‘Hasta mahpuslar sorunu ve çözüm önerileri’ sempozyumu sona erdi

DHF’nin de bileşeni olduğu Ankara Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi  “Hasta mahpuslar sorunu ve çözüm önerileri” adlı sempozyum üç oturum olarak düzenlendi. Moderatörlüğünü Akın Birdal’ın yaptığı birinci oturuma İHD Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve THİV Genel  Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı katıldı

ANKARA (18.10.2014)- Çankaya Belediyesi  Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılan “Hasta mahpuslar sorunu ve çözüm önerileri” adlı sempozyumunun birinci oturumu saat 10.00’da başladı.

Açılış konuşmasını Hasta Tutsaklara Özgürlük İnisiyatifi adına Mahmut Konuk yaptı. Konuk  konuşmasında “Kobane’de, Serekaniye’de  Şengal’de katleden zihniyetle hapishanelerde hasta tutsakları katleden zihniyet aynıdır” dedi. Konuşmasının devamında yasaların hasta tutsakların serbest bırakılmasını öngörürken, hasta tutsaklar serbest bırakılmadığına değinen Konuk “ Birçok hasta mahpustan biliyoruz ki devlet hasta tutsakları tabutla dışarı çıkarıyor”. Konuk sempozyumun amacı hasta mahpusların serbest bırakılması ve mücadeleyi bir üst noktaya taşımak olduğunu söyledi.

Açılış konuşmasının ardından sempozyumun birinci oturumuna geçildi. Moderatörlüğünü Akın Birdal’ın yaptığı oturuma İHD Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve THİV Genel  Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı katıldı.

“Hasta mahpuslar sorunu ve çözüm önerileri” sempozyumunda birinci oturuma moderatörlük yapan Birdal Türkiye tarihinde bu kadar çok insanın tutuklanmadığını söyledi. Gezi’de işçi cinayetlerinde cezaevlerinde insanların katledildiğini ifade eden Birdal insanların yaşam haklarının ellerinden alındığını söyledi. Hasta tutsakların serbest bırakılmasını “çözüm sürecinde” koz olarak kullanılmamasını ve bunun insani bir sorun olduğunu söyledi. Hasta tutsakların derhal serbest bırakılmasını isteyen Birdal her geçen gün tutsak sayısının arttığını ve buna bağlı olarak hasta tutsak sayısında da artış olduğunu ifade etti.

Birdal konuşmasının devamında ülkede bir kişi özgür değilse, tutsaksa herkesin tutsak olduğunu ve özgür olmadığını söyledi. Birdal son olarak Kobane direnişi sadece “Kobane halkının Kürt halkının bir direnişi değil insani değerler için yapılan bir direniştir” dedi.

578 hasta tutsaktan 228’inin durumu ağır

Birdal’ın yaptığı konuşmanın ardından İHD genel başkanı Öztürk Türkdoğan “Hasta Mahpuslar Sorunu ve Türkiye’deki Durum” konu başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Türkdoğan İHD adına katılımcıları selamlayarak konuşmasına başladı. Türkiye’de hapishanede tutuklu bulunanlarla ilgili yaptığı bilgilendirmenin yapan Türkdoğan özgürlüğünden mahrum bırakılan insanlara uygulanan politikanın bir çürütme politikası olduğunu söyledi. Türkdoğan bu tanımlamanın ağır bulanların olduğunu ancak “bir ülkede tutuklu insan sayısı girmeye çalıştığı AB’nin iki katıysa bu çürütme politikasının bir yansımasıdır” dedi.

 Tutuklu sayısının AKP iktidara geldiği dönemden bu güne kadar üç kat arttığını ve 150 binin üzerinde tutuklu olduğunu ifade eden Türkdoğan ekim ayı itibariyle 6 binin üzerinde siyasi tutuklu bulunduğunu söyledi. Toplam 578 hasta tutuklunun bulunduğunu ve bunların 228’inin ağır hasta olduğunu ve zaman geçtikçe hastalıklarının ağırlaştığına değinen Türkdoğan geçen her gün ağır hasta tutsak sayısının arttığını söyledi. Hasta tutsakların önünde ki en büyük engelin Adli Tıp Kurumu olduğunun ve hasta tutsakların bu engelle ölüme terk edildiğini söyleyen Türkdoğan hasta tutsaklarla ilgili bir başka sorununda F tipi hapishaneler olduğunu ifade etti. F tipi hapishanelerinin tutsakları psikolojik ve fiziki olarak etkileyen bir şekilde tasarlandığı ve sürekli yeni hapishanelerin inşa edildiğine değindi

Çocuk cezaevleri sorununa da değinen Türkdoğan çocuk cezaevlerinin kapatılmasını istedi. Son olarak hasta tutsaklar sorununun insan hakları sorunu olduğunu ve politik bir sorun olmadığını söyledi. Hükümetin hasta tutsakları bir koz olarak kullanılmasının önüne geçilmelidir dedi.

“Hasta mahpuslar sorunu politik bir sorundur”

Av Öztürk Türkdoğan’ın konuşmasının ardından sözü ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı aldı. Hasta mahpuslar sorununda hukuki çerçeve konu başlıklı sunumunda sorunun politik bir sorun olduğunu insan hakları sorunu olmadığını söyleyerek başladı. Av. Kozağaçlı hapishanelerdeki sorunları basit dokunuşlarla düzelebileceğini söyledi. İnfaz rejiminin temel amacının kavranabildiği oranında buna dair doğru adımların atılabileceğini ifade eden Av. Kozağaçlı ıslah etmenin ve ibret vermenin cezalandırmanın yıllardır temelini oluşturduğunu kaydetti. Dünyanın hiç bir yerinde insan haklarına dair bir infaz ve ya ceza olmadığını söyleyen Kozağaçlı meseleyi hukuktan alınıp siyasal alanına aktarılması gerektiğini söyledi. Siyasal tutsak kavramının bir statü olduğunu ve bu statünün bedeller ödenerek kazanıldığını belirten Kozağaçlı bu statünün bırakılmaması gerektiğini ifade etti.

Hukuka karşı temkinli olunması gerektiğini siyasal alanın genişletilmesi gerektiğini söyleyen Kozağaçlı hasta tutsaklarla olan ilişkilerimizi değiştirmeliyiz dedi. Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların ahlaki değerlerini yükseltmesinin beklenmemesi gerektiğini ifade eden Kozağaçlı sorunun AKP sorunu olmadığını bu sorunun bir sistem sorunu olduğunu söyledi. Hasta tutsaklar sorununda bir araya gelinmesi gerektiğini, devrimcilerin, sosyalistlerin, yurtseverlerin bu sorunda birbirinde kota koymamaları gerektiğini ifade etti.

Kozağaçlı son olarak “hasta tutsaklar için hangi mezhepten ve görüşten olursa olsun bir araya gelinmelidir” dedi.

‘Bugün için en acil olan ağır hasta tutsakların serbest bırakılmasıdır’

Birinci oturumun son sunumunu THİV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yaptı. Fincancı konuşmasında, “Türkiye’de hasta mahpuslar ve adli tıp uygulamaları konulu sunumunda koskoca bir organizasyonla, devletle karşı karşıyayız” dedi. Bu organizasyona karşı bütün güçle mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Fincancı, hapishanelerde ölüm oranının 7 yılda yüzde 125 artığını söyledi. Hapishane doluluk oranını ise yüzde 100’lük bir artış olduğunu belirten Fincancı, bu sebepten kaynaklı hapishanelerdeki doluluk oranının kapasitenin üzerinde olduğunu böyle olunca da bulaşıcı hatalıklar nedeniyle hasta tutsak sayısında artış meydana geldiğini ifade etti. Devlete yöneltilecek eleştirinin bilimsel bir şekilde olması gerektiğini söyleyen Fincancı, “578 hasta tutsak tek tek incelenmeli ve ciddi hastalıkları olanlar derhal serbest bırakılmalı” dedi.

“Bilimsel bir şekilde çalışma yapmadığımız zaman ağır hastalığı olanlara destek olamayız” diyen Fincancı, 5 yüzden fazla insanda birçoğunun serbest bırakılma ümidiyle adli tıp kurumuna başvurduğunu belirterek, bu tutsaklardan ağır hastalığı olanların serbest bırakılmasının önüne geçilmemesi gerektiğini söyledi.

Bugün için en acil sorunun ağır hastalığı olan tutsakların bir an önce serbest bırakılması gerektiğini ifade eden Fincancı, diğer tutsakların da sağlık haklarının en iyi şekilde sağlanması için çalışmaların devam etmesi gerektiğini açıkladı.  

Prof. Dr Fincancı’nın konuşmasının ardından birinci oturum sona erdi.

MKP dava tutsağı Hıdır Yıldız’ın mektubu okundu

İkinci oturuma MKP dava tutsağı Hıdır Yıldız’ın gönderdiği mektup okunduktan sonra başlandı. İkinci oturumun moderatörlüğünü Hüsnü Ödül yaptı. “Hapishaneler ve Sağlık” başlıklı sunumuyla konuşmasına başlayan THİV Genel Sekreteri Dr Metin Bakkalcı, hapishaneler tarihinin açık – örtük bir katliamlar tarihi olduğuna değinerek işkence ve kötü muamele başta olmak üzere tutsakların karşılaştığı birçok sorunun olduğunu ifade etti. Sürekli kapatılmaya uygun olmayanların yani nitelikli sağlık hizmeti alamayanların bırakılması gerektiğini söyleyen Bakkalcı, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında kanun maddesinde “mahkûm hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezası iyileşinceye kadar geri bırakılması” gerektiğinin ifade edildiğini ancak bunun uygulanmadığını belirtti. Hasta tutsaklar için koruyucu sağlık hizmetlerinin başa alınması gerektiğine değinen Bakkalcı, son olarak da adli tıp kurumunun bir an önce özerk yapıya kavuşturulması gerektiğini ifade etti.

‘Çocuklar hapishanelerde işkence görüyor ve tecavüze uğruyor’

Ardından sözü Doç. Dr Burhanettin Kaya aldı. Ankara Tabipler Odası temsilci olarak “Hapishaneler ve Ruh Sağlığı” sunumuyla Sempozyuma katılan Kaya, Adalet Bakanlığı’nın hapishanelerde hayatını kaybeden insanların ölüm nedenini ecel olarak gösterdiğini ancak bu ölümlerin birçoğunun şaibeli olduğunu söyledi. Çocuk hapishanelerine de değinen Kaya, bu konuda ülkemizdeki karnenin çok kötü olduğunu söyledi. Çocukların hapishanelerde işkence gördüğünü ve tecavüze uğradığını belirten Kaya, özellikle çocuklar üzerinde uygulanan baskılar sonucu tutuklu çocukların yüzde 75’inde bir ya da birden fazla ruhsal bozukluk olduğunu ifade etti. Özellikle hapishanelerde kendine zarar veren tutsaklarla sık sık karşılaşıldığına dikkat çeken Kaya, hapishanelerde travmanın ortaya çıkmasında birçok nedenin etkili olduğunu söyledi. Kaya özellikle LGBTİ bireylerin, Kürtlerin ve Alevilerin daha önce yaşadığı baskılar nedeniyle sorunlar yaşayabileceğini söyleyerek konuşmasını bitirdi.

‘Hasta tutsakların serbest bırakılmasını Cumhurbaşkanının lütfuna bırakamayız’

Oturumda son olarak söz alan Adli Tıp Uzmanları Derneği Genel Başkanı Prof Dr Ümit Biçer “Adli Tıp’ta Özel Uygulamalar” başlıklı sunumuna hapishanede hayatını kaybeden Gülay Çetin’in yazmış olduğu mektubu okuyarak başladı. “Bugün hasta mahpuslara bakılırken hukuksal normlara bakmıyoruz” diyen Biçer, “hukuksal düzenlemelerde hasta tutukluların serbest bırakılmasını Cumhurbaşkanının lütfuna bırakılmasına bakamayız” ifadelerini kullandı. Adli tıp kurumunun tek başına bırakılmaması gerektiğini belirten Biçer, adli tıp kurumunun hasta tutsaklar için düzenlediği raporlara dair Türk Tabipler Birliği’nin ve bu konudaki uzmanların alternatif raporları hazırlaması gerektiğini ifade etti.

Üçüncü ve son oturumda ise şehit ve tutsak ailelerinin temsilcileri moderatörlüğünü Hasan Gülbahar yapacağı “Çözüm Önerileri ve Forumla” sonlandırılacaktı. Ancak Hasan Gülbahar’ın hapishaneden çıktıktan sonra tekrar tutuklanması üzerine üçüncü oturumun moderatörlüğü Temel Demirer yaptı. Sunum öncesinde Demirer’in yanına Hasan Gülbahar’ın fotoğrafı konuldu.

YDAB adına Süleyman Şahin’in de konuşmacı olarak katıldığı Sempozyum, katılımcıların soruları ve düşüncelerini ifade etmesiyle sona erdi. 

 

 

 

 

Önceki İçerikSarısülük ailesine açılan davanın ilk duruşması görüldü
Sonraki İçerikMuzaffer Oruçoğlu’nun Işıltılar adlı sergisi Ankara’da