Kendi içimizdeki erk anlayışla keskin mücadele yürütmek kaçınılmaz devrimci bir görevdir

Toplumsal bir sorun olarak önümüzde duran kadın sorunu, erkek egemen sistemin kadına biçtiği toplumsal cinsiyet rolleri ile katmerleşerek daha da zor hale geliyor. Eril zihniyetin kadını hedef alan cinsiyetçi söylemleri, kadın bedeni üzerindeki tahakkümü, din ve ahlak üzerinden erkek devlet anlayışının gerici politikaları kadının emeğini, bedenini ve kimliğini yok saymaktadır. Ezen ve ezilen sınıf çelişkisini düşündüğümüzde kadının toplumsal yaşamdaki kurtuluş mücadelesi kaçınılmaz bir yerde durmaktadır. Sınıf örgütlenmeleri içerisinde kadın mücadelesi önemli bir mevzi kazanırken erkek egemen anlayış sınıf örgütlerin içerisinde baş göstermektedir. Kadının özne olması esas olanken tek başına yeterli olmamakta. Dilimize pelesenk ettiğimiz gibi kadın sorunu diyerek burjuva yaklaşımlarla işin içinden çıkmak kolaycılığın ta kendisidir. Bugün toplumsal anlayışın kadın sorunu kavramı tam da buradan kendini var etmektedir. Sorun kadının sorunu değil erkek egemen ideolojinin sorunudur. Bu sorunun çözümü ise sınıfların ortadan kalkmasıyla var olacaktır. Sınıf hareketlerinin kadın mücadelesine yönelik perspektifleri ileri bir yerde dururken, pratikte kadın mücadelesine olan yaklaşımımız kendini zayıflatan bir yerde durmaktadır. Erkek egemen sistemin feodal erk anlayışı maalesef örgütlerin içerisinde kendini var etmektedir. Kadınlar sistem içerisinde mücadele ederken bir de bağlı bulundukları kurum içerisinde erkek anlayışla mücadele etmekte. Bu anlayışı değiştirmek için örgütsel ve ideolojik temelde mücadeleler vermek esas olmalıdır. Aksi söylem ve tavırlar mücadeleyi boşa çıkaran bir yerde durur. Kadının mücadelesinin esas alınması doğru noktadan kavranılması ile olacaktır. Siyasal programımızın önemli bir parçası olan kadın mücadelesi, asla ertelenemez bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Perspektifimiz kadınların özgürleşmesi, öncüleşebilmesi için özgün özerk örgütlenmeler üzerinden şekillenmelidir. Özgün politikalar belirlenmeli, siyasal kampanyalar düzenlenmeli, eril anlayışın hâkim olduğu her alanda hiçbir kaygı taşımadan tartışma yürüterek bu anlayışlar mahkûm edilmeli. Çünkü birbirimizi ancak doğru yol, yöntem ve metotla ilerletebiliriz. Siyasal perspektifimiz doğrultusunda her bir süreç bizler cephesinden doğru okunmalı. Zihinlerimizin berrak olması gerek… Kadın mücadelesinde önemli görev ve sorumluluklarımız var. Bu sorumluluklarla kadınların her alanda eşit temsiliyet, pozitif ayrımcılık, kadın kotası gibi uygulamalarla en önde yer almaları gerekiyor. Kadın bilincini kuşanarak erkek egemen sistemin kadın üzerindeki gerici politikalarına karşı mücadele edilmesinin yaşamsallığı gibi, kendi içimizdeki erk anlayışa karşı da mücadeledeki kararlılığımız, ısrarımız biz kadınlar cephesinden sonuna kadar sürecektir. O yüzdendir ki kadının özgürlük mücadelesinde bulunduğumuz her alanda öncüleşmek, özgürleşmek ve örgütlenmek bizler açısından kaçınılmaz zorunluluktur. Bu zorunluluktan hareketle “Kadınlar Yönetime Kadınlar İktidara” şiarını yeniden ve yeniden ısrarla daha ileri mevzilere taşımalıyız. Unutmayalım, kadının kurtuluş mücadelesi insanlığın kurtuluş mücadelesiyle olacaktır.

Önceki İçerik1 Mayıs’ın temel gündemi sosyalizmdir!
Sonraki İçerikDİL