Halka zarar veren hiçbir eylem benimsenemez

 Biz proleter devrimciler halk kitlelerine bilinçli olarak zarar veren ya da sivil halk kitlelerine yönelen hiçbir eylem ve saldırıyı hiçbir şartla benimsemez, kabul etmeyiz. Devrimci ve demokratik ilerici güçlerin bu tarz eylemlere başvurmayacakları konusunda kafamız net olmakla birlikte, bu tarz eylemleri gerici eylemler olarak değerlendirir ve karşısında oluruz

 HABER MERKEZİ (15.03.2016) Devrimci sınıflar ile gerici (karşı-devrimci) sınıflar bağdaşmaz biçimde karşıt olup tüm özellikleriyle birbirinden farklı niteliği ifade ederler. İdeolojileri, siyasetleri, eylemleri, kültürleri, ahlakları, amaç ve hedefleri ve nihayetinde tüm değerleriyle keskin bir ayrılık içindedirler. Kısacası, iki sınıfın birbirine tabandan ve kökten tezat iki dünyayı temsil ettiği gerçektir ve bu gerçek asla karartılamaz.

 Gerici sınıfların gerici çıkar ve iktidarları uğruna her türlü pragmatizme, komplo, provokasyon ve entrikaya tenezzül ettikleri, her türlü kirli yönteme başvurdukları bilinmektedir. Aynı uğurda ezilen emekçi halk kitleleri ve ezilen mazlum uluslara büyük bir zulüm uyguladıkları, tereddütsüz biçimde katliam ve kıyımlara başvurarak insanlığı en korkunç acılara boğdukları, faşizmi uygulamakta tereddüt duymadıkları tarihsel tecrübe ve toplumsal ilerleme süreciyle sabittir. Gerici sınıfların savaş ahlakı da kuralsız, gayri insani ve etikten yoksun bir çürümüşlükten ibarettir. Gerici amaçları uğruna her yolu mubah gören makyavelist ve değer yoksunu bir kokuşmuşluğun temsil ederler. Bütün bunlar gerici sınıfların değişmez karakteri ve iktidarlarını ayakta tutabilmelerinin gereği ve ürünüdür. Onların baskıdan, acıdan, sömürü ve zulümden başka halklara verebilecekleri bir şey yoktur.

Devrimcilerin araç ve yöntemleri de amaçları kadar temiz ve berraktır

Devrimci sınıflar ise bu gerici sınıf gerçeğinin tam tersindedir. Her eylemini, devrimci hedef ve amaçlarına, dolayısıyla ezilen emekçi halk kitlelerinin, ezilen mazlum ulusların çıkarları ve özgürlükleri temelinde ele alırlar. Bu amaçlarına ters olan hiçbir eylem ve kazanıma tenezzül etmez, mutlak biçimde ilkeli olmayı benimserler. Gerici sınıflara karşı yürüttükleri mücadele ve savaşta bu ilkelerinden ödün vermez, amaç ve ilkelerinin bağlayıcılığına sadık kalırlar. Onları gerici sınıflardan ayıran temel özelliklerden biri hiç kuşkusuz ki, halk kitlelerinin çıkarlarını esas alan özelliğidir. Bu özellik yürüttükleri savaş ve gerçekleştirdikleri eylemde gerici savaşın aktif unsuru olmayan hedefleri askeri hedefleri arasına almamayı net olarak ortaya koyar. Savunmasız ve sivil insanların hedef alınmaması ve gözetilmesi devrimci eylem çizgisinin göz ardı edemeyeceği bir husustur. Halka zarar vermemek için anda başarısız kalmayı benimser, gerçekleştirecekleri eylemden sakınırlar. Özellikle halka zarar veren her türden eylemden kaçınır halkın zarar görmesini asla benimsemezler. İrade dışında veya istisnai olarak devrimci eylemde sivil insanların zarar görmesi mümkündür. Ancak bilinçli ve planlı bir eylemle halkın bir tek unsuruna zarar vermeyi göze almaz, kabullenmezler. Halka ve savunmasız sivil insanlara yönelen bir eylem tarzını benimseyemeyecekleri gibi, bu eylemi devrimci eylem olarak nitelemeleri de düşünülemez. Zira devrimcilerin araç ve yöntemleri de amaçları kadar temiz ve berraktır. Halkların özgürlük ve kurtuluşu uğruna savaşanların eyleminde halklara yönelmesi, halklara zarar vermesi varlık gerekçeleriyle çeliştiği gibi, böyle bir yönelim benimsenemez de. Dolayısıyla tüm halklarımız bilmelidir ki, halka yönelen ve bilerek-bilinçli olarak halka zarar veren, ölümlerini hedefleyen hiçbir eylem devrimcilerin eylemi değildir, olamaz da. Devrimcilerin hedefleri nettir. Eylemlerinde seçici, yönelimlerinde gözleri kapalı değildir.

Burjuva gerici sınıflar kokuşmuş ahlakları ve sınıf karakterleri gereği gerici çıkarları temelinde kirli hesap ve oyunlara başvurur, komplo ve provokasyonlar yaparak kitlelerin bilincini bulandırarak manipüle etmeye çalışırlar. Bununla halk kitlelerini yedekleyip devrimcilerle karşı karşıya getirmeyi hedeflerler. Gerçekleştirdikleri kirli eylem ve saldırılarını Kürt Ulusal Hareketi ve devrimci örgütlerin üzerine yıkmaya çalıştıkları defalarca kanıtlanmıştır. Bu kanıtlar kendilerinin mahkeme kararlarıyla da sabittir. Kendi askeri araçlarını mayınla uçurup PKK’nin üzerine yıktıkları, askerlerini öldürüp eğitim zayiatı olarak kamuoyuna duyurdukları, provokasyon amaçlı gazeteleri bombaladıkları, halk otobüslerine molotof atarak insanları katlettikleri kendi mahkeme tutanaklarıyla kanıtlıdır. Bakanlıklarının gizli toplantılarında Suriye tarafından bir iki roket ülkeye sallayarak saldırılarına zemin hazırlayan provokasyon ve entrikaları kamuoyunun bilgisindedir. Ankara Barış Mitingi’nde yüzlerce demokrat, devrimci insanın ölümüne sebep olan bombayı, Suruç katliamını ve Sakine Cansızlar katliamını PKK’nin üzerine yıkmaya çalışacak kadar utanmaz ve alçakça politikalar güttükleri alenidir…

Bugün Ankara-Kızılay’da gerçekleştirilen ve onlarca sivil-halktan insanın ölümüne yüzü aşkın insanın yaralanmasına yol açan patlamayı da aynı ahlak ve amaçlarla PKK’nin üzerine yıkmaya çalışmaktadırlar. Oysa bunca vahşi katliam ve soykırım saldırılarına karşın PKK’nin eylem çizgisinde ısrarla olumlu bir hat izlediği, uzun yıllardan beridir eylem çizgisinde sivil kitlelere zarar vermeyen ve askeri hedeflere yönelen bir pratik izlediği açıkça ortadadır. Bütün bu gerçekler ışığında Ankara-Kızılay patlamasının PKK eylemi olmadığı anlaşılmaktadır veya açıktır.

Halka zarar veren hiçbir eylem meşru degildir

Kısacası, biz proleter devrimciler halk kitlelerine bilinçli olarak zarar veren ya da sivil halk kitlelerine yönelen hiçbir eylem ve saldırıyı hiçbir şartla benimsemez, kabul etmeyiz. Devrimci ve demokratik ilerici güçlerin bu tarz eylemlere başvurmayacakları konusunda kafamız net olmakla birlikte, bu tarz eylemleri gerici eylemler olarak değerlendirir karşısında oluruz. Halka zarar veren hiçbir eylemi benimsemez, bu tarz eylemlere hiçbir gerekçeyle ehven bakmaz, kesin biçimde karşısında oluruz. Bu bağlamda Ankara-Kızılay’daki bombalı saldırıda hayatını kaybeden insanların ailelerin acısını paylaşmaktan sakınmayız.

Aynı biçimde burjuvazinin kirli yöntem ve hilelerini teşhir ederek, halk kitlelerinin manipüle edilmesine kayıtsız kalamayız. Ki, görülmektedir ki, “Anayasa mahkemesinin kararını tanımıyorum, mevzuatı tanımayın, alışılan cumhurbaşkanı olmayacağım, fiilen değiştirdim” deyip dediklerini pratikleştirerek sultanlığını resmen ilan eden Erdoğan, Ankara-Kızılay patlamasında yaşanan ölümlerden ve doğan toplumsal hassasiyetten yararlanıp siyasi menfaat güderek muhalif sesleri ve tüm toplumu susturup zap-tu rapt altına almaya çalışmaktadır. Yeniden terör ve terörist tanımı yapılmalıdır diyerek bu baskıyı alenen ilan etmesinin yanı sıra, “Ya bizim yanımızda ya teröristlerin yanında olacaklar” açıklamasını ekleyerek durumdan siyasi menfaat edinmek istediği ve demokratik hakkını kullanarak eleştiren herkesi terör yaftası adı altında linçle karşı karşıya getirip susturmayı amaçladığı alenen görülmektedir. Kuşkusuz ki, perçin üstüne perçin atan faşist baskıların giderek zıvanadan çıkan gelişmesi ve ırkçı-faşist-tekçi tek adam diktatörlüğünün pervasız gidişatı devrimci halk kitleleri ve devrimci mücadeleye çarparak ters tepecektir.   

 

 

 

Önceki İçerikSiz kan döküp “güçlenenler” yalnızsınız! Füsun Demirel vicdanımızdır!
Sonraki İçerikHalkın Günlüğü 118’inci sayısı çıktı!