KİTLE İNİSİYATİFİ VE “ÖZ YÖNETİM”

Hep aynı yönelim ve yöntemleri uygulayıp hep aynı sonuçlarla karşı karşıya kalıyor, her defasında farklı sonuçlar beklentisine kapılıp aynı manzarayla karşılaşıyorsak tespitlerimizde, yönelim ve yöntemlerimizde, kadrolarımız ve aktivistlirimizde, araçlarımız ve dilimizde sorun bulunuyordur. Israrlı başarısızlıkları tenkit etmeden aynı yöntemlerde ve yönelimlerde ısrar edenler dediğim dedik çaldığım düdük haliyle kısır döngülerden kurtulamazlar. Ağızlara pelesenk diyalektik soğuk bir kelimeden ibarettir. Edimi Zenon’un okları gibi simetrik hat izler. Herhangi bir alan faaliyeti yürüten kadro ve aktivistler, birkaç yılda kitle örgütlülüğünü nitelik ve nicelik seviyesini üç dört misline çıkartmıyorsa ve aşağı yukarı başladığı yerde ise yerinde saymış, gelişim kat etmemiştir demektir. Başarısızlığı sahiplenip analiz etmiyor, bildiğini okumaya devam ediyorsa vahamettir bu. Başarısızlığı sahipleniyorsa iyidir bu, doğru analiz etmesinin yolunu açar, yeni sentezler yaratabilir.
 Başarsızlıkların başında kitleselleşememek, kitlelere yeterince ulaşamamayı öne koyabiliriz. Kitleler genel sosyalizm propagandasıyla örgütlenmiyor. Hele ki sosyalizmin revaçta olmadığı 20.yüzyıl sosyalizmi olumlu ve olumsuz yönleriyle kritize edilip genişçe anlatılmadığı bu moment;”sosyalizm iyi kapitalizm kötü”, “tüm sorunlarımızın çözümü sosyalizmde” demek tek başına kitlelerin anlam dünyalarında yer edinip kök salmıyor. Onları harekete geçirip öz örgütlerini yaratma süreçlerine de iteklemiyor.
 Kitleler basitten karmaşığa, küçükten büyüğe ve esasta da ihtiyaçları üzerinden örgütlenir, bu kulvarlardan geçerek sosyalizmle tanışıp yaşamlarını yeniden örgütlerler. 20.yüzyıl sosyalizm deneyimi ve özellikle Büyük Proleter Kültür Devrimi sosyalist devrimde kitle inisiyatifini öne çıkarmayı gösterdi. Bu minvalde 3. Kongre’nin altını çizdiği komün, konsey ve meclis örgütlülükleri kitlelerin birer öz-örgütlülüğü olup, Lenin’in “tüm iktidar Sovyetlere” (Meclislere- komünlere) ve Mao’nun  “halk Komünleri”yle özdeşleşiyor. Engels, sosyalizmi, yarı-devlet diye nitelediği proletarya diktatörlüğünü “komünler birliği ” içeriğiyle tanımlıyordu. Sosyalist deneyimlerde kitle inisiyatifiyle gelişen komünleri devrim sürecinde örgütlenmesini elzem kılıyor.  Ortadoksit ve dogmatik bir kuşak devrimcinin muhayilinde yer almayan Gezi Ayaklanması’da kitle inisiyatifleriyle gelişecek komünleri vurguluyordu.
 Bugün Kürt Ulusal Hareketi (KUH)’ nin terminolojisinde yer edinen “öz yönetim” kavramının içerik çerçevesi komün, meclis ve konsey örgütlenmesine yakındır. Her yapı kurumsal terminolojisiyle farklı adlandırmalar yapabilir. Tanımlama içeriği değiştirmiyorsa anlaşılırdır. Komün mahiyeti taşıyan öz yönetim bu konjektürde öz savunma üzerinden genişleyip pratikte yer ediniyor. Komünler, öz savunma ve toplantılarla şekilleniyor. Anlaşılır mesnetleri olmakla birlikte komünal savunma bir alanda kitleden ve orada bulunan demokrasi- devrim güçlerinden kopuk bir grubun muktedirlerinin kolluk kuvvetleriyle çatışmasıyla vücut bulmamalıdır. Komünal savunma, Paris Komünü’nde görüldüğü üzere Paris Meclisi önderliğinde halkın savunmada yer almasıdır. Aksi halde, bir grubun kolluk kuvvetleriyle çatışması “cadı avına” dönüşebilir ki bu da büyük zayiatlar, bedellere neden olabilir. Komünal savunma alanda savunma perspektifini esas alan demokratik devrimci, sosyalist güçler halkın birleşip kenetlenerek tencere tavadan menul aygıtlar ve demir aletlerle silahlanıp saldırıları püskürtmesi ya da muktedirlerin kolluk kuvvetleri alanının dışına taşınmasıdır.
 Statik ve dogmatik kalıpların, genel propagandayla sınırlı kalmayarak kitle inisiyatifiyle yaratıcı komünler gerçekleştirmenin müstesna örneklerinden birisi de, Ekim 1966’da Babby Senle ve Huey Newton önderliğinde kurulan Afro- Amerikan örgüt Kara Panter Partisiydi. Mao’dan ve özellikle BPKD’nden derinden etkilenen Kara Panter Partisi, Mao’nun çelişki yasasını ve kitle inisiyatifini öğrenip kavrayarak, örgütlenmeyi soyut propaganda yerine sosyal alandaki çelişkileri çözümleme perspektifiyle kitleleri sorunlara dâhil ediyor, sorunları tartışma, karar alma ve uygulamada kitleleri öne çıkarıyor, mahallelerde kooperatif temelli komünler yaratıyorlardı. Dört yılda muazzam gelişen Kara Panterler; mahallelerde polisin örneği olarak kitlelerin bizzat yer aldığı “silahlı polis izleme devriyeleri ”ni geliştirdiler; Seatle Şubesi 1968’de esnaftan para toplayıp fon oluşturarak “çocuklar için bedava kahvaltı” kooperatifini kurdular, bunları parasız sağlık, yiyecek, ulaşım, ambulans, eğitim izledi. Komünal perspektifle gelişen Kara Panterler Partisi Afro- Amerikan örgüt olmaktan çıkıp ezen- ezilen çelişkisi esas alan geniş – içinde sosyalist grup ve partiler, yerli gruplar, kadın hareketleri, LGBTİ’ler- yelpazeli 6 bin kişilik Devrimci Halkın Anayasa Kongresi’ne öncülük ettiler.
 Komünal perspektifli hareketlere bu diyarın devrimci cenahı belleğini biraz yoklarsa pekte yabancı olmadığını anımsayacaktır. Yeterince kavranılıp geliştirilmese de, 1970-80 arası mahallelerde kurulan yiyecek, sağlık, eğitim, hukuk… Kooperatifleri, köyden kente göçün yoğun yaşandığı 1970 ile 1990 ortalarına kadar kentlerde topraklara el koyup halkla (gecekondu) konut inşa edip yoksullara dağıtma ve yine 1970 ile 1980 arası mahallelerde halk meclisleri oluşturup halkla birlikte mahallenin sorunlarını tartışıp kararlar almak komünal yönetimin izleridir.
 Bugün ister adına öz yönetim denilsin, istersek komün, konsey, meclis örgütlenmeleri diyelim bunların temsili demokraside görüldüğü üzere karikatürleştirilip bir grubun idari yönetimi ve çayların, sigaraların biteviye içildiği toplantılar derekesine indirilip ele alınmamalıdır. Komünal yönetim, kitle inisiyatifinin esas alındığı radikal/ doğrudan katılımcı bir meseledir. İhtiyaçlar üzerinden örgütlenip kitlelere sosyalizmi taşımaktır. Birkaç örnek üzerinden izah edelim; diyelim ki bir mahallede çeteleşme sorunu bulunuyor çeteler esnafı haraca bağlıyor, halka zarar veriyor, kadınları taciz ediyor, gençleri uyuşturucu satıcısı yapıyor. Öğrenilmiş yönelim, devrimcilerin mahalleden çeteleri temizlemesidir. Tabir- i caizse bir nevi fedailik, polisçiliktir bu. Devrimciler mahalleyi çetelerden temizlerken halk oturup izliyorsa, alkışlamakla yetiniyorsa buradan siyasal dönüşümden, kitlelerin devrimcileşmesinden bahsedilemez. Eş bağlamda yerel belediyecilikte de “ söz, yetki, karar halkın” deniliyor ama bunun pratik karşılığı halka hizmet götürmek mahiyetiyle yansıyor. Hizmete iktidarın güdümünde ve himayesindeki belediyelerle yarışamazsınız bile. Parasız kömür, bilgisayar… Dağıtabilir. “Söz, yetki, karar halkın ” şiarı komünal belediye ile ihtiva olur ki, bu da; halkın istişareyle ilçesinin, ilinin tüm sorunlarını tartışması, proje üretmesi, karar alması ve uygulaması anlamına gelir. Halk sorunları sahiplenip, çözümünde de yer aldığında herhangi bir saldırıda da direnir.
 Komünal yönetim modelleri kitlelerin somut ihtiyaçlarını – barınma, sağlık, gıda, eğitim… v.b –üzerinden örgütlenip sorunları ve çözümleri toplumsallaştırmaktır. Komünal pratikte kitleler Gezi’de olduğu üzere yaratıcı ve değiştirici gücü görecek, çobanlara, sultanlara ihtiyaç olmadığını anlayacak, kendi kendini yönetmesini öğrenirken küçükten büyüğe her sorunun yaratıcı ve değiştirici öznesi olduğunu kavrayacak, komünlerini sahiplenip mücadele ederken devrimi de geliştirerek ihtiyaç haline getirecektir.

Önceki İçerikÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN COĞRAFYALAR
Sonraki İçerikGenel kodlarıyla “Barış’’ sürecinden savaş saldırganlığa atlama yeteneği