‘Bu kadar da olmaz’ denemez, denmemelidir. Çünkü büyük burjuvazinin pragmatist ve alçak olduğu kesinlikle doğrudur. Gerçekleştirmedikleri katliam, kıyım ve işkence yoktur. Bu burjuvazi hegemonya ve çıkar uğruna her şeyi yapmıştır, yapar da. İki dünya savaşının yaşanmasını nasıl açıklayabiliriz? İşgal katliamlarını, işkenceleri vb. nasıl açıklayabiliriz? Pragmatist felsefesine dikkat çekmemiz boşuna değildir. Pragmatizm; onun çıkarları için her türlü alçaklığı, katliamı ve suçu işlemesini mümkün kılan kuvvetli temeldir. Burjuvazinin çıkardan, kardan, talandan başka düşündüğü bir şey mi var? Hayır, her şeyi egemenliği ve talanı uğruna yapmaktadır…

Katliamın G-20 Zirvesi’ne denk getirilmesi rastlantı değildir

Evet, katliamın G-20 zirvesinin öngününe denk gelmesi rastlantı değil. Bu zirvede Suriye’de durumun nasıl düzenleneceği, Suriye meselesine dönük burjuva kapitalist ve emperyalist ülkelerin “çözüm” önerileri ve mülteci sorununun önemli bir başlık olarak konuşulup belli bir karara bağlanması hedeflenmektedir. Mültecileri belli sayıda kabul edeceğini açıklayan Avrupa Birliği ülkeleri baştan pişman olmuş, Fransa katliamıyla birlikte bu geri adım manevralarına “meşru” bir gerekçe bulmuş oldular. Dolayısıyla, mülteci sorununun Suriye sınırları içinde çözülmesi planı bu zirvede dayatılmış olacak. Rusya’ya karşı ABD(kuyruğu AKP iktidarı da)’nin lehine bir sonuç çıkarmanın zemini de güçlenmiş oldu katliamla birlikte. En azından katliamın objektif olarak bu politikalara yaradığı, hizmet ettiği kesindir. AKP iktidarı da mülteci vesilesiyle de olsa(ki bu konuda emperyalist güçlere kendi politikalarını dayatmaktadır) Suriye’de bir tampon bölge, güvenlikli bölge, uçuşa yasak bölge ilanı yapılmasını istemekte, bunu sağlamaya çalışmaktadır. Katliamla birlikte oluşan zemin, bu politikaların kabul görmesine uygun zemin sunmaktadır. Bununla katliamı AKP planladı gibi kesin bir şey söylemesek de, IŞİD ile bağları-anlaşmaları düşünüldüğünde ve özellikle de Suriye’deki politikalarının uygun zemin bulması anlamında olasılıklar arasında değerlendirmek mümkündür. Büyük burjuvazinin pragmatist olduğunu söyledik. Emperyalist güçler olduğu gibi komprador tekelci AKP iktidarı da pragmatist özelliğine bağlı olarak Suriye planlarını gerçekleştirmek için cani katliamlar devreye sokabilir. Seçimleri kazanmak için gerçekleştirilen katliamlar buna kanıttır. Dahası, AKP iktidarının Esad ve Suriye’ye karşı düşmanlık tutumu içinde olduğu bilinendir. Dolayısıyla bu düşmanlarını yenip amaçlarına ulaşmak için, IŞİD’i destekleyip onun eliyle katliamlar planlaması mümkündür. Pragmatist olması, düşman bellediği gücü yenmek için en karanlık çeteleri kullanmasını olanaklı ve mümkün kılar. AKP’nin Esad’ı iktidardan düşürmek ve orada ABD projesine bağlı olup Rusya projelerine karşı olan yeni bir iktidarın kurulmasını sağlamak istemesi, burjuvazinin karakterine ve pragmatizmine göre tamamen uygundur.

Ancak katliamdan sorumlu güçler esasta emperyalist aktörlerdir. AKP bu aktörlerin maşası olarak rol oynayabilir. Emperyalist güçler her halükarda katliamın sorumlusu durumundadırlar. Gerek büyük projelerin yürütücüleri olma bağlamında ve gerekse de IŞİD gibi suç çetelerini var etme anlamında emperyalist aktörler birinci dereceden sorumludurlar. Kontrolden çıkan bir çete olsa da, IŞİD’in, emperyalist güçlerin piyonu olduğu söylenmelidir. Katliamlarının objektif olarak emperyalist politikalara hizmet etmesi, AKP lehine Kürt ulusuna yönelmesi, İslami iddialarına karşın Siyonizm’e yönelmemesi vb. özellikler, IŞİD’in belli güçlerin kontrolünde olduğunu ve objektif olarak bu güçlere hizmet ettiğini gösterir.

 

Önceki İçerikAziz Güler’i binler sonsuzluğa uğurladı / Foto-Haber
Sonraki İçerikSosyalistlerin öncelikli görevi; birleşik mücadeleyi geliştirmektir