İlerleme azmi ve itirazcı kültür!

Partinin 3.Kongre’deki yenilikler-değişimler anlamında girdiği süreci anlamak elzemdir. Hem muhtemel eksikliklerinin giderilmesi bakımından ve hem de ileri seviyenin daha güçlü uygulanması bakımından süreci anlamak yaşamsal önemdedir

Kavrayış herhangi bir sürecin, gelişmenin, çelişkinin, birliğin ve benzerinin doğru anlaşılması bakımından temel bir ihtiyaç olduğu kadar paranın öteki yüzü misali büyük bir problemdir de. Bunun böyle olduğu yüzlerce pratik ve tecrübede hemen her gün herkesin karşısına çıkan örneklerde sabittir. Genel geçer tarifle kavrayış; olgu, olay veya bahse konu olan herhangi bir şeyin objektif gerçeğe uygun olarak ve elbette dış görünümü kadar iç yüzünün de diyalektik yöntem ve materyalist felsefi bakış açısıyla doğru anlamak ya da tanımaktır denebilir. Kavrayış derinliği ileri, kavrayışsızlık ise geri çeker.

Tabii ki kavrayış probleminden kastımız kavrayış hatası veya eksikliğinden başka bir şey değildir. Kavrayışsızlık olarak da ifade ettiğimiz bu problem (yani kavrayış sorunu) her durumda yalın olarak bir geriliği, yetersizliği ve eksikliği ifade etmez. Kavrayış sorunu farklı bakış açılarını da ihtiva eden bir betimlemedir. Kavrayışlar arasındaki farklılık ileri/geri olabileceği gibi, bu tartışma dışında farklı pencerelerden bakmayı da anlatır. Yani her kavrayış sorunu çıplak olarak bir geriliktir demek değildir. Her halükarda fikirler arasında vb bir denge olmayıp ilerilik gerilik, doğruluk yanlışlık, bilimsellik idealistlik vb vs gibi nüanslar olsa da kavrayış sorunundan kaynaklı ortaya çıkan yaklaşım sorunlarında bu ilerilik gerilik her zaman görülecek kadar berrak değildir. Olguya iki farklı açıdan yaklaşımı ifade eden kavrayış sorunları arasında ilerilik gerilik tartışması esas değildir. Bazen hangi fikrin bilimsel olduğu karara bağlanmış değildir, bağlanmamıştır. Buralardaki kavrayış sorunları gerilik tartışmasından vb uzaktır. 

Karşı çıkışın en güçlü hali kavrayarak ve bilerek karşı çıkmaktır

Biz devlete karşı çıkarız. Düzenin gerici faşist düzen olduğunu ifade ederek onun devrimci yoldan değiştirilmesini görev addederiz. Devlete, gerici hakim sınıflar düzenine niçin karşı çıktığımızı açıklıkla biliriz. Tarihsel mirastan aldığımız devrimci itiraz kültürü veya karşı çıkış toplumları günümüz toplumuna taşıyan ve tarihin tekerleğinin ileri dönüşünü hızlandıran bir roldür. Niçin ve neye karşı çıktığımızı çok iyi bilmekte hiçbir muğlaklık taşımamaktayız.

Biz aynı zamanda bazen kendimize de karşı çıkarız. Bunun iki biçimi var. Biri kendi hatalarına yönelen kendi kendini eleştiride karşılık bulan eleştirel tutumdur veya kendine karşı çıkıştır. İkincisi bizden olduğu halde kendisini özeleştirinin dışında tutan ve sadece tarihin başarılı yanlarında ortaklık kabul eden çarpık bilinç ve anlayıştır. Bu anlayış başarıları sahiplenir, başarısızlıkları sahiplenmez. Bu kesim her olumsuzluğu kendi dışında arar, kendisini hatalardan vb muaf tutar. Tabiatıyla hataları hep dışında arar. Yani ‘’bizi’’ eleştirir ama kendisini ‘’biz’’ içinden çıkarır. Bu parti içinde tipik itirazcı kültürdür. Bu kültür bir bakıma ve yer yer alışkanlığa da dönüşmüş durumdadır. Bu itirazcı kültür kavrayıştan bağımsız olarak ve kavrayış sorunundan da bağımsız olarak karşı çıkmayı adeta meslek edinmiştir. İlk refleksi karşı çıkmak, eleştirmek, beğenmemek olur. Karşı çıktığı şeyi inceleme, anlama, öğrenme zahmeti duymadan karşı çıkar peşinen. Bu bahsini ettiğimiz tipik itirazcı kültürdür. İyi değil, kötüdür. Bu kültür taşıyıcıları mücadele tarihi boyunca izlediği seyir açısından itiraz profilini çıplak biçimde ortaya koyar. Oysa karşı çıkış veya itirazın en güçlü hali kavrayarak, bilerek karşı çıkmaktır. Tersi karşı çıkanı zayıflatmakla da hatalıdır.

Birleşmeme, birleşmeye gayret etmeme, aynı pencereden bakmaya çabalamama, baktığı pencerenin kuyunun ağzı olduğunu bir türlü idrak etmeme, hep aynı pozisyondan bakma, halinden memnun olarak statükoyu sürdürme ve değişim gibi zorlu bir işten kaçınıp kolaycılığa başvurma, dolayısıyla da ‘’her dağda aynı türküyü söylemeye’’ devam etme vb vs bu özelliğin belirtilerindendir. Bunların karşıtını üstlenen, her şeye ve hep karşı çıkmayı hüner sanmak, karşı çıkarak önemli işler yapıldığı algısına sahip olmak, bazen başka bir iş yapılamadığı için itiraz etmeye zorunlu eğilim göstererek bu davranışı alışkanlığa çevirme, hiçbir şeyi beğenmeme ama neden beğenmediğini bilmeme, statüko ve kalıpların arkasına sığınarak savunmaya geçmek, değişmezlere sahip olmak, bu bağlamda da bilimsellikten uzak durup manevi ve duygusal bağlılık taşımak, karşı çıkışı görev ve önemli bir iş sanmak, ezbere dayalı karşı çıkış gösterildiği için karşı çıkışta muhtemel olan haklılık pozisyonunu da gölgeleyerek zayıflatmak, bütün bu çerçevede kendisini dışta his etmek ve birleşip bütünleşememe hastalığı vb vs bu itirazcı kültürün diğer özellikleridir…

Bilimsel zeminde doğru metotla sergilenecek karşı çıkış son derece değerli bir eylemken, ön yargı kamburuyla sergilenen peşin hükümlü ezberci ve itirazcı kültüre dönüşmüş olan karşı çıkışlar hiçbir yapıcı-olumlu yan taşımaz. Bilakis nüfuzu oranda yıkıcı, bozucu, tahripkar rol oynar. Karşı çıkış alışkanlığında ‘’itirazcı kültürden’’ olumsuz olan bir nitelik daha var ki, bu nitelikli mücadeleden kaçışın kılıflanarak kamufle edilmesidir.

Karşı çıkış haktır fakat bilimsel özde olması kaçınılmazdır

Uzun sözün kısası, şayet bir itirazımız olacaksa neye ve niçin itiraz ettiğimizi bilmek durumundayız. Karşı çıkışımızın altını boş bırakmamamız lazım. Her şeyi sebepleriyle birlikte açıklamamız lazım. Aksi halde paradokstan paradoksa koşmaktan kurtulamayız. Kimsenin yüzde yüz doğru veya yüzde yüz hatalı olduğu söylenemez. Bilimde buna yer yoktur.

Bilindiği üzere Parti 3. Kongresini gerçekleştirdi. Daha da önemlisi bu kongrede çok ciddi, köklü değişimlerin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu köklü değişiklikler veya yenilikler anlaşılır biçimde belli bir eleştiriye maruz kalsa da genel olarak itirazcı kültürün bir itiraz ve eleştirisi vardır. Partinin 3.Kongre’deki yenilikler-değişimler anlamında girdiği süreci anlamak elzemdir. Hem muhtemel eksikliklerinin giderilmesi bakımından ve hem de ileri seviyenin daha güçlü uygulanması bakımından süreci anlamak yaşamsal önemdedir.

Karşı çıkış ve eleştiri nasıl ki sağlam gerekçelere dayanmak durumundadır veya karşı çıkışını bilerek-neye ve niçin karşı çıktığını bilen bir karşı çıkış olması gerekiyorsa, öyle de eleştirileri veya karşı çıkışı eleştiren karşı yaklaşımda aynı biçimde sağlam zeminde eleştirileri çürütmelidir. Kaba değerlendirmelerle yetinmek doğru olmaz. “Bunlar zaten itirazcı kültüre sahiptir” vb vs diyerek meseleyi savuşturmak cılız olur. Dolayısıyla eleştirilerin neden hatalı olduğunu bilimsel zeminde ortaya koymak gerekir. Bu bağlamda tartışmaya geçersek; eleştirilerin en önemlilerinden biri Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki toplumsal sistemin egemen niteliğinin kapitalist olarak tespit edilmesidir. Kısacası, eski görüş-tespit olan yarı-sömürge/yarı-feodal toplum belirlemesi, kapitalist olarak değiştirilmiş oldu. Bu noktadaki yeni tespit fiilen devrimimizin aşaması, niteliği, stratejisi ve bunlar ekseninde bütünlüklü bir program değişikliğini gündeme getiren değerdedir. Bu bağlamda Sosyalist Halk Savaşı (SHS) stratejisi belirlemesi de öne çıkan itiraz noktalarının başında gelen belirlemedir.

Bu meselede eleştiriler karşısında partinin görüşünü savunma adına açıklayıcı olmak şarttır. Ancak yeni sosyo-ekonomik yapı tahlilinin makul gerekçeleri veya SHS’nin objektif gerekçeleri vb açıklanırsa ikna edici olabilir ve eleştiriler çürütülebilir. Elbette bütün bu meselelere ilişkin gerekli açıklamalar 3. Kongre Belgeleri olarak basılan kitapçıkta mevcuttur. Ancak ayrıntılı tartışmalarda bu gerekçe veya izahatlar daha geniş ya da doyurucu halde ortaya konabilir. Bu vesileyle sürekli tartışmalıyız. Kongre çizgisinin kavranıp kavratılması meselesi de bu süreçle olanaklı olacaktır. Belirtelim ki, belli bir süre kampanya şeklinde tartışmaların devam ettiği süreç olacaktır. Yani 3. Kongre Kararları veya çizgisinin kavranıp kavratılması eylemi belli bir süreci kapsayacaktır. Hareket elbette bu süre içinde tartışacaktır. Aksi halde kongre kararlarını tartışmaya sunma, tartışma ve dolayısıyla değiştireme vb süreci işletmeyecektir. Yeni alınan kararların objektif olarak uygulanmaya ve savunulmaya ihtiyacı vardır. Bu merkezi yapı ve disiplinin de yüklediği görevdir. Bu görev kimse tarafından değiştirilemez, kaldırılamaz.

Eleştirilere karşı sekter yaklaşımların sergilenmesi de benimsenemez

Eleştiri ve tartışmaların yoldaşlık hukuku içinde düzeyli olarak yürütülmesi ihtiyaçtır. Yıkıcılığa vardırılan eleştiriler eleştiri olarak değil, yıkıcı tutumlar olarak kabul edilecektir. Aynı biçimde eleştirilere karşı sekter yaklaşımların sergilenmesi de benimsenemez. Eleştiride genel bir özgürlük eğilimi olmalıdır. Ama eleştiriler de ölçülere sahip olmalıdır. Yıkıcı ve saldırı içerikli olan eleştirileri duymazdan gelme yaklaşımı esastır. Bazılarına zorunlu yanıtlar vb verilse de esasta bu eleştiri tarzını muhatap almamak en doğrusudur. Yapıcı ve sertte olsa ideolojik-politik nitelikteki eleştirilere ise kesinlikle saygı gösterilecektir, gösterilmelidir. Nasıl ki, 3. Kongremizde alınan kararların birçoğunda veya mevcut sonuçlar hakkında farklı fikirler vardıysa ve bunlar eleştirel tutum alarak parti içinde demokratik haklarını kullandıysa, öyle de dışımızdan, çevremizden veya altlardan bu tarzdan eleştiriler yükselebilir. Bu son derece normal ve hatta gerekliliktir. Hareket içinde farklı fikir ve fikirler arası mücadele varken, dışarıdan gelen eleştirileri asla yadırgayamayız.  

Kişileri teşhir eden, karalama ve yıpratmaya tenezzül eden eleştiriler kabul edilemezdir. Rencide edici, küçük düşürücü veya hor gören eleştiriler esasta bozuk tarzı ifade eden eleştiri tarzıdır. Bu eleştiri tarzına prim ve değer verilemez. Diğer eleştiriler son derece rahat ve demokratik bir ortamda yapılacaktır. Genel olarak eleştirilere açık olup eleştiriyi teşvik etme doğrudur. Eleştiriler kendimizi daha eksiksiz ve daha etkili ifade etmenin de zeminidir. Kendimizi tam doğru anlatamadığımız zaman gündeme gelen eleştiriler vesilesiyle daha doğru ifade etme olanağı bulmuş oluruz. Doğru eleştirinin faydalarından biri de hiç kuşkusuz ki budur. Yoldaşların eleştirisi hataları düzeltme hedefli olmalıdır. Sorumsuz eleştirilerden sakınılması en doğrusudur. Bazı eleştirilerin anlamsız veya ciddi olmadığını söylemek mümkündür. Bunlar salt kötülemeye dönüktür. Tumturaklı laflar olarak ifade edilirler ama gerçek yaşamda karşılıkları yoktur.

Partimiz kadrosundan sempatizanına kadar sağlam bir iskelete sahiptir. Eleştiri ve hatta saldırılar karşısında göğüs gerecek bileşenimiz her düzeyde ve her zaman vardır. Dolayısıyla bugün 3. Kongre vesilesiyle gündeme gelecek art niyetli eleştiriler karşısında veya sisli hava yaratıp bundan faydalanmak isteyenlerin saldırılarına karşı partimizi savunacak parti militanları her zaman mevcuttur. Ne saldırıya uğramaktan ne de iftiralara maruz kalmaktan korkuyoruz.

Yazımızın sonraki bölüm/bölümlerinde 3. kongremizle ilgili değerlendirmelere, gidilen köklü değişikliklere veya bu zemindeki yeniliklere değinmeye devam edeceğiz.

Önceki İçerikKutsal ittifak çıkar fitnesine yenik düşerek bozuldu
Sonraki İçerik3. KONGRE KARARLARINI KAVRAYALIM-KAVRATALIM!