KİTLELERE DAYANALIM DİSİPLİNİ YAŞANIR KILALIM

Devrim ile karşı devrim arasındaki çatışma her geçen gün şiddetlenmektedir. Bu gerçekliğe göre hazırlık yapmak ve konumlanmak komünistlerin var oluş gerekçelerindendir. Bizleri  sınıf mücadelesinde takatsiz bırakan ve bizlere engeller çıkaran bütün geleneksel alışkanlıklarımız, çalışma ve düşünüş tarzımıza savaş açarak bugün yakaladığımız ileri politik düzeyi kuşanarak sınıf mücadelesinin tüm alanlarında yaşamsallaştırmalıyız. Sınıf mücadelesinin bütün sorun ve çelişkilerini öncünün yakalamış olduğu yeni ileri düzey ve perspektifle köşemiz aracılığıyla örgütsel anlamda cevap olmaya ve aydınlatmaya çalışacağız. İlk makalemizde sınıf çalışmasındaki zayıflıklarımıza değinerek tüm okurlarımıza merhaba demek istiyoruz.

Proletarya ile burjuvazi arasında süren savaşımda komünist partisinin ciddi bir düzeye ulaşması için işçi sınıfına ve yığınlara dayanması kaçınılmaz bir görevdir. Parti çalışması kitle çalışmasının bizzat kendisidir. Komünistlerin sırtını dayadığı tek güç işçi ve emekçi yığınlarıdır. Partinin sınıfla birliği, yığınlarla bütünleşmesi, bir başka ifadeyle onlarla bir vücut gibi kaynaşmasında anlaşılır olan partinin her şeyiyle yığınlara dayanmasıdır. Ama bu olanağı yaratan partinin yığın çalışması içinde bulunan kadrolarıdır. Kuşkusuz bizim sorunumuz sonuna kadar devrimci olan sınıfın politik partisi olarak örgüttür. Onun içindir ki daha kitlesel hale getirmek ve iktidar mücadelesinde kazanımlar sağlamak için geliştirdiğimiz örgüt, en devrimci sınıfın öncü partisi, mücadele ve savaş örgütüdür.

Sınıf mücadelesinin durumdan duruma değişen, iç içe geçen ya da birbirini izleyen bütün biçim ve görüngülerini benimseyen, her duruma uygun düşen mücadele biçimlerini anlama ve örgütleme/kullanma yeteneğine sahip olmayı vurgular. Gelecek bu teori ile pratiğin buluştuğu randevu yeridir. Asıl olanda zorluklar karşısında günü kurtarmak faydacılığına sapmak değil, tam bir kararlılık ve berrak görüş açısıyla ısrarla geleceği kurmaktır. İşte bunun içindir ki çalışmanın biçimi ve içeriğine dair sorunların açık kavranmasında devrimci bir eleştiriye ihtiyaç duymalıyız. Buradan sınıf çalışmasındaki dar yaklaşımlar aşılmalı ve aşmalıyız.

Komünistlerin sınıfa yönelik çalışmalarının, sınıfı devrimci bir orduya dönüştürme gücünün zayıf olduğunu belirleyen her komünistin, bunun üzerinde önemle ve özenle durması kaçınılmaz bir görevdir. Kuşkusuz bu durumun nesnel bir boyutu olası ama bu gerçek örgütlenmenin zayıf olmasının bizden kaynaklanan nedenler boyutu yok mudur? Böyle bir boyutun varlığı kuşku götürmez bir gerçekliktir. Komünistlerin sınıf içindeki günlük eyleminin ya da çalışmalarının içeriği dikkate değer bir darlık göstermektedir. Komünistlerin sınıf içerisindeki çalışmaları, işyerleri ve fabrikalar bazında incelendiği zaman, bu tip çalışmalarda toplu sözleşme dönemlerinde ekonomik mücadelenin örgütlenmesi, bu dönemler dışında işyeri sorunları, işçi katliamları, sendika bürokrasisine karşı muhalefet örgütlenmesi ve politik kitle ajitasyonumuz zayıftır. Bu zayıflıkları aşmamız kaçınılmaz olarak mümkün fakat geleneksel denilebilecek sekter ve dar yaklaşımın güçlü izleri ve alışkanlıkları atılabilmiş değildir. Oysa işçi sınıfı içerisindeki çalışmalarımızda geleneksel tarzdan farklı olarak, hepsini damgalayıp karşımıza almaktan ziyade, işçi sınıfının ve ezilen yığınların yüksek çıkarları temelinde, bizim gibi düşünmeyen önü işçiler ve değişik siyasal eğilimlerden işçilerle, sendika şube yöneticileriyle ortak iş ve eylem yapma, birlikte çalışma olanakları yaratmak ve onları bu ortak çalışma içerisinde komünist harekete yakınlaştırma, devrimci bir dönüşüme uğratarak kazanma yaklaşımına sahip olmamız doğru ve gerekli olandır.

Bu ilkelerimizden, program ve teorimizden uzaklaşmamız anlamına gelmez. Esasen böyle bir yöntem ve çalışma tarzı kabul edilebilir olandır. Ancak günlük pratik çalışma ve örgütlenme söz konusu olduğunda taktik yeteneğimizin geliştirilmesi zorunludur. Temel hareket noktamız işçi sınıfı ve diğer emekçi yığınlarla aramıza setler ve duvar örmekten özenle kaçınmak olmalıdır. Doğrularımızı anlatıp onların kendi deneyimleriyle bizi anlamalarına, doğrularımızı kendi deneyimleriyle sınamalarına imkan sağlayacak yöntem ve araçlar geliştirmeliyiz. Mevcut durumda iş güvenliği, işten atmalar, örgütsüz sendikaların anlamsız hal aldığı, yığınla işçinin özelleştirmelerden kaynaklı mevcut durumu, Yatağan işçilerinin özelleştirmeye karşı direnişinin pratik olarak işgal eylemine dönüşü gibi, emek-sermaye çatışmasının derinlikli boyutundaki örgütsel zayıflığımızın gerçekliğiyle yüz yüzeyiz. Bundandır ki sırtımızı dayadığımız tek güç işçi-emekçi yığınlarıyla birliği sağlamak olmalıdır. Bu anlamda tüm siyasal çalışmalarımızı işçi-emekçi yığınlarla buluşturacak ve onlarda madi bir güce dönüştürecek siyaset ve araçları geliştirmek, önümüzde duran kaçınılmaz görevlerden biridir.

 

Önceki İçerikDEVRİMCİ PRATİKLE DİRİLMEK!
Sonraki İçerikPartinin yeni yönelimini kavramak ertelenemez görevdir!