İTTİFAKIN ULAŞTIĞI SİYASİ ESARET!

Başbakan Davutoğlu Dersim soykırımıyla ilgili manipülatif, demagojik ve çıplak gerçeği yarım ağız dillendirip ama gerçeğin özünü karartan açıklamalarından sonra, Dersim’den olumlu tepkiler alacağını düşünerek Dersim’e gitti. Dersim halkını kolayca kandıramayacağını bilen hakim sınıflar, diğer illerden neredeyse Dersim nüfusuna yakın sayıda polis takviyesiyle Davutoğlu’nu Dersim’e gönderebildi… DHF Dersim örgütlülüğü tüm ilerici-devrimci güçlere protesto eylemi çağrısı yaptı. Bu çağrıya Halk Cephesi yanıt verirken, diğer dost devrimci demokratik kurumlar ise sessiz kalarak Davutoğlu’nun bu ziyaretini protesto etmedi, etmeye gerek duymadı!!! Oysa AKP iktidarının Dersim soykırımını gerici gayelerle kullanmaya çalıştığı, bunu kirli amaç ve siyasetine alet etmeye çalıştığı su kadar berrak bir gerçekti. Davutoğlu’nun ziyareti bu amaçtan bağımsız değildi, olamazdı da… Dersim Demokratik Haklar Federasyonu demokratik niteliğine uygun olarak gerekli tavrı ortaya koyarak protestoda bulundu ve bunun karşılığında faşist saldırıya maruz kaldı…

Dersim soykırımını kirli siyasetlerine manivela etmenin yanı sıra, burjuva faşist klikler arası dalaşta da malzeme yapmayı hedefleyen ve aynı zamanda yaklaşan genel seçimlerde anlamlı bir başarı manasına gelen Dersim’de başarı elde etme amacıyla kullanılan Dersim Katliamı ve Dersim ziyareti elbette devrimci demokratik güçlerce protesto edilerek deşifre edilmesi gereken bayat bir burjuva siyasettir. Açık ki AKP iktidarı, Dersim halkının acılarıyla oynayıp onların duygularını sömürerek orada taban bulmak ve Dersim’in devlete karşı geleneksel karşı duruşunu kırarak devlete entegre etmek amacındadır. Bunun ötesinde AKP iktidarının gerçekte Dersim soykırımı ve katliamına, genel olarak katliamlara, soykırımlara vb karşı olduğunu düşünmek ahmaklık ve aymazlıktan aşağı olmaz. Zira Dersim’de yaşanan soykırım, dönemde yaşayan tanıklarıyla, belgeleriyle, devlet arşivleriyle, dönem iktidarının aldığı Dersim kararlarıyla, gerçekleştirilen soykırım uygulamalarıyla, bu karar ve katliam uygulamalarının dönemin günlük burjuva basında yer alan haberleriyle ve yapılan bir dizi çalışmayla vb vs inkar edilemeyecek açıklıkta ortadadır. Bilinen ve açıklanan bu gerçeklerin AKP iktidarı tarafından sadece ifade edilmesi ve yalnızca bilinenler boyutuyla ifade edilmesinin ötesinde soykırım gerçeğinin karşılığı olan pratik hiçbir adımın atılmayarak sadece dil ucuyla özür dilenmesi, onun Dersim Katliamı karşısındaki duruşunun dürüst ve samimi olmadığını gösterir ki, bunun ötesinde bir beklenti de aymazlığın daniskasıdır. Dahası, Roboski Katliamı’nı AKP iktidarı yapmadı mı ve bu katliam karşısında aldığı tavır ortada değil midir? Gezi/Haziran Ayaklanması’nda gerçekleştirdiği katliam, Kobanê direnişini destekleme eylemlerine karşı giriştiği katliam, madenlere gömdüğü işçiler şahsında gerçekleştirdiği katliamlar, Kürtlere karşı linçleri vb vs gibi katliamcı sicili ortadayken onun Dersim Katliamı-Soykırımına karşı olduğu düşünülebilinir mi?

Komünist ve devrimciler açısından AKP iktidarının Dersim ve Dersim soykırımına yönelik yaklaşımları hiçbir değer taşımazken, bunların birer hile ve aldatmaca olduğu tartışmasızdır. Komünist ve devrimcilerin görevlerinden biri burjuvazinin halk kitlelerini aldatıp kandırmasının önüne geçmek için onların oyunlarını ve gerçek niyet ve niteliklerini deşifre ederek teşhir etmek, halk kitlelerini kirli burjuva siyaset karşısında aydınlatmaktır… Bunun bir biçimi de burjuvazinin gerici emellerle geliştirdiği ikiyüzlü politikalara karşı mücadele etmek, protestolarda bulunmak vb vs‘dir. Yukarıda dediğimiz gibi, DHF ve Halk Cephesi Davutoğlu’nun bu gelişini protesto etti. Her konuda açıklama yapıp boy gösteren diğer demokratik-devrimci kurumlar ne yazık ki Davutoğlu’nu protesto etme gereği duymayarak, Davutoğlu’nun Dersim’e gelişini ve dolayısıyla yaptığı demagoji ve manipülasyonu pozitif karşılamış oldu, en azından nötr karşıladıkları söylenebilir. Peki bunun sebebi neydi?

Nedeni AKP iktidarı ile Kürt Ulusal Hareketi arasında süren ‘Barış-Çözüm süreci’ ve ilgili devrimci kurumların Kürt Ulusal Hareketi’yle çeşitli ittifaklar içinde olma gerçeğidir. Kendimizi zorlarsak BDP veya Ulusal Hareket orijinli tüm kurumların, böyle bir protestoda bulunmamasını bir yere kadar anlayabiliriz. Yani doğru ya da yanlış içinde bulundukları bir süreç ve yürüttükleri bir siyaset var. Bundan dolayı söz konusu Davutoğlu protestosuna katılmamaları, kendi politikaları açısından tutarlıdır ve anlaşılabilir. Ancak Kürt Ulusal Hareketi’yle ittifak vb ilişkiler içinde de olsalar diğer devrimci kurumların bu protestoya katılmamasını asla anlayamayız. İttifak içinde olmaları devrimci eylemden geri durmaları veya demokratik mücadelelerini zayıflatmalarının vb vs gerekçesi değildir, olamaz da. Nitekim DHF de Kürt Ulusal Hareketi’ni haklı ve demokratik mücadelesini desteklemekte, bu bağlamda çeşitli ilişkiler ve destekleme çalışmaları içinde yer almaktadır vb vs… Buna karşın bağımsız politikasını yürütmekte ve hatta dostane eleştirilerini de dillendirmektedir.  Yazık ki, Dersim’de Davutoğlu protestosuna katılmayan devrimci kurumlar bu pratikte bağımsız siyaset yürütmekten uzaklaşmış, ittifak ettikleri harekete entegre olmuştur. Ne olursa olsun bu protestoya katılmamaları açıklanabilir ve anlaşılabilir bir durum değildir. Söz konusu devrimci kurumlar açısından düşündürücü bir tutum ve pratiktir. Dost güçlerle ittifak kurmak ve düşman sınıflara karşı mücadele etmek; bu ikisi birbiriyle çelişmez, bilakis örtüşür. Şayet ittifak burjuva faşist sınıflara karşı mücadeleyi engelleyen, zayıflatan bir nitelikteyse, bu ittifak değil, iltihaktır. Ve burada ittifakın ruhu yoktur, ittifakın siyasi esarete dönüşmesi vardır. Elbette bu genel bir değerlendirme değildir, sadece söz konusu özgül için geçerli bir değerlendirmedir.

 

 

 

Önceki İçerikYAKLAŞAN GENEL SEÇİMLER ÜZERİNE!
Sonraki İçerikİYİ BİR TAHLİLCİ OLMALIYIZ