Kahrolsun halkın parasını çalan yiyiciler takımı!

Devrimci görev ve devrimci gelişmeler lehine mevcut olan durum, devrimci güçlere kesin sorumluluklar yüklemektedir. Yaşanan sistem krizinin devrimci gelişme adına değerlendirilmesi doğrudan devrimcilerin halk kitleleriyle birleşik bir eylem örgütlemesi ve bu doğrultuda harekete geçmesini gerektirmektedir

Çelik kasalara sığmayan, bankaları taşarak ayakkabı kutularına sıkıştırılan, yetmedi şirket ve holding işletmelerinde sömürüye sürülen sermayeden de artan, dış banka hesaplarına miktarı kaba gelerek artan, nihayet evlerde istiflenerek çalınan paralar halkın parasıdır! İşçi sınıfı ve geniş halk kitlelerinin emek gücüyle sağladığı artı-değer ve emeklerinin yarattığı zenginliğin gasp edilmek suretiyle el konulmasının en ahlaksız biçimidir hırsızlığa dayanan bu talan… Evet, Erdoğan, ailesi ve tüm şürekasının iktidar olanaklarını manivela ederek araklayıp zimmetine geçirdiği milyar dolarlar halkın parasıdır! Halk bunun hesabını eninde sonunda öyle ya da böyle soracaktır. Halkın parasını çalanlar ve halkı açlığa, sömürüye, zulme mahkum ederek onun parasıyla saltanat sürenler kahrolsun! Van çocuklarını soğuğa terk eden ve aynı Van’da üç aylık Muhammed’i ölüme terk eden, sonra bebenin ölüsünü bir torbaya koyarak babasının sırtına verip karlı köy yollarında saatlerce yürüten ama Bilallerine gemicikler yetmezmiş gibi milyar dolarlar istifleyerek yaşayan ahlaksızlar, hırsızlar, zalimler kahrolsun! Halk kitlelerine açlık ve sefalet reva görülürken, halkın parasını çalıp semirenlerden halk hesap sormalıdır. Soracaktır! Erdoğan ile şürekası ve AKP iktidarını def etmek proletarya ve emekçi halkın ertelenemez borcudur!

Duyurulur ki, çalınan para halkın parasıdır ve bu halkı isyana davettir!

İnkarın handikabı itiraf!

Bilal Erdoğan ile babası Tayyip Erdoğan arasındaki tarihi telefon konuşmaları basına düştükten ve toplumda tepkilerin baş göstermesinden sonra, montaj teraneleri bir kez daha çalındı. Ne ki, gerçeklerin yalanla karartılması kolay değildi. Gelişen haklı tepkiye dayanmak çok da kolay değildi. Nitekim AKP iktidarı beş TÜBİTAK görevlisinin görevden alındığını açıkladı. Erdoğan ‘devletin kriptolu telefonları bile dinlenmiş’ açıklamasında bulundu!!! Bu açıklamalar itiraftan başka bir anlam taşımaz. Ve Erdoğan, mahkeme kararını referans göstererek oğlunun telefonunun yasa dışı dinlendiğini söylemektedir. Yani oğlunun konuşmalarını reddetmemektedir, bu konuşmaların yasa dışı bir şekilde dinlendiğini ifade etmektedir. Yasa dışı dinlenmesi ayrı bir sorun ama dinlemenin hukuksuz olması yapılan hırsızlık ve tanık belgesi olan konuşmaları ve bu konuşmaların içeriklerini değiştirir mi? Değiştirmez! Özcesi Erdoğan hırsızlık ve soygunun belgesi olan oğluyla konuşmalarını itiraf ediyor ama bu dinlemelerin hukuksuz olduğuna sarılıyor.

Hasmın da senin gibi burjuva kokuşmuş bataklıktadır. Bu doğru ama hasmının gerici ve yasa dışı işleri ve gerçeği senin hırsızlığına gerekçe olabilir mi? “Milli İrade”nin ‘’Milli Kasası’’ Erdoğan’ın ailesi ve malikanesi midir?!  Erdoğan buna yanıt vermekle, hırsızlık ve ahlaksızlığının hesabını vermekle yükümlüdür. Demagoji ve manipülasyon sonsuz bir kredi ve sığınak olamaz.

Haram yemezliğinize yabancı değiliz!!!

Çalınan halkın parası hırsızlara “helal’’ değildir. Halkı sömürerek elde ettikleri zenginlikler yetmiyormuş gibi, gerici devlet ve iktidar tarafından halktan toplanan vergi-rüşvet ve halkın emeğiyle sağlanıp devlet mülkiyeti ya da sermayesi olarak el konulan paranın çalınması da “helal’’ değildir. Sömüren gerici sınıfların hiçbir parası da “helal’’ değildir. Zira, sömürü ve zulüm uygulanarak elde edilmiştir. İşçilerin alın teri, göz nuru ve el emeğidir sömürücü sınıfların tüm zenginlik ve sermayesinin kaynağı. Bundandır ki gerici sınıfların bütün parası “helal’’ değildir. Ama Erdoğan, ailesi, yakın şürekası ve AKP külliyatı “harama el uzatmaz’’ dindarlardır!? Onların “haram yemezliğini’’ görevden alınan bakanlardan, deniz feneri davasından, gemiciklerden, Ülker’den ve elbette evde istiflenip de sıfırlanmasının yolları üzerinde baba-oğulun konuşmasına konu olan milyar dolarlardan bilmekteyiz! Zira siz temiz dindar bir aile ve partisiniz, asla “haram yemezsiniz’’!? Değil milyar dolar “haram’’ bir kuruş bile boğazınızdan geçmez, biliriz!? Evet milyar dolar olmasa bile milyon dolarlar kesindir. Erdoğan-Bilal kriptosunda ifade edilen şey esası halledilip sadece bir miktarı kalmış denen o miktar sadece 30 milyon dolardır!!! Demek ki, genel meblağ, diğer sermayeyle vb düşünüldüğünde kesinlikle milyar dolarları bulacak kadardır.

Sömürü, zenginlik ve bencil çıkara karşı tabi tutulduğunuz sınavda ispatlanmasa da, dindarlığınızın esasen takiyyeden ibaret olduğu aşikardır. İktidar pozisyonu ise, sömürü ve talan çarkının en etkili merdivenlerindendir.  İktidar tutan “Bal tutan parmağını yalar’’ gibi bir şeyler yalıyor. Bırakın dindarlığınızı insanlığınızı tartışmanın bile anlamsız olduğu aşikardır. Halk kitlelerini kandırıp peşinize takmayı başardığınız o dindarlığınız, o inancınız bu kadardır.

Din kisvesi altında halkın parasını çalıp zimmetinize geçiriyorsunuz; Bu halk hesabını sorar, soracak!

İki baba iki oğul!

Muhammed ile babası, Bilal ile babası Erdoğan iki ayrı yaşam, iki ayrı ahlak ve iki ayrı dünyanın portreleridir. Bu portrelerde korkunç bir zulüm, büyük bir yoksulluk ve mazlum olduğu kadar temiz onurlu bir yaşam ile bütün bunların yüz seksen derece tersi bir yaşam, bir onursuzluk, bir ahlak ve çirkefe batmış bir dünya mevcuttur. Ve Muhammed ile babasının büyük dramını resmeden o kahredici hikaye film şeridi gibi geçiyor insanlığın gözlerinden, belleğinden…  

Karlara gömülmüş çuvaldaki öldürülmüş Muhammed ile babasına reva görülenle lüks otodaki Bilal ile babası Erdoğan’a reva görülen hak mıdır? Halkın vicdanı buna dayanmaz; isyan eder! Bir çocuk kriptolu devlet telefonlarını kullanırken, diğer çocuğun hastaneye götürülmesi için edilecek bir telefonu olmaz!!! Bu düzen ve bu çark böyle gitmez. Halk isyan edecek, Erdoğan / AKP şahsında gün yüzüne çıkan gerici hakim sınıflar düzeni yerle bir edilecek!

Yoksulluktan ölen bebeler ve çaldıkları paraları saklayabilecek büyüklükte yer bulamayan çocuklar, Erdoğan ve bakanlarının çocukları gerçeği en çıplak zulüm ve en haklı isyan gerekçesidirler!

Bu gerçek tüm gerici sınıf klikleri ve gerici sınıf devletlerinin genel gerçeğidir. Gülen de Erdoğan da ve muhalefetteki komprador tekelci burjuva partilerinin hepsi de aynı düzenin dişlileridir ve hepsi aynı çanaktan beslenmektedir! Devrimci isyan gerici faşist devlet düzenini kökten hedeflemek zorundadır!

Alo! “Yüzüne Tükürsen Rabbime Şükür Yağmur Yağdı’’ Diyenlerden misiniz?

Olağan koşullarda veya dünyanın herhangi başka bir ülkesinde olsa iktidarın yerinde durması mümkün olmaz. Hırsızlığı, yiyicilik ve soygunculuğu suçüstü yapılan hiçbir iktidar, hiçbir hükümet ve hiçbir başbakan bir an bile mevkiinde durmadan halkın karşısına çıkma yüzünü gösteremez. Yalnızca AKP iktidarı, hükümeti ve başı Erdoğan bu yüzsüzlüğü gösterebilir, gösteriyor. Bunca ahlaksızlığa rağmen halkın karşısında çıkıp oy isteme yüzü sadece ve sadece AKP ve Erdoğan’da vücut bulabilir. Zira onda yüz yok! Tüm dünyası para, iktidar ve zenginliktir. Hırsızlığından utanmayan ender bir simadır Erdoğan… Hırsızın yüzüne tükürsen şükür ya Rabbim yağmur yağdı diyen hırsızlardandır Erdoğan. Erdoğan sonunun ne olacağını bildiği için suçunu kabullenme yerine dikkatleri başka yerlere çekip başka tartışmalar açmaktadır. Zira inkar silahına sarılmaktan başka bir çare görmemektedir. Ne var ki, artık hiçbir manipülasyon bu rezaleti örtmeye ve unutturmaya yetmeyecektir.

Hırsızlık, yiyicilik en hafif deyimle yüz kızartıcı suçtur. Erdoğan’ın kızaran yüzüne yağan tükürükler ona yağmur gibi gelmektedir. Ailesini ve şakşakçılarını da bu rezalette mahvetmektedir ki, bunlar da mahvolmayı hak etmiş durumdadır.

Yiyicilerin yasası ve devlet düzeni!

Yiyicilere yasalar işlemez, hukuk sökmez gerici sınıf devleti ve iktidarlarında. Devlet ve iktidar yiyici, talancı ve sömürücü hırsızların elindedir. Bundandır ki, yasaları ve hukukları onlara işlemez. Mahkemeler düzenlenir yani yasalarla, savcılar görevden alınır, hakimler sürgün edilir yeni yasalarla. Yani iktidarın gücüyle korunur hırsız, soyguncu ve vurguncu sınıflar. Yetkiler iktidarın eline alınarak mahkemeler açılmaz, deliller karartılır, soruşturmalar durdurulur, kirlilikler örtülür gerici sınıf iktidarlarında. Özcesi hırsızlardan hesap sorulamaz sahibi hırsız olan gerici düzenlerde. Görev proletarya ve halk kitlelerine düşer. Yiyicilerin yargılanıp hesabın sorulması ancak geniş emekçi kitlelerin devrimci eylemi vasıtasıyla proleter adalete uygun olarak mümkün olur. Açlığa mahkum edilen bu halk elbette hesap soracaktır yiyicilerden!…

Halkın devrimci birleşik eylemi şarttır!

Yaşanan bir hükümet krizinden öteye bu bir sistem krizidir. Devrimci güçlerin bu krizi devrim lehine kullanması elzem görevdir. Bu bağlamda devrimci güçler arasında, devrimci birleşik eylem cephesinin yaratılması şarttır. Devrimci görev ve devrimci gelişmeler lehine mevcut olan durum, devrimci güçlere kesin sorumluluklar yüklemektedir. Yaşanan sistem krizinin devrimci gelişme adına değerlendirilmesi doğrudan devrimcilerin halk kitleleriyle birleşik bir eylem örgütlemesi ve bu doğrultuda harekete geçmesini gerektirmektedir. Daha uygun şartları beklemek devrimci gelişmeleri ertelemekten başka bir mana taşımaz.

Halk kitlelerinin birleşik devrimci eyleminin devreye konulmasında demokratik hareket yelpazesinde zayıf halkalar mevcuttur. Kürt Ulusal Hareketi’nin pozisyonu veya atak olmayan belirsizlikler taşıyan tavrı bu zayıf halkaların başında gelmektedir. Buna rağmen temelde bir birleşik eylem zemini vardır. Halkın devrimci birleşik eylem ve cephesinin örülmesi proleter devrimcilerin omuzlarındadır! Bu görev bilinciyle sokaklara çıkmalı, devrimci birleşik eylem uğruna her türden çaba ve ilişkiler sürdürülmelidir.

Devrimci olanaklar bir daha düzen partilerine terk edilmemeli, kitlelerin devrimci öfkesi gerici faşist kliklerin iktidar hesaplarına hasredilmemeli, kitlelerin düzen partilerinin peşine takılmasına olanak verilmemelidir!

Tüm devrimciler devrimci ruhla kitlelerle birleşmeli ve siyasi iktidar perspektifine bağlı olarak devrimci eyleme başvurmalıdır. 

Önceki İçerikKadın biatın tanrıçası değil özgürlüğün öznesidir
Sonraki İçerik3. Kongre ve Kaypakkaya(3)