Bedrettin ufuktan: Gündemler peşinde koşmayan olabilmek…

Tüm sömürücü sistemlerin tarihsel çürümüşlüğünü örtmede kullandıkları “hukuk”, AKP yönetimindeki “TC”de baştan aşağı ezilmiş ve eskimiş bir paçavra gibi bir tarafa atılmıştır. Toplumun yarısını yalanlarla ve kahramanlık edalarıyla Hitlervari büyülemeyi başarmanın tadını aldıkça iştahı açılan büyük reis, düne kadar oturduğu saraya gitmeyeceklerine yemin eden egemen sınıfların Kemalist ve gladyo milis kuvvetlerinin temsilcilileri CHP ve MHP’yi, “darbe” tezgâhı ile önünde el pençe biat ettirdikten sonra, dünya âleme göstermek için bunu bir de Yenikapı’da da teyit ettirdiğinde, “TC” sisteminin yeni niteliği de tümüyle belli olmuştur: Büyük düşman Kürtlerdir, AKP ve güruhunun dışındakiler de potansiyel düşmandır!

HABER MERKEZİ (19.09.2016)-Öyle anlaşılıyor ki, 20.i yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyıla has faşizm doktrini de bu topraklarda inşa edilirken kurumsal metninin ana hatlarını da tamamlamak üzere. Hatırlamakta fayda var; Hitler, 20. yüzyılın faşizmini inşa ederken, “Mustafa Kemal’i ilham aldığı”nı söylemekle yetinmemiş, tasarladığı Yahudi soykırımına meşruiyet ararken de, “Ermeni katliamını şimdi kim hatırlıyor ki” demişti. Sonrasını tarih kaydetti: Hitler, yalanla büyülediği milyonları bir güruha dönüştürerek bu suçun “kutsallığına” sunduğu Ermeni Soykırımı “kanıtı” ile Alman halkını bu korkunç insanlık suçuna bulaştırırken zorluk çekmedi. Şimdi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Hitler’e ilham olmuş ne var ise yine oradayız… “TC” egemen sınıfları, bir kez daha kapitalist-emperyalist egemenlik dönemi boyunca eşine daha önce rastlanmamış bir yönetim modeli inşa ediyorlar. AKP’yi iktidara oturttuklarından beridir adım adım tasarladıkları bu sistem, tepeden tırnağa demagoji ile nefes almakta, iktidarını bu yeni sistemi kurup tamamlamaya doğru sürdürürken yadsımanın yadsımasını gerçekleştirircesine, ilham alanın yöntemlerini taklit ede ede yeni tipte bir ilham kaynağı olmaya doğru yol almaktadır.

Tüm sömürücü sistemlerin tarihsel çürümüşlüğünü örtmede kullandıkları “hukuk”, AKP yönetimindeki “TC”de baştan aşağı ezilmiş ve eskimiş bir paçavra gibi bir tarafa atılmıştır. Toplumun yarısını yalanlarla ve kahramanlık edalarıyla Hitlervari büyülemeyi başarmanın tadını aldıkça iştahı açılan büyük reis, düne kadar oturduğu saraya gitmeyeceklerine yemin eden egemen sınıfların Kemalist ve gladyo milis kuvvetlerinin temsilcilileri CHP ve MHP’yi, “darbe” tezgâhı ile önünde el pençe biat ettirdikten sonra, dünya âleme göstermek için bunu bir de Yenikapı’da da teyit ettirdiğinde, “TC” sisteminin yeni niteliği de tümüyle belli olmuştur: Büyük düşman Kürtlerdir, AKP ve güruhunun dışındakiler de potansiyel düşmandır!

Şimdi hayat verilen şey bu stratejidir ve aldıkları “ürün” de on binlerce emekçi için savaş,  kıyım ve hapistir. AKP nin kumandasında bulunduğu yeni “TC” sistemi doyumsuz bir vahşi gibi bir anda yüzbinlerce insanı dımdızlak ortada bırakmıştır. Hayatları boyunca biriktirdikleri olanaklar gasp edilmiş, elindeki işi alınmış, kimisi hapislere kimisi sığınabileceği evinden başka bir şey kalmamış olan yüzbinlerce insan daha sosyal kurtuluş çelişmesine prangalınmış durumdadır. Süreç öylesine baş döndürücü hızla gelişmiştir ki adeta hayattın dışına atılan bu on binler, ya AKP devlet sistemiyle savaşmak ya da çaresizliğinin girdabında bitap düşmekten başka bir seçenek bulamaz hale gelmiştir. Hayatları boyunca gericiliğin yönlendirilmesi ve aldatılmasıyla Kürtlerin, aydınların, komünistlerin ve örgütlü hak arayan milyonlarca emekçinin düşmanı olan on binlercesi de,  AKP’nin soygunu nedeniyle kendilerini objektif olarak ezilenlerin yanı başında bulmuşken, bu durum sosyal kurtuluş mücadelesinin öncü taburlarına yeni ve acil çözümler üretmeyi dayatmıştır. Dolayısıyla bu mücadelenin hedefinde sapma yaşamayan ve toplumsal gelişmenin yasalarını bilince çıkaran herkesin yapması gereken şey, her gün birbirini unutturan, sonraki öncekinden daha şaşırtıcı olarak toplum yaşamına dayatılan gündemlerle uğraşmayı bir tarafa bırakmak; sistemin ulaşmak istediği hedefi görerek kendi politik hattını inşa etmektir. Zira yeteri kadar açığa çıkmıştır ki, AKP sisteminin stratejisi, sosyal refleksi felç etmek üzerine kurulmuştur. Her gün başka bir gündemle başardıkları şey, âdete bir öncekinin kanı kurumadan ve yaşının tutulmasına fırsat verilmeden peş peşe işlenen cinayetler olarak duyumsatılmakta, bu atmosfer, ezilen sosyal sınıfları bu ardışık cinayetlerin mahallinde ağır aksak yürürken hem kan kokusuna alışmak hem de cesetlerin içinde yürürken onları kanıksamak gibi bir büyülenme haline sürüklemiş durumdadır.

Başka bir açıdan bakılırsa olan şudur: “TC” 21. yüzyıl emperyalist siyasal çıkarların bir dişlisi olarak tasarlanmıştı. Temel görevi Sovyetlerin Güney’e inmesini engellemek, “TC” sınırlarını komünizm etkisinden titizlikle korumaktı. Tüm devlet sistemi, iç ve dış politika, askeri strateji tümüyle bu görevlere göre belirlendi… Şimdi o dönem miadını doldurdu çünkü sosyalist sistem kırk yıllık bir iktidar deneyiminden sonra,  daha büyük bir hamle yapacağı güne kadar geri düştü. Gelişme böyle yaşanınca da, satranç tahtası üzerinde yorulan taşlar yeni bir oyun için dizildi… Kürtler uyandı, savaştı ve bu savaş gelişmekle kalmadı, ilhak  ve pay edilen Kürdistan mili şuurunun farkına vardı, bayrağını, dilini, tarihini tanıdı ve geleceğini tasarlayacak hafıza ve birikim edindi. Sosyalist hareket ise yara bere içinde önemli tecrübeler biriktirdi. Ve yeni bir hamle için işçi ve emekçi sınıfların her gün gerileyen yaşam standardı büyük bir fırsat olarak gelişmeye başlasa da, Kürtlere karşı tüm egemen sınıf kliklerinin el birliğiyle yarattığı ırkçılık dalgası ve bölünme korkusu nedeniyle bu çelişmenin mayası dibe doğru tutarken yüzeye çıkışı beklenmedik olacaktır. Özcesi, her sosyal gelişmenin nihayetinde uluşacağı nihai hesaplaşmanın ana arterine girilmiş durumdadır. Ve bu kaçınılmaz sonu “TC”nin yüzyıllık yöntemi geciktiremeyecektir. Dolayısıyla yeni bir “yeniden kuruluş” ihtiyacı duymaktadır. Sorun bunu başarıp başarmayacağı değildir artık. İşçi sınıfı ve ezilenlerin önderlik hamlesi ve aklı, bu dönüşüm çabasının hem tıkacı olarak hem de yere devirecek hamlesi olarak kendini bu koşullara uygun hazırlamakta mıdır, arayacağımız cevap da budur, harcayacağımız çaba da…

 

 

Önceki İçerikAycan Solmaz: 12 Eylül Yaşıyor “Netekim”
Sonraki İçerikAnaların çığlığı 600. Haftasında