Katledilen canlardan emperyalist-kapitalist sistem sorumludur!

Başta ekonomik kriz ve yoksulluk gelmek üzere bizzat emperyalist efendilerin körüklediği savaşlar, can güvenliği, insan hakları ihlalleri vb somut koşullar emperyalist metropolere bir an evvel ulaşma dürtüsünü tetikleyen nedenlerdir. Bu düzlemde göçmen teknelerindeki yoksul ve yoksunların ölüm yolculukları sürekli olacaktır

HABER MERKEZİ (09.05.2015) – Yaklaşık 100 yıl önce Türkiye Komünist Partisi önderlerinden Mustafa Suphi ile birlikte Karadeniz’de 15’ler faşist Kemalist Türk devleti tarafından katledilirken yıkılası zulüm seni diyerek nice ağıtlar yakılmıştı. Ve bugünde bizzat emperyalist- kapitalist dünyanın tamamen ekonomik politik çıkarları için doğayı, insanı, düşünceyi ve yaşamı metalaştıran özel mülkiyet sistemi ve iktidarlarının vahşeti devam etmektedir. Burjuva medeniyetçi paradigma ve onun geçmişten bugüne hayat hikayesinin tarihsel arka planında yatan gerçekliği bizzat sömürü, zulüm ve talan gerçekliğidir.

Bugün dünyanın hemen bütün toprak parçası ve üzerinde yaşayan hemen her şey çok kutuplu uluslarrarası emperyalist blok güçler tarafından parsellenmiş durumdadır. Ve gözü dönmüş uluslararası tekelci emperyalist sermayedarlar arası rekabet bölgesel ve yerel düzlemlerde vesayet savaşları şeklinde sürmektedir. Zaten yüzyıllar boyu yani özellikle emperyalist- kapirtalist batının kapitalizm şafağında dünyanın her bir alanına açıldıkça kadim topluluklar ve halkların nasılda yer altı ve yer üstü zenginliklerini gaspettiklerini bilmeyen yoktur. Vahşi kapitalizmin daha fazla pervasızlaşarak emperyalizme evrilmesi aslında evrendeki tüm doğayı, kadim halkları ve mazlumları tarihsel bellekleriyle daha da karanlık dehlizlere gömme ya da tarihten bir bütün olarak silme operasyonları olduğu tartışma götürmez gerçek gelişmelerdir. Bu anlamda nice kadim halklar soykırımlara uğrayıp tarihten silinirken daha niceleri de son derece meşru ve demokratik hakları olan kendi kaderlerini tayin hakları gaspedilerek üstüne üstlük soykırımlara, inkar ve imhalar eşliğinde katliam ve asiilasyonlara tabi tutulmuşlardır. Gerçek uygarlık ve medeniyet barındıran kıtalar ve coğrafyalar, yaklaşık beş yüz yıl sürecek sömürgecilik faaliyetleriyle çoraklaştırılırken bu sömürge sonucu kaynakları gaspederek zenginleşen ve tabi ki çirkinleşen emperyalist- kapitalizm gerçekliğiydi. Geriye ise adeta belleri bükülmüş ve sakat bırakılmış bağımlı devletlerinde yaşamın her alanının çekilmez çilelerle dolu günler kalmıştır. Emperyalist metropoller ise bir özgürlük, kurtuluş, rahatlık ve ölümden dirime doğru bir macera olarak tasavvur edilmiştir. Bunun için milyonlarca yoksul göçmen dünyanın diğer birçok coğrafyası ve denizlerinde olduğu gibi kendilerini Akdeniz sularına bırakarak sonu bilinmez bir yürüyüşe çıkmışlar ve hala da aynı yolculuklara çıkarak umuda yolculuk yapmaktan geri durmamaktadırlar.

Sömürge, yarı- sömürge ülkelerden milyonların göç yolculuğu daha tamamlanmadan tarifi acı sonuçlarla neticelenmektedir. Bunun en son örneği ise kısa bir süre önce Afrikalı göçmen yoksulların gemiyle Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken 800 canın ölümle sonuçlanan durumu olmuştur. Çok kutuplu uluslararası emperyalist blok güçler, göçmenlerin ölümle sonuçlanan yolculukları karşısında esaslı bir uygulama yada çözümden uzaktırlar. Keza bizzat sorunun kaynağı kendileri yani emperyalist- kapitalizmdir. Bu minvalde batan her gçömen gemisi ve yaşanan kitlesel ölümlerin ardından timsah gözyaşları dökmesi, bizleri aldatmamalıdır. Emperyalist efendiler, yaşanan sorunu salt insan kaçakçılığı üzerine kurgulamaktadır ve pek tabi ki bu şekilde de sağlıklı bir çözümün çıkmayacağı gerçekliğidir. Oysa insan kaçakçılığı da yine aynı şekilde emperyalist- kapitalist sistemin bir parçası olarak işlev görmektedir. Dolayısıyla göçler esnasında yaşanan vahşi ölümlerin gerçek ve somut nedenleri- kaynağının bizzat emperyalist- kapitalist sömürü çarkı olduğu gerçekliği örtbas edilerek tam bir manipülasyon yaratılmaktadır. Avrupalı emperyalist efendiler göçleri engellemek için tıpkı ABD emperyalizminin Meksika’dan geçişleri engellemek için uygulamaya soktuğu oldukça çeşitli araçları kullansalarda bir türlü geçişleri engelleyememişlerdir. Tel örgüler, ışıklandırmalar, özel güvenlik ekipleri gibi uygulamalar bile Avrupa’ya geçişleri engelleyememiştir. Keza bağımlı ve geri bıraktırılmış ülke halklarının bizzat emperyalist metroplolere gitme dürtüsünü tetikleyen şartlar tamamen ekonomik politik koşullardır. Başta ekonomik kriz ve yoksulluk gelmek üzere bizzat emperyalist efendilerin körüklediği savaşlar, can güvenliği, insan hakları ihlalleri vb somut koşullar emperyalist metropolere bir an evvel ulaşma dürtüsünü tetikleyen nedenlerdir. Bu düzlemde göçmen teknelerindeki yoksul ve yoksunların ölüm yolculukları sürekli olacaktır.

   

Önceki İçerikBiz et siz tırnaksınız: istediğimizde keseriz, canımız sıkıldıkça kemiririz!
Sonraki İçerikDevrimci hareketin sorunlu bir uzvu ‘Cephe’!