İLGA EDENİ İLGA ETMEK

Bugün iyimserliğin, umudun, bağımsız ve onurlu yaşam arzusunun en güçlü olduğu yerler, Silvan, Cizre, Şırnak gibi yerlerdir. Çünkü buralarda dişle tırnakla tutunmaya çalışan, inadına sürdüren bir direniş var. Türkiye halkının yüzde kırkı ise bu direniş merkezlerinin kanla bastırılmasına onay veriyor, yüzde kırkı ise bu seyirci kalıyor. Türkiye’de onurlu, dik yaşamanın tek bir yolu vardır: Direnmek.

Kürdistanlı komünistlerin bir an önce kendi partilerini inşa edip, yepyeni bir programla bu direnişe katılmaları gerekiyor. Parlamenter mücadele dâhil, mücadelenin bütün biçimlerini uygulayarak, geniş yığınlarla birleşmenin mümkün olan tüm yollarını kullanmaları gerekiyor. Toplumu fena halde ezen, şartlayan, çok güçlü bir militer bürokratik cihazla karşı karşıyayız. Bu cihaz, yürüyüşleri, mitingleri, kazanılmış belli başlı legal imkânları, gazla, bombayla, TOMA’yla dağıtıyor, bastırıyor. Bu güce karşı, bu gücün başvurduğu dağıtma, bastırma biçimlerine karşı, kitleyi de içine çekebilecek direnme biçimlerinin geliştirilmesi gerekiyor. 

Türkiye’de sınıf mücadelesi ile milli zulme karşı mücadelenin birlikte ele alınması gerekiyor. Türkiye’deki sınıf mücadelesi, demokrasi mücadelesi, ezilen bir ulusun, 1984’ten beri kesintili bir şekilde sürdürdüğü haklı direnişini karşısına alarak veya bu direnişi parlamenter mücadeleye tabi kılarak yürüyemez, güç toplayamaz, bir yere varamaz. HDP’nin yürüttüğü parlamenter mücadelenin çıkarları ile Kürt direnişinin taktik ve stratejik çıkarlarını karşı karşıya getirmek isteyen aydınlar var. Kürt direnişinin, son seçimlerde HDP’yi gerilettiğini ileri sürüp, HDP ile Kürt direnişi arasına set çekmeye çalışan aydınlar var. Savaşı, alan hâkimiyetini ele geçirmek için başlatan devlettir. Devletin topyekûn saldırısı karşısında Kürt direnişinin aktif savunmaya geçmesini eleştirmenin bir anlamı yoktur. HDP, AKP ile uzlaşmayı ve Kürt direnişine karşı tavır almayı savunan, kendi içindeki sağ kanadı dıştalamadan, Kürdistan’da sürmekte olan direnişi tereddütsüz desteklemelidir. Türkiye’nin özgürleşmesinin önündeki en büyük engel, Kürdistan’ın ağır kölelik şartlarıdır. Bu şartların üzerinden atlayarak, hiçbir yere varamayız. Direnişin hatalarını eleştirmeliyiz. Ama bir şeyi  unutmadan, 1984’ten beridir süren bu direnişin, bugün mahallelerde devlete karşı ortaya çıkan kitlesel infialin, kendi kaderini tayin etme ve yeni bir yaşam kurma azminin baş mimarı olduğunu…

Kürdistan’da bir Kürdistan komünist partisinin olmaması, sadece Kürdistanlı komünistlerin değil, Türkiyeli Komünistlerin de ciddi bir sorunudur. Partin yoksa ya seyirci ya da destekçisin. Partin varsa, mücadelenin içindesin, yani hayatın içinde…

Her insan kurtarıcıdır. Hal böyle olunca, kurtarıcı yoktur. Aslolan bireylerin birleşmiş gücünü, kurtarıcılık misyonu yüklenen kurtarıcıların ve kurtarıcı yapıların karşısına dikmek, onları ilga etmek; sonra da dönüp, en büyük devrimi gerçekleştirmek, yani ilga edeni ilga etmek. 

 

Önceki İçerikEmperyalist gericilik ve bütün türevleri devrimin namlularıyla yıkılacak
Sonraki İçerik“Sonsuz bir dehşet” mi yoksa “dehşetin sonu” mu?