Geleneksel devrimcilik algısı aşılmak zorundadır!/Refik Demir

Temel mesele bu diyalektik devrimci yaklaşımın bilince çıkarılması ve sınıflar mücadelesinin çelişkili ve özgünlükler taşıyan nesnel gerçekliğiyle buluşturmaktır. Bu noktada önemli problemler ve gerilikler içinde olduğumuz aşikâr bir durumdur. Sınıf mücadelesinin bugün içinde bulunmuş olduğu durum ve bu zeminde biçimlenen sosyalist devrim programımızın içeriğini ve dinamiklerini kavramada önemli açmazlar taşıdığımız bir dizi somut politikada kendini açığa vurmaktadır. Bu durumu ortaya çıkaran temel etken ise Proleter Öncü’nün ortaya çıkarmış olduğu yeni ideolojik ve siyasal ekseni kavrayamamak ve hala eskiye tekabül eden ideolojik ve politik yaklaşımlar, düşünüş tarzı ve alışkanlıklardan kopamamaktır

HABER MERKEZİ(18.07.2017)-Sınıflar mücadelesi bütün keskinliği ile değişik muhteva ve biçimlerde devam ediyor. Sınıflar mücadelesinin gelinen aşamada aldığı biçim ve bileşkeleri ile bu düzlemde öne çıkan dinamikleri proleter devrimcilerin önüne yeni politikalar, araçlar ve mücadele biçimlerini ivedilikle ele almasını zorunlu kılmaktadır. Devrimci mücadele nesnel gerçekliklere rağmen bizlerin keyfi tercih ya da öznelci düşünüş tarzıyla ilişkileneceğimiz bir mesele değildir. Komünizm perspektifli devrim mücadelemizin içeriği genelle özelin, evrenselle özgünlüğün, stratejiyle taktiğin, esasla talinin diyalektik bir bütünlük içinde ete kemiğe bürünmesiyle olgunlaşan bir muhteva taşımak zorundadır. Devrim ancak ve ancak bu diyalektik düzlemin kavranmasıyla ve ustalıkla toplumsal mücadelenin nesnel durumuna uyarlanmasıyla olgunlaşabilir. Bu diyalektik düzlemin ve perspektifin dışında devrimci mücadeleyi ele alan her anlayışın kötürüm ve proleter devrim perspektifinden yoksun küçük burjuva bir muhtevadan öteye gidemeyeceği sınıflar mücadelesinin tarihsel tecrübeleriyle ve dersleriyle olgunlaşmış bir durumdur. Keza Proleter Öncü’nün tarihsel süreci bu bağlamda başlı başına öğrenilmesi gereken devrimci bir okul düzlemi taşımaktadır. Ki proleter devrimcilerin sürekli ilerleterek bugünlere kadar getirdikleri ve bilince çıkardıkları tarihsel muhasebe yönelimi ve çıkarmış olduğu tarihsel tecrübe ve dersler tayin edici bir yerde durmaktadır. Görev bu tarihsel tecrübelerin nitel adımlarla sürekli ilerletilmesi ve bilince çıkarılmasıdır.

Devrimci mücadelemizin bütün içeriği ve bileşkeleri sınıflar mücadelesinin nesnel gerçeklikleri ve zorunlulukları zemininde ele alınmak durumundadır. Yani devrimimizin programında ete kemiğe bürünen dünya ve ülke analizi, sınıfların tahlili, devrimin dostları ve düşmanları, devrimin yolu ve araçları, strateji ve taktikler gibi bir devrimin temel içeriğini ve bileşkelerini oluşturan paradigmalar düzleminde ilişkilendiğimizde ve doğru ele aldığımızda devrimci rolümüzü oynayabilir ve başarılı olabiliriz. Bu bağlamda proleter devrimcilerin meseleyi ele alışı gayet bilimsel bir içeriğe dayanmaktadır. Sınıf Teorisi’nin 19. sayısında bu durum kısaca şöyle özetlenmiştir. “MLM bilimi kesinlikle önyargıyla arasına kalın çizgiler çeker. Bilimsel olmanın temel kıstaslarından biri, şüphesiz ki bu ayrım çizgisidir. Bilimsel yaklaşım her türlü olasılığı göz önünde bulundurur ve sosyal pratikle uyumlu olan, aynı zamanda bilimsel nitelikle bağdaşan özelliği esas alır. Bilimsel sosyalizm teorisi, önyargı kadar statik ezberciliği, kopyacı, hazır reçeteci ve somut durumdan hareket etmeyen her türden dogmatizmi de aynı biçimde reddeder. En önemlisi de gelişmeleri ve gelişmelerin koşulladığı yenilikleri es geçen siyasi körlüğü asla benimsemez. Çünkü bu zemin analitik yaklaşımdan, tahlilcilikten, şeylerin gelişimini doğru okumaktan ve elbette analizi senteze ulaştırmaktan uzaktır. Araç ve yöntemlerin ihtiyaçtan kaynaklandığını kavrayamayandır. Açık ki MLM dünya görüşü yeniye açık olmayan tutucu anti bilimsel her anlayışı keskin biçimde yadsır. Eğer bunu yapmasaydı ne devrimci olabilirdi, nede ilerleyip kendisini silahlandırabilirdi. Dolayısıyla tarihin tekerrürden ibaret olduğu şeklindeki idealist görüşü aşamaz, toplumlar tarihini ilerletme rolünü oynayamazdı.”

Temel mesele bu diyalektik devrimci yaklaşımın bilince çıkarılması ve sınıflar mücadelesinin çelişkili ve özgünlükler taşıyan nesnel gerçekliğiyle buluşturmaktır. Bu noktada önemli problemler ve gerilikler içinde olduğumuz aşikâr bir durumdur. Sınıf mücadelesinin bugün içinde bulunmuş olduğu durum ve bu zeminde biçimlenen sosyalist devrim programımızın içeriğini ve dinamiklerini kavramada önemli açmazlar taşıdığımız bir dizi somut politikada kendini açığa vurmaktadır. Bu durumu ortaya çıkaran temel etken ise Proleter Öncü’nün ortaya çıkarmış olduğu yeni ideolojik ve siyasal ekseni kavrayamamak ve hala eskiye tekabül eden ideolojik ve politik yaklaşımlar, düşünüş tarzı ve alışkanlıklardan kopamamaktır. Bu bağlamda saflarımızda hüküm süren ve yeni siyasal sürecimizle tezatlık teşkil eden ve niyetlerden bağımsız olarak Proleter Öncü’yü sınıf mücadelesinde takatsiz bırakan bütün küçük burjuva eğilim, düşünüş tarzı ve alışkanlıklar asla makul görülmeden keskin ideolojik mücadele bilinci kuşanılarak ve nesnel durumla diyalektik bağı içinde siyasal çalışma bütün çalışmaların merkezine oturtularak mevcut durum bilimsel bir rotaya oturtulmak durumundadır. Belli yanlarıyla anlamakla birlikte fakat Yeni Demokratik Cumhuriyet Programı düzleminde billurlaşan siyaset, taktik, araçlar, mücadele biçimleri ve düşünüş tarzından kopamayan aksine sınıflar mücadelesinin bugün içerisinde bulunduğu somut durumla hiçbir alakası ve karşılığı olmayan bir siyaset tarzı ve devrimcilik algısı kesinlikle aşılmak durumundadır. Bu bağlamda siyasal çizginin tüm kurumsal bileşkeler başta olmak üzere kitlelerde maddi bir güce ve bilince dönüştürülerek temsil edilmesi proleter devrimcilerin önündeki temel görevlerden biridir. Bu noktada bütün alanların özgünlüklerine göre ideolojik ve siyasal kampanyalar önüne görev koyarak örgütlemesi tayin edici bir yerde durmaktadır.

Sınıflar mücadelesinin yeni durumunu, özgünlüklerini, çelişkilerini ortaya çıkararak olgunlaşan yeni mücadele dinamiklerle devrimci sınıf perspektifi ekseninde ilişkilenmek ve kitleleri merkeze koyan bir mücadele anlayışıyla sosyalizmi eksen alan bir halk hareketi yaratmak proleter devrimcilerin önünde duran ivedi görevlerden biridir.

 

 

Önceki İçerikİbo’da Ermeni meselesi!/Muzeffer Oruçoğlu
Sonraki İçerikKadın ve Sanat üzerine/Aycan Solmaz