Kan-Kıyım siyaseti kitlelerin devrimci öfkesiyle boğulacaktır!

Neredeyse her asker cenazesinde patlayan öfke toplumdaki birikimi ifade ediyor. Her gün insanlar ölürken, komprador tekelci burjuva egemen siyasetin ölümler üzerinden siyaset yapmaya çalışması toplumda kabul görmüyor. Artık gerici iktidar, toplumu kolayca gerici hesapları uğruna sürükleme yeteneğini yitiriyor. Bir avuç gerici egemen tarafından uyutulmak istenen toplum çıplak gerçekler karşısında küçümsenemez ölçüde ‘’uykudan’’ uyanıyor.  Yaşanan acı ve gözyaşının toplumsal bilinç ve uyanış üzerinde büyük etkide bulunarak hızlı bir gelişim-değişime vesile oluyor. Özcesi; bir toplumsal uyanış sürecine tanık olmaktayız.

HABER MERKEZİ (09.09.2015)- Gazetemizin yazarlarından bakış Can’ın 106. Sayımızda yayınlanan makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz.

Erdoğan/AKP güruhu, iktidar ve başkanlık sevdası uğruna Kürt ulusu ve emekçi halklarımıza ölümü reva gören pervasız bir saldırganlık uyguluyor, bedeli ne olursa olsun savaş ve çatışma dayatıyor. Kuşkusuz ki, mutlak egemenlik hırsıyla dayatılan bu savaş ve çatışmanın bedelini bu savaşın tek sorumlusu olan Erdoğan/AKP iktidarı da ödemek durumundadır, ödeyecektir de. Yapılan bombalamalar, katliamlar, büyük tutuklamalar ve baskılar darbeden daha masum değildir. Uygulanan sivil darbe ve sıkıyönetim koşullarının tüm sorumlulukları elbette bir fatura olarak geri dönecektir. Hangi demagojiye başvurulursa vurulsun, nasıl manipüle edilmek istenirse edilsin, fatura kime çıkarılmaya çalışılırsa çalışılsın, hangi yalan ve çarpıtmayla durumu izah ederlerse etsinler son derece anlamlı olan ölen asker ailelerinin öfke patlamasını saklayamaz, toplumsal gerilimin hedefini şaşırtamaz ve ekonomik gidişatın sarsıcı sonuçlarını boşa çıkaramazlar.

Neredeyse her asker cenazesinde patlayan öfke toplumdaki birikimi ifade ediyor. Her gün insanlar ölürken, komprador tekelci burjuva egemen siyasetin ölümler üzerinden siyaset yapmaya çalışması toplumda kabul görmüyor. Artık gerici iktidar, toplumu kolayca gerici hesapları uğruna sürükleme yeteneğini yitiriyor. Bir avuç gerici egemen tarafından uyutulmak istenen toplum çıplak gerçekler karşısında küçümsenemez ölçüde ‘’uykudan’’ uyanıyor.  Yaşanan acı ve gözyaşının toplumsal bilinç ve uyanış üzerinde büyük etkide bulunarak hızlı bir gelişim-değişime vesile oluyor. Özcesi; bir toplumsal uyanış sürecine tanık olmaktayız.

Bu uyanış ve bilinçlenme sürecinde, kuşkusuz ki demokratik mücadele ve siyasetin payı, aydınların rolü, halk kitlelerinin ekonomik-demokratik-siyasi zemindeki devrimci muhalefetinin rolü, Kürt ulusunun büyük direnişinin rolü ve hatta komprador tekelci klikler arasında keskinleşerek yaşanan dalaş ve çelişkinin objektif olarak kendilerini teşhir eden etkisi inkâr edilemez realitelerdir. Buna Erdoğan/AKP güruhunun, toplumu yok sayarak kendi istem ve gerici çıkarlarını topluma dayatması ve alenen baskıda, keyfiyetçi yönetimde, yalanda, hukuk çiğnemede sınır tanımayan faşist bir diktatörlük uygulaması da eklenebilir. Ancak çok daha belirleyici olan bir unsur var ki, o silahlı eylemden, silahlı haklı savaştan başkası değildir. Toplumsal dönüşüm-değişimlerde ‘’zorlanmaların’’ genellikle rol oynadığı tüm tarihsel süreçlerde ispatlanmış doğrudur. ‘’Bana değmeyen yılan bin yaşasın’’ felsefi sefalet tarafından şekillenen toplumlarda ancak kendisine değinildiğinde duyarlılıklarının arttığı bir gerçektir. Silahlı eylem-savaş, kan ve can bedeli bakımından gerici egemen sınıfları doğrudan etkilemez. Zira onlar iktidarları uğruna toplumları bir birine kırdırmaktan hiçbir zaman geri durmamış olup, esası halk kitleleri olmak üzere toplumsal kesimleri vuruşturarak hakem rolünde ya da kışkırtıcı pozisyonda durup saltanatlarını sürdürmeyi hesaplarlar. Çocukları savaş ve çatışmadan muaf olduğu gibi askerlik de yapmazlar. Yoksul emekçi halkların çocukları askerlik yapar, savaşır ve ölürler. Ölen asker sayısı küçümsenemez rakamlarda olduğu halde, bir bakan, başbakan, cumhurbaşkanı ve diğer kodamanların bir çocuğu bu ölümlerde yoktur. Bilakis, onların çocukları para saymakla, işletmeler kurup yürütmekle, tatiller yapmakla, eğlenmekle vb vs meşguldür…

Toplumsal kitleler bütün bu gerçeği görme yeteneğinden yoksun mudur? Hayır! Dolayısıyla bir realitedir ki, keskinlikler ne kadar büyürse, acılar ne kadar his edilirse kandırılmış olan toplum o derece gerçeği hızlı görür ve düşünmeye başlarlar. Yaşanan acılar son derece büyük olup, bu acılar karşısında sevinç çığlıkları atılmasa da, dayatılan gerici savaş bu acıların yaşanmasını zorunlu kılıyor. Bu zorunluluk zemininde de olsa yaşanan acılar istenilen bir tercih olmamakla birlikte, daha büyük acıların yaşanmaması için toplumsal uyanışa vesile oluyor. Ne yazık ki, acılar yaşanmadan değişim ve ilerlemeler gerici iktidar şartlarında pek mümkün olmuyor. Acılar yaşayarak da olsa acıları önleyecek olan olumlu gelişmeler filiz veriyor. Bugün yaşanan tam da budur.

Savaşı başlatan Erdoğan/AKP güruhu savaşın ölümcül bir etkisini yaşamazken, toplumsal kitleler bu savaşın en ağır faturasını çocuklarının ölümüyle ödüyor. O halde neden Erdoğan/AKP iktidarının yalanlarına, kirli oyunlarına inansın ki? Başlattıkları savaş asker olsun, gerilla olsun genel olarak halkın çocuklarına mal oluyor. AKP dâhil tüm gerici iktidarların üzerine oturduğu zemin de budur. Vatan-bayrak-millet safsatasıyla geri kitlelerin duygularına hitap edip onları manipüle ederek,6 tekçi ideolojilerine entegre etmekte ya da etmeye çalışmaktadırlar.    

Halkın çocuklarının ölmesi başlatılan haksız savaşa karşı haklı savaşın yürütülmesini yadsımaz. Tersine bu bir zorunluluktur. Gerici savaşın ortadan kaldırılması ve nihayetinde tüm savaşların ortadan kaldırılması için haklı savaşın verilmesi zorunlulukla gereklidir. Savaş devrede olduktan sonra askerler halkın çocuğudur gerekçesiyle haklı savaştan geri durulamaz. Savaş içinde karşılıklı güçlerin bir birini yok etmesi savaşın tabiatıdır. Savaş, yaşamak için öldürmeyi gerektirir. Savaşta karşına çıkan düşmanın kimin çocuğu olduğuna bakma şansın olmadığı gibi, düşman güç olarak karşına dikilen herkes silahının hedefindedir. Burada doğru sorgulama haksız savaşın parçası olmayı reddetme ve askere gitmeme tavrını benimseyip benimsememe üzerinden yapılmalıdır.

Kuşkusuz ki, ölen askerlerin anne-babalarının yaşadığı acıyı önemsiz görmek düşünülemez. Ancak askere giden-gönderilen çocukları özellikle savaş şartlarında ve/veya son tahlilde insan öldürmeye gidiyorlar. Öldürmeye gidenlerin de öldürülmek istenenler tarafından öldürülmesi son derece anlaşılır bir durumdur. Tam da bundandır ki, ölen asker aileleri mevcut iktidarı sorumlu tutup ona öfke göstermektedir. Özellikle barış isteyenlere karşı yürütülen bir savaşta ölen askerlerin veya ölen her kesin sorumluluğu doğrudan savaş yanlısı iktidardadır.

Bu durumda savaş kışkırtıcısı ve yürütücüsü olan Erdoğan/AKP iktidarının kitlelerce hedeflenmesi isabetle gerekliyken, askere gitmeme-göndermeme tavrının geliştirilmesi son derece anlamlıdır. Haksız savaşı başlatan ve körükleyen gerici hâkim sınıflar ama savaşanlar yoksul emekçi çocuklarıdır. Zira zorunlu askerlik görevi denen zırvalık karşısında askere gitmekten başka çaresi olmayanlar paralı askerlik yapamayan yoksul halkın çocuklarıdır esasta. Parası olan büyük zenginlerin çocukları ve iktidar sahibi kodamanların çocukları bu zorunlu askerlikten her halükarda muaftırlar. Örneğin Erdoğan’ın oğlu Bilal’in neden askerlik yapmadığı açıklanabilir? Kısacası halkın çocuklarının Erdoğan/AKP veya diğer gerici hakim sınıfların çıkarları uğruna bir birini öldürmesi kabul edilmemeli, dolayısıyla askere gitme reddedilmelidir. Dahası büyük bir toplumsal muhalefetin geliştirilerek gerici savaş dayatmasının reddedilmesi şarttır. Ki bunun emareleri görülmektedir.

Erdoğan’ın bencil hedefleri uğruna topluma dayatılan bu ağır sürecin evirileceği nokta yeni bir Gezi Ayaklanması sürecidir. Gelişmeler zincirinin tutarlı halkaları bunu işaret etmektedir. Asker ailelerine varan yelpazede gelişen tepki ve öfke, böyle bir direnişin toplumsal kitlelerde olgunlaşarak karşılık bulduğunu anlatmaktadır. Ki emekçi halk kitlelerinin ağır baskı, haksız savaş ve saldırganlık koşullarına karşı büyüyen hoşnutsuzluğu da küçümsenemez düzeyde birikmiştir. Bu zemini iktidar çıkarları uğruna kullanmak isteyen burjuva klik ve güçlerin olduğu da ayrı bir gerçektir. Bunlar, kendi iktidar hesaplarıyla Erdoğan/AKP iktidarını devirmek için halk kitleleri ve en geniş muhalefet kesimlerini manivela etmeyi benimseyeceklerdir. 

Gerek bu sürece geçiş anlamında, gerekse bu sürecin yaşanacağı ihtimali karşısında ve gerekse de halk kitlelerinin devrimci enerjisinin burjuva klikler tarafından kullanılma olasılığına karşı, devrimci hareketin gerekli hazırlıklarını yapması ve muhtemel gelişmelere hazırlıksız yakalanmayıp hazırlıklı olması şimdiden dikkate alınması gereken bir öngörü olarak elzemdir. Toplumsal öfke birikerek patlama noktasına gelmiştir. Bu patlama hem ekonomik sorunlar temeliyle ve hem de siyasal sürecin dinamikleri temelinde güçlü bir zemine sahiptir. 

Önceki İçerikDevrimci halk meclislerini inşa edeceğiz
Sonraki İçerikFaşizme karşı birleşik mücadeleye