HBDH Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş ve KBDH Konsey üyesi Hevi Sarya, Medya Haber Özel Program’ında Delal Dersim’in sorularını yanıtladılar.

HBDH Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş ve KBDH Konsey üyesi Hevi Sarya, Medya Haber Özel Program’ında Delal Dersim’in sorularını yanıtladılar. 2021 yılına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tekin Yoldaş ve Hevi Sarya’nın katıldığı özel programın içeriğini sizlerle paylaşıyoruz. 

Haber linki:”http://www.hbdh-online.org/hbdh-yk-uyesi-tekin-yoldas-ve-kbdh-genel-konseyi-uyesi-hevi-sarya-medya-haber-ozel-programina-konuk-oldular30-aralik-2021/

Delal Devrim: “Hem HBDH ve KBDH hem de emekçiler, kadınlar ve tüm ezilenler için 2021 yılı nasıl geçti?”

Hevi Sarya: “Birleşik devrim hareketi olarak şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Bu mücadeleyi yürüten tüm yoldaşlarımızı buradan selamlıyoruz. Halklarımızı, kadınları yürüttükleri mücadeleler ve ödedikleri bedellerden dolayı selamlıyoruz. 2021 yılı yoğun bir politik ve askeri atmosferde geçti. Neticede politik, askeri ve psikolojik saldırılarının sonuç vereceğini uman bir faşist şeflik rejimi söz konusudur. Fakat bu emellerin boşa çıktığını çok rahat söyleyebiliriz, 2021 yılına baktığımızda. Mücadelenin gelişim seyri açısından bazı nitelik sıçrama anları söz konusuydu, geride kalan 10 yıllık süre zarfında. Özellikle de Kürdistan’da ki sömürge siyasetine politik-askeri anlamda cevaplar veren bir Kürt halkımız gerçeği vardı. Örneğin Rojava Devrimi söz konusu olduğunda ya da Kürdistan’da ki öz yönetim ve öz savunma direnişleri söz konusu olduğunda, Türkiye’de ki politik özgürlükler mücadelesinin vardığı düzey açısından baktığımızda ya da bir Gezi Ayaklanması’na yaslanan politik kitle hareketi gerçekliği, kadın özgürlük mücadelesinin kazanımları üzerinden yürüyen bir kadın özgürlük hareketi söz konusudur. Bütün bunlar söz konusu olduğunda niteliksel sıçrama dönemlerini geride bırakmıştır Türkiye ve Kürdistan halkları ve AKP bir faşist rejim olarak bu niteliksel sıçrama anlarından daha da geriye düşürmeye çalışan bir faşist saldırganlık dönemine geçti. 2015 Konsepti’ni böyle tanımlayabiliriz. Fakat 2015’ten bugüne geldiğimizde bu amacına ulaşamadığını görüyoruz. Yaratmak istediği politik irade kırılmasıydı, yaratmak istediği bir askeri irade kırılmasıydı, yaratmak istediği psikolojik bir baskı ortamı yaratmaktı. Umutsuzluk, karamsarlık, iradesizlik geliştirmekti. Bunun da oluşmadığını görüyoruz. Son bir yıl, 2015’ten beri işletilen konsept açısından, oldukça kritik bir yerde durdu. Son bir yılın daha fazla iradeleşme, daha fazla özneleşme, halklarımız ve kadınlar söz konusu olduğunda da bunu söyleyebiliriz, birleşik devrim hareketinin özneleri söz konusu olduğunda da bunu söyleyebiliriz. Bir yılın bizim açımızdan önemli kazanımlarla geçtiği açık ve nettir. HBDH ve KBDH olarak, mevcut rejim krizinin bir tarafıydık ve derinleştiren bir yerde durduk. Ekonomik ve siyasi anlamda ciddi bir kriz içerisinde, kapitalizmin yapısal krizleriyle birleşen, rejimin yönetememe krizi söz konusu olduğunda bütün bu krizi derinleştiren ve devrimimiz lehine ilerleten bir yerde durduk. Bunun bir dizi mücadele araç ve biçimleriyle iç içe ilerlediğini çok rahat söyleyebiliriz. Gerek kitle hareketi düzeyinde gerek öncü çıkışlar düzeyinde belirtilebilir. Ya da aynı zamanda gerilla ve milis cephesinden doğrudan saldırı eylemleri biçiminde tariflenebilir. Her düzeyde mücadele araç ve biçimi birleşik devrim hareketi açısından uygulandı. NATO’nun üçüncü ordusu olarak belirlenen faşist Türk devletinin askeri kuvvetiyle dövüşmekteyiz. Aynı zamanda onyıllara varan, yüz yıllara varan bir mücadelenin ardıllarıyız. Biz bu orduyu zorluyoruz, biz bu orduyu darbeliyoruz. Yeri geldiğinde kaçırtıyoruz. Gare örneğinde gördük. Metina, Zap, Haftanin örneklerinde ki yaşadığı zorlanmalar ortadadır. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü siyasetin girdiği çıkmazlar açısından çok rahatlıkla belirtebiliriz. Dolayısıyla bizim açımızdan kazanımları olan bir yıldı. Bu bir yılı biz bir nevi iyi analiz ederek 2022’ye de bu analizlerle daha güçlü gireceğimize inanıyoruz. Buradan dersler ve sonuçlar çıkartarak mücadeleyi daha sonuç alıcı bir düzeye evrilteceğimiz 2022 yılına gireceğiz. Daha sonuç alıcı ve daha büyük başarılara doğru hazırlandığımızı, devrim yürüyüşümüzü ve devrimin hazırlığının yeni bir evresi, momenti olarak 2022’ye gayet cesur, kararlı bir düzlemde gireceğiz.”

Delal Devrim: “Tekin Yoldaş, siz 2021 yılına dair neler söyleyeceksiniz?”

Tekin Yoldaş: “2021 yılında bu mücadele ölümsüzleşen bütün HBDH savaşçılarını, devrim savaşçılarını saygıyla selamlamak istiyorum. Onların anıları bizim mücadelemize güç vermiştir. 2021 yılı hem sınıf mücadelesi açısından, ezenle ezilenin arasında ki mücadele açısından mücadele dolu bir yıl olarak yaşandı. En genel anlamıyla dikkat çekici neler var dersek, 2021 yılının başında özellikle Gare Direnişi çok ciddi şekilde faşist devletin planlarını bozan önemli bir direnişti. Faşist rejim Türkiye’de işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin bir şekilde baskılamak, boğmak istiyordu. Bu operasyon başarılı olsaydı kendisini daha güçlü tahkim edecekti. İktidarını daha güçlendirecekti. Bu koşullarda altında gerçekleşen Gare Direnişi faşizmin bu planını bozdu. 2021’e damgasını vuran önemli pratiklerden biriydi. Yine, 2021 yılı içerisinde Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı direniş önemliydi. Erdoğan rejimini toplumun bütün hayatına hakim olan br kayyumlar sistemi ile, ayrıca belediyelere kayyum atayan, üniversitelere kayyum atayan, siyasi partilerin iradesini yok sayan, milletvekillerini tutuklayan, sokakta her türlü hak arama ve özgürlük mücadelesini ‘terörist’ ilan eden bir rejime karşı Boğaziçi Öğrencileri bir direniş başlattılar. Bir kayyumu gönderdiler, şimdi ikinci kayyuma karşı direnişlerine devam ediyorlar. Bu açıdan onların direnişleri 2021 yılına damga vurmuştur. Kapitalizmin içinde bulunduğu kriz korona virüs pandemisiyle beraber gelişen işçi direnişleri 2021 yılına damgasını vurmuştur. Birbirinden bağımsız bir şekilde gerçekleşen işçi direnişleri bir çok açıdan bu sömürü düzenine karşı işçi sınıfının yaşadığını, ölmediğini, elveda denmediğini gösterirken aynı zamanda birçok açıdan da kazanımla sonuçlandı, sonuç aldı. Sermaye cephesinden geri adım attırdı. Bu açıdan önemliydi. Kadınların mücadelesi açısından, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararına karşı kadınların güçlü bir politik çıkışı vardı. Bu açıdan erkek egemenliğe karşı kapitalizmin, patriarkanın sömürüsüne karşı kadınlar örgütlü bir şekilde sokaktaydılar. İstanbul sözleşmesiyle beraber savundukları yaşam hakkıydı. Bu açıdan iktidarın, bu sözleşmenin feshi kararına karşı sokakta kadınların öfkesi önemliydi. Kürt halkının direnişi de 2021 yılına damgasını vurdu. Bütün operasyonlara, bütün saldırılara rağmen Newroz’da coşkulu bir kitle vardı. Bu kitle özgürlük mücadelesine Kürt halkının siyasi iradesi olan Abdullah Öcalan’a ve onun siyasi iddiasına sahip çıktı. Bu anlamıyla 2021 yılı ezenle, ezilenin mücadelesinin bütün bir şiddetiyle yaşandığı bir yıldı. Bizler ezilen cephesinden HBDH olarak 2021 boyunca hem gerilla alanında hem kentlerde milisler düzeyinde hem de devrimci kitle faaliyeti olarak var ettiler. 2020’de biz HBDH olarak 63 eyleme imza attık. Bu kez toplamda 127 eyleme imza atıldı, 2021’de. Bu önemli bir sayı. Çünkü HBDH faşizmin bütün engellemelerine bütün yasaklamalarına rağmen eylem yapmaya devam etti. Bu anlamıyla 2021 faşizminden hesap soranların, HBDH milislerinin, gerillanın direnişinin damgasını taşıdı. Yaz döneminde Mayıs ayından itibaren, Zap-Avaşin-Metina hattına faşizmin işgal saldırısı başladı. Beraberinde Rojava’ya işgaller de vardı. Bu koşullar altında, özellikle bu alanlarda, Medya Savunma Alanları’nda ki gerillanın direnişi Güney Kürdistan’ı işgal etmek isteyen Türk devletinin bütün planını bozdu. Bu açıdan, gerilla onları askeri açıdan durdurmuş oldu. HBDH güçleri bu direnişin içinde yer aldılar. HBDH güçleri bu direnişin önemli bir parçası oldu. Bu operasyonlar devam ederken Türkiye metropollerinde ve Kürdistan kentlerinde HBDH milisleri yürüttükleri eylemlerle faşizm halka, gerillaya, emekçilere, ezilenlere saldırıyorsa devrimciler onlardan hesap sorabilir. Devrimciler bu iradeye sahiptir. Devrimciler asla unutmaz. Eylemlerin niteliği düzeyi farklılaşabilir ama bir ısrar faşizmden hesap sorma, onun işçi, emekçilere, ezilenlere ve bütün halka dayattığı sömürü düzenine başkaldırı ve hesap sorma iradesi 2021 yılı boyunca HBDH güçlerinin pratiklerinde kendisini gösterdi. Askeri eylemlerinde kendini gösterdi. Bu anlamıyla 2021’e damgasını vuran aslında HBDH’ın bu devrimci duruşu olmuştur. “

Delal Devrim: “Pandemi, yasaklamalar, saldırılar, taciz, tecavüz… bütün bunlara rağmen “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz” şiarıyla ve ısrarla meydanları alanları, sokakları dolduran kadınlar sesini yükseltmeye devam ettiler. Özgürlükleri için faşizme karşı büyük bir  mücadele yürütüyorlar. 2022 yılında kadın özgürlük mücadelesi hedefleriniz nelerdir?”

Hevi Sarya: “Öncelikle bu soruya Şehit Garibe Gezer’i anarak başlamak istiyorum. Onun anılarına bağlılığımızı bir hesap sorma eylemselliği üzerinde, böyle bir pratikselleşmeyle bağlı kalacağımızın altını çizmek isterim. Bu temelde kendini vareden KBDH milislerimizi de buradan selamlıyorum. Garibe Gezer arkadaşımızın şehadeti aynı zamanda bu                mücadelemizin eksikliğidir. Garibe Gezer’in kamuoyuna sunduğu mesajlar aslında bir çağrıydı. Biz tam da o dönemden şehadetine kadar süreç açısından daha güçlü bir eylemsellikle, daha güçlü bir kadın dayanışmasıyla karşılamalıydık. Neticede faşist Türk devletinin bir dizi işkence saldırıları sonucu yaşamı son buldu. Bu büyük bir katliamdır. Buradan hareketle kadın özgürlük mücadelemiz açısından 2022 yılında şu önemli bir yerde duruyor; birlik. Bugün mevcut erkek egemen faşist devlet kadınları bölen ve parçalayan bir hatta ilerliyor. Baktığımızda Kürdistanlı kadınlarla Türkiyeli kadınları bölüyor. Kürdistan’da bir sömürge siyaseti var ve bu bölücüdür. Burada asıl bölücü faşist Türk devletidir. Halkları bölüyor, kadınları bölüyor. Tarihi geriye alırsak, zamanında demografik yapıyı değiştiren politikalarıyla, nüfus politikalarıyla, techir politikalarıyla, katliamlarla yine halkları bölmüştür. O günden bugüne de faşizm aslında kendini sürdüren bir yerde duruyor. Dolayısıyla şovenizm, işgal, sömürge siyaseti vb. bunlar bölücü siyasetlerdir. Bugün kadınları bölüyor. Ya da sermaye egemenliğinin politikalarına baktığımızda mevcut ekonomik krizin kendisi aynı zamanda bir içe dönüklükte yaratıyor. Bireysel kurtuluş temelinde bir eğilim de beraberinde geliyor. Ekonomik sorunu bireysel temelde çözmeye çalışan, yoksullukla-açlıkla boğuşan, işsizlik sorunuyla boğuşan, kendine kapalı, evine kapalı, işyerine kapalı bir kadın bireyciliği yaratmaya çalışıyor. Dolayısıyla da sermayenin bu diktatörlüğü karşısında ezilen işçi kadınların, ezilen emekçi kadınların birleşmesi gerekiyor. Bireysel anlamda, ekonomik anlamda kurtuluş değil toplumsal bir kurtuluş mücadelesiyle ancak biz ekonomik sorunlarımızı aşabiliriz. Daha güçlü bir politik mücadele gerekiyor, kadınlar söz konusu olduğunda. Ekonomik sorunun çözümü de daha güçlü bir mücadeleyle ancak aşılabilir. Taciz, tecavüz, istismar, kadın cinayetleri bütün bu saldırıların kendisi de birey erkekten gelen saldırılardır. Aynı zamanda kolektif erkek mekanizmalarından gelen saldırılardır. O yüzden bugün kadın hareketimizin erkek devlet şiddetine karşı mücadeleyi yükselten eylemselliği önemlidir. 25 Kasım’da örneğin temel sloganlardan biriydi. Susmuyoruz, itaat etmiyoruz, korkmuyoruz dediler. Erkek devlet şiddetine karşı isyandayız dediler. Kolektif erkek mekanizması bugün faşist şeflik rejimidir. Faşist Türk devletidir. Erkek egemen bu faşist düzendir. Kolektif erkek şiddetinin somut maddi organı orasıdır. Burada biz şiddet olgusuna bakarken daha genel alan, şiddet faşizmdir, şiddet mevcut sermayenin ekonomik saldırılarıdır. Şiddet ırkçılıktır, şovenizmdir. Şiddet işgal siyasetidir. Şiddet kadın cinayetleridir. Şiddet çok yönlüdür. Şiddetin kendisi de bugün doğrudan sorumlusu faşist Türk devletidir. Doğrudan burjuva Türk devletidir. Kadın özgürlük mücadelemizin devrimci bir politik hatta ilerlemesi önemli bir yerde duruyor. Biz bu erkek devleti yıkacağız. Erkek devlet karşısında güçlü bir kadın birliği örerek bu parçalılığa, kadınlar arasında geliştirilmeye çalışılan yabancılaşma ve uzaklaşma siyaseti karşısında yakınlaşan birleşen ve militan devrimci bir politik hatta ilerleyen, böylece milyonlarca kadınla buluşan bir mücadele düzeyi geliştirmeyi hedefliyoruz. Yeni dönem açısından da erkek egemenliği yıkacağız, ileri daha ileri hamlemiz açısından iki temel sloganın altını çizmek istiyoruz. “Öz savunmayı yükselt, saldırıya geç”, “Birleşik kadın mücadelesiyle kazanacağız”’dır. Bu iki temel şiarıyla önümüzde ki dönemde refleksif değil, sonuç alıcı bir mücadele örmek, geri adım attıran-darbeleyen ve kazanan bir duruş gerekiyor. Sadece itaat etmeyen değil aynı zamanda yıkan bir hat gerekiyor. Kadın özgürlük mücadelesi açısından 2022 yılında biz bunu başaran bir yerde duracağız. Öz savunma-milis eylemselliği ise yeni bir soluk olacaktır. Önümüzde ki yılda özsavunma-milis eylemlerinin daha fazla damgasını vuran bir çizgi olmasını hedefliyoruz.”

Delal Devrim: “Gerilladan milis eylemlerine, oradan sokağa yansıyan bir mücadele örgütlediniz. 2022’de ki hedefleriniz nedir?”

Tekin Yoldaş: “Öncelikle, HBDH güçleri açısından 2021 yılı değerlendirmesini yapmıştık. Bu mücadelede HBDH YK üyesi olarak birlikte çalıştığımız Sinan Dersim yoldaşı anmak istiyorum. 2021 yılında onun ölümsüzleştiği açıklandı. Bu açıdan onun da mücadelesi bizlere güç vermektedir. 2022 açısından gelişmeleri en genel anlamıyla şöyle tariflemeliyiz: Faşist rejim işgal ve savaş politikalarına devam edecek. Özellikle MSA’da, Kuzey Kürdistan dağlarında Rojava’ya dönük işgal saldırılarına karşı güçlü bir gerilla direnişi var. Gerillanın 2021 yılında ki direnişi 2022 yılında da bu savaşın, faşizme karşı aslında bu direnişin daha da şiddetli bir şekilde devam edeceğini gösteriyor. HBDH, “Faşizmi Yıkalım, Özgürlüğü Kazanalım”, “İleri, Daha ileri…” derken aslında 2022 hedefini şu noktadan koydu; Gerilla cephesinde direniş ve bu direnişin kentlere, metropollere taşınması. Bu anlamıyla, 2022 yılında hedefimiz hem eylemlerin sayısını artırmak hem de eylemlerin niteliğini artırmaktır. HBDH Milisleri ve KBHD milisleri 2020 yılında 63 eylem gerçekleştirmişti, 2021’de bu sayı 127 oldu. Bu önemli bir artış. Bu eylemleri 2022 yılında daha artırmaktır hedefimiz. Çünkü sınıf çelişkisi, ezen-ezilen çelişkisi ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Bugün ekonomik krizde iktidar, faşizm yanlısı olan ve onların etrafında ki beş’li çete ve sermaye odakları her fırsatta zenginleşirken; yoksul halkın, emekçilerin yaşamı her geçen gün zorlaşıyor. Bu kesimlerin öfkesi HBDH’ın eylemlerinde kendisini ifade edecektir. Bu anlamıyla işçilerin, işsizlerin, yoksulların özlemleri ve öfkeleri bizlerin eylemleriyle kendisini ifade edecek. Hem gerillanın direnişi hem de HBDH milislerinin eylemi devrimci kitle faaliyetini, sokak eylemleri de 2022 yılında artmalı. Bu eylemler hem gerilla hem de milis eylemleriyle eş güdümlü olmalıdır. Onların talepleriyle ortaklaşmalıdır. Gerillanın ve milisin eylemleri sokakta ki emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin öfkesini ifade ediyor. Bunların faşizme olan öfkesini ifade ediyor. 2022 yılı için; yaşanan ekonomik kriz ortadadır. Rejim dökülüyor, döviz krizi, diğer krizler, hayat pahalılığı bunların hepsi daha geniş halk kesimlerinin faşist iktidardan uzaklaştığını ve devrimci güçlere doğru yöneleceğini gösteriyor. Eğer biz, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirirsek, birleşik devrim güçleri olarak halkı doğru temelde örgütlersek 2022 yılı faşizmin yıkılacağı, özgürlüğün kazanılacağı bir yıl olacaktır. Bu açıdan “ileri, daha ileri” derken, faşizme karşı özgürlük mücadelemizi daha güçlendirmek, daha nitelikli hale getirmek istiyoruz. Sonuçta, bu direniş gerillasıyla milisiyle, devrimci kitle faaliyetini yürütenle, işçisiyle, emekçisiyle, kadınıyla herkese ciddi görevler düşüyor. Bütün bu kesimler bu faaliyetin parçası olmalılar. Buna emek vermeliler. Evinde oturursan, beklersen, eyleme katılmazsan, hesap sormazsan faşizm yıkılmaz. O rejim yıkılsa da, belki Erdoğan gider yerine ‘Kandil’e askeri operasyon yapacağım’ diyen Kılıçdaroğlu gelir. Ya da, her fırsatta faşist katillere selam gönderen Meral Akşener gelir. Dolayısıyla biz sistem içi bir restorasyon değil, kapitalist sömürü düzeninin topyekun yıkılmasını istiyoruz. Devrimci bir halk iktidarına yürünmesi, devrimci halk iktidarının kurulmasını istiyoruz. Bu yönüyle, bütün dünyada 2022 için şu gelişmeler var; Latin Amerika’sından Uzak Doğu’ya, Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar her tarafta sosyalistler,devrimciler, ezilenlerden yana olan güçler güçleniyor, örgütleniyor, iktidara yürüyorlar. Bu anlamıyla da biz HBDH olarak 2022 yılında bu mücadele kararlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz. Faşizmi yıkma özgürlüğü kazanma mücadelesinde ‘ileri’ diyeceğiz. Daha ileri olacağız. Bu kez eylemlerimizi daha nitelikli hale getirmek, eylemlerimizle toplumsal çelişkileri buluşturmak, ezilenlerin çelişkileriyle eylemlerimizi buluşturmak istiyoruz. Halkımıza çağrımız, bu eylemlerimize katılmalarıdır, güç vermeleridir. Faşizmi korkusu Türkiye ve Kürdistan şehirlerinde HBDH ateşinin güçlenmesidir. O patronlar işçilerin alınterini sömürüyorsa patronların evleri, arabaları, işyerleri yanacak ve hesap sorulacak. Katiller Soma’da ve başka yerlerde işçi sınıfını hedef alıyorsa HBDH güçleri de onları hedef alacak. Kadın cinayeti oluyorsa, tecavüz ediliyorsa onu yapanlardan KBDH ve HBDH güçleri hesap soracak. 2022 hedeflerimiz hesap sormak, ezilenlerin öfkesini örgütlemek, faşizmi yıkmak ve özgürlüğü kazanmaktır. “

Delal Devrim: “Ülke her gün yeni zamlarla uyanıyor. Günü zamlarla kapatıyor. Zamların olmadığı tek şey emekçilerin maaşlarıdır. Uzayıp giden halk ekmek kuyrukları yarım bardakta satılan sıvı yağ, yarım satılan simit, reyonlarda ki mallara uygulanan kotalar… bu uzayıp gider. İktidarın ekonomi politikaları emekçilerin hayatını zorlaştırdı. Yeni yılda nasıl bir tablo bizi bekliyor”

Hevi Sarya: “Kapitalist sistem var oldukça burjuva devletin işçi ve emekçi halklar üzerinde ki diktatörlüğü var oldukça ekonomik sorunlar da hep olacaktır. Neticede sayıca azınlıkta olan bir nüfusun, sayıca çoğunlukta olan nüfusun üzerine uyguladığı bir zorba bir aygıttır burjuva devlet. Burjuva devlet kendi sermaye birikimi için, aynı zamanda emperyalizmle kurduğu ilişki ve emperyalizmin hegemonyası için neticede ekonomik politikalar uygulamak zorundadır. Onun açısından da bir zorunluluktur. Yoksa varoluşun inkarı olur. Mevcut ekonomi politikaları kendi iflasının önüne geçmesi için uygulamak zorunda. Biz bunun karşılığı olarak elbette yoksullaşan, açlık sınırının altında yaşayan pozisyonda oluyoruz. Dolayısıyla, birincisi; bu saldırılar burjuva devlet kaynaklıdır. Biz bu mücadeleyi burjuva devlete karşı yürütmeliyiz. Konunun kendisi bir zam olabilir. İşten atılma olabilir ya da ihtiyacı karşılamaktan çok uzak bir asgari ücret olabilir. Konuların kendisi bunlar ama biz bunun karşısında kimden ne isteyeceğiz? Kimden neyi talep edeceğiz? Karşımızda ki zaten bizim emeğimiz üzerinden kendini var eden bir zengin sınıfıdır. Bugün AKP-MHP iktidarı mevcut dikatörlük rejimi bunun sözcüsüdür, kurumsallaşmış yapısıdır. Dolayısıyla, şunun altını çizmeliyiz. Mevcut tüm saldırılar yoğunlaşmış iktisat politikalarıdır. Kürdistan’da ki savaş aslında ekonomik krizin bir sonucudur aynı zamanda. Ekonomik siyasetin bir sonucudur. Ya da bugün Türkiye’de ki faşizm olgusu politik özgürlükleri baskılayan, zindan politikasıyla, katletme politikasıyla, gözaltı politikasıyla, söz-eylem örgütleme özgürlüğü üzerinde tüm saldırılarıyla aslında bunun kendisi yoğunlaşmış iktisattır. Yoğunlaşmış ekonomidir. Biz faşizme karşı bir mücadele yürüterek ancak, ekonomik kriz karşısında saf tutmuş oluruz. O yüzden ekonomik krize karşı mücadele faşizme karşı mücadeleden geçiyor. Erkek egemenliğine karşı mücadelede faşizme karşı mücadele ve ekonomik krize karşı mücadeleyle kaynaşarak ilerlemek zorundadır. Yoksa, şöyle bir risk var: Ekonomik krize karşı mücadelemizin ekonomist bir çizgide daralma riski var. Doğrudan bunun muhattabı AKP-MHP faşist iktidarıdır. Dolayısıyla da bizim işyerlerinde, yaşam alanlarımızda direnişler, grevler örgütlemeyi parola olarak ifade ederiz. İşgal eylemleridir, fabrika işgal eylemleridir, işyeri işgal eylemleridir, sabotaj eylemleridir. Bugün, işçiler üzerinde sermayenin saldırıları uygulayan bu patronların fabrikasını yakalım, tutuşturalım. Üretemesinler. Ya da onların araçlarını, doğrudan şahısların kendilerini, sermayedarları, patronları suikast-sabotaj eylemlerimizle cezalandıralım. Direniş, grev, boykotlar, işgaller, sabotajlar, suikastler bütün bunlar bizim mevcut ekonomik saldırılara karşı uygulayacağımız eylem biçimleridir, mücadele araç biçimleridir. Kadınların da bu mücadelenin en fazla muhattabıdır. Kadınlar olarak bu mücadele en ön safta yer almalıyız. 2022 yılı açısından yoksulluk, yokluklar, bütün saldırılar karşısında yaşanacaklar devam edecek. Acılar devam edecek. Ama direniş ve mücadeleyle bunların üstesinden gelebiliriz. Dolayısıyla, önümüzde ki süreç açısından da mücadeleyi daha fazla yükseltme çağrısında bulunuyoruz. Öz-savunma ve milis eylemleri de, ekonomik krize karşı mücadelede önemli bir mücadele biçimidir. Taylandlı bir fabrika işçisi kadın yaşadığı zulüm karşısında patrondan gördüğü zulüm ve aynı zamanda taciz saldırıları da yaşıyor. Sonucunda fabrikayı ateşe veriyor. Bizim açımızdan bir örnektir. Mücadelenin devrimci şiddet eylemsellikleriyle ilerlemesi gerekiyor. Ekonomik krize karşı mücadele de faşizme-erkek egemenliğe karşı mücadele de birleşen bir kadın özgürlük mücadelesi, kadın hareketi inşaa edeceğiz. “

Delal Devrim: “Faşist iktidar işgal siyasetini devam ettirmeye çalışıyor. Bu işgal siyaseti halklar için ne gibi sonuçlar doğurmaktadır?”

Tekin Yoldaş: “Faşist rejimin işgal siyaseti aslında ülke içerisinde ki çelişkilerin üstünü örtmek için bir savaş arayışı içerisinde olmuştur AKP-MHP faşist iktidarı. 24 Temmuz 2015 yılından bu politikalara hız verildi. 2021 yılında aslında bu savaş politikalarının derinleştiği bir yıl oldu. Faşist devlet bütün ekonomik imkanlarını, teknik imkanlarını, mali imkanlarını bu savaş için kullandı. Bunun sonucu olarak da bugün yaşanan ekonomik krizin bir boyutu da bu aşırı silahlanma ve savaş politikalarıdır. İşgal politikasının Erdoğan rejimi için şöyle bir anlamı var. Bu işgal ve savaş makinası durursa iktidar dağılacaktır. Gelişmeler ona doğru gidiyor. Başarısız olan bir faşist rejim geri adım atmak zorunda kalacak ve dağılacaktır. 2022 yılında da bu işgal ve savaş politikaları devam edecek. Bu politikalar, hem faşist rejimin yayılma siyaseti Libya’dan Doğu Akdeniz’den Kıbrıs’tan Rojava’ya İdlib’e Güney Kürdistan’a oradan Ermenistan’a Karadeniz’e… genel bir yayılma siyaseti olarak düşündüğünüzde kendisine yeni bir misyonla alan açma siyasetidir. Bu konuda şu gerçeklik ortaya çıkmıştır, beklentiler büyük hayal kırıklığına dönüştü. Örneğin, Doğu Akdeniz meselesinde geri adım attırıldı. Libya’dan gönderilmek üzereler, Başur’da işgal siyaseti yürütüyorlar ama bu siyaset belli noktalarda gerillanın direnişiyle aslında bulunduğu yere çakılmış durumda. Ermenistan-Azerbeycan-Kafkas hattında Rusya’nın bir müdahalesi oldu. Onun belli bir yayılma siyasetini engelledi. Karadeniz’de her an bir savaş ortamı oluşabilir. Bütün bu gelişmelerde, AKP-MHP faşist iktidarı varlığını devam ettirebilmek için bu işgal saldırılarını devam ettireceği görülüyor. Ama tek başına yapmıyor bunu. Özellikle bu Başur’da ki işgal politikasını doğrudan ABD başta olmak üzere bu güçlerin desteğiyle yapıyor. NATO’nun en büyük ikinci ordusudur Türk ordusu. Bu ordu doğrudan KDP’den ABD’den destek almasa böyle bir savaş politikası izleyemez. Çünkü burada ki hava sahası o güçlere ait. O hava sahasını Türk devleti istediği gibi kullanabiliyor. Bugün Şengal’e hava saldırısı yapıyor. Başur Kürdistan’ın değişik yerlerine hava saldırı yapıyor. Aynı şekilde de Rojava’da da değişik zamanlarda saldırı eylemleri gerçekleştiriyorlar. İşgal politikası aslında doğrudan emperyalizmle uyumlu bir işgal politikasıdır. Ondan bir rol alma arayışıdır. Türk devletinin de kendi hesapları var. Öncelikle, bölgenin demografik yapısına müdahale etmek istiyor. Kürtlerin her türlü demokratik hakkını, özgürlük hakkını elinden almak istiyor. Bu açıdan, bu faşist rejim Türk, Kürt, Arap halklarının aleyhine bir rejimdir. Bunun yıkılması, başarısızlığı bölge insanlarının yararına olacaktır. Sadece Türkiye işçilerinin, kadınların, emekçilerin, Kürt halkının değil bölge halklarının lehinedir. Çünkü, bölgede hangi demokratikleşme olsa, hangi özgürlük faaliyeti olsa, hangi ezilenlerin eylemi olsa bunun karşısına Erdoğan rejimi dikilmektedir. Bazı teknolojilerle dünyanın değişik yerlerinde özgürlük mücadeleleri yürüten güçlere karşı egemen güçleri desteklemek için onlara İHA, SİHA satıyor. Onlarla işbirliği içerisindeler. Dolayısıyla bu işgal politikasını şöyle okumak gerekiyor. Bu rejim bu işgal politikasında başarısız olduğunda yıkılması hızlanacaktır. Bizim görevimiz bunu daha da hızlandırmaktır. Bu anlamıyla onun askeri yenilgisi, askeri açıdan başarısızlığı faşizmin dağılması, onun egemen politikaları terk etmesi, işçi sınıfı-emekçilerin özgürlüğüne giden yolun açılması anlamına gelecektir. Zaten böyle olmuştur. Bakın 1905 Rusya’sına. Çar kuşatılmıştır toplumsal muhalefet tarafından. Çar gidip Japonya’ya savaş ilan etmiş, yenilmiş ve 1905 Devrim’i başlamıştır. Ya da Ekim Devrimi’ne bakın I.Dünya Savaşı esnasında yenilmiş bir Rusya, Bolşevikler öncülüğünde iktidara yürümüştür işçi sınıfı. Dünyanın değişik yerlerinde II.Dünya Savaşı’nı değerlendirdiğinizde sosyalizmin dünya çapında prestij kazanması, Vietnam meselesi ve diğerleri. Faşizmi askeri başarısızlığı bizleri 2022’de hedeflediğimiz meselelerden birisidir. Bu aynı zamanda hem ona karşı Başur’da, Rojava’da devrimci direnişi yükseltmek hem de ülke içerisinde işçiler, emekçiler cephesinde onun bu politikalarını sorgulatmak, savaş politikalarını teşhir etmek ve ondan hesap sormak eylemlerine bu toplumsal kesimleri katmakla olacaktır. Bu anlamıyla işgalciler kaybedecek, direnenler kazanacaktır. Faşist rejim 2022’de işgal siyasetinde kaybedecektir. Ona kaybettirecek olan ne onun emperyalizmle olan çelişkileri ne de bölgedeki başka bir statükodur. Ona kaybettirecek olan halkların ve ezilenlerin direnişi olacaktır.”

Delal Devrim: “2022 yılı için halklara mesajınız nedir?”

Hevi Sarya: “19 Aralık Katliamı’nda, Maraş Katliam’ında, Roboski’de şehit düşenlerimizi buradan anmak istiyorum. Katliam saldırıları ve ödediğimiz bedeller, şehitlerimiz, gazilerimiz söz konusu olduğunda bize şu gerçeği tekrar hatırlatıyor. 2022 açısından, isyan değil devrime odaklanmalıyız. Sonuç alıcı bir mücadeleye kitlenmeliyiz. Tarihin en gerilerinden bugüne geldiğimizde bir dizi isyanlar yaşandı. Şeyh Bedrettinlerden, Karmatilerden başlayabiliriz. Ya da Mustafa Suphilerden ya da ’68-’80 arası o devrimci kuşağı düşündüğümüzde ‘90lar, 2000’ler… Gezi’den Rojava’ya, öz yönetim direnişlerinden bugüne kadar … Yüzyılların mücadele birikimini üstlenmiş bir coğrafyanın aslında devrimcileriyiz. Bu mücadeleyi zafere götürmek, refleksif değil sonuç alıcı bir noktaya evriltmek zorundayız. Bunun görevini üstlenen bir yerde duruyoruz. 2022 söz konusu olduğunda bu tarihsel sorumluluğumuza daha fazla yaslanma, bununla hareket etme, faşizmi ve erkek egemenliği yıkma mücadele programına daha fazla kitlenme temel çağrımızdır. Şehitlerimizin gerçek hesabını sorma söz konusu olacaksa eğer şehitlerimizin daha fazla gönlünü rahat ettirecek netice devrimdir. Türkiye ve Kürdistan topraklarında özgürlüğü kazanmaktır. Devrimi zafere kavuşturmaktır. Dolayısıyla, buna aday olan başta gençler olmak üzere kadınlara, halklara başarılar dilemek istiyoruz. HBDH ve KBDH olarak varız, var olacağız ve Türkiye ve Kürdistan devrimini zafere kavuşturacağız. Herkese başarılar. “

Tekin Yoldaş: “2022 yılı ülkemizde, Türkiye’de, Kürdistan’da ve Ortadoğu’da, bütün dünyada kapitalizmin çöküşe girdiği, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin özgürlük mücadelesinin büyüdüğü bir yıl olacak. Bunun işaretleri var. Pandemi sonrası bütün dünyada sol ve devrimci güçlerin güç kazandığını, sokak eylemlerinin ön plana çıktığını, yapılan bir dizi seçimde hep devrimci seçeneklerin güçlendiğini görüyoruz. Türkiye açısından da 2022 yılında mücadele, kararlılık ve irade kazanacak. Bu açıdan ezilenlerin mücadelesinde HBDH olarak faşizmi yıkma ve özgürlüğü kazanma mücadelemizi ileri, daha ileri taşıma noktasında kararlıyız. Burada halkımız bize güç vermeliler. Eylemlerimize güç vermeliler. Daha güçlü bir şekilde bu eylemleri örgütlemeliyiz. Milislerimize çağrımız bu eylemlere güç vermeleridir. Faşizmi, onun sömürü düzeni olan kapitalist sömürü çarkını, bu savaşı destekleyen sermaye odaklarını daha güçlü bir şekilde hedef almalılar. Erkek egemen kadın katillerini hedef almalılar. Garibe Gezer şahsında zindanlarda katledilen devrimcilerin hesabını onlardan sormalılar. Sonuçta bu hesap sorma iradesi 2022 yılında daha güçlü olacaktır. Bu konuda kararlı ve inançlıyız. Sonuçta çelişkiler şu boyuta gelmiş durumda; yoksulluk ve yokluk artık Türkiye toplumunda eskisi gibi yürüyemez noktaya gelmiştir. Burada artık faşist iktidar meşruiyetini kaybetmiş bir iktidardır. Onun alternatifi ancak devrimci güçler olabilir. Düzen siyasetinin farklı tonlarıyla artık Türkiye’de ki bu sistemin yürümesi zordur. 2022 yılı birleşik devrim güçleri açısından umutlu, mücadele dolu ve özgürlüğün kazanılacağı bir yıl olurken, faşizmin kaybedeceği bizlerin kazanacağı bir yıl olacak. Bu konuda var gücümüzle bulunduğumuz bütün alanlarda gerillalarımıza, milislerimize, sokaklarda mücadele eden bütün halkımıza çağrımız var gücüyle çalışması, emek harcaması ve faşizmi yıkacak iradeyi ortaya çıkarmasıdır. 2022’de biz kazacağız, onlar kaybedecek. Faşizm yıkılacak, özgürlük kazanacak.”

Önceki İçerikMKP dava tutsakları: Tüm halkımızın, yoldaşların, dostların yeni mücadele yılı umut dolu olsun!
Sonraki İçerikHBDH: Faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazanacağız