İZMİR (15.02.2016) –DHF ve ESP İzmir’de “Sosyalistler özyönetimi tartışıyor” başlıklı panel düzenledi. Panele DHF-HDP ittifak milletvekili Erdal Ataş, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve KJA Koordinasyonundan Sebahat Tuncel katıldı.
Dr. Zeki Gül’ün moderatörlüğünde Bayraklı Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen panel saat 14.30’da başladı. Panele dair gerçekleştirilen kısa sunumdan ardından ilk söz Figen Yüksekdağ’a verildi.
Yüksekdağ sunumunda özyönetimin sadece Kürdistan için değil tüm coğrafya için geçerli bir yönetim şekli olarak komünal anlayışın idari yapılanmaya bürünmesi olduğunu ifade etti. Adına demokratik özerklikte denilebilen aynı zamanda halkların birlikte yaşama iradesini gösterebildiği özyönetim ideali Spartaküslerden beri uzun zamandır insanlığın özlemi olduğunu ve ezen hakim sınıflara karşı çıkış ve kendine ait olanı kurma iradesi ve ezilenlerin mücadelesine dayandığını belirtti. Türkiye’deki halklara teklik, aynılık dayatan paradigmanın artık çöktüğünü, özyönetim direnişinin Türkiye’de egemen siyasetin bir krizi haline geldiğini söyleyerek özyönetim talebini evrensel düzeyde ele alınması gerektiğini vurguladı.
“Özyönetim direnişi kurtuluş mücadelesinin tarihsel kavşaklarından biridir”
Yüksekdağ, özyönetim anlayışının bütün ülke halklarının birlikte yaşama anlayışı ve özyönetim direnişinin kurtuluş mücadelesinin tarihsel kavşaklarından biri olduğunu vurgulayarak, bu kavşağın geçilebilmesi durumunda toplumsal kurtuluş mücadelesi yönünde yeni bir düzey yakalanabileceğini ve özyönetim mücadelesinin ülkemizde demokratik bir halk iktidarının yolunu açacağını ifade etti. Yüksekdağ İzmir halkının, Lice’deki Kürt kadınları ve gençlerinin Şeyh Bedrettin’den, Börklüce’den bir farkının olmadığını göreceğinin altını çizdi ve İzmir’den, Şeyh Bedrettin’in torunlarının Lice’ye kardeşlik elini uzatacağına inancının tam olduğunu belirtti.
Ataş: Mevcut sistem çöktü, değişim kaçınılmaz
Erdal Ataş işe konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Nasıl ki köleci sistemler, krallıklar yıkıldıysa bugün gelinen aşamada yerine getirilen burjuva cumhuriyet rejimi, merkezi devlet yapısı, temsili demokrasi, küçük bir azınlığın çıkarı uğruna kara ve sömürüye dönük olan üretimin şeklinin de iflas ettiği açıktır. Kapitalist sistemde var olan özel mülkiyet yerine toplumsal mülkiyet getirilmediği sürece bu kriz derinleşmeye devam edecektir. Neden insanlar kendi coğrafyalarındaki sorunlarına dair söz hakkına sahip olamıyor ve yönetimde yer alamıyor? İşte özyönetim kaçınılmaz bir değişmeyi öngörerek parlamenter demokrasi yerine birebir demokrasiyi bizlere yöneltmektedir. Sermaye bugün bir takım sosyal ya da kimliğe dayalı hakları verebilir. Ancak bunun altında yatan sebep demokratik bir muhteva ya da değişim değil tam aksine var olan ve kazanılacak olan hakların mücadele edilerek kazanılmadığı savını topluma kabul ettirme derdidir.”
Özel mülkiyete dayalı sistemin çöktüğünü belirten Ataş konuşmasında, “Bugün, özyönetim talebini güçlendirerek direnen örgütlü gücün, yarın asıl sorunların çözüldüğü iktidar meselesine kalkışmasından hakim sınıflar ve siyasi iktidar çekinmektedir. Zaten asıl kritik mesele sistemin topyekun yıkılarak değişmesidir. Kapitalist sistem çökmüştür. Azınlık bir gücün tahakkümü altında özel mülkiyete dayalı sistemi çökmüştür. Bu nedenle özyönetim talebinin derinleşerek İktidara talip olup sistemi ele geçirmesinden korkuyor.” dedi.
Ataş konuşmasında son olarak; “Barikatlarda direnen her Kürt sınıf kimlikleriyle birliktedir. Ben kendimi ve kentimi yönetmek istiyorum denildiğinde atılan her adım sosyalizmi güçlendirir. Bu yüzden buradaki kazanımların tümü dünyanın tümünde çıkabilecek ve uygulanabilecek meclis, komün ve Sovyet tipi yönetimleri güçlendirecektir.” dedi
“Teslimiyet ihanete direniş zafere götürür”
Son olarak söz alan Sebahat Tuncel: “Özyönetim kapitalist modernitenin krizi göz önüne alındığında kapitalist ekonomi yerine sosyalist ekonomiyi, burjuva ulus devlet ideolojisi yerine demokratik ulus çözümlemesi yapmaktadır. Ancak meselenin siyasi boyutu daha da önem taşımaktadır. Bugün Rojava devriminin elde ettiği kazanımlar sistemi rahatsız etmektedir. Rojava’daki program Güney Kürdistan gibi ABD ile TC ile işbirliği yapsaydı ya da Esad güçlerini bombalasaydı Ankara PYD hattı böyle olmazdı. Rojava devrimi aynı zamanda sosyalist bir devrimdir. Rojava Devrimi bir kadın devrimidir. Rojava devrimi aynı zamanda enternasyonalist bir çizgiye sahiptir. Gelinen noktada Kürtler diyor ki biz mevcut üniter yapıda yaşayabiliriz. Ancak demokratik özerk bir yönetim istiyoruz. Kürdistan’da devlet nasıl var? Devlet Kürdistan’da tankıyla, silahıyla, copuyla var. Kendi iktidarlarını sürdürmek için masayı devirdiler. Şimdi de rejim ve sistem değişikliği üzerine bir algı yönetiyorlar. Bu rejim değişecekse bu sefer bizsiz olmaz. Kadınsız, Kürtsüz, Alevisiz olmaz. AKP’nin bugün halklara yaptığı bir diz çöktürme planıdır. Kimse Kürtlerden, devrimcilerden, sosyalistlerden diz çökmeyi beklemesin. Çünkü onlar Mazlum’un Sakine’nin yoldaşları. Çünkü onlar teslim olmadı. Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür.” dedi.
Panel soru ve cevap kısmıyla sonlandırıldı.