İlerlemenin önündeki her engel uygun mücadele metotlarıyla aşılmak zorundadır!

Parti adına geliştirilen her tutum gerçekte Partiyi geliştiren tutum olmayabilir. Nitekim Partinin savunulması adına sergilenen birçok tutumun Partiye zarar verdiği yığınca pratik tecrübeyle sabittir. Genel bir spesifik olarak yeninin daima geri dirençle karşılaştığı bilinen doğrudur. Bu direncin güdümü ya MLM’nin savunulması, ya devrimin savunulması ya da partinin savunulması ola gelmiştir hep. Ancak gelişme yasası bu güdülerin geri-gerici olduğunu açığa çıkararak bu eskimiş olanı buruşturarak tarihin çöp sepetine bırakmıştır

Devrim ile karşı-devrim arasındaki çatışmada yıkarak inşa edenler ya da inşa etmek üzere yıkanlar devrimci sınıflardır. Devrimci sınıfların gerici olanı yıkması devrimin kaçınılmaz ve zorunlu bir yönelimidir. Gerici sınıflar gerici statükolarını, kanlı diktatörlük ve halk düşmanı iktidarlarını muhafaza ederek korumak, hatta mümkün olsa ebedi kılmak için ayak direr, gerici temelde vuku eden büyük yıkımlar pahasına tutunmaya çalışırlar. Katliam, baskı, işkence, sömürü ve zulümlerinin arkasında yatan bu gerçektir. Bencilliğe dayalı burjuva ideolojileri ve siyasi tutumları, başta iktidar imtiyazı olmak üzere tüm imtiyazlarını koruma, her zenginlik ve hakkı imtiyazlı olarak yalnızca kendine ait kılma ve hiçbir zenginlik ya da refahı asla halk kitleleriyle paylaşmama biçiminde karakterize olur. Toplumsal ilerleme ve nihayetinde insanlığın ilerlemesi ile özgür dünyanın egemen olması karşısında tam bir köstek olan gerici sınıfların yerle bir edilip yıkılması tarihsel bir zorunluluk ve devrimci bir görevdir. Komünistler bu tarihi sorumluluk ve devrimci rolle sınıflar mücadelesini omuzlayarak gerici dünyayı/gericiliği yıkıp yerine ilerici/yeni dünyayı inşa etmek ve insanın insan üzerindeki her türden baskısını yok etmek için yıkarak kurmayı benimserler. İşte sınıflar mücadelesi bu zemin ve çatışkı üzerinde yıkma ve yapma eylemi olarak en acımasız doğayla cereyan eder.
Kısacası, ilerici/devrimci sınıflar gerici olanı yıkarak ilerici olanı kurmak; gerici sınıflar ise eski ve gerici olanı muhafaza etmek için savaşım verirler. İlerici sınıfların tersinden olmak kaydıyla, gerici sınıflar da durmaksızın gelişmekte olan ilerici dinamiği yıkmaya çalışırlar. İnsanlık toplumlarını karanlığa boğmak ve egemenliklerini sürdürmek için onu büyük yıkımlara uğratır, doğasıyla insanlığı felaketlere sürüklemekten sakınmazlar. Gerici sınıflar bencil çıkarları uğruna yıkımlar yaratarak sadece tüketir ve yok ederler. Yıkımlarının yerine yeniyi koymazlar, zira yıktıkları ilerici olandır. Yıktıklarının yerine koydukları ise yalnızca yeni gerici çıkarlarıdır. Devrimci sınıflar ise gerici sınıflardan farklı olarak yeniyi-ileriyi kurmak için sadece gerici olanı yıkarlar ve yerine ileri olanı koyarlar.
Bilindiği gibi sınıflar mücadelesi salt dışarıda sürmez. Nasıl ki sınıflar mücadelesi komünist ve devrimci partiler içinde, içerde de var olup sürüyorsa, öyle de devrimci sınıflar içinde de ileri olanı gerici temelde yıkma eylemi vuku bulur. Gerici sınıfların ilerici olanı yıkma/yıkım eylemi devrimci sınıflar içindeki geri (son tahlilde gerici) nüveler veya dirençler tarafından yürütülür. Eğer böyle olmasaydı sınıflar mücadelesi içerde aranmaz ya da devrimci parti ve iktidarlardaki yozlaşma/burjuvalaşma açıklanamazdı. Sınıflar mücadelesinin komünist partileri içindeki yansımalarından söz edilemezdi. Ne var ki, komünist ve devrimci partilerde ve tarihte yaşandığı gibi sosyalist iktidarlarda burjuvalaşma birer gerçeklik olarak vuku buldu, geri dönüşler bu esas üzerinden mümkün oldu. Yeni burjuvazi bizzat komünist partilerin bağrında doğarak kapitalist yola girdi… Demek ki, devrimci saflarda da devrimci-ileri olana karşı gerici-geri yıkma eylemi tamamen mümkün ve mevcuttur.
Doğrudan ve açık gerici sınıfların yıkma eylemi ile devrimci saflarda vuku bulan geri-gerici yıkma eylemi son tahlilde birleşse de, bunlara karşı mücadele farklılıklar gösterir. Komünistlerin göz ardı edemeyeceği gerçek budur. Zira her iki yıkma biçimi son tahlilde gerici de olsa, biri siyasi ve sınıf olarak henüz devrimci saflardadır, iktidarda veya egemen değildir ve kuşkusuz ki ikna-eğitim/eleştiri-özeleştiri ve ideolojik mücadele metoduyla değişim dönüşümü mümkündür. Dolayısıyla ideolojik düşmanlık zemininde cereyan eden yıkma tavırları esasta siyasi karaktere henüz bürünmemiştir.
Devrim saflarındaki yapanlar ile yıkanların çelişkisi esasen ileriyle gerinin arasındaki çelişki durumundadır. Fakat bu çelişki son tahlilde ilericilik ile gericilik (devrimci olanla gerici olan) arasındaki çelişkidir. Bu da unutulamaz. İdeolojik mücadeledeki keskinliğin ya da ideolojik mücadelenin belirleyici önemi de buradan ileri gelir.
Devrimcilik adına geliştirilen her tutum, her davranış ve pratik her zaman devrimcidir denemez. Bilakis devrimcilik adına sergilenen birçok eğilim bazen objektif bazen sübjektif olarak, niyetli veya niyetten bağımsız olarak devrime zarar vermekte, devrimci gelişmeyi baltalamaktadır. MLM adına MLM’nin altının boşaltılıp dogmatikçe yozlaştırıldığı ya da MLM’nin sağdan/soldan revize edildiği tarihi tecrübelerin kanıtladığı derstir. Daha somutta ise Parti adına geliştirilen her tutum gerçekte Partiyi geliştiren tutum olmayabilir. Nitekim Partinin savunulması adına sergilenen birçok tutumun Partiye zarar verdiği yığınca pratik tecrübeyle sabittir. Genel bir spesifik olarak yeninin daima geri dirençle karşılaştığı bilinen doğrudur. Bu direncin güdümü ya MLM’nin savunulması, ya devrimin savunulması ya da partinin savunulması ola gelmiştir hep. Ancak gelişme yasası bu güdülerin geri-gerici olduğunu açığa çıkararak bu eskimiş olanı buruşturarak tarihin çöp sepetine bırakmıştır. Eskiyi temsil eden bu gerici dirençlerin ortak noktası, MLM’nin özünü kavrayamama ve gelişme diyalektiğinin toplumsal şartlardaki yankısını okuyamamaktır.
Bu realiteleri onları gelişmeden, ilerlemeden ve değişimden kopararak geriye savurmaktadır. Partimizin tarihi bu tecrübeyle doludur. Partimizin her ileriye dönük adımının karşısına dikilen bu eğilimler esas olarak yaşam hakkı bulmayıp eskiyip çürümekten kurtulamadı. Partimizin geçmişinde yaşanan ayrılıklar buna tanıkken, yakın tarihimiz de aynı serüveni doğrulamaktadır. Parti 1. Kongremize karşı bencil geri eğilimlerle karşı duruş sergileyenlerin akıbeti, doğru Parti çizgisini temsil ederek gelişip büyümek olmadı, tersine eriyip gitmek oldu. Revizyonizm suçlamalarından darbeciliğe, meşru olmamaktan anti-demokratikliğe, bir yığın hakaretten, mesnetsiz itham ve saldırıya kadar söylenmedik söz bırakılmadı Parti 1. Kongremize. Lakin gelinen aşama ve seyreden sınıf mücadelesi pratiği bu keskin particilerin nerede durduklarını açığa çıkararak ileri ile yeni arasındaki mücadeleyi Parti 1. Kongremiz lehine olumladı.
Parti 2. Kongremizde de daha çok unsur ve onun etkisinde kalan kimi arkadaşlar partimizi suçlayarak, küçümseyerek vb koptular. Bu kopuş son derece cılız olmakla birlikte, daha çok partide tanınan bir şahısla alakalı bir kopuş esasına oturdu. Yazık ki, kendisini devrim için, parti için tartışılmaz önder ve küçük dağların yaratıcısı gören bu megaloman kişilik de burjuva düzende bencil yaşama adapte olmaktan bir adım ileriye gidemeyerek yelkenleri malum yaşama indirdi…
Yine Parti 3. Kongremizin öngünlerine denk gelen tarihte Partimizden kopan bir gurup arkadaşın tüm saldırı ve karalamalarına, geri tutum ve sorumsuz eleştirilerine karşın, Partimiz kendi zemininde gelişerek ilerleme kaydederken bu zatların savruldukları en iyimser kulvar bencil yaşam mevzileri oldu. Benimsedikleri hatalı yöntem ve etik olmayan yaklaşımları, boyunlarında ağırlaşan bir halka olarak boyunlarını büktü. Partiyi teşhir edip karalama görevi üstlenenlerin son solukları gerici düzen içinde yer bulma arayışıyla noktalandı. Elbette bu arkadaşların hepsi bir ve aynı nitelikte parti karşıtlığında fanatikleşmedi. Ama keskin eleştirilerle partiye saldırmayı iş edinenlerin son durağı bu oldu.
Söylemekte fayda var ki, bütün bunlardan kastımız Partinin eleştirilemeyeceği ya da Partiye eleştiri yürütmenin yanlış olduğu değildir. Eleştiri son derece gerekliyken, bazı haklı eleştirilerin olduğu da inkar edilemez. Ancak mesele bu eleştirilerin doğru yöntemlerle ve en önemlisi de devrimci kaygılarla yürütülüp yürütülmediği, aynı zamanda eleştirilerdeki samimiyetle eleştiri adı altında devrimci olmayan yöntemlere başvurulup vurulmadığı meselesidir. Maalesef sıklıkla rastlanan gerçek, samimi devrimci eleştiri yerine, saldırı, karalama, teşhir ve hakaretler düzeyinde devrimci olmayan yöntemlerin kullanılmasıdır. Daha da ileri gidilerek özel bir karşı çalışmanın yürütülmesi, partinin zayıflatılması için çaba ve çalışma içerisinde olunmasıdır.
Bugün aktüel olan Parti 3. Kongremiz sonrası kongre çizgimiz şahsında partiye karşı geliştirilen saldırı ve karalama çalışmalarıdır. Bu zeminde küçük bir grup arkadaş partiden kopmuştur. Partimiz bunların uğraklarını da öngördüğü için devrimci kalmaları için siyasi yaşamlarında başarılar dilemiş, ayrılma tutumlarına siyasi olgunluk çerçevesinde saygı göstermiştir. Lakin bu arkadaşlar da önceki tecrübelerden ders almayarak varlıklarını, partimize karşı çalışma yürütme, partimizi karalayıp teşhir etmeye endekslemiş durumdadırlar. Bu pratik eğilim ve gerilikleri bu arkadaşların da öncekilerin yolunda ilerlediklerini göstererek bencil yaşamda konaklayacaklarını teyit etmektedir.
Henüz heyecanını yitirmemiş olan bu kopuş grubu çıkardığı legal yayın organında kullandığı isim itibarıyla kitle yayın organımızla arasına isim farkı koyarak bu konuda olması gereken doğru davranışı sergiledi. Ancak bu tutumunu boşa çıkarıp kendisiyle çelişen tarzda parti ismi ve hatta yönetici organ isimlerinde bir ayrışım koymayarak Partimizin imzasını taklit etmekten imtina etmedi. Partimizin ve yönetici organlarımızın ismiyle yayınladığı bildirilerle adeta bir kafa karışıklığı yaratmakta, parti imzamızı ve parti prestijimizi sömürmektedir. Bu tavrıyla, partimizi geri eğilimlerine payanda edip sıradanlaştırılmasına çalışmakta ve değerlerimizi sömürmektedir. Tam teşekküllü bir parti organı oluşturamayacak kadar cılız olan bu grubun parti ve yönetici organ ismini kullanması siyasi sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Gerçekte de Partimizi temsil edemeyerek parti imzamızı kullanma haklarının, hiçbir bakımdan olmadığı açıktır. Partimiz haklı olarak bir açıklama yaparak yanlış anlaşılma veya kafa karışıklığının önüne geçmeye çalışmış, muhataplara gerekli uyarıda bulunmuştur.
Bu grubun yaptığı, objektif olarak partimizle karşı karşıya gelip sorun yaratmaktır. Partimizi revizyonistlikle, darbecilikle vb. suçlayan bu karaçalıcılar, revizyonist dedikleri partimizin ismini kullanmakta da bir sakınca görmemektedirler. Özetle bu arkadaşlara önerimiz makul olmalarıdır. Sorunlara vesile olan pratiklerden kaçınmalarıdır.
Bu grubun belirsiz ölçüleri Partiyle sorunlu olan insanlarla birleşmelerine yol açmaktadır. Ancak bu durum partimize karşı daha pervasız ve sorumsuz saldırı ve karalamaların yaşanmasına da yol açmaktadır. Laf üretmekten ve ortalıkta kara çalmakla zaman geçirmekten başka işleri olmayan bu kesimler, gerçekte devrimci pratikle bir bağlarının olmamasına rağmen Partimizi karalamayı iş edinmiştirler. Bunlar gerçek manada gerici temelde yıkım işlevi görenlerdir. Partimizin çalışmalarını baltalayıp karalamaktan başka bir çalışmaları olmayan bu unsurların Partimizin yaptıklarını yıkmaya çalışmaları gerici çırpınışlardır. Bunlar gerçek manada gerici yıkıcılardır. Zira Partimizi karalamaktan başka yaptıkları tek bir şey yoktur.
Uzun sözün kısası bütün bunlar yaşananlardan tecrübe çıkarma yeteneğine sahip olmayan ve ilerleme karşısına geriden dikilen Partimizin karşıtlığıyla tarihin çöp sepetine yol alanlardır. Partimiz bir dizi çalışma ve pratiğiyle sınıflar mücadelesini devrimci savaş ve diğer biçimlerde geliştirirken, tüm uğraşını devrimci mücadelenin geliştirilmesine verirken, bunların işi partimizi teşhir edip yıkmaya çalışmaktır. Devrimci tarih ve gelişme yasası bu eskileri de benzerlerinin yanına uğurlayacaktır.

Önceki İçerikDEĞERLİ DOSTUMUZ/YOLDAŞIMIZ HÜSEYİN ARSLAN’IN ANISINA!
Sonraki İçerikTARİHİN ÖĞRETTİKLERİ…