Kazım Cihan: Musul-Başika-Halep koordinatları

Recep’in Lozan eleştirisi yeni bir Osmanlı aşkıdır. Politik İslam’ın hedefi yeni bir Osmanlı düzenidir. Tabi bu boş bir rüyadır. Eskiyi yeniden ihya etme arzuları ve şanlı geçmişlerini canlandırma, boş bir ütopyadır. Ama buradan ürettikleri ‘fabrikasyon’ paketlerle kitleleri şoven bir ideolojik hegemonyanın yedeği durumuna getirme çabası içerisindedirler

HABER MERKEZİ (12.10.2016) – İttihatçı Enverlerin imparatorluk hayallerinin güncellenmiş temsilcisi olan Recep rejimi, yeni maceralara yelken açıyor. Elbette Enver’in akıbetiyle karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. “Türkiye Cumhuriyeti” denilen faşist diktatörlüğün, çivisi çıkmış eski Ortadoğu yapılanması gerçekliğinde kendince vazifeler çıkarmaktadırlar. Hayali, Ortadoğu’da güç olma planıdır. Başika ve Cerablus bu çerçevede atılmış adımlardır. Başika’da bir işgaldir. Sünni bir yayılma ve kontrol siyasetidir. Üstelik bu işgal 1990’lara dayanır. Sadece Başika değil, Güney Kürdistan’ın bazı stratejik alanları da KDP ile ittifak çerçevesinde işgal edilmiştir.

Recep Tayyip, Lozan yetmez diyor. O dönem alamadığımız ‘tarihsel topraklarımızı’ kazanmamız şart, diyor. Bu yeni Osmanlıcı siyaset ‘Irak’a ırak değiliz’ Recep senteziyle ifade ediliyor. Musul, Kerkük, Halep ‘tarihi topraklar’ olarak görüldüğü için dalış yapmaya çalışıyor. Diğer taraftan küresel güçler 1. Emperyalist paylaşım savaşı sonrası oluşturulan Ortadoğu yapılanmasının sürdürülemezliğinin bilincindedirler. Bu açıdan bölgeye yeni ayarlar vermeye çalışıyorlar. Bu, bölgenin statükocu ulus devlet egemenlerini ürkütüyor. O açıdan herkes bir şekilde durumu kurtarmak için iş başındadır. Türk egemen sınıfları devleti Irak’taki Sünni milislerin önemli bir bölümünün lideri durumundaki Tarık Haşimi, eski Musul valisinin Haşti-Vatani ve Sünni Arap aşiret güçleriyle bölgede güç olmaya çalışıyor. Musul-Rakka-Halep’te ortaya çıkan ve bugün Türkiye, Irak, Suriye’de yürütülen bölgesel 3. Dünya paylaşım savaşının muhtemelen yeni bir fırsat çıkaracağını da düşünüyor. Eski misak-ı millinin kaybedilmiş topraklarını yeniden kazanama peşine düşüyor. Tabi bütün emperyalistler ve bölgesel güçlerinde hesapları vardır. Türkiye bölgede Sünni odaklı, İran Şii odaklı bir yayılma çerçevesinde paylaşımda bir şeyler koparmaya çalışıyorlar. Başika neden alevlendi? Sünni milis güçlerin “TC” kontrollü etkisini kırmak için Irak itiraz etti. Tabi en önemlisi “TC” açısından şudur, Musul’da muhtemel bir Kürdistan nüfuzunu önlemek için Cerablus’ta yaptığı gibi bir barikat oluşturma durumundadır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Musul paylaşımı tamamlanmamıştı. O dönem bu vilayetin sınırları çok daha genişti ve bölgede Kürtler önemli bir nüfuz üstünlüğüne sahiptiler. İngiliz planlarıyla bölgede tesis edilen egemen ulus devletlerle ezilen Kürt ulusu hem kullanılmış hem sonradan inkarın soykırımın pençesine atılmıştır. Lozan da bu tescil edilmişti. Ve Musul’da bir Araplaştırma stratejisi izlendi, Musul çeşitli yeni illere bölünerek Kürtler demografik bir soykırımdan geçirildi. Recep’in Lozan eleştirisi yeni bir Osmanlı aşkıdır. Politik İslam’ın hedefi yeni bir Osmanlı düzenidir. Tabi bu boş bir rüyadır. Eskiyi yeniden ihya etme arzuları ve şanlı geçmişlerini canlandırma, boş bir ütopyadır. Ama buradan ürettikleri ‘fabrikasyon’ paketlerle kitleleri şoven bir ideolojik hegemonyanın yedeği durumuna getirme çabası içerisindedirler.  

Ezilenler kendi alternatifi oluşturmalı

Şimdiki koşullarda eskiden NATO bloğunun bir karakolu olarak inşa edilmiş Türk egemen sınıflar rejiminin de çivisi çıkmıştır. Bu açıdan ittifaklar, dost ve düşman belirlemeleri sürekli değişmektedir. Zaten gerici çıkarlarda ne vaz geçilmez bir partner, ne değişmez dost ve düşman yoktur. 23. Dünya Enerji Kongresinde sergilenen Rus-“TC” dostluğu tamamıyla çıkarlarla ilgilidir. Enerji yollarını kontrolde Rus inisiyatifi için “TC” ile ilişkileri ‘normalleştirmek’ gerekliydi. Ve kazandı da. Mesela Akkuyu projesinde olduğu gibi. Enerji koordinatlarının kontrolde Türkiye’ye biçilmiş yedek roller ve Ukrayna’daki durumdan sonra yeni transit yollar açısından “TC”’ye bazı taşeron görevler verilmiştir. Bir bakıma da enerji savaşları olan bugün ki durumda “TC”‘ye biçilen bir taşeronluktur. Ama bu taşeron her zaman tekmelenebilir. Ve hele de büyük emperyalist güçler paylaşımda er yada geç bir konsensüs oluştururlarsa, uşaklara düşen kader budur. Ezilenler egemenlerin gerici taktik manevralarında stratejik hedeflerini kaybetmemelidirler. Herkes çıkarına göre bir planla hareket etmektedir. Bu açıdan herkes kendince kullanabileceği güçleri koordine etme çerçevesinde hareket etmektedirler. Gerici manevralar çerçevesindeki savaşlarda manipüle edilen ezilenlerin, sonradan yediği kazıklar aşikardır.

Bugün birleşik demokratik sosyalist bir Kürdistan’ın yolu fiilen açılmıştır. Gerek İngiltere’nin gerek ABD’nin her zaman attığı kazıkların bilincinde olarak Kürtler, ulusal birlik siyasetinde ısrar ederek kendi bağımsız yollarında yürümek durumundadırlar. Halkların Birleşik Devrim Hareketi beyannamesinin temel stratejik hedefleri dünya ve bölge tahlilleri, görevler, ittifakın içeriği işleyişi çerçevesinde ortaya koyduğu yönelim son derece önemlidir. Gericiler arası çelişkilerden yararlanmayı elbette reddetmiyoruz. Burada söylemeye çalıştığımız bağımsız alternatifin kaybedilmemesidir. Süreci bu açıdan anlamaya görevlerimizi yerine getirmeye çalışalım.

Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de emperyalistler ve gericiler arasındaki çelişkiler ve çatışmalar keskinleşecektir. Suriye üzerinden Akdeniz’de Tortus gibi üsleri kalıcılaştırma planlarıyla Ruslar incirlik üssüne karşı bir alternatif yaratma gayretini ileriye götürmüşlerdir. Mısır’a da bir şekilde girmek peşindedirler. Bu NATO’yu özellikle endişelendirmektedir. Halep’te, Rusya ile Fransa -ABD gerginliği tırmanmaktadır. Bu açıdan hegonomik güçler kullanabilecekleri bütün mevzileri koordine etmeye çalışmaktadırlar. Ezilenler bu planların parçası olmamalıdırlar. “TC” devletinin yol alma ve iyi rüyalar görme senaryolarına rağmen iplerinin NATO-ABD başta olmak üzere batının elinde olması hiçte ona istediği şansı vermeyecektir. Uşak, bir operasyonla muazzam bir ekonomik krize sürüklenebilir. Zira kendisinin göbekten bağımlılığı bu ihtimali güncel olarak ortaya çıkarmaktadır. Devrim kendi görevlerine hazır olmalıdır.

Kazım Cihan

Önceki İçerikFaşizmin topyekun savaş konsepti devrimci-muhalif basını susturamaz!
Sonraki İçerikDGH 2’nci Kurultay’ı yarın gerçekleştirilecek