IŞİD Rojava’da Siyonizm Gazze’de yenilecek!

Erdoğan Gazze için elinden gelen her şeyi yapmakta, hatta oradan yaralıları getirip ülkede tedavi ettirmektedir. Ancak aynı “duyarlılık” IŞİD gericiliğinin soykırıma tabi tuttuğu, bebekleri, kadınları, çocukları, yaşlıları susuzluğa mahkum ederek kıyımdan geçirdiği, kadınların barbarca cariye alınması, köle olarak satılması gibi çağdışı ilkel terör ve Hitler takipçisi caniliklere karşı göstermemektedir

İsrail Siyonizmi ile Filistin arasında Siyonizm’in saldırganlığından kaynaklanan bir çatışma ve Siyonist saldırganlığa karşı Filistin’in onurlu direnişinden renk alan bir savaş gerçeği yaşanmaktadır. IŞİD Suriye ve Irak devlet sınırlarında katliamlar gerçekleştirip gerici saldırganlık temelinde işkenceler eşliğinde tam bir barbarlık ve zulüm uygulamaktadır. Bu saldırganlığın doğrudan yol açtığı bir çatışma-savaş hali yaşanmaktadır. Savaşı tek taraflı Siyonist saldırganlığın nitelediğini,  diğer tarafın ise esasta saldırganlığa meşru direniş sergilediği bir adaletsizlik denkleminden söz edebiliriz. Öyle ki, bu eşitsiz ve adil olmayan çatışmada daha şimdiden yüzlerce çocuk katledilmesine karşın ve gerçekleştirilen katliamın doğrudan bir soykırım tanımına denk geldiği çok açıkken, amiyane deyimle dünya adeta kör, dilsiz ve sağırı oynamaktadır. Çünkü, bu saldırganlığın arkasında dünyayı dizayn etmeye çalışan ya da eden emperyalist güçler vardır. Çok öncelerden yeni kurulacak küçük devletlerin listesinin basına servis edildiği, Irak’ın bilmem kaç parça küçük devlete bölüneceği vb vs aylarca-yıllarca önce yazıldığına göre ve bugün söz konusu yazılanları doğrulamaya yakın gelişmeler nüfuz ederken, yaşanan sürecin emperyalist stratejilerin ürünü olduğu ve planlı geliştirilen emperyalist saldırganlık süreçleri olduğu alenen ortadadır.

İsrail’in saldırıları görmezden geliniyor

“Uluslararası toplum” Filistin’de yaşanan cani katliamlar ve özellikle de paramparça edilen çocukların körpe bedenleri karşısında sesiz ve suskunken, BM’ye ait bir okula saldırı yapılmasından sonra tartışmaya başladı. Burjuva demokrasisinin tüm sahteliği burada çıplak biçimde açığa çıktı. Hatta bu “uluslararası toplum’’ daha çok Filistin’in kendisini savunma adına kullandığı füzeler nedeniyle Filistin’i eleştirip İsrail Siyonizmi’ni alenen desteklemektedir. Onlardan demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, insani değer ve ölçüler elbette beklenemez. Ancak yoksul halklara yalan söyleyerek sakladıkları gerçek yüzlerinin teşhir edilmesi şarttır. Aynı tavır AKP/Erdoğan somutunda da kendini göstermektedir. Ki bu bir sınıf tutumu veya tavrıdır, dolayısıyla benzer olmasında da bir gariplik yoktur. Erdoğan Gazze için elinden gelen her şeyi yapmakta, hatta oradan yaralıları getirip ülkede tedavi ettirmektedir. Ancak aynı “duyarlılık” IŞİD gericiliğinin soykırıma tabi tuttuğu, bebekleri, kadınları, çocukları, yaşlıları susuzluğa mahkum ederek kıyımdan geçirdiği, kadınların barbarca cariye alınması, köle olarak satılması gibi çağdışı ilkel terör ve Hitler takipçisi caniliklere karşı göstermemektedir. Bilakis İŞID’le din kardeşliği ve ortak amaçlar bileşkesinde sağlam durup türlü oyunlarla İŞID’e karşı tutum almamayı kamufle etmeye çalışmaktadır. (“TC’’ vatandaşı rehineler gerçeğinin bu oyunların bir parçası olduğu su kadar berraktır…)

İsrail ile ABD işbirliği devam ediyor

İsrail Siyonizmi Filistin halkına bombalar yağdırıyor, kara hareketiyle katliamlar gerçekleştiriyor. Emperyalist devletler ile büyük bir ülkeler topluluğunun kabul etmesiyle kabul edilen evrensel savaş hukukuna göre suç olan tüm suçlar bu saldırganlıkta kullanılıyor. Siviller, yaşlılar, kadınlar ve hepsinden de önemli olarak çocuklar katlediliyor. Peki ne uğruna? Üç İsrailli gencin kaçırıldıktan sonra ölü bulunması uğruna mı? Hayır! Bu saldırganlık çeşitli nedenlerle gerekçelendirilebilir ancak bütün gerekçeler İsrail Siyonizmi’nin uluslararası saldırganlık adına bölgede üstlendiği rol ve misyonun etkin olarak yerine getirilip bölge halklarına tekrar tekrar hissettirilmesi ve ABD emperyalizminin garantörlüğünde olmak kaydıyla İsrail Siyonizmi’nin bölgedeki nüfuzunun güçlendirilmesi, emperyalist gerici çıkarların iyi temsil edilerek bu çıkarların korunmasına yönelik olarak bölgede oluşturulmak istenen emperyalist tahakküm düzeninin pekiştirilmesi ve elbette ki emperyalist dengeler arası pozisyonun tahkim edilmesi uğruna yapılmaktadır. Öldürülen gençler sadece saldırganlığa gerekçe edilmektedir. Nitekim günler sonra İsrail Siyonizmi’nin milli istihbarat örgütü; öldürülen üç İsrail’li gencin ölümünden Hamas’ın ya da Filistin devletinin sorumlu olmadığını, bağımsız bir grubun yaptığını açıkladı.

Adeta bir soykırım niteliğinde devam eden Siyonist saldırganlık ve katliamların sivillere yönelmesi bir yana, çocuk ve bebekleri hedef alması asla gerekçelendirilemez bir barbarlıktır. Bu barbarlık, Filistin devletinin gericiliği veya Hamas yönetiminin dinci gerici niteliği bahane edilerek sessiz karşılanamaz, bu zulme kayıtsız kalınamaz. Katliam ve vahşete tavır almak Hamas’ı ve Siyonizmi desteklemekle bağdaştırılamaz. Her türden gericiliğe karşı tavır alırken, somut olarak Filistin halkı şahsında yaşanan İsrail Siyonizmi’nin soykırımcı katliamlarına tavır almak da sınıf tavrı adına şarttır. Tavrımız gericiliğin her türüneyken, somutta Siyonist saldırganlığa karşıdır. Ancak bu, savunduğumuz mazlum Filistin halkından öteye Hamas’ı desteklediğimiz manasına gelmez. Bizler ne Hamas’ı, ne de İsrail Siyonist devletini en küçük şekilde olumlu görmüyor, desteklemiyor ve savunmuyoruz. Bizlerin desteklediği, halk kitleleridir. Katliamlara maruz kalan Filistin halkını, direnen Filistin halkını, öldürülen-kıyımdan geçirilen Filistin halkını selamlıyor ve yanında olduğumuzu beyan ediyoruz. Filistin hakim sınıflarının niteliği ya da iktidar ve hükümetin gerici niteliği Filistin halkına ve çocuklarına uygulanan zulüm, kıyım ve katliam karşısında nötr kalmayı asla gerektirmez. Dahası Siyonizmin katliamları ve saldırganlıklarına karşı da sessiz kalınamaz.

Gelinen aşamada defalarca yapılıp saatler içinde bozulan ateşkes sağlanmış durumdadır. Sağlanan ateşkesi doğru okumak önemlidir. Her türden saldırganlıkta sınır tanımayan Siyonizm, Filistin’de yediği askeri darbeler sonrası Filistin halkının direnişi karşısında (Gazze’de) yenileceğini anladı. Yüzlerce çocuğu acımasızca katleden Siyonizm birkaç askerinin öldürülmesiyle geri adım atmak zorunda kaldı. Bu silahlı mücadelenin, silahlı düşmana karşı silahla mücadele etmenin bir kez daha doğrulanması anlamına da gelmektedir. Çıkarılması gereken derslerden en önemlisi budur.

IŞİD Suriye’de Êzidileri katlediyor

İsrail Siyonizmi’nin katliamlarını geride bırakacak türden vahşi bir canavarlık emperyalizm beslemesi IŞİD gericiliği tarafından Suriye’de Kürtlere/Êzidilere uygulanmaktadır. Suriye’de yaşanan iç savaşın yarattığı boşluğu, aynı biçimde Irak’ta yaşanan iktidar boşluğu veya iktidar karşıtı Saddam yanlısı aşiret yapısı ve kitlelerin desteğini alarak belli bir bölgede güçlenen ve şimdilik bir statü elde eden İŞID gericiliği, emperyalistlerin kuklası olarak belli bir senaryonun hayata geçirilmesinin kaotik koşul ve provakatif görevini yerine getirmektedir. Bu uğurda canice katliamlar gerçekleştirip cani katliamlarını sanal alem üzerinden yayarak korku salmaya çalışmaktadır. Ki bunda belli düzeyde başarılı olduğu söylenebilir. Ancak baskı ve vahşetin karşıtını büyüteceği gerçeğini atladı. Yeryüzünün en aşağılık, en iğrenç yöntemlerini kullanan IŞİD rivayet edilen Barzani şahsında Kürtlerle yaptığı anlaşmayı ihlal ederek Kürt bölgelerine, Kürtlere saldırmaya başladı. Hem de en vahşi uygulamalar eşliğinde. Kadınları kaçırdı veya toplayarak hizmetine aldı, köle misali, sattı… Ele geçirdiği rakiplerini veya halktan insanları kafalarını kesmek suretiyle katletti, acımasız işkencelere tabi tutarak din değiştirmelerini vb vs istedi… Kısa bir ders olarak not edelim ki, tüm söz ve söylemlerine karşın şeriatın-şeriatçıların gerçek yüzü burada açığa çıkmaktadır. Şartlara bağlı olarak yumuşak davranmaları, demokratik laflar gevelemeleri gerçeği değiştirmez, iktidar sağlama alınıp engeller temizlendikten sonra Erdoğan diktası da öz bakımından bundan farklı değildir.)

IŞİD gericiliğinin Kürtlere/Êzidilere uyguladığı vahşet tarihte eşi az görülen cinsten bir vahşettir. Yaşananlar tam anlamıyla bir ortaçağ karanlığının günümüze yankısıdır. Binlercesi katledilmekle birlikte, belki bir o kadarı da ölümden/IŞİD zulmünden kaçıp canlarını kurtarmak için çıktığı kilometrelerce süren uzun dağ yollarında hayatını kaybetti. Özellikle kıraç ve sarp yollarda aç ve susuz sürdürülen yolculuğa çocukların dayanabilmesi mümkün değildi… Nitekim yüzlerce çocuk bu yollarda ve IŞİD’in doğrudan katliamlarında katledildi. Burada yaşanan tam anlamıyla bir insanlık dramıydı. Çocuklara acımasızca kıyan bir anlayış, bir ideoloji, bir tutum ve ruh hali ancak Hitler ve onun türevlerinden biri olan IŞİD gericiliği gibi çağdışı akım, ideoloji ve siyasi yapılanmalar olabilir. Ancak “rüzgar ekenin fırtına biçeceği’’ kaçınılmazdır. Dünyanın herhangi bir yerinde bir devrimci hareketlenme gündeme gelse emperyalist güçler derhal oradadır ve saldırır. Dahası tüm gelişmelerde de aynı muntazam kontrol sergilenmektedir. Gerici çıkarların korunması ve yaşanan dalaşlarda, uygulanan saldırganlık, işgal ve ilhaklarda emperyalizmin teknolojik ve askeri nüfuzu tartışmasız olarak hazır bulunmakta ve emperyalist zincirin gelişmişlik düzeyinde dünyanın her tarafına rahatlıkla saldırıp kontrol sağlamakta, amiyane deyimle mevcut dünya sistemi içinde emperyalist dünya gericiliğinden bağımsız olarak tek bir yaprak bile oynamaz. Ancak teknolojik ve askeri alanın bu gelişmişlik düzeyine karşın İŞID gericiliğine karşı ayaklarını sürümekten ileri gitmedi. Bu durum aynı zamanda IŞİD’in emperyalist besleme olduğunun da kanıtıdır. Ne var ki, IŞİD gericiliğinin dünya kamuoyunda kabul görmeyerek teşhir olan gerçeği emperyalist güçlerin sessiz kalmama adına göstermelik olarak tavır almasını koşulladı. Ki emperyalist güç / bloklar arası dengeler ve dalaşta bu sahada rol oynamayı belirleyen diğer zemindir.

Dünya gericiliği IŞİD’in katliamlarına seyirci kalıyor

Özcesi dünya gericiliği İŞID’in Suriye’de estirdiği vahşet ve soykırım karşısında esas olarak sessiz kalmayı tercih ederken, IŞİD’e dur diyerek onu kendi karanlığına gömecek olan halkların direniş ve mücadelesi devreye girmiştir. Dört parçada örgütlü bulunan ve belli parçalarda yönetim statüsüne sahip olan Kürtler IŞİD gericiliğine karşı direniş ve savaş seferberliği çağrısında bulunarak Kürtlere yapılan saldırının dört bölge Kürtlerince karşılık bulacağını deklere ederek hayata geçirdi. Nitekim bugün yaşanan bu pratik IŞİD gericiliğini yeni saldırı alanlarından söküp atarken, belli alanlarda çatışmalar hala sürmektedir. Özellikle PKK güçlerinin etkin rol aldığı fakat genel olarak Kürtlerin birleşik direnişle tavır geliştirdiği Maxmur Kampı derhal IŞİD kontrolünden geri alındı. Êzidiler yerleşim yerleri ve buralar dışındaki yerlerde güvenlik altına alınarak IŞİD’e karşı korunmaktadır.

IŞİD’e karşı direniş veya savaşta özellikle Kürt kadın güçlerinin mücadelesi son derece anlamlı, çağdaş ve dikkate değerdir. Bu gerçeklik Kürt kitlelerin topyekün direnişte olup savaştığını da göstermektedir. Zaten PKK/KCK ve diğer Kürt güçleri gerekli çağrılarını, seferberlik ilanlarını yaparak Kürtlere yapılan saldırı karşısında ortak bir duruş ve direniş gösterileceğini, Kürtlerin nerede olursa olsun savunulacağını açıkladı.

Bu sürecin pozitif bir özelliği tarihte görülmemiş bir deneyim olarak tüm Kürtleri ortak hareket etmesi, bu direniş veya savaş şahsında birleşmiş olmalarıdır. Bu olumlu gelişmeye paralel olarak olumlu direniş ve çatışmalara da imza atılmaktadır. Ki, IŞİD Rojava’da, Şengal dağlarında, Maxmur’da yenilecektir. Ne emperyalistlerin saldırısı ne de kirli pazarlıklar ve çıkar ilişkileri IŞİD’in bertaraf edilmesine yetmeyecektir.  IŞİD birleşik Kürt mücadelesinin eseri olarak Kürtler tarafından yenilgiye uğratılacaktır.

 

Önceki İçerikBURJUVA DEVLETİ KUTSAYANLAR VE KUTSAL DAĞLARIN ETEKLERİNDE BAĞDAŞ KURANLAR!
Sonraki İçerikBURJUVA DEVLET NE İÇİN / NE ADINA KUTSANDI?