“KAMU DÜZENİNİ SAĞLAMA” TERANESİ SALDIRGANLIK İŞARETİDİR

Topyekûn savaş saldırganlığı başlatılıp şehir kuşatmalarıyla yoğun katliamlara girişildiği dönemlerde, “kamu düzenini sağlama” sözünü sık sık AKP sözcülerinden duyar olduk. Bugün 1 Kasım seçimleri sonrası hala aynı teraneyi duymaktayız. Bu ve bunun gibi nakaratlar AKP’nin bozuk plak olmasından ileri geliyor. Bu nakarat tekrarları bilinçli politikalarla toplumsal bilinci yönetme ve manipüle etmeye dönük hazırlanan bir koro icrasıdır. Tekrar edilenler son derece bilinçli seçilmiş argümanlardır.  
“Kamu düzenini sağlama” argümanının retorik edildiği dikkat çekici dönem, azgın faşist saldırıların ve ciddi katliamların tırmandığı malum şartlardı. Kuzey Kürdistan’ın sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, halk açlık ve susuzluğa mahkûm ediliyor, evleri ağır silah ve bombalarla ateşe tutulup başlarına yıkılıyor, bebekleri katlediliyor, ölülerin gömülmesine izin verilmediği için bebek cesetleri buzdolaplarında saklanıyor, mezarlar bombalanıp tahrip ediliyor, katledilen Kürt gençlerinin cesetleri zırhlı araçların arkasına bağlanarak şehir içinde dolaştırılıyor, katledilen kadın gerillanın cesedi çırılçıplak meydanlarda “teşhir” ediliyordu…  İşte bu süreçteydi “kamu düzenini sağlanma” safsatasının gündemleştirildiği dönem. Özcesi, “kamu düzenini sağlama” argümanı dün bu katliamları, zulmü ve pervasız faşizmi kamufle etmek veya gerekçelendirmek için kullanılıyordu. Bugün ise, yapılacak zulüm, katliam ve baskıların gerekçesini oluşturmak için kullanıldığı açıktır. Her halükarda “kamu düzenini sağlama” zırvası baskı, zulüm ve katliam anlamına geliyor. Zira bu söz, kamu düzeninin bozulduğunu, sağlanamadığını ve buna sebep olan realitenin ortadan kaldırılarak bu düzenin tekrar sağlanması hedefine işaret ediyor.
“Kamu düzeni” argümanı da, milli duyguların hassasiyeti, “namus” kavramına karşı gösterilen duyarlılık gibi geniş toplumsal kitlenin kabul gösterdiği veya can ve mal güvenliği ile bağlantılı görüp duyarlı olduğu bir argümandır. Dolayısıyla AKP’nin katliam ve saldırganlığını kılıflamak için kullandığı bu argümanın son derece bilinçli olarak seçildiği anlaşılmaktadır. Yani, Erdoğan/AKP iktidarının “kamu düzenini sağlama” adına her türlü katliama, vahşete ve baskıya başvurduğu/vuracağı açıkça söylenebilir.
Genel olarak 1 Kasım seçimleri “zaferinden” sonra Erdoğan/AKP iktidarının yargılanmaktan kurtulma ve tasarladığı hedef ve amaçlarını gerçekleştirmeye yakınlaştığı, dolayısıyla bir rahatlamaya girip belli bir yumuşama politikasına geçeceği söylenebilse de, kısa bir süre de olsa belli bir dönem Kürt Ulusal Hareketi’ne karşı saldırgan üslup ve pratiğini sürdürecektir. Düne kadar bitirme andı içenlerin hemen bir U dönüşü yapması, kamuoyuna karşı çok da kolay olmasa gerek… Ki, seçim başarısı sonrası operasyonların sürdürülmesi ve “kamu düzeni” repliğinin tekrar edilmesi Kürt Ulusal Hareketi’ne karşı belli bir süre daha saldırgan eğilim sergileyeceğini göstermektedir.
Ancak buna karşın kamuoyunu uygun zemine getirdikten sonra yumuşama sürecine geçeceği, yani “barış-çözüm sürecine” döneceği muhakkaktır. Bir dönem “kamu düzeni” ezberi sürdürülecek, bombaladık, öldürdük, belini kırdık, bitirdik diyecek ve sonra artık “kamu düzeni sağlanmıştır” diyerek eğemedikleri eli öpeceklerdir. Ki saldırgan üsluplarına rağmen “barış-çözüm sürecine” açık kapı bıraktıkları bunun kanıtıdır. Klasik burjuva siyaseti gereği, kahramanlık nameleri, bitirdik hikâyeleri, güçlü devlet nameleri kitlelere anlatılarak uygulanacak politikaya refleks göstermeleri engellenmek üzere bu tatlı masallarla uyutulacak ve elbette kendilerini de kandıracak, sonra en büyük biziz egosuyla gerçeğin önünde eğileceklerdir… Kısacası, gerici burjuvazinin veya AKP iktidarının bugün yaptığı gibi bağırıp çağırmalarının, ‘bitireceğiz, yok edeceğiz, betona gömeceğiz’ şeklindeki kuru gürültüsünün somut bir karşılığı ve anlamı yoktur. Bunlar sadece kamuoyunu hazırlamaya dönük taktikler veya politikalardır. Elbette belli bir dönem saldırganlığını sürdürecektir AKP iktidarı. Hatta bu dönem nispeten kısa olmaktan öteye de geçebilir. Zira Erdoğan/AKP iktidarı ile Kürt Ulusal Hareketi arasındaki uzlaşmazlık noktaları aktüalitesini sürdürmektedir. Suriye politikası bağlamında özellikle Rojava realitesi ve buna bağlı IŞİD politikası noktasında uzlaşmanın sağlanma zemini son derece zayıftır. Rojava Kürt statüsü konusunda PKK’nin AKP iktidarı lehine bir pozisyona geçmesi veya AKP’nin Kürt politikasını onaylayarak destek vermesi PKK’nin kendisini inkâr etme ve hatta ipini çekme anlamına geleceği için bu mümkün görülmeyen bir olasılıktır. Öte taraftan AKP iktidarının da Rojava Kürt statüsü konusunda kolayca ödün vermeyeceği açıktır. Ne var ki, bu politikada emperyalist blok ve özellikle de ABD emperyalizmiyle de çeliştiği için, belli ödünler verip ABD emperyalizminin çizgisinde konumlanması mümkündür. Dolayısıyla AKP iktidarı ile PKK arasındaki Rojava politikasındaki anlaşmazlığın PKK-Kürtler lehine çözülmesi mümkündür. Ama bu yakın bir çözüm noktası değildir. O halde bir dönem daha keskin düşmanlık ve çatışma sürecinin sürdürülmesi mümkündür.

Önceki İçerikYENİDEN AKP İKTİDARI VE YARATACAĞI SONUÇLAR
Sonraki İçerikDEVRİMCİ DURUM DEVRİMCİ HAZIRLIKLARI KOŞULLAR